bugün

borussia dortmund'un maskotu.
Ömrümde tanıdığım en utangaç kızın ismi.
Çok sevdiğim Jane Austen'ın çok sevdiğim kitabı. Kesinlikle okuyun. Hatta 4 bölümlük bir mini dizisi de var. Onu da mutlaka izleyin.
son entireyini 2012 yılında girmiş fakat sözlüğe halen daha uğrayan yazar. uğruyor okuyor çıkıyor. entirey girmiyor.
ismailin ex sevgilisi diye duymuştum .
2020 yapımı film için yazmak gerekirse ; Jane Austen'in vefatından önce ki son romanı ve galiba en meşhuru. Ortalama 9-10 senede bir yeni uyarlaması çekiliyor, bu da onlardan biri ve yanılmıyorsam hepsini seyrettim. Geçen sene 2009 yılında çekilen ve Emma'yı Romola Garai'nin oynadığı mini diziyi izlemiştim. (https://www.planetdp.org/title/emma-dp13881) izlediklerim içerisinde en iyi anlatıma ve oyuncu seçimleribe sahip olan emma oydu. Şahsen onu öneririm.
Buna gelecek olursam; 21 yaşına kadar el bebek gül bebek büyütülmüş, dert nedir, yoksulluk nedir bilmeyen varlıklı bir ailenin kızı ve kendini beğenmiş bir kız olan Emma, çok sevdiği bakıcısının evlenmesiyle kendini çöpçatanlık işine adayıp çevresindeki tanıdığı herkesi birbirine ayarlayıp evlendirmeye karar verir. Fakat hesaba katmadığı bir şey vardır ki bu da insanların duygularıdır ve bunlar oyuncak değildir.
Daha önce izlediğimiz, sempati duyduğumuz emma'lardan farklı olarak Anya Taylor-Joy kendini beğenmiş, çok bilmiş hoppa bir genç kız rolüne çok iyi yakışmış, yani öncekileri ne kadar sevdiysek buna da o kadar gıcık olduk. Kitabını okumadığımdan bilmiyorum ama karakter böyle ise görevini fazlasıyla yapmış. Zaten Anya Taylor-Joy yakın zamanda çıkan genç oyuncular içerisinde sevdiğim bir isim oldu, kaşar rollerine iyi gidiyor * . Diğer oyuncu seçimleri bir iki istisna haricinde çok iyi değil ve karakter anlatımları zayıf. Kim kimdir nedir bilemiyorsunuz, anlatım dili ise aşırı yüzeysel ilk defa izleyen biri için çok sorun olacaktır.
Başlarda bahsettiğim gibi 2009 yapımı mini dizi emma hem konuyu, hem Emma'yı hem de karakterleri anlama açısından çok daha iyi.
jane austen'in hakkında kendisinden başka sevmeyeceği bir karakter olarak nitelendirdiği hatun kişisi. benimse favori austen romanım olmakta. özellikle mr. knightley bütün austen jönlerinin arasındaki en sevdiğimdir. evet, mr. darcy'den bile fazla.

yeni versiyonun filmini de hevesle bekledim de maalesef koronadan dolayı izleme fırsatım olmamıştı. isabet de oldu. ilk defa jane austen ile ilgili bir filmi tamamlayamadım.

aslında normalde büyük bütçeli film versiyonlarını izlemem. çünkü hikayeye sadık kalmıyorlar. o yüzden bbc mini adaptasyonlarını tercih ederim ki johny lee miller'ın mr. knightley'i canlandırdığı versiyon daima favorim olmuştur.

ekşici gibi davranmak istemem ama 2020 versiyonunu izlerken yarısına bile gelmeden kapattım. mr. knightley'in kabak götünü gereksiz bir şekilde gözümüze soktuktan sonra sinir oldum. emma ve knightley arasındaki ilk sahneden sonra ise vazgeçtim, izlemedim. zaten o ana kadar tek hoşuma giden de mr. woodhouse'ın mürebbiyeleri ms. taylor'ın evliliği hakkındaki yorumları olmuştu.

baş roldeki kız bu aralar çok ünlü, ama ben role yakıştığını düşünmüyorum. emma'yı defalarca okumuş biri olarak hiçbir zaman karakterine gıcık olmadım. evet, bencilce ve şımarıkça davrandığı çok zaman oldu. sinir bozucu da olabiliyor. ama ben asla emma'ya gıcık olmadım. bu kızın mimikleri ama o kadar gıcık ki emma'yı çok itici göstermiş. belki de favori kitabım olduğu için fazla hassas davrandım bilemiyorum. gidip 4 bölümlük BBC versiyonunu izleyeceğim. buradaki mr. knightley faciasını unutmam lazım.
jane austen kitaplarını seviyorum. gerci cok fena genelliyorum cunku bircok filmini izledim ama sadece iki kitabını okudum.
dobra, zeki, kulturlu kadın karakterlerini seviyorum. gonlu zengin, karizmatik erkek karakterlerini daha da cok seviyorum. *
boyle bir ask, gurur, asalet ucgenleri hosuma gidiyor hikayelerdeki.

gelelim emma'ya.
emma su onunla, bu berikiyle evlensin projelerinde calısan, matchmaker bir ablamız.
insanları evlendirip mutlu oluyor.
kendisine gelince rahatım yerinde, hayatta da evlenmem diye tutturmus. tabi hic asık olmayınca boyle sallayıp durması kolay.
sonra hayatına churchill giriyor. bizimki ben asık oldum diye ortalarda dolanmaya baslıyor. adamla ilgili hayaller kurmaya baslıyor. sonradan ogreniyoruz ki bu chuchill emma ya pas verirken esasen jane ile gizliden evliymis, saklıyorlarmıs. pis bir adammıs.
ama kendisine de kızamıyoruz pek. cunku bizim salak emma yıllardır dibinde olan, incelikli, dusunceli candostu knightley'e asık oldugunu bir arkadası knightley hakkındaki hislerini ona soyleyince ve bu adamımızın da kendisine karsı bos olmadıgından suphelendigini belirtince anlamıyor mu? megersem churcill e karsı hisleri yalanmıs. ah emma ah.

eserimizden ogrendiklerimiz:
-baskalarının kalpleriyle cok hasır nesir olursan kendi kalbinin kimi sevdigini sorgulamayı unutup yanlıslarda bos bos zaman oldurebilirsin..
-kıymetini o'nu kaybetmeden anlayamama sendromu o yuzyıllarda da varmıs..
bir parcamızda dedigi gibi: "degerini sen giderken anlamak gibi.."
bu yuzden mutlu bir iliskin varsa o'nun gitme riski oldugunu, o'nu kaybetme ihtimalinin hep varoldugunu durmadan kendine hatırlatmak sart. insanoglu, huyu kurusun ki yoksa deger bilemiyor.

sonuc:
mutlu sonunu cok sevdim.
emma nasıl sanslı bir hatundur yahu.
sen o kadar sacmalıklardan gec, sonra en efendi, en dusunceli, en nazik, seni sırf kendin oldugun icin en fazla seven, en iyi anlayan ve en iyi tanıyan, en bir harika adamı kap.

2010-istanbul
Austen ın müthiş zeki karakterlerinden biri.