bugün

(bkz: at the gates)*
gerçekten güzel bir film. stalingrad savaşı çok güzel anlatılmış. o cehennem atmosferi müthiş yakalanmış. yemin ediyorum bir an, call of duty oynuyormuş gibi oldum.

--spoiler--
gözlüklü arkadaşın filan yahudi çıkması çok ilginçti. sevişme sahneleri de çok güzel olmuş. double-crosser çocuğu öldüren binbaşı ise, yine biraz insandı. herhangi bir nazi gibi işkence etmedi çocuğa. en kısa ve acısız yöntemi kullandı. helal olsun.

filmin ingilizce olması hariç herşey müthişti. ha bir de, olaya biraz taraflı bakılmış. naziler hiç kayıp vermedi gibi gösterilmiş. ama naziler de, milyonlarca asker kaybetti orada.

bizim esas oğlanın vurduklarıyla sınırlı değil yani filmde gösterildiği gibi.
--spoiler--

yinede, kesinlikle izlemenizi öneririm. savaş filmi sevmiyorsanız eğer, filme dram filmi olarak bakın. yine de izleyin.

not: ron perlman cuk oturmuş o role.
jude law'ı sniper olarak görebileceğimiz ve hayran kalabileceğimiz güzel bir film..
sniperin konu edildiği en güzel film.rus keskin nişancı vassili zaitsev ile binbaşı major konig'in düellosu filme konu edilir.ayrıca stalingrad savaşına farklı bir boyutla ele alınır.ed harris binbaşı konig ile kariyerinin en iyi rolünü çıkartmıştır,filmde'ki
binbaşının müthiş bir karizması vardır.
gelmiş geçmiş en ateşli sevişme sahnesini barındıran filmdir. beline kuvvet vassili.
ayrıca sniper sahneleriylede yardırmıştır.
vassili zaitsev bir sahnede alman keskin nişancıyı elinden vurduktan sonra adamın eli sarılmıştır* ve iyileşmiştir. yaklaşık 100-150 metre arası bir mesafeden*, 7.62x54'lük mühimmat eline isabet edecek* ve arı sokmuşçasına hemen sarıldıktan sonra savaşmaya devam edecek. bir de "gerçekçilik bu işte, savaş bu" derler, de get. gerçi ben almanı tuttum filmde ama bir tane salağı* vuramadı film boyunca. ayrıca herkes felaket beğenmiş filmi ki bana kalırsa heyecanı düşük, epey vasat bir yapımdır. son yılların gözde sinema eleştirmenlerinden pulemjot kalashnikova yorumladı.
gerçek bir hikayeden alındığı söylenen film.
ancak filmde en dikkat çeken sahne; türkiye'nin 2.dünya savaşı'na katılmamış olmasına rağmen almanların türkiye'ye savaş açıp istanbul'u işgal ettiği sahnedir.
evet film bir senaryo ürünüdür, senaristler hayal güçlerini işin içine sokarlar; fakat filmin başında belirtilen "gerçek hikayeden alınmıştır" ibaresi de nereden çıktı öyleyse diye düşünüveriyor insan.
2. dünya savaşı sırasında stalingrad muharebesi içinde geçen ve sscb ile almanya arasında propaganda savaşı'na dönüşen usta sniperlar çatışmasını konu alan film. satır aralarında hem almanya , hem sscb eleştirilmektedir. aksiyon veya heyecan düzeyi yüksek olduğundan, adrenalin düzeyi artarak izlenebilecek bir filmdir.

--spoiler--
filmde (bkz: bob hoskins) , (bkz: kruşçev) rolüyle bizi bizden almaktadır.
--spoiler--
çok güzel bir filmdir. ama bir noksanı vardır. istanbul'un ve edirne'nin naziler tarafından işgal edildiğini göstererek gerçek olaylara dayanma konusunda sekteye uğramıştır. türkiye 2.dünya savaşına girmedi bile.
bazı sahneler'De call of duty oyunundan emareler görürüz. sniper'lığın dibine vurulduğunu da. tavsiye edebileceğim bir filmdir.
call of duty oyunu ile birçok sahnesi aynı olan film.
savaş ve çatışma ortamında moral - motivasyonun ne kadar önemli olduğunu, inanmayan insanlardan savaşmalarını beklenilmemesi gerektiğini anlatan ve savaşın çirkin yüzünü çok iyi gösteren film.
--spoiler--

danilov'un, bilerek major könig'in önüne atlayıp bir yerde kendisini feda etmesinden önce, vassili'ye söylediği söz can yakar.*

-there will always be rich and poor. Rich in gifts, poor in gifts. Rich in love, poor in love.
-(her zaman zenginler ve fakirler olacak. yetenek zenginleri, yetenek fakirleri. aşk zenginleri, aşk fakirleri.)

--spoiler--
açılış sekansı, call of duty den aşina olduğumuz, ilk onbeş dakikası boyunca çok şey vaad eden, atmosferi yaratılmış en iyi ww2 atmosferi olan ama ilerledikçe, sniper hikayesinden çok aşk meşk mevzusuna dönen, insanı sıkan, aksiyonu yetersiz, mantık hataları ile dolu ve sonunda türk filmi gibi biten zaman kaybı. ww2 fanatiği olarak benim bile içimi burktu bu film. olmamış.

filmin başlarında alman uçaklarının, rus botlarına saldırdığı sahnede mermi yiyen rus askerlerinin alalade bir tüfek mermisi yemiş gibi olması çok mantıksız. standart mermi ile uçak makinelisi mühimmatı arasında sivri sinek ile akrep kadar fark vardır.

her yer harab olmuş, her yer soteye dönüşmüş, sen git 30 cm sağında, 30 santim solunda yatan adamlar varken karıyı düdükle olmamış, hangi mantık alır lan bunu?

