bugün
- fenerbahçe taraftarı25
- the crying one8
- fenerbahçe nasıl kurtulur9
- sözlükte nefret ettiğiniz yazarlar ve sebepleri19
- okan buruk18
- gabriel sara'ya 19 milyon veren mallar9
- jose mourinho16
- 21 eylül 2024 fenerbahçe'ye verilen penaltı12
- 21 eylül 2024 fenerbahçe galatasaray maçı119
- fenerbahçe9
- siber güvenlik başkanlığı10
- arkadaşlar sizce bu bana yakışır mı12
- sözlük erkeklerinin arabaları10
- bimde çalışanda akıl var mı16
- sudekiray13
- seks kasedinizi yaymakla tehdit edilse naparsınız10
- herkes uyudu mu8
- mert hakan yandaş9
- aranızda medyum olan var mı13
- sari renkli seker9
- narin güran18
- fb gs'yi yensin götüme rakı şişesi sokarım8
- cumartesi gecesi fenerli yazarlar kucağa oturacak8
- eve çağıran erko22
- anın görüntüsü26
- b'u r c u24
- neden sürekli kabız oluyorum17
- ya tarkan da ölürse10
- fenerbahçe galatasaray derbi sonucu ne olur15
- metin arolat31
- amca diyen kasiyer kız8
- otobüste uyuyamamak8
- bugün bir değişiklik yapalım bilgi entrysi girelim25
- kocam ol diyen kadın9
- bel çevreniz kaç cm12
- hangi sözlük kızıyla ne yapmak isterdin22
- nickli başlık açanlar kucağa alınacak12
- sağ yan ağrıması8
- hasta olsam geçmiş olsun der misiniz9
- bursa da başı açık öğretmen istmeyen okul müdürü19
- geçmiş olsun menuet13
- arkadaşlar beni neden insta'dan takip etmiyorsunuz12
- arkadaşlar cumaya neden gelmediniz11
- notaların cinsel ilişkiye girmesi10
- derbi sonrası mourinho'nun istifaya davet edilmesi11
- zafer partisi8
- uludağ sözlük discord grubu12
- sahilde eğlenen suriyeli genç erkek kardeşlerimiz14
- sözlükte tek destekçimin true olması8
- kuresel ikinma'nın ne biçim yetkili olması11
I
Hiçbir şeyden çekmedi dünyada
Nasırdan çektiği kadar;
Hatta çirkin yaratıldığından bile
O kadar müteessir değildi;
Kundurası vurmadığı zamanlarda
Anmazdı ama Allahın adını,
Günahkar da sayılmazdı.
Yazık oldu Süleyman Efendi'ye
II
Mesele falan değildi öyle,
To be or not to be kendisi için;
Bir akşam uyudu;
Uyanmayıverdi.
Aldılar, götürdüler.
Yıkandı, namazı kılındı, gömüldü.
Duyarlarsa öldüğünü alacaklılar
HAklarını helâl ederler elbet.
Alacağına gelince...
Alacağı yoktu zaten rahmetlinin.
III
Tüfeğini depoya koydular,
Esvabını başkasına verdiler.
Artık ne torbasında ekmek kırıntısı,
Ne matarasında dudaklarının izi;
Öyle bir rüzigar ki,
Kendi gitti,
ismi bile kalmadı yadigâr.
Yalnız şu beyit kaldı,
Kahve ocağında, el yazısiyle:
"Ölüm Allahın emri,
Ayrılık olmasaydı." evet.
Hiçbir şeyden çekmedi dünyada
Nasırdan çektiği kadar;
Hatta çirkin yaratıldığından bile
O kadar müteessir değildi;
Kundurası vurmadığı zamanlarda
Anmazdı ama Allahın adını,
Günahkar da sayılmazdı.
Yazık oldu Süleyman Efendi'ye
II
Mesele falan değildi öyle,
To be or not to be kendisi için;
Bir akşam uyudu;
Uyanmayıverdi.
Aldılar, götürdüler.
Yıkandı, namazı kılındı, gömüldü.
Duyarlarsa öldüğünü alacaklılar
HAklarını helâl ederler elbet.
Alacağına gelince...
Alacağı yoktu zaten rahmetlinin.
III
Tüfeğini depoya koydular,
Esvabını başkasına verdiler.
Artık ne torbasında ekmek kırıntısı,
Ne matarasında dudaklarının izi;
Öyle bir rüzigar ki,
Kendi gitti,
ismi bile kalmadı yadigâr.
Yalnız şu beyit kaldı,
Kahve ocağında, el yazısiyle:
"Ölüm Allahın emri,
Ayrılık olmasaydı." evet.
Kaldırımlar I
Sokaktayım, kimsesiz bir sokak ortasında,
Yürüyorum, arkama bakmadan yürüyorum.
Yolumun karanlığa saplanan noktasında,
Sanki beni bekleyen bir hayal görüyorum.
Kara gökler kül rengi bulutlarla kapanık.
Evlerin bacasını kolluyor yıldırımlar.
in-cin uykuda, yalnız iki yoldaş uyanık.
Biri benim, biri de serseri kaldırımlar.
içimde damla damla bir korku birikiyor,
Sanıyorum her sokak başını kesmiş devler,
Üstüme camlarını hep simsiyah dikiyor.
Gözüne mil çekilmiş bir ama gibi evler.
Kaldırımlar, çilekeş yalnızların annesi,
Kaldırımlar, içimde yaşamış bir insandır.
Kaldırımlar, duyulur ses kesilince sesi,
Kaldırımlar, içimde kıvrılan bir lisandır.
Bana düşmez can vermek yumuşak bir kucakta,
Ben bu kaldırımların emzirdiği çocuğum...
Aman sabah olmasın bu karanlık sokakta,
Bu karanlık sokakta bitmesin yolculuğum.
Ben gideyim yol gitsin, ben gideyim yol gitsin,
iki yanımdan aksın bir sel gibi fenerler...
Tak tak ayaksesimi aç köpekler işitsin.
Yolumun zafer takı gölgeden taş kemerler.
Ne sabahı göreyim, ne sabah görüneyim!
