bugün

tanım: herhangi bir cafe'de izlenilecek olan derbiye ben de geleceğim diye tutturan kızdır.

tarih: 17 mart 2012
mevzu bahis derbi: fenerbahçe-galatasaray
maç saati: 20.00,

yazın yaklaşmasıyla beraber tenis kursu tekrar açılmış, geçen seneden olan arkadaşlarla yine devam etme kararı almıştık. bu geçen seneden olan arkadaşlar içinden zehra** kod adlı kız da bu sene aramıza katıldı. zehra'nın geçen seneden de samimi olduğu tek kişi bendim kursta. ama samimilik dediğim de öyle her allahın günü yazışıp görüştüğümüz falan diye sanılmasın. ayda yılda bir konuşurduk o da facebook'tan ya da yolda rastlaştığımızda falan.

neyse kursta ikinci haftamız, fakat o daha o gün ilk defa gelmişti. kursun başlangıç saati 5, bitişi ise 6-6,30 gibiydi. kurstan çıkıp bana belsada kendi arkadaşlarıyla maçı izleyecek olan arkadaşım yer ayarlayacaktı. aksilik kurstan çıktığımda telefonun şarjı bittiğinden kapanmış, herhangi bir iletişim aracım kalmamıştı mustafayla*.

kurs bitip soyunma odalarına doğru yürürken;

zehra: eee emre ne yapıyorsun eve mi geçeceksin?
ben: yok ya derbi var bu akşam arkadaşlarla onu izlicem.
zehra: aaa derbi mi? daha önce hiç bir derbi ortamına katılmamıştım.*
ben: hadi ya nasıl katılmazsın.* sen ne yapmayı planlıyorsun, eve gidersin sanırım. ***
zehra: yok ya evde canım sıkılıyor. biraz dışarda takılırım sanırım. herhangi bir planım yok şimdilik.

o sırada soyunma odalarına girdik, üstümüzü değiştirdik çıktık. otobüs durağına doğru yürüdük. tenis hocası her çıktığında çarşıya gidiyordu onu biliyordum, zehra da bizimle beraber çarşı arabasına bindi. otobüste tek kelime konuşmadık fakat inceden kesiyorum zehrayı yüzünde hafif bir sırıtış vardı. sırıtış da değil gülüyordu resmen. otobüsün tek kişilik koltuğuna oturmuş kendi kendine gülüyordu. iyice işkillendim zaten bunun önceki hal ve tavırlarından bir bokluk olduğunu seziyordum.

neyse çarşıya geldik, 3ümüz de aynı durakta indik otobüsten.

ben: ee hocam napıyorsunuz siz, eve mi?
tenis hocası: aynen, sonra arkadaşlarla derbiyi izleriz herhalde.
ben: peki hocam görüşürüz pazartesi.
zehra: görüşürüz hocam.
t.hocası: görüşürüz gençler, iyi akşamlar. iyi olan kazansın.**
sonra sıra geldi zehrayla vedalaşmaya.

ben: derbiye de yarım saat kalmış. benim telefonu şarj ettirmem lazım ondan sonra da arkadaşa ulaşıp derbiyi izleriz, sen napıcaksın?
zehra: ya aslında daha önce hiç bir derbi izleme fırsatı bulamamıştım seninle takılabilirim. o havayı hissetmek istiyorum. çok duymuştum önceden. *
ben: ya sıkılmayasın sonra.
zehra: yok yok sıkılmam, merak ediyordum zaten. hadi senin telefonu şarj ettirelim.

bir türkcell bayisine girdik beraber, telefonun bataryasını bıraktık. 15 dk sürer dedi sayın yetkili.

ben: gerçekten, gelmek istediğine emin misin? çünkü ful erkek olur muhtemelen, ayrıca küfürler havada uçuşur. belki kavga bile çıkar, sonuçta fenerbahçeyle galatasaray arasında.
zehra: *hadi yaa, bir şey olmaz en kötü beğenmezsem çıkarım maçtan sen devam ederim. *
ben: bir de ben mustafanın diğer arkadaşlarını tanımıyorum, onların yanında sana karşı mahcup olmak istemem. o yüzden çekiniyorum.
zehra: yok yok rahat ol sen, dediğim gibi bir şey olursa ayrılırım en kötü ki böyle bir şey olacağını düşünmüyorum.*
ben: * peki bakalım...

o 15 dklık sürede zehra hanımın canı sıkılmış, çarşıda dolanmamızı istedi. neyse çıktık geziyoruz, bu bir şeylerden bahsediyor ama benim kafam orda değil. iyice işkillendim, defol git desem gitmeyecek sanki. nedir bu birdenbire çıkan derbi aşkı. kafamdan yalan kurdum, telefonu arayınca uygulayacaktım...

zehra: şurda çok güzel ekler yapıyorlar sever misin ekleri?
ben: nasıl?
Zehra: ekler diyorum, yiyelim mi?
ben: yok ya şuan hiç havamda değilim, ama istersen sen yiyebilirsin.
zehra: hadi gel. *
bir anda kendimi pastanede buldum. haberim olmadan bir randevuya katılmıştım sanki. ekler geldi, afiyetle yemeye başladı zehra. bense kafamda yapacağım telefon konuşmalarını kuruyordum.

eklerle olan muhabbetimiz bittikten sonra pastaneden çıktık. saate baktım, zaman geçmiyordu anasını şey edeyim... gittik turkcell bayisine, aldım bataryayı şarja taktım. acaba mustafa benden umudu kesti mi sorularıyla beraber açtım telefonu.

5 yeni mesaj!