fabrika sahnesinde, sik kadar pencereden içerdeki binbaşıyı elinden vurmak değil zaitsev in lazer güdümlü füzenin bile harcı değil lan. ayrıca o mermi eli sıyırdı geçti, o anda binbaşı nişan almakta olduğuna göre, o el bi kere göğüs hizasındadır ve o mermi elden geçince direk adamın böğrünü deler.
hırsız var ve duvara karşı filmlerinden tanıdığımız birol ünel in ucundan kıyısından göründüğü, vassili zaitsev isimli sniperın halk kahramanlığına kadar yükselişini anlatan, ed harris'in çok karizmatik oynadığı film.
atmosferi haricinde bok gibi bir film. sıkıcı ve saçma.
Bir milleti silahsızlandırmak üzere hareket eden, motivasyonları ve niyetleri ciddi kuşkular içeren insanları tanımlamak için kullanılan ifadelerden biri.

(bkz: silah kötüdür)
çok güzel bir film,filmin yarısında dışarı çıkıyordumki,arkamdan bir ses "ne olur gitme"dedi.noluyor lan dedim,kimsin olum sen ? abi kusura bakma bende anlamadım neden böyle yeşilçam moduna bagladıgımı,ama gitme güzel bir film dedi,bende kıramadım bu aydemir akbaş kılklı herifi ,izledim gerçektende çok güzeldi.

not:bana gitme diyen herif filmin ortasında uyumuş.
vassili zaitsev'in stalingrad savunmasında oynadığı rolü anlatan film. bir sniper 'ın halk kahramanı olması ve alman tarafının bu asker için bir başka sniper'ı göreve getirmesi ve bu iki kişi arasındaki ölüm kalım savaşını da anlatmaktadır.
ama 2. dünya savaşındaki en iyi sniper olarak bilinse de en iyi için;
(bkz: simo hayha)
bu başlık için düşmanın hangi kapıda olduğu ortadadır.
adam diline o kadar düşman ki küçük harfle ı basmak yerine büyük harfle ı ya da küçük harfle i basıyor, takiben de nasıl bir motivasyon olduğunu anlamadığım bir son darbeyle, ü yazması gerekirken, ilk darbesinin ters köşesinden u harfine basıyor. böyle düşmanlığa azimle katletmek denmez de ne denir.
aslında epey yalan şahsa dayalı film. komünistler moral olsun diye osuruktan kahramanlar üretmişler . neymiş 300 tane alman vurmuş muş. yersen.
filmde görüldüğü gibi bir silahı 3 kişi kullanırmış.
filmde en hayran kaldığım sahne kuşkusuz performansını ilk gösterdiği andı.*
Rusya'nın Stalingrad savunmasını anlatan film. Aslında bir savaş mı yoksa aşk filmi mi olduğunu söylemek zor; fakat güzel olan nokta şudur ki, Amerikan sineması herhangi bir somut konuyu soyut öğelerle çok başarılı şekilde örgüleyebiliyor. Filme bir halk kahramanının aşk hikayesi olarak bakarsak yanlış konuşmuş olmayız. Aynı şekilde bir savaşın göbeğinde aşk silsilesi etrafındaki askeri çekişmeden bahsettiği de aşikardır. Filmi güzel yapan da budur kanımca.

Bizim sinemamızda da başarılı oyuncularımız var. Konu ise istemediğiniz kadar geniş. Fakat görünen o ki; konu ya da oyuncu sadece formalite. Siz onları iyice harmanlayamıyorsanız ve sahneleyemiyorsanız tüm dünya hala Amerikan sinemasını seyretmeye devam edecektir. Keza öyle de oluyor.

Filmi mutlaka kolleksiyonunuzda bulundurun.
kurmaca ve aldatmacadan ibaret bir film.
görsellik ön planda ve sahneler şahane düzenlenmiş. fakat bu filmi çekenler ikinci dünya savaşı'nda piyadeleri çatışmaya giderken sırt çantalarını kamyonlarında bırakıp sadece silah ve mühimmatıyla giden ordunun ülkesinde yaşıyor. bu film savaşın acımasızlığını ve merhametin eseri olmadığı kitlesel kıyıma benzer savaşa girmemiş ülkenin askeri danışmanları ile çekilmiştir. ki bunlar zaitsev'in anılarını içeren kitabı bile okumamışlar. ayrıca filmde çok mantık hataları var. kışın soğuğunda her iki tarafa da gidebilen çocuğun ince giysi ve şortla gezdiği birçok sahne var. bir de iki kişiye bir tüfek verme olayı acı acı güldürür insanı.

stalingrad'da savaşmış olan rus askerlerin anısında silah yokluğu falan geçmiyor. filmde gösterildiği gibi eğlence durumu da yoktu. hem almanların hem de rusların en büyük dertleri uykusuzluk ve aşırı yorgunluktu. bitmek tükenmek bilmeyen acımasız ve çetin sokak çarpışmalarıydı.
ilk 20 dakikası çok güzel olan, geri kalanı sıradan olan bir film.
komünizm'i eleştiren, alman faşizmine göz kırpar *

despotik, nkvd'li judeo-bolşeviklerin rus gençlerini nasıl ölüme gönderdiklerini anlatır.
çaresizlikten geri dönen rus gençleri nasıl acımasızca komünistlerin katlettiğini gösterir ve o sahne son derece vurucudur.
listeyi kim yaparsa yapsın en iyi ikinci dünya savaşı filmleri listesinde hep ilk 5de yer alan mükemmel kurgulanmış film. oyunculuk biraz düşük ama yine de kurgu mükemmel olduğu için insan kendini kaptırıp gidiyor.