Gündüzler size kalsın verin karanlıkları.
Islak bir yorgan gibi sımsıkı bürüneyim.
Örtün üstüme örtün, serin karanlıkları.
Uzanıverse gövdem taşlara boydan boya,
Alsa buz gibi taşlar alnımdan bu ateşi.
Dalıp sokaklar kadar esrarlı bir uykuya.
Ölse kaldırımların bu kara sevdalı eşi.
Kaldırımlar II
Başını bir gayeye satmış kahraman gibi,
Etinle, kemiğinle, sokakların malısın!
Kurulup şiltesine bir tahtaravan gibi,
Sonsuz mesafelerin üstünden aşmalısın!
Fahişe yataklardan kaçtığın günden beri,
Erimiş ruhlarımız bir derdin potasında.
Senin gölgeni içmiş, onun gözbebekleri;
Onun taşı erimiş, senin kafatasında.
ikinizin de ne eş ne arkadaşınız var;
Sükût gibi münzevi, çığlık gibi hürsünüz.
Dünyada taşınacak bir kuru başınız var;
Onu da, hangi diyar olsa götürürsünüz.
Yağız atlı süvari, koştur atını, koştur!
Sonunda kabre çıkar bu yolun kıvrımları.
Ne kaldırımlar kadar seni anlayan olur,
Ne senin anladığın kadar kaldırımları...
Kaldırımlar III
Bir esmer kadındır ki, kaldırımlarda gece,
Vecd içinde başı dik, hayalini sürükler.
Simsiyah gözlerine, bir ân, gözüm değince,
Yolumu bekleyen genç, haydi düş peşime, der.
Ondan bir temas gibi rüzgâr beni bürür de,
Tutmak, tutmak isterim, onu göğsüme alıp.
Bir türlü yetişemem, fecre kadar yürür de,
Heyhat, o bir ince ruh, bense etten bir kalıp.
Arkamdan bir kahkaha duysam yaralanırım;
Onu bir başkasına râm oluyor sanırım,
Görsem pencerelerde, soyunan bir karaltı.
Varsın, bugün bir acı duymasın gözyaşımdan;
Bana rahat bir döşek serince yerin altı,
Bilirim, kalkmayacak, bir yâr gibi başımdan...
Sokaktayım, kimsesiz bir sokak ortasında,
Yürüyorum, arkama bakmadan yürüyorum.
Yolumun karanlığa saplanan noktasında,
Sanki beni bekleyen bir hayal görüyorum.
Kara gökler kül rengi bulutlarla kapanık.
Evlerin bacasını kolluyor yıldırımlar.
in-cin uykuda, yalnız iki yoldaş uyanık.
Biri benim, biri de serseri kaldırımlar.
içimde damla damla bir korku birikiyor,
Sanıyorum her sokak başını kesmiş devler,
Üstüme camlarını hep simsiyah dikiyor.
Gözüne mil çekilmiş bir ama gibi evler.
Kaldırımlar, çilekeş yalnızların annesi,
Kaldırımlar, içimde yaşamış bir insandır.
Kaldırımlar, duyulur ses kesilince sesi,
Kaldırımlar, içimde kıvrılan bir lisandır.
Bana düşmez can vermek yumuşak bir kucakta,
Ben bu kaldırımların emzirdiği çocuğum...
Aman sabah olmasın bu karanlık sokakta,
Bu karanlık sokakta bitmesin yolculuğum.
Ben gideyim yol gitsin, ben gideyim yol gitsin,
iki yanımdan aksın bir sel gibi fenerler...
Tak tak ayaksesimi aç köpekler işitsin.
Yolumun zafer takı gölgeden taş kemerler.
Ne sabahı göreyim, ne sabah görüneyim!
Gündüzler size kalsın verin karanlıkları.
Islak bir yorgan gibi sımsıkı bürüneyim.
Örtün üstüme örtün, serin karanlıkları.
Uzanıverse gövdem taşlara boydan boya,
Alsa buz gibi taşlar alnımdan bu ateşi.
Dalıp sokaklar kadar esrarlı bir uykuya.
Ölse kaldırımların bu kara sevdalı eşi.
Kaldırımlar II
Başını bir gayeye satmış kahraman gibi,
Etinle, kemiğinle, sokakların malısın!
Kurulup şiltesine bir tahtaravan gibi,
Sonsuz mesafelerin üstünden aşmalısın!
Fahişe yataklardan kaçtığın günden beri,
Erimiş ruhlarımız bir derdin potasında.
Senin gölgeni içmiş, onun gözbebekleri;
Onun taşı erimiş, senin kafatasında.
ikinizin de ne eş ne arkadaşınız var;
Sükût gibi münzevi, çığlık gibi hürsünüz.
Dünyada taşınacak bir kuru başınız var;
Onu da, hangi diyar olsa götürürsünüz.
Yağız atlı süvari, koştur atını, koştur!
Sonunda kabre çıkar bu yolun kıvrımları.
Ne kaldırımlar kadar seni anlayan olur,
Ne senin anladığın kadar kaldırımları...
Kaldırımlar III
Bir esmer kadındır ki, kaldırımlarda gece,
Vecd içinde başı dik, hayalini sürükler.
Simsiyah gözlerine, bir ân, gözüm değince,
Yolumu bekleyen genç, haydi düş peşime, der.
Ondan bir temas gibi rüzgâr beni bürür de,
Tutmak, tutmak isterim, onu göğsüme alıp.
Bir türlü yetişemem, fecre kadar yürür de,
Heyhat, o bir ince ruh, bense etten bir kalıp.
Arkamdan bir kahkaha duysam yaralanırım;
Onu bir başkasına râm oluyor sanırım,
Görsem pencerelerde, soyunan bir karaltı.
Varsın, bugün bir acı duymasın gözyaşımdan;
Bana rahat bir döşek serince yerin altı,
Bilirim, kalkmayacak, bir yâr gibi başımdan...
Sanirim hayatim boyunca okuyabildigime en cok sevindigim siir olacaktir.
