bugün

ümit yaşar oğuzcan'ın tüm dizeleri.
gemiler gibi dünya, gemiler gibi hayat
gemiler gibi yıllar, geçip gidiyor, geçip gidiyor
maviyi soruyordun, gözlerimden yüzüme yayılan maviyi mi
bir renk değildir mavi huydur bende
ve benim yetinmezliğimdir
ve herkesin yetinmezliğidir belki
denecektir ki bir süre
ve denenecektir

bir akşamüstünü düşünmek
bir akşamüstünü düşünmekten başka nedir ki.

edip cansever
kahve istemedi.
nedenini sordum.
seninleyim çay içelim ayrılırken kahve içerim dedi.
bak, arslan hakikate, ispinoz kafesinde;
tartılan vatana bak, dalkavuk kefesinde!

Necip fazıl-destan şiirinden
adamı geberten dizelerdir. şu şiir nasıl bir düşünce ile yazılmış gerçekten merak ediyorum;

ben bir aziz değilim
hele gündüz değilim
attığı her adımda siyah bir iz bırakan
bir yanında ürküten bir baldıran gövdesi
bir yanımda kederi özümleyen bir lale
merhamet sahrasının uyuyan gecesiyim
bırakta böyle bitsin bu günahkar serüven
bırakta kurtarayım bu emanet sarayı
yeter intiharınla oyduğun yüreğimi
umutsuz şarkılarla avutulduğun yeter

göğsümde bir yanardağ kıvranıyor rüveyda
yaraları kapandıkça kanıyor rüveyda
duman çöktü güneşin sitem aynalarına
aralandı perdeler şimdi sensiz değilim
dertliyim, viraneyim, ben bir aziz değilim
azizler tohum eker sevgi tarlalarına

senin gözlerin dram, oysa ağlatan benim
ben dilenci sen sultan sevgi dağıtan benim
sen ışık ben karanlık ve aydınlatan benim
ben ölümüm sen hayat cana can katan benim
sabah sende oluyor güneşi tutan benim
soran ben sorulan sen hüznü damıtan benim
öldüren ben ölen sen kabirde yatan benim
sen, sevda yüklü bulut, göklerimin sahibi
saklıyorum içimde seni bir tufan gibi

nerede uğruna ömür verdiğim bela, nerde
her hatıra bir demet zakkum meyhanelerde
düşlerim esrarınla çoğalan pervanedir
götür benden ahzanı bana ihsanı getir
yalanı reddederken düşüyorum yalana
ben bir aziz değilim rüveyda anlasana

bu ağıdı öldüğün için söylemiyorum
sen ölmedin rüveyda
at vuruldu ben öldüm
her hamlesi bir tabut şimdi bakışlarının
yıkayıp kefenledim mehtabına gömüldüm
duysun alem ateşin dağı erittiğini
bu illetin taşları bile çürüttüğünü.

gün olurda ayrılık yumağı çözülür mü
bergüzarım ayaklar altında ezilir mi
rüveyda görür müyüm yeşil ufuklarını
seninle bir sonsuzluk bulur muyum rüveyda
yoksa hep bu kabirde kalır mıyım Rüveyda?

Rüveyda'ya Ağıt
(bkz: nurullah genç)
Yüreğimde büyüttüğüm