bugün

insan ancak ömrünün başında ve sonunda temizdir, en uzun çağı olan ortasında, kirlenir, çürür. Hayat dediğimiz şey, boşluktan çıkıp boşluğa dönüşümüz arasında, uzun veya kısa bir can çekişmeden başka bir şey değildir. insan daha doğar doğmaz ölmeye başlar. Fizikçilere ve doktorlara göre her gün bizden bir parça yok olmaktadır. Demek hayat, düşünüldüğü gibi ölüme bir karşı koyma değil, onun bir gündelik kabulü, yani bir çeşit ölüm biçimidir.
hayat, elde etmek istediklerine karşı sana asla hoşgörülü davranmaz; aksine elinde olanları da almak için uğraşır. bunu kabul edersen yenilgiyi kabul edersin, elindekileri korumaya çalışırsan sadece yerinde sayarsın. ve karşısında durursan; elindekiler de dahil, kaybedersin. hayatla dost olmayı denersen bu yaptıkların arasında en akıllıcası olur, ama yetmez. yanına onun en büyük düşmanı ölüm'ü de alırsan, işte o zaman kazanırsın. işin sonunda toprağın altında vücudunun tanınmayacak hale geleceği aklının bir köşesinde olursa eğer; hayattan elde etmek istediğin şeylerin sayısı ve değeri azalır ve bu da seni hayatla en kısa yoldan dost yapar. ama eğer isteklerin sadece kendin için değil; insanlık, gelecek, doğa içinse, hatta çevrendiklerin ve soyundakilerin geleceği içinse bile, işte o zaman ölüm'le bile düşman olmalısın. olmalısın ki gözünü hiçbir şey korkutmasın. hayat dediğimiz şey burada okuduğunu sandığın değil aslında. yazdıklarımdan dolayı kötü, hoşgörüsüz ve hırsız gibi görünebilir. ama hayat aslında sadece bencilleri sevmez, onlara karşı böyledir. asla bencil olma ve isteklerin sırf kendin için olmasın. eğer amacın kutsalsa, hayat sana istediklerinden fazlasını dahi verir ama tek şartla !; bu sefer de düşmanın ölüm olur, onunla mücadele vermen gerekir. eğer amacın kutsal değil ise; hayatla dost olmaya bak ve makul şeyler iste, yoksa onun kötü yüzünü görmek istemezsin !
belki de hayat kafamı kaldırıp baktığımda yamuk giden çizgisiz kağıt üzerindeki yazılarım gibi.
iyi de degil, kotu de.
Tanimsiz.
beşiktaş gibi bir şey, dengesiz, kanser edici, çok acılı ama yine de ve herşeye rağmen yaşaması güzel.
kesinlikle yaşamaya değer, vaz geçilmez bir olgu.
acı da olur bazen, bazen de yüzünüze güler ama hayat her şeye rağmen güzeldir.
TEK BAŞIMIZA VE SORUNSUZ BiR ŞEKiLDE MEZARA GiRiP GERiYE BAKMAMA SANATININ ÖGRENiMiNE HAYAT DENiR.....
sevdadır.
insanın içinde acısıyla tatlısıyla sevinciyle gözyaşıyla derdiyle ekderiyle yoğrulduğu bir tenceredir.
içinde aradığınız aramadığınız her şeyi bulabileceğiniz bir ambardır hayat.
önemli olan ondan sıyrılabilmek, biraz olsun kendinizi soyutlayabilmektir.
her zaman tatlı değil. biriktirdiğiniz dostlarınızın biraz da olsa işe yaramasını beklediğiniz anlarla karşınıza çıkabilir hayat. o zaman her şey için geç olacak. o zaman her şey güç olacak.
amaçsız bir çırpınıştır hayat. egoların kontrolünde ölüm gelene kadar çırpınış.
"silgi kullanmadan resim çizme sanatına hayat denilmektedir". (john christian).
belki bir tanımı olabilirdi hayat-ım diyebileceğimiz bir şeyler olabilseydi eğer. ama yaşadığımız onca şeye rağmen hep tanımsızdır hayat.
herkesinki bir gün mutlaka mükemmel olacaktır; ama şimdi sırası değildir. yapılacak işler var, çılgınlıklar tamlaması.

bir umuttu yaşatan insanı aldım elime sazımı.

http://www.youtube.com/watch?v=6lcPktKLwR8
yirmi bir yıldır içinde olduğum saçma şey.
üşenip çişe gitmemektir.
eğlence ve acılardan mutluluk çıkarmayı bilmedikçe zindandır.
gülmeliyiz, en kötü durumda bile.
Mecburen devam eder, binlerce gün devamsızlık yaptığın derslere canını çıkara çıkara girmek gibidir.
yaşam ömür anlamına gelen sözcük. bir haftadır mahvolmuş durumdaki şeyim. ne deyim sana devam et böyle.
boka benziyor.
Hayat, nefes alınan değil, nefes kesen anların toplamıdır.
Alex Hitch Hitchens
kurulu düzene uyma çabası..
Hayat, zorluklarla savaştığımız ve ne zaman biteceğini bilmediğimiz bir kavramdır. Bazen kendimizi boğulur gibi hissedip bu hayattan vazgeçeriz. Ama her vazgeçişten sonra tekrar doğar ve güçleniriz.
Çok düşünürsen üzerinde, bildiğin bokun içinde çırpınıştır.