Vareden'in adıyla insanlığa inen Nur
Bir gece yansıyınca kente Sibir dağından
Toprağı kirlerinden arındırır bir Yağmur
Kutlu bir zaferdir bu ebabil dudağından
Rahmet vadilerinden boşanır ab-ı hayat
En müstesna doğuşa hamiledir kainat
Yıllardır bozu bulanık suları yudumladım
Bir pelikan hüznüyle yürüdüm kumsalları
Yağmur, seni bekleyen bir taş da ben olsaydım
Hasretin alev alev içime bir an düştü
Değişti hayel köşküm, gözümde viran düştü
Sonsuzluk çiçeklerle donandı yüreğimde
Yağmalanmış ruhuma yeni bir devran düştü
ihtiyar cübbesinden kan süzülür Nebi'nin
Gökyüzü dalgalanır ipekten kanatlarla
Mehtabını düşlerken o mühür sahibinin
Sarsılır Ebu Kubeys kovulmuş feryatlarla
Evlerin arasına dikilir yesil bayrak
Yeryüzü avaredir, yapayalnız ve kurak
Zaman, ayaklarımda tükendi adım adım
Heyûla, bir ağ gibi ördü rüyalarımı
Çölde seni özleyen bir kuş da ben olsaydim
Yağmur, gülsenimize sensiz, baldiran düştü
Düşmanlik içimizde; dostluklar yaban düştü
Yenilgi, ilmek ilmek düğümlendi tarihe
Her sayfaya talihsiz binlerce kurban düştü
Bir güzide mektuptur, çağlarin ötesinden
Ulaşır intizarın yaldızlı sabahına
Yayılır o en büyük mustu, pazartesinden
Beyazlik dokunmuştur gecenin siyahina
Susuzluktan dudağı çatlayan gönüllerin
Sükutu yar, sevinci dualar kadar derin
Çaresiz bir takvimden yalnızlığa gün saydım
Bir cezir yaşadım ki, yaşanmamiş, mazide
Dokunduğun küçük bir nakış da ben olsaydim
Sensiz, kaldırımlara nice güzel can düştü
Yarılan göğsümüzden umutlar bican düştü
Yağmur, kaybettik bütün hazinesini ceddin
En son, avucumuzdan inci ve mercan düştü
Melekler sağnak sağnak gülümser maveradan
Gümüş ibrik taşıyan zümrüt gagalı kuşlar
Mutluluk nağmeleri işitirler Hiradan
Bir devrim korkusuyla halkalanır yokuşlar
Bir bebeğin secdeye uzanırken elleri
Paramparça, ateşler sahinin hayalleri
Keşke bir gölge kadar yakınında dursaydım
O mücella çehreni izleseydim ebedi
Sana sırılsıklam bir bakış da ben olsaydım
Sarardı yeşil yaprak; dal koptu; fidan düştü
Baykuşa çifte yalı; bülbüle zindan düştü
Katil sinekler deldi hicabın perdesini
istiklal boşluğunda arılar nadan düştü
Dolaşan ben olsaydım Save'nin damarında
Tablosunu yapardim yıkılan her kulenin
Ebedi aşka giden esrarlı yollarında
Senden bir kıvılcımın, süreyya bir şulenin
Tarasaydım bengisu fışkıran kakülünü
On asırlık ocağın savururdum külünü
Bazen kendine aşık deli bir fırtınaydım
Fırtınalar önünde bazen bir kuru yaprak
Uğrunda koparılan bir baş da ben olsaydım
Sensizlik depremiyle hancı düştü; han düştü
Mazluma sürgün evi; zalime cihan düştü
Sana meftun ve hayran, sana ram olanlara
Bir bela tünelinde ağır imtihan düştü
Badiye yaylasında koklasaydım izini
Kefenimi biçseydi Ebva'da esen rüzgar
Seninle yıkasaydım acılar dehlizini
Ne kaderi suçlamak kalırdı ne intihar
Üstüne pırıl pırıl damladığın bir kaya
Bir hurma çekirdeği tercihimdir dünyaya
Suskunluğa dönüştü sokaklarda feryadım
Tereddüt oymak oymak kemirdi gururumu
Bahira'dan süzülen bir yaş da ben olsaydım
Haritanın en beyaz noktasına kan düştü
Kırıldı adaletin kılıcı; kalkan düştü
Mahkumlar yargılıyor; hakimler mahkum şimdi
Hakların temeline sanki bir volkan düştü
Firakınla kavrulur çölde kum taneleri
Ahuların içinde sevdan akkor gibidir
Erdemin, bereketin doldurur haneleri
Sensiz hayat toprağın sırtında ur gibidir
Şemsiyesi altında yürürsün bulutların
Sensiz, yükü zehirdir en güzel imbatların
Devlerin esrarını aynalara sorsaydım
Çözülürdü zihnimde buzlanmış düşünceler
Okşadığın bir parça kumaş da ben olsaydım
Sensiz, tutunduğumuz dallardan yılan düştü
ilkin karardı yollar, sonra heyelan düştü
Güvenilen dağlara kar yağdi birer birer
Sensizlik diyarından püsküllü yalan düştü
Yağmur, duysam içimin göklerinden sesini
Yağarsın; taşlar bile yemyeşil filizlenir
Yıldırımlar parçalar çirkefin gövdesini
Sel gider ve zulmetin çöplüğü temizlenir
Yağmur, bir gün kurtulup çağın kundaklarından
Alsam, ölümsüzlüğü billur dudaklarından
Madeni arzuların ardında seyre daldım
Küflü bir manzaranın çürüyen güllerini
Senin için görülen bir düş de ben olsaydim
Şehirler kabus dolu; köylere duman düştü
Tersine döndü her şey sanki; asuman düştü
Kırık bir kayık kaldı elimizde, hayali
Hazindir ki; dertleri asmaya umman düştü
Ayrılığın bağrımda büyüyen bir yaradır
Seni hissetmeyen kalp, kapısız zindan olur
Sensiz doğrular eğri; beyaz bile karadır
Sesini duymayanlar girdabında boğulur
Ana rahminde ölür sensizlikten bir cenin
Şaşkınlığa açılır gözleri, görmeyenin
Saatlerin ardında hep kendimi aradim
Bir melal zincirine takıldı parmaklarım
Yeryüzünde seni bir görmüş de ben olsaydım
Sensiz, ufuklarıma yalancı bir tan düştü
Sensiz kıtalar boyu uzayan vatan düştü
Bir kölelik ruhuna mahkum olunca gönül
Yüzyıllardır dorukta bekleyen sultan düştü
Ay gibisin; güneşler parlıyor gözlerinde
Senin tutkunla mecnun geziyor güneş ve ay
Her damla bir yıldızı süslüyor göklerinde
Sümeyra'yı arıyor her damlada bir saray
Tohumlar ve iklimler senindir; mevsim senin
Mekanın fırçasında solmayan resim senin
Yağmur, birgün elimi ellerinde bulsaydım
Güzellik şahikası gülümserdi yüzüme
Senin visalinle bir gülmüş de ben olsaydım
Tavanı çöktü aşkın; duvarlar üryan düştü
Toplumun gündemine koyu bir isyan düştü
iniltiler geliyor doğudan ve batıdan
Sensizlikten bozulan dengeye ziyan düştü
Islaklığı sanadır ahımın, efgahımın
içimde hicranınla tutuşuyor nağmeler
Sendendir eskimeyen cevheri efkarımın
Nazarın ok misali karanlıkları deler
Bu değirmen seninle dönüyor; ahenk senin
Renkleri birbirinden ayıran mihenk senin
Bir hüzün ülkesine gömülüp kaldı adım
Kapanıyor yüzüme aralanan kapılar
Sana hicret eden bir Kureyş de ben olsaydım
Yağmur, sayrılığıma seninle derman düştü
Beynimin merkezine ölümsüz ferman düştü
Silindi hayalimden bütün efsunu ömrün
Bir dönüm noktasında aklıma Rahman düştü
Nefsinle yeniden çizilecek desenler
Çehreler yepyeni bir degişim geçirecek
Aydınlığa nurunla kavuşacak mahzenler
Anneler çocuklara hep seni içirecek
Yağmur, seninle biter susuzluğu evrenin
Sana mü'mindir sema; sana muhtaçtır zemin
Damar damar seninle, hep seninle dolsaydım
Batılı yıkmak için kuşandığın kılıcın
Kabzasında bir dirhem gümüş de ben olsaydım
Kardeşler arasında heyhat, su-i zan düştü
Zedelendi sağduyu; körleşen iz'an düştü
Şarrkısıyla yaşadık yıllar yılı baharın
insanlık bahçemize sensizlik hazan düştü
Yağmur, seni bekleyen bir taş da ben olsaydım
Çölde seni özleyen bir kuş da ben olsaydım
Dokunduğun küçük bir nakiş da ben olsaydım
Sana sırılsıklam bir bakiş da ben olsaydım
Uğrunda koparılan bir baş da ben olsaydım
Bahira'dan süzülen bir yaş da ben olsaydım
Okşadığın bir parça kumaş da ben olsaydım
Senin için görülen bir düş de ben olsaydım
Yeryüzünde seni bir görmüş de ben olsaydım
Senin visalinle bir gülmüş de ben olsaydım
Sana hicret eden bir Kureyş de ben olsaydım
Damar damar seninle, hep seninle dolsaydım
Batılı yıkmak için kuşandığın kılıcın
Kabzasında bir dirhem gümüş de ben olsaydım
Vareden'in adıyla insanlığa inen Nur
Bir gece yansıyınca kente Sibir dağından
Toprağı kirlerinden arındırır bir Yağmur
Kutlu bir zaferdir bu ebabil dudağından
Rahmet vadilerinden boşanır ab-ı hayat
En müstesna doğuşa hamiledir kainat
Yıllardır bozu bulanık suları yudumladım
Bir pelikan hüznüyle yürüdüm kumsalları
Yağmur, seni bekleyen bir taş da ben olsaydım
Hasretin alev alev içime bir an düştü
Değişti hayel köşküm, gözümde viran düştü
Sonsuzluk çiçeklerle donandı yüreğimde
Yağmalanmış ruhuma yeni bir devran düştü
ihtiyar cübbesinden kan süzülür Nebi'nin
Gökyüzü dalgalanır ipekten kanatlarla
Mehtabını düşlerken o mühür sahibinin
Sarsılır Ebu Kubeys kovulmuş feryatlarla
Evlerin arasına dikilir yesil bayrak
Yeryüzü avaredir, yapayalnız ve kurak
Zaman, ayaklarımda tükendi adım adım
Heyûla, bir ağ gibi ördü rüyalarımı
Çölde seni özleyen bir kuş da ben olsaydim
Yağmur, gülsenimize sensiz, baldiran düştü
Düşmanlik içimizde; dostluklar yaban düştü
Yenilgi, ilmek ilmek düğümlendi tarihe
Her sayfaya talihsiz binlerce kurban düştü
Bir güzide mektuptur, çağlarin ötesinden
Ulaşır intizarın yaldızlı sabahına
Yayılır o en büyük mustu, pazartesinden
Beyazlik dokunmuştur gecenin siyahina
Susuzluktan dudağı çatlayan gönüllerin
Sükutu yar, sevinci dualar kadar derin
Çaresiz bir takvimden yalnızlığa gün saydım
Bir cezir yaşadım ki, yaşanmamiş, mazide
Dokunduğun küçük bir nakış da ben olsaydim
Sensiz, kaldırımlara nice güzel can düştü
Yarılan göğsümüzden umutlar bican düştü
Yağmur, kaybettik bütün hazinesini ceddin
En son, avucumuzdan inci ve mercan düştü
Melekler sağnak sağnak gülümser maveradan
Gümüş ibrik taşıyan zümrüt gagalı kuşlar
Mutluluk nağmeleri işitirler Hiradan
Bir devrim korkusuyla halkalanır yokuşlar
Bir bebeğin secdeye uzanırken elleri
Paramparça, ateşler sahinin hayalleri
Keşke bir gölge kadar yakınında dursaydım
O mücella çehreni izleseydim ebedi
Sana sırılsıklam bir bakış da ben olsaydım
Sarardı yeşil yaprak; dal koptu; fidan düştü
Baykuşa çifte yalı; bülbüle zindan düştü
Katil sinekler deldi hicabın perdesini
istiklal boşluğunda arılar nadan düştü
Dolaşan ben olsaydım Save'nin damarında
Tablosunu yapardim yıkılan her kulenin
Ebedi aşka giden esrarlı yollarında
Senden bir kıvılcımın, süreyya bir şulenin
Tarasaydım bengisu fışkıran kakülünü
On asırlık ocağın savururdum külünü
