bugün

bu mektubu benden ayrılan kız arkadaşıma yazdım. hayatimi yaninda gecirmeye, onu mutlu etmeye calistigim insana. benden ayrildiktan sonra arabalarda 4 erkek 1 kiz takilan eski sevgilime. hayatimda ciktigim tek insana. kisaca, hayatimi, kalbimi, duygularimi emanet ettigim insana yazdim. siz sormadan soyleyeyim, benim yaşım 19, onun 17. iyi kötü eleştirilere açığım, entrylerinizi, yorumlarinizi bekliyorum. iyi okumalar.

--

bana en çok koyan da, benim kadar rahatsız olmaman. "yoluna devam etmen".
bugün kuzenimle konustuk. bana bir şey sordu,
"karşındaki insan gercekten ozel birisi mi, yoksa sen mi onu kafanda ozel olarak goruyorsun".

bence ikimiz de basit insanlarız, normal. ne sen, ne ben, ikimiz de özel değil, ikimiz de birbirimizi özel yapmış insanlardık. ben bunun farkinda degildim, sen farkindaydin. devam edebildin, baska bir insani ozel yapabildin. nasil becerdin? ben mi seni çok şeytani görüyorum, olayları çok abartıyorum, yoksa sen mi basit görüyorsun, anlamıyorum.

kafamda hala benimle yasadiklarini herhangi birisiyle yasayabilecegin, ve bundan hicbir rahatsizlik duymayacagin dusuncesi yankilaniyor. keremin bana attigi mesajlardan birtanesi bile miğdemi bulandiriyor. yalnız kaldığınızı, sizi rahatsiz etmememi soyleyen mesaj. gozyasim kalmadi, artik aglamak yerine kusuyorum. aklima ne zaman gelsen, ne zaman seni gulerken, ne zaman bensiz mutlu gorsen tam kalbime çatal saplanıyor, miğdem bulanıyor. nasil beceriyorsun -ismi-? nasil yasiyorsun. "yoluna" nasil devam ediyorsun? ben bir durak mıyım, kendimi o 'yol'un varış noktası olarak gorurken, aslında bir mesire mekanı mıydım? sana çok kırgınım, çok üzülüyorum. neler söylemem, seni kırmadan, kendimden daha da uzaklaştırmadan nasıl konuşmam gerektiğini bilmiyorum. karnımda simsiyah bir yumru oluştu sanki, nasıl betimleyebileceğimi bilmiyorum. senin orada benden bir haber, mutlu; ben burada senden bir haber perişan. sana ne kadar değer, benim için, benim hayatı görüşüm için nasıl önemli bir parca oldugunu asla anlayamayacaksin. sen ne yaparsan yap, ne yasarsan yasa, her nefes alışın benim için bir iğne olacak. göğsümün tam ortasına batan, koskoca bir iğne.

