bugün

"fakat, liseli bir sevgili gibi dudaklarından değil soğuk bir kurşun misali beynini dağıtıp da alnından öpüyor" diye devam ettirilidiğinde asıl anlam ve önemini kazanacak söz öbeğidir.
(bkz: zaman değildir yaraların merhemi, dillerin boğazda izlediği yolu izlemektir sadece)
(bkz: kar yağıyor yaşananların üstüne, anılar üşüyor sanki)
(bkz: zaman siler her şeyi)
(bkz: acı çekmek özgürlükse özgürüz ikimizde)
(bkz: suya yazılan mektuplar)
(bkz: ne kadar kaçarsan kaç kendine toslarsın sonunda)
bir aşk birçok aşktan yapılıyor ve ayrılınmıyor aslında hiçbirseferinde.
ben dünyadan hızlı döndüm, hepsi bu.
(bkz: kinyas ve kayra)
zamanin yok edemedigi kavramlardan oluyor boylelikle her opulen..
daha o gün anlamalıydım bu ilişkinin yazgısını
takvim tutmazlığını
aramızda bir düşman gibi duran
zaman'ı
daha o gün anlamalıydım
benim sana erken
senin bana geç kaldığını
(bkz: yalnız bir opera)
zaman bir ilacmis dediler
kandim
ama yan etkisini
söylemisler
her şey hızla
değisiyor!
at arabalarinin namelerinin
yerini
otomobillerin koncertosu aldı.
bildiğim yüzlerin
yerini başkalari aldı.
umutlarımın yerini
enkazlar aldı.
ne aptalmısım kandım!
heyhat artık
tek bir şeyi bekliyorum ya...
o da karanlıklar vadisine göç etmeyi. * *
zaman uyutur bizleri
eski hatıralarından
bir masal anlatır
sonra öper bizi
annemizden bile yakından
rüya denilen aynadan
gösterir kendimizi *
eylül' de gel demiştim.. 18 eylül oldu gelmedin..
(bkz: alpay)
izi kalıyor, öpücüğün izi. ruj mu sürmüş? zaman kadın mı!!!?
Geçtiği Her Şeyi Öpüyor Zaman / Enver Ercan

susmak da incitir sözcükleri

telefonlar kapanırken sessizce
dar kapımdın sen benim
yalnızca mektupların geçtiği
adresin sır tutmadan önce

hadi artık hadi
bir de benim sesimi dene

artık ben kuruyorum gündoğumuna
başucunda bıraktığın saati
dalıp gidiyor sözcükler

sonra
yelkovan kuşlarını uçuruyor
yokluğunu öpüyorum yastığındaki

bilmem uyanıyor musun

yağmur geceyi sağıyor hala
balığım az önce öldü
alıngan bir karanlık tuttu elimden
bir türlü değiştiremedim ampulü

bu gece sözcüklere ilişmem artık

yalnızca kitaplarını okuyorum nicedir
dokunmak için ellerine
altını çizdiğin satırlarda

sonra gözlüklerim buğulanıyor
hiçbir sözcük harflerini
tutamıyor bir arada

yüreğim kabarmış yalnızca
heyecan yapmışım biraz
haber alacakmışım
kuş ağzında
birden susuverdi
anladım
seni arıyor ama
fincanın aklından bile geçmedi
oysa kartlar herşeyi biliyor:
KıLıÇ KRALiÇESi
kınkanat sözcüklerin
adına vuran sesi
KUPALARıN KRALı
aşkın en keskin yeri

bu sabah resmini kaldırdım raftan
günlerdir kaçırıyordu benden gözlerini

dargın beyaz
takvimlerden önce biten yaz
yalnızca
mutluluğa varsın
ha

yaz bitti
ona özenen sonbahar da
senin alnında biriksin güneş
kış bana yeter
belki bir gün
yalnızlık
geldiğin yoldan gider
diyordum ki
sözcükler de dağıldı
bak
dikkatim gibi
'a s n
k o
ş s
u z
a
e
d
k
r'
b t e
i

eylülle yaralı bir akşam üstü
tükürüp kurtuldu
beni
hangi harfi denesem
dilim acıdı
avucumda sözcük ölüleri

yüzüğümün izi kaldı benimle
yüzümü usulca yağmura dönüp
özenle silindim
nefretinden de

avucundan havalanan
o öpücük vardı ya
dudağıma değdiğinde kanadı
o günden beri mendil gibi kullandım
bütün sözcükleri

ama artık öyle unutsan ki
diyorum
ben bile bir daha hatırlayamasam seni.
bir girdabın içinde usulca dolaşmak çıkış yolunu bulmanın en kolay yöntemidir.sakin ve sabırlı olmak gerekir.itiraz ve isyanı gülünç bulan girdaplar sadece kanı soğuk olanlara açarlar çıkış kapılarını.zamanın olmadığı yerde geç kalmak yoktur.on altı yaşındakilerin önlerindeki hayatsa sonsuzdur.