Bazen kendine aşık deli bir fırtınaydım
Fırtınalar önünde bazen bir kuru yaprak
Uğrunda koparılan bir baş da ben olsaydım
Sensizlik depremiyle hancı düştü; han düştü
Mazluma sürgün evi; zalime cihan düştü
Sana meftun ve hayran, sana ram olanlara
Bir bela tünelinde ağır imtihan düştü
Badiye yaylasında koklasaydım izini
Kefenimi biçseydi Ebva'da esen rüzgar
Seninle yıkasaydım acılar dehlizini
Ne kaderi suçlamak kalırdı ne intihar
Üstüne pırıl pırıl damladığın bir kaya
Bir hurma çekirdeği tercihimdir dünyaya
Suskunluğa dönüştü sokaklarda feryadım
Tereddüt oymak oymak kemirdi gururumu
Bahira'dan süzülen bir yaş da ben olsaydım
Haritanın en beyaz noktasına kan düştü
Kırıldı adaletin kılıcı; kalkan düştü
Mahkumlar yargılıyor; hakimler mahkum şimdi
Hakların temeline sanki bir volkan düştü
Firakınla kavrulur çölde kum taneleri
Ahuların içinde sevdan akkor gibidir
Erdemin, bereketin doldurur haneleri
Sensiz hayat toprağın sırtında ur gibidir
Şemsiyesi altında yürürsün bulutların
Sensiz, yükü zehirdir en güzel imbatların
Devlerin esrarını aynalara sorsaydım
Çözülürdü zihnimde buzlanmış düşünceler
Okşadığın bir parça kumaş da ben olsaydım
Sensiz, tutunduğumuz dallardan yılan düştü
ilkin karardı yollar, sonra heyelan düştü
Güvenilen dağlara kar yağdi birer birer
Sensizlik diyarından püsküllü yalan düştü
Yağmur, duysam içimin göklerinden sesini
Yağarsın; taşlar bile yemyeşil filizlenir
Yıldırımlar parçalar çirkefin gövdesini
Sel gider ve zulmetin çöplüğü temizlenir
Yağmur, bir gün kurtulup çağın kundaklarından
Alsam, ölümsüzlüğü billur dudaklarından
Madeni arzuların ardında seyre daldım
Küflü bir manzaranın çürüyen güllerini
Senin için görülen bir düş de ben olsaydim
Şehirler kabus dolu; köylere duman düştü
Tersine döndü her şey sanki; asuman düştü
Kırık bir kayık kaldı elimizde, hayali
Hazindir ki; dertleri asmaya umman düştü
Ayrılığın bağrımda büyüyen bir yaradır
Seni hissetmeyen kalp, kapısız zindan olur
Sensiz doğrular eğri; beyaz bile karadır
Sesini duymayanlar girdabında boğulur
Ana rahminde ölür sensizlikten bir cenin
Şaşkınlığa açılır gözleri, görmeyenin
Saatlerin ardında hep kendimi aradim
Bir melal zincirine takıldı parmaklarım
Yeryüzünde seni bir görmüş de ben olsaydım
Sensiz, ufuklarıma yalancı bir tan düştü
Sensiz kıtalar boyu uzayan vatan düştü
Bir kölelik ruhuna mahkum olunca gönül
Yüzyıllardır dorukta bekleyen sultan düştü
Ay gibisin; güneşler parlıyor gözlerinde
Senin tutkunla mecnun geziyor güneş ve ay
Her damla bir yıldızı süslüyor göklerinde
Sümeyra'yı arıyor her damlada bir saray
Tohumlar ve iklimler senindir; mevsim senin
Mekanın fırçasında solmayan resim senin
Yağmur, birgün elimi ellerinde bulsaydım
Güzellik şahikası gülümserdi yüzüme
Senin visalinle bir gülmüş de ben olsaydım
Tavanı çöktü aşkın; duvarlar üryan düştü
Toplumun gündemine koyu bir isyan düştü
iniltiler geliyor doğudan ve batıdan
Sensizlikten bozulan dengeye ziyan düştü
Islaklığı sanadır ahımın, efgahımın
içimde hicranınla tutuşuyor nağmeler
Sendendir eskimeyen cevheri efkarımın
Nazarın ok misali karanlıkları deler
Bu değirmen seninle dönüyor; ahenk senin
Renkleri birbirinden ayıran mihenk senin
Bir hüzün ülkesine gömülüp kaldı adım
Kapanıyor yüzüme aralanan kapılar
Sana hicret eden bir Kureyş de ben olsaydım
Yağmur, sayrılığıma seninle derman düştü
Beynimin merkezine ölümsüz ferman düştü
Silindi hayalimden bütün efsunu ömrün
Bir dönüm noktasında aklıma Rahman düştü
Nefsinle yeniden çizilecek desenler
Çehreler yepyeni bir degişim geçirecek
Aydınlığa nurunla kavuşacak mahzenler
Anneler çocuklara hep seni içirecek
Yağmur, seninle biter susuzluğu evrenin
Sana mü'mindir sema; sana muhtaçtır zemin
Damar damar seninle, hep seninle dolsaydım
Batılı yıkmak için kuşandığın kılıcın
Kabzasında bir dirhem gümüş de ben olsaydım
Kardeşler arasında heyhat, su-i zan düştü
Zedelendi sağduyu; körleşen iz'an düştü
Şarrkısıyla yaşadık yıllar yılı baharın
insanlık bahçemize sensizlik hazan düştü
Yağmur, seni bekleyen bir taş da ben olsaydım
Çölde seni özleyen bir kuş da ben olsaydım
Dokunduğun küçük bir nakiş da ben olsaydım
Sana sırılsıklam bir bakiş da ben olsaydım
Uğrunda koparılan bir baş da ben olsaydım
Bahira'dan süzülen bir yaş da ben olsaydım
Okşadığın bir parça kumaş da ben olsaydım
Senin için görülen bir düş de ben olsaydım
Yeryüzünde seni bir görmüş de ben olsaydım
Senin visalinle bir gülmüş de ben olsaydım
Sana hicret eden bir Kureyş de ben olsaydım
Damar damar seninle, hep seninle dolsaydım
Batılı yıkmak için kuşandığın kılıcın
Kabzasında bir dirhem gümüş de ben olsaydım
gözlerimden öptü,
ellerimden öptü, ellerimden.
avuç içlerimden öptü.
unutabilir misin şimdi?
ben ölsem, unutamam.
sabahattin ali.
ellerimden öptü, ellerimden.
avuç içlerimden öptü.
unutabilir misin şimdi?
ben ölsem, unutamam.
sabahattin ali.
elvedayı yiyip de kurduğun hayallerin,
seninmiş sanıp da tuttuğun ellerin,
yarini senden alan zalim ellerin,
hepsinin ben ta amına koyayım.
ilk gördüğünde kanatsız melek sanarsın,
iki güzel söze,bir çift göze kanarsın,
şamarı yiyince de zırıl zırıl ağlarsın.
hepsinin ben ta amına koyayım.
sevgiler.
seninmiş sanıp da tuttuğun ellerin,
yarini senden alan zalim ellerin,
hepsinin ben ta amına koyayım.
ilk gördüğünde kanatsız melek sanarsın,
iki güzel söze,bir çift göze kanarsın,
şamarı yiyince de zırıl zırıl ağlarsın.
hepsinin ben ta amına koyayım.
sevgiler.
beni hep kavgalarımdan bildiler...
yarım bıraktığım okul,
bir bir tembihleyen anam,
sevdiğim kız, sevdiğimi bilmeyen kız.
beni hep kavgalarımdan bildiler...
ulus'ta bir kasım akşamıydı
işığımı çaldı, kızıla çalan karanlık.
ak alnına, al kan damladı yiğidimin,
kahpece vurup, kahpece kaçtı parkalılar.
işte o akşam sıktım yumruklarımı.
eridi avuçlarımda,
anamdan miras merhamet.
şehit evi yüreğimde çelikleşen sevdama,
çifte su diye kan verdi alperenler.
tabanca tutuşturup elime,
çıktı içimden tabutlarla masum düşler.
aynalara minnetsiz geçirdiğim gençliği;
meğer nice gömülenler hiç ölmemişler.
bir hoyrat diyemedim aşka dair,
kurşunların söylediği türküyü bildim anca;
yalnız, çaresiz, belimde tabanca.
sevdiğimden, sevdiğim için kaçtım.
anlaşılmak değildi derdim;
kitapların önünden hep mahcup geçtim.
gül dalında bulunsun isterdim, parmak izim.
bağışlayın beni!
babasına doymayan kızım.
kanıma kan, canıma can aldım,
acımadım, vurdum, gözümü kırpmadım,
her kavgamın gecesi rüyamda,
geleceğimin büyük ülkesinde,
kavga etmeyen çocuklar gördüm.
rabbim bilir ki; dinim, devletim,
bayrağım, ülküm için geçti ömrüm.
yine bir kasım günüydü...
bir hurda yığınında buldular beni,
senelerdir horozlanan tetikler,
öldükten sonra vurdular beni.
reisini dinlersen, yarım kalmamalı,
hayallerimizin gerçeğe hicreti.
koy düşmanlar ellerini zillesinler,
anlatmaktan ötesi düşer sana
bırak beni eşkıya bellesinler.
Haluk Kırcı
yarım bıraktığım okul,
bir bir tembihleyen anam,
sevdiğim kız, sevdiğimi bilmeyen kız.
beni hep kavgalarımdan bildiler...
ulus'ta bir kasım akşamıydı
işığımı çaldı, kızıla çalan karanlık.
ak alnına, al kan damladı yiğidimin,
kahpece vurup, kahpece kaçtı parkalılar.
işte o akşam sıktım yumruklarımı.
eridi avuçlarımda,
anamdan miras merhamet.
şehit evi yüreğimde çelikleşen sevdama,
çifte su diye kan verdi alperenler.
tabanca tutuşturup elime,
çıktı içimden tabutlarla masum düşler.
aynalara minnetsiz geçirdiğim gençliği;
meğer nice gömülenler hiç ölmemişler.
bir hoyrat diyemedim aşka dair,
kurşunların söylediği türküyü bildim anca;
yalnız, çaresiz, belimde tabanca.
sevdiğimden, sevdiğim için kaçtım.
anlaşılmak değildi derdim;
kitapların önünden hep mahcup geçtim.
gül dalında bulunsun isterdim, parmak izim.
bağışlayın beni!
babasına doymayan kızım.
kanıma kan, canıma can aldım,
acımadım, vurdum, gözümü kırpmadım,
her kavgamın gecesi rüyamda,
geleceğimin büyük ülkesinde,
kavga etmeyen çocuklar gördüm.
rabbim bilir ki; dinim, devletim,
bayrağım, ülküm için geçti ömrüm.
yine bir kasım günüydü...
bir hurda yığınında buldular beni,
senelerdir horozlanan tetikler,
öldükten sonra vurdular beni.
reisini dinlersen, yarım kalmamalı,
hayallerimizin gerçeğe hicreti.
koy düşmanlar ellerini zillesinler,
anlatmaktan ötesi düşer sana
bırak beni eşkıya bellesinler.
Haluk Kırcı
on adım sonra yollarımız ayrılmalı
sakın ağlama ve bir şey söyleme bana
insan ayrılırken bile büyük olmalı.
sakın ağlama ve bir şey söyleme bana
insan ayrılırken bile büyük olmalı.
Yalnizlik Paylasilmaz
Yalnizlik, yasamda bir an,
Hep yeniden baslayan…
Disindan anlasilmaz.
Ya da kocaman bir yalan,
Kovdukça kovalayan…
Paylasilmaz.
Bir düsün’de beni sana ayiran
Yalnizlik
Paylasilsa yalnizlik olmaz.
Özdemir Asaf
Yalnizlik, yasamda bir an,
Hep yeniden baslayan…
Disindan anlasilmaz.
Ya da kocaman bir yalan,
Kovdukça kovalayan…
Paylasilmaz.
Bir düsün’de beni sana ayiran
Yalnizlik
Paylasilsa yalnizlik olmaz.
Özdemir Asaf
Zordur zor beklemek erken yorar insanı
iyiyim desen de ele verir gözlerin seni
Özlemişsin besbelli tenimi
Unutamadığın her halinden belli
Özledin mi diye sorsana bir bana nerde
Ama ayılık var senin hamurunda
Önümüzdeki on yıl unutamazsın sen belli bir daha
Özlemişsin besbelli tenimi
Sarılmandan belli kırıcan mı belimi
Çok canım acıdı çeksene elini
Sarılmandan belli kırıcan mı belimi
Çok canım acıdı çeksene elini.
iyiyim desen de ele verir gözlerin seni
Özlemişsin besbelli tenimi
Unutamadığın her halinden belli
Özledin mi diye sorsana bir bana nerde
Ama ayılık var senin hamurunda
Önümüzdeki on yıl unutamazsın sen belli bir daha
Özlemişsin besbelli tenimi
Sarılmandan belli kırıcan mı belimi
Çok canım acıdı çeksene elini
Sarılmandan belli kırıcan mı belimi
Çok canım acıdı çeksene elini.
Bazen diyorum ki;
ne olacak söyle gitsin.
Sonra diyorum;
söyleyince ne olacak,
sus bitsin. evet.
ne olacak söyle gitsin.
Sonra diyorum;
söyleyince ne olacak,
sus bitsin. evet.
Ne kadar silersen sil. Ya yırtılır defterin ya da izi kalır cümlelerin.
-Cemal Süreya
-Cemal Süreya
az önce bir sevdiğimden aldığım şiir, gece gece mutlu etti.
Bu gun dunyayi istedigin bir renge boya
Rengârenk batan gunu al karşina
Bir renk de kendinden kat
Cocuklar gibi saf, temiz ve berrak
Kapat gozlerini bir hikâye yarat
Vazgecme hissedilir biraz da sicakligini kat
Kalbindeki elleri birakma sikica tut
Cunku varliktir sevgiye en guzel kanit
Yalnizligin saltanatini sur, sur ama
Birikmiş sevginden, herkese bir parca ver
Bir tebrik, bir arama bin umuttur insana
Mutlu yillar, mutlu yillar sana …
Bu gun dunyayi istedigin bir renge boya
Rengârenk batan gunu al karşina
Bir renk de kendinden kat
Cocuklar gibi saf, temiz ve berrak
Kapat gozlerini bir hikâye yarat
Vazgecme hissedilir biraz da sicakligini kat
Kalbindeki elleri birakma sikica tut
Cunku varliktir sevgiye en guzel kanit
Yalnizligin saltanatini sur, sur ama
Birikmiş sevginden, herkese bir parca ver
Bir tebrik, bir arama bin umuttur insana
Mutlu yillar, mutlu yillar sana …
Çünkü mutlu zamanlar da çay,
Mutsuz zamanlarda rakı,
Boktan olduğu zamanlarda da oralet içer ACD.
Mutsuz zamanlarda rakı,
Boktan olduğu zamanlarda da oralet içer ACD.
Herkes öldürür sevdiğini..
Ama kimse öldü diye ölmez .
Ama kimse öldü diye ölmez .
alın lan size şiir,gözünüz şiir görsün:
Sen ve Başkaları
Bir sen yürürsün sokakta, yürürken;
Oturursun koltuğa, oturunca.
Su, bir senin bardağında en çok su.
Bir senin kolların bileziklidir .
Bir senin ağzın dudaklı ve sıcak.
Bir sen memelisin, ince bellisin
Başkaları gitmiş olur, gidince;
Bir sen yakınsın, uzakta kalınca
Oktay Rıfat Horozcu
Sen ve Başkaları
Bir sen yürürsün sokakta, yürürken;
Oturursun koltuğa, oturunca.
Su, bir senin bardağında en çok su.
Bir senin kolların bileziklidir .
Bir senin ağzın dudaklı ve sıcak.
Bir sen memelisin, ince bellisin
Başkaları gitmiş olur, gidince;
Bir sen yakınsın, uzakta kalınca
Oktay Rıfat Horozcu
Düşersen bağımsızlıgını ilan eder dostların
Görüş günlerin yasaklanır,gelenin gidenin olmaz
Bayram eder düşmanların
Düşme..
Düşünce bütün düşüncelerin değişir hayata dair…
Dostluk arkadaşlık aşk yeniden şekillenir beyninde düşme..
Hayatın ve dostların vefasızlığını görünce
Yaralanır duyguların en derinden
Düşme..
Düştün mü ilk once guvendiklerin vurur sırtından
kimse bakmaz yüzüne işe yaramaz adam olursun
Bir bir uzaklaşır dostların senden
tutacak dal bulamaz yorulursun düşme..
Düştün mü isyan edersin yaşadığın hayata
gözyaşlarını dökersin her gece yastığa
Yılanın ne kadar masum, kurtun suçsuz
Çakalın çakal olmadığını anlarsın iki yüzlü insanları görünce
Düşme…
Düşme…
Düşünce sahili olmayan koca bir deniz olur dünya
Sığınacak bir liman bulamaz kaybolursun
iki yüzlü düzenbazlar hüküm sürerken
Sen kederinden kahrolursun
Düşme..
Düştün mü .. Baş ucunda bir tek anan olur
Gerisi yalan olur..
imdat demeye engel olur gururun düşme.
Kalıbı beş para etmez adamın soyledigi sözler yaralanır olur
Düşme
Düşersen maziye dalar gider gözlerin
Yazılmamış hikaye olursun
Düğümlenir boğazında kelimeler kederinden kahrolursun düşme..
Haddinide hesabınıda bileceksin bugunlerde
Yoksa farkın kalmaz bu yolda gelip gidenlerden
Seni üzenleri hayatından sileceksin gerekirse
Düşme..
En iyisimi bir kurşun sık hayatının orta yerine
Barut izleri kalsın ellerinde
Ama Sakın düşme..
ibrahim dizlek
Görüş günlerin yasaklanır,gelenin gidenin olmaz
Bayram eder düşmanların
Düşme..
Düşünce bütün düşüncelerin değişir hayata dair…
Dostluk arkadaşlık aşk yeniden şekillenir beyninde düşme..
Hayatın ve dostların vefasızlığını görünce
Yaralanır duyguların en derinden
Düşme..
Düştün mü ilk once guvendiklerin vurur sırtından
kimse bakmaz yüzüne işe yaramaz adam olursun
Bir bir uzaklaşır dostların senden
tutacak dal bulamaz yorulursun düşme..
Düştün mü isyan edersin yaşadığın hayata
gözyaşlarını dökersin her gece yastığa
Yılanın ne kadar masum, kurtun suçsuz
Çakalın çakal olmadığını anlarsın iki yüzlü insanları görünce
Düşme…
Düşme…
Düşünce sahili olmayan koca bir deniz olur dünya
Sığınacak bir liman bulamaz kaybolursun
iki yüzlü düzenbazlar hüküm sürerken
Sen kederinden kahrolursun
Düşme..
Düştün mü .. Baş ucunda bir tek anan olur
Gerisi yalan olur..
imdat demeye engel olur gururun düşme.
Kalıbı beş para etmez adamın soyledigi sözler yaralanır olur
Düşme
Düşersen maziye dalar gider gözlerin
Yazılmamış hikaye olursun
Düğümlenir boğazında kelimeler kederinden kahrolursun düşme..
Haddinide hesabınıda bileceksin bugunlerde
Yoksa farkın kalmaz bu yolda gelip gidenlerden
Seni üzenleri hayatından sileceksin gerekirse
Düşme..
En iyisimi bir kurşun sık hayatının orta yerine
Barut izleri kalsın ellerinde
Ama Sakın düşme..
ibrahim dizlek
Iyi geceler.
Can Yücel.
Can Yücel.
Yarin dudağından getirilmiş,
bir katre alevri karanfil.
Gönlüm acısından bunu bildi.
Vurulmuş gibi yer yer kızgın kokusundan kelebekler
gönlüm ona pervane kesildi.
bir katre alevri karanfil.
Gönlüm acısından bunu bildi.
Vurulmuş gibi yer yer kızgın kokusundan kelebekler
gönlüm ona pervane kesildi.
yüzünün bitip vücudunun başladığı yerde
memelerin vardı
memelerin kahramandı sonra
sonrası iyilik güzellik.
memelerin vardı
memelerin kahramandı sonra
sonrası iyilik güzellik.
elbet olur gece er geç
insanların uyuduğu bir vakit
o zaman parka çıkarız
kimseler görmez
usulca öperim seni
kimselerden utanmayız
bağışla beni sevdiğim şimdilik
ışık çok üstelik herkes ayakta
seninle el içine çıkamayız
biliyorsun
olsun
elbet olur gece
er geç parkların boşaldığı bir
vakit
şiirler okurum o zaman sana
yıldızlara isim koyarız
hem belli mi olur
o gece tanrı öyle sever ki bizi
belki de bir daha
hiç sabah olmaz.
(bkz: ali lidar)
insanların uyuduğu bir vakit
o zaman parka çıkarız
kimseler görmez
usulca öperim seni
kimselerden utanmayız
bağışla beni sevdiğim şimdilik
ışık çok üstelik herkes ayakta
seninle el içine çıkamayız
biliyorsun
olsun
elbet olur gece
er geç parkların boşaldığı bir
vakit
şiirler okurum o zaman sana
yıldızlara isim koyarız
hem belli mi olur
o gece tanrı öyle sever ki bizi
belki de bir daha
hiç sabah olmaz.
(bkz: ali lidar)
Şaşırdım kaldım nasıl atsam adım;
Gün kasvet gece kasvet.
Bulutlar, sisler içinde bunaldım;
Gök mavisine hasret.
Olmuyor seni düşünmemek Tanrım,
Ummamak senden medet.
Suyun dibine vardı ayaklarım;
Suyun dibinde zulmet.
Kalmadı ümidin soluk ve cılız
Işığında bereket.
Ve ölüm, kapımda kişner, sabırsız
Bir at oldu nihayet. evet.
Gün kasvet gece kasvet.
Bulutlar, sisler içinde bunaldım;
Gök mavisine hasret.
Olmuyor seni düşünmemek Tanrım,
Ummamak senden medet.
Suyun dibine vardı ayaklarım;
Suyun dibinde zulmet.
Kalmadı ümidin soluk ve cılız
Işığında bereket.
Ve ölüm, kapımda kişner, sabırsız
Bir at oldu nihayet. evet.
"daha nen olayım isterdin,
onursuzunum senin! "
onursuzunum senin! "
yine hayal yine hayal..
uykularımın ortasında karanlık bir mahal..
uykularımın ortasında karanlık bir mahal..
Ahmet Hamdi Tanpınar -bir adın kalmalı geriye.
Faruk Nafiz çamlıbel -Allahaısmarladık.
Faruk Nafiz çamlıbel -Allahaısmarladık.
bugünlerde içim sıkıldıkça düşüyorum yollara
bugünlerde seni düşünüyorum sık sık
neden?
bugünlerde pek konuşmuyorum da kimseyle
ortaköy’ü bilirsin
aynı kahvedeyim çok zamandır
herkes aynı, her şey aynı
bir tek, bir tek,
sen yoksun.
bugünlerde seni düşünüyorum sık sık
neden?
bugünlerde pek konuşmuyorum da kimseyle
ortaköy’ü bilirsin
aynı kahvedeyim çok zamandır
herkes aynı, her şey aynı
bir tek, bir tek,
sen yoksun.
Gündemdeki Haberler
güncel Önemli Başlıklar