beyninin içine giremiyorum, dusuncelerini goremiyorum, belki cok abartiyorum, belki gunahini aliyorum. seninleyken kiminle konussam senden bahsederdim, sensizken de senden bahsetmeye devam ediyorum. tek farki neşemi paylaşmak yerine kederimi paylaşıyorum bu sefer. ne zaman konun açılsa, "boşver ya," ya da "onu geçtim de" diyip konuyu degistirmeye calisiyorum. konu ne kadar degisse de benim içimde o konu hep konuşuluyor. hep ayni huznu, hep o sabahın 4ünü yaşıyorum. tek farkı gözlerim ıslanmıyor artık. miğdem bulanıyor, yediğim içtigim bir seyden degil, senden zehirlendim sanki. zehirlenmek demisken aklima geldi, hatirliyor musun, seni zehir olsan bile içerim dedigimi? kim seni sevebilecek bu hayatta böyle? melankolikliğimi burcuma ver. ne diyip ne konusmam gerektigini bilmiyorum. hayatım sende, sendin. kocaman yüreğimin küçücük bir parçası kaldı geriye. artik "belki beni ozler, bana varır" umudu da kalmadı içimde. seni unutturacak bir insanin gelmesini bekliyorum. birdaha birisine baglanabilecek miyim, onu bile bilmiyorum. ama na-mumkun benim icin boyle bir sey artik. kiminle ne yasayacaksam, hep sen, her hareketimde seninle yasadiklarim gelecek aklima. ben de bir insana gülüp, bir insana sana verdigim degerin ceyregini verip mutlu olmaya calisacagim. kafamda, hayalimde hep bir maskeyle yasiyacagim. tugce, busra, gokce, you name it, kim geldi, kim gectiyse, hoşlanmak ile sevmek arasındaki farki artik daha iyi anliyorum. birisinin kaybinin benim icin bu kadar olmasi, sevmenin nasil bir sey oldugunu sende ogreniyorum. bu hayatta birdaha sevemeyecegim, sevmeyecegim artik. sevebilecegimi de sanmiyorum. olur da seversem, uzak duracagim. cunku sevmenin sonunda neler oluyor, en iyi ben yasadim. bu konunun sonunu nasil baglayacagimi bilmiyorum. ama aklinda, kalbinin en ucunda, en ücra köşesinde bile ben hala biraz bile varsam, kırıntı kadar bile olsa ne mutlu bana. o zaman anlarım ki, bir şeyler başarmışım, o zaman anlarım bir farkım olmuş. dunyadaki ne kadar insan varsa senin için "herkes" degil, "birisi" olabilmişsem ne mutlu bana. inan bana, sana cok deger verdim, keşke kıymetini bilseydin. keşke sevgimin köşesi kadar bile olsaydi. o zaman anlardin, aşk, sevgi sadece mutlulugunu paylastigin, hep guldugun, yaninda olmaktan zevk aldigin bir sey olmadigini. o zaman anlardin ne kadar birisinin yaninda olsan, ne kadar aci, ne kadar mutsuzluk ceksen bile o insanin yaninda olmanin gerektiginin gercek ask oldugunu. senden sonra rafa kaldirdigim o maskemi indirecegim yerinden. hep mutlu, sosyal, eglenirken gorsen bile, o maskenin arkasindaki, içimdeki insanin nasil oldugunu sen anlayacaksin bir tek. bir gram acıdıysan bana, neler yaşadığımı, nasıl hissettigimi hissettiysen, ne mutlu bana. ne zaman gordugunde, ne zaman aklina geldigimde "bana hayatini seve seve verebilecek" diye dusunursen beni, o zaman huzura erer ruhum. bu mektubu okurken biraz bile mutsuz, huzunlu, melankonik hissettiysen bile ne mutlu. ben evlensem, ileride cocuklarim, torunlarim bile olsa, senin içimdeki yerin her zaman kalacak. hayatima girip cikan insanlardan degil, hayatimi degistiren tek insan olarak kalacak. canimi vatanim disinda seve seve, gururlu bir sekilde verebilecegim sey olarak kalacaksın. umarim bunlari bir gun anlarsin, bir gun yaşarsın aynı duyguları, aynı yoğunluğu. umarim ki aklina gelirim o zaman, hatirlarsin beni, anlatsin neler yasadiğimi. belki biraz genel bir cumle olacak ama, ne yasarsan yasa, kiminle olursan ol, herkes bir durak olarak gorecek seni, veya sen onlari. kimse icin, senin benim icin oldugum kadar liman olamayacaksin. her aksam duamı "beni hatirlar, aklina gelirim insallah allahim" diye etmek yerine, "allahim, bu kizi nolur kimse kullanilacak birisi, zevk icin bir amac, veya tuketilecek birisi olarak gormesin. nolur insanlarin nasil insanlar oldugunu, amaclarinin ne oldugunu anlasin bu kiz" diye edecegim. kagida doktugum bu kelimelerin 10'da biri bile kadar degil dusuncelerim. devami bana kalsin, mutlulugun sana.

ve unutmadan, insallah kimseyi beni engelleyecek kadar sevmezsin umarim. bu mektubu sakla. biraz zaman, belki birkac ay, belki bir kac yil gecince, hayata bakis acin degisince, daha ileri, daha olgun hissettigin zaman tekrar oku. simdi anlamadiysan, o zaman anlayacaksın bu mektubu, degerini.

--

yazım hatalarım için affola.
böyle birşeye kalkıştım.
ayrılığımızdan 3 ay sonra, bir doğum günü hediyesi bahanesiyle 3 sayfalık derin duygularımı yansıttığım bir olaydı, eski sevgiliye mektup yazmak. hiç üşenmeden gittim, dinlemeyi en sevdiğimiz 3 parçayı kasete çektirdim. çektirirken dükkanda o parçaları dinlemek ciğerlerime zulümdü. dükkandaki abim oturmak için sandalye verdi, oturdum ve hıçkıra hıçkıra ağladım. eve nası döndüğümü hatırlamam.
aylar sonra, sabah kimse ayakta değilken gittim yurtiçi kargo şubesinin yakınlarına, insanlar uyanıp sokaklara dökülene kadar bir sigarayı bitirmeden diğerini yaktım, her an geri dönmek üzereydim. ve sonunda topladım cesaretimi: ondan geri kalan herşeyimi yolladım. yolladım ve ordan sonra okula yürüdüm.
öylece yürüdüm.
17 yaşındayken benim de yaptığım şeydi. Mail yazmıştım. Keşke silemiş olsaydım şimdi okur utanır hemen silerdim.
paragraf kullanıldığı için teşekkür ettiğim mektup. ama okumadım.

mektubun değeri falan yok açık söylemek gerekirse. senden sonra yeni kişilerle tanışcak, sevgili olacak. ilerde sevişcek falan. şimdiden alış bunlara. mektup işlerine girme. boşver.
Okumadım açıklama bekliyorum özet geçin beyler.