1- kanka belsada barkod cafedeyiz, yerini ayırttım.
2- kanka nerdesin barkod cafedeyiz, bir haber ulaştır daa. *
3- la oğlumm nerdesin, gelmeyeceksn söyle, başına bi iş mi geldi. telefonun kapalı!!
4-ev arkadaşım: kanka maçı nerede izleyeceksiniz, belsada her yer dolu. bize de yer ayarlayabilir misin? *
5-ramazan*: nerdesin la biz halitle beraberiz, çarşıda her yer dolmuş maçı izleyemicez sanırım. dön bana.

hiçbirine cevap atmadan hemen mustafayı aradım. zehra da yanımda, benimle birlikte beklemekte.

mustafa: alo kanka nerdesin?
ben: parktayım, ne yaptın maç işini bulabildin mi yer?
mustafa: ayarladım kanka belsadayız, hakanlar da burda.
ben: ne? yurda mı geçtiniz? sizin yurtta var mı olm digiturk?
mustafa: ne diyosun olum, duyamıyorum burası çok kalabalık nerdesin sen?
ben: hee anladım kanka, ee ben girebilecek miyim? sakın hayır deme!!
mustafa: dur koduğum yerinde duyamayirum seni, bekle balkona çıkıyorum.
ben: heh tamam kanka eyvallah saolasın. hadı görüşürüz.

suratına kapattım.

ben: yaa duydun mu yer yokmuş hiç bir yerde, yurda digiturk ayarlamışlar bi evden orada izleyecekmişiz.*
zehra: napalım başka zamana artık...
ben: kusura bakma ya, erkek yurdu olmasa sana da gel derim ama katı kanunlar, toplumumuzun önyargıları. *
zehra: ehehe yok ya önemli değil. ben de artık biraz dolanır eve geçerim. nerde ki yurtları?
ben: ıııımm üçyolda.
zehra: yetişebilecek misin peki? maça 10 dk kaldı sanırım.
ben: şurdan otobüse ya da dolmuşa binerim heme yea.*
zehra: durağa kadar eşlik edeyim o zaman sana.
ben: *tamam hadi bakalım.

durağa doğru giderken ramazanlar geldi aklıma. dur bi şunları arayayım dedim.

ramazan: alo, olum her yer dolmuş belsada tıklım tıklım, nerde izliceksin maçı mustafayla mı?
ben: nerdesiniz siz mustafa ayarlamış yer, nerdeyseniz buluşalım.
ramazan: yürüyüş yolundayız, ziraat bankamatiğinin orda, bugün para çektiğimiz.
ben: tamam geliyoruz. *
zehra: hadi ben de eşlik edeyim nasılsa yolumun üstü. *
ben:*pekiii.

gittik yürüyüş yolunda bulduk bunları. tanıştırma faslından sonra ramazan hararetli bir şekilde maçı izleyemeyeceğimizden yakınmaya başladı. sonra sordu mustafa nereyi ayarladı diye. o sırada zehra yanımızda.

ben: yurtta izlicez kanka, mustafa ayarlamış her şeyi.
halit-ramazan: nasıl?**
ben: kanka ayarlamış işte.**
sonra biraz elim ayağım birbirine dolaştı ama ardından toparladık. zehrayla vedalaştıktan sonra ordan koşarak uzaklaştık. belsaya giderken de ramazanlarla ayrıldım. mustafa tek kişilik yer ayırmış çünkü. harbiden de belsa tıklım tıklımdı.

normalde böyle başlıklar açmak adetim değildir ama çok paylaşmak isteği vardı içimde. gelelim neden kızı başımdan savmak uğruna yalanlara başvurduğuma. kızın bir kere amacı farklıydı, ikide bir tek başına yaşadığından, evinde her akşam yalnız olduğundan bahsediyordu. daha fazla uzamasın diye yazmadım o konuşmaları. burda sıkıntı yok. ama neden tek başına yaşıyorsun? zor olmuyor mu diye sorduğumda, beni hiçbir arkadaşım anlamıyor diye cevap vermişti. bir du şu otobüste gülümsemeleri falan, bunun önceleri de var tabi. o yüzden bunca tantanayla uğraşmak zorunda kaldım.

sonuç: derbide berabere kaldık amk.

edit: maç saatini yanlış girmişim.
gitsin yerinde izlesin kızıdır.

bir derbiye gidemedik iyi mi?

(bkz: daha önce hiç derbiye gitmemiş kız)
kendince iyi niyetlidir. sizinle daha çok şey paylaşmak, sizin önem verdiğiniz bir şey ile kendisinin de ilgilendiğini göstermek, maç sonucunda üzülürseniz üzüntünüzü, kazanırsanız mutluluğunuzu paylaşmak isteyen kızdır.

ama yanlış yapmaktadır ayrı konu. mantıklarımız aynı işlemiyor maalesef. şimdi senin öyle bir ortamda ne işin var? diyesi geliyor insanın. stada gidiyorsak, o keşmekeşte kendimi de kaybemek isterken kendime de sana da niye sahip çıkayım niye baltalıyorsun zevkimi? maç izlenen bir yere gidiyorsak %90 ı erkek ağırlıklı olacak yerde bulunmanın ne manası var?

velhasıl, kendi penceresinden bakınca kırılır. kırıldığı için trip atar vs. hiç ellemeyin. bir süre sonra kendi kendine düzelir. aptal aptal hareketlerin lüzumu yok.
"tenis oynayalım" deyip maç günü "bir arkadaşım geldi ya daha sonra oynarız" diyen kıza göre can'dır.
"tenis oynayalım" deyip maç günü "bir arkadaşım geldi ya daha sonra oynarız" diyen kızla aynı kefeye konulmaması gereken kızdır.