bugün

1958 yılında Denizli nin Çal ilçesinde doğdu. Bir Gülüşün Kimliği, Yoklar Fısıltısı, Ölü Zaman Gezginleri, Sonsuzluğa Nokta, Gölgesizler, Bin Hüzünlü Haz, Yalnızlıklar, Kayıp Hayaller Kitabı, Ben Bir Gürgen Dalıyım, Uykuların Doğusu adlı eserlerin sahibi yazar.

http://www.hasanalitoptas.net/
mütevazi ve çekingen hallerinin ardında bu kadar derin bir adam olduğunu uzun zaman düşündüğüm, en ince kitabı diye "bin hüzünlü haz"ı okumaya kalkıştığım ama tek kelime anlamdığım, oysa en son onu okumam gerektiğini tarafıma söyleyen, günümüzde değerinin anlaşılması ve takdir edilmesi gerektiğini düşündüğüm yazı üstadı, kelime bilmececisi.
http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=224685
uykuların doğusu adındaki harika kitabın yazarıdır. ayrıca her ne hikmet ise, bu kitap bana alakasız bir şekilde, bilge karasu'nun gece'sini çağrıştırmıştır.
şiir gibi tarzı olan yazar.
yaşayan en büyük romancı ORHAN PAMUK'tur, diye yolları arşınlarken karşıma çıkan SIR YAZAR.. türk edebiyatının kafkası, büyük ruh, doğunun asıl yükselen(bir o kadar da alçakgönüllü)yıldızı, gölgesiz bir şekilde uykuların doğusunda sonsuzluğa nokta koymuş büyük yazar..
yerli kafka.
yalnızlığı vurucu şekilde ortaya koyan yazardır. aforizmalarla doludur her cümlesi...
kişiliği de son derece etkileyicidir,bu denli alçak gönüllü olmaz dersiniz yazarlar,kendisini görünce.

Neresinden bakılırsa bakılsın,
her cümlede bir çift göz vardır
ve her noktada bir insan.
O insan ki, bakar bize ve ötemize;
ve o insan ki, giyindiği zamanın gerisinden sorar
hep
kaygılanır, duraksar ve sessizdir;
ve geldim demenin bir sessizliği varsa, öpüşelim
demenin, sen hala gitmiyor musun demenin ya da
ölmek istemenin bir sessizliği varsa,
kelimeleri de vardır sessizliğin
duruşun kelimeleri vardır;
bakışın, uzanışın,
gülüşün...

Ama, yalnızlığın kelimeleri yoktur.
O, bütün kelimelerden oluşmuş bir kelimedir.

Yalnızlık alıp karşına kendini
öteki kendinlerle konuşmaktır
Bakışmaktır öteki kendinlerle;
dövüşmektir.
Kimi zaman da, öldürmektir
içlerinde en çok sana benzeyeni,
benzemiyor diye.

Yalnızlık, öldürmektir.
bazı eleştirmenlerce "postmodern" diye nitelendirilen yazar. belki bir miktar haklılık payı olabilir. gerek öykünün akışı, gerekse episode'lar halinde geçişli olması bir miktarda olsa bu kanıyı haklı çıkarmktadır. ancak; yazar her nekaar bir biçem ustası olsa da aynı zaman da içerik konusundaki yetkinliği de hissedilmektedir. örneğin: "uykuların doğusu" adlı romanı başladığı bölümdeki cümlelerle sonlanır. başta birbirinden bağımsız görünen kişiler ve mekanlar yazarın ustalığı sayesinde kolayca birleştirilir.

öte yandan yazar, tam bir dil ustasıdır. öyleki; benzetmeleri ve mecazları birer ustalık işidir ve tadı damaktan kolay kolay gitmez. cümleleri; "tıpkı" "gibi" "neredeyse" ve benzeri zarflarla doludur. anlatılan her olay ya da nesne neredeyse hiç bir şekilde kendi benzerlikleri ile değil mutlaka bir benzeyen aracılığı ile anlatılır. sonuç itibariyle butün eserleri alınıp okunasıdır.
hikaye anlatmasını çok iyi bilen yazardır. gölgesizler eserinin bendeki yeri çok ayrıdır. kişisel olarak baktığımda dedem olmasını ve kendisinden masallar dinlemeyi çok isterdim.. eserleri arka arkaya değil de belirli aralıklarla okunmalıdır, aksi halde muhteşem kullandığı o dil tekrar ediyormuş gibi gelip sizi yorabilir..
bir dil işçisi. titiz bir kuyumcu adeta. ayakları bu topraklara basan ve bu toprakların hikâyelerini bir masal edasıyla bize anlatan, son dönem edebiyatımızın en iyi yazarlarından.
yıldız ecevit'in deyişiyle "postmodern bir modernist"tir kendileri.
dili çok iyi kullanan, olayları ince ince işleyerek tadından yenmeyecek kitaplar ortaya koyan, sessiz, popülerlikten uzak, yerli, taşralı, halihazırda popüler olan birçok yazardan daha iyi yazar.
'Her zaman için sezmek, bilmekten daha iyidir'demiş gerçek yazar.
"sadece hasan ali toptaş okumak için bile türkçe öğrenmeye değer."
frankfurter allgemeine
'hatta, böyle zamanlarda yastığın hizasından eşyalara doğru bakarken, çoğu kez, insan herhalde uykudan kalkınca hemen uyanamıyor da, bir şeyleri gördükçe, o gördüğü şeyler kadar parça parça uyanıyor, diye düşünüyorum. masayı görmüşse masa, kitapları görmüşse kitaplar, giysileri görmüşse giysiler, duvarları görmüşse duvarlar kadar uyanıyor, diyordum sözgelimi. bir bakıma, insan gördüğü şeylerin toplamı kadar uyanık, görmediği şeylerin sonsuzluğu kadar uykuda oluyor, diyordum. ardında da, olaya bu açıdan bakıldığında, var olan her şeyi asla aynı anda göremeyeceğimize göre, demek ki uyanmanın hiç, ama hiç mi hiç sonu yok, diyordum.'

uykuların doğusu, hasan ali toptaş okumak sıkıcı değildir.
kesinlikle türk edebiyatının dili en güzel kullanan edebiyatçısıdır.
(bkz: yalnızlıklar)
(bkz: ölü zaman gezginleri)
(bkz: bin hüzünlü haz)
"Kaldı ki, kendi kendime bir açıklama yapsam bile, hangi kendime yapacaktım? Masanın birinde genç, birindeyse yaşlı ve yorgundum. Ben bana, ben bana bakıyordum. Daha sonra, bu bakışım sırasında, ayrı zamanların çakışmasından apayrı bir zaman mı doğdu pek bilemiyorum ama, birdenbire kendimle göz göze geldim."

satırlarda hasan aliyi ararken dikkatli olmak lazım; çünkü onu ararken insan kendini kaybediyor.
gölgesizler adlı harikulade romanı yazan,yazdıklarıyla düşündürten ve hayatı sorgulatan yeni romanlarının çıkmasını sabırsızlıkla beklediğim yazar.
yalnızlıklar adlı bir buhranlı mucizeye imza atan yazar.
dehşetle okuyorum.
ayrıca uykuların doğusu adlı romanı başlı başına bir fenomendir.
postmodern edebiyat denince türkiye'de akla gelen ilk isimlerden biridir.
"Kar neden yağar kar?" diyerek varoluşu dışsal etmenlerle sorgulayan insanüstü yazar.
gayrımeşru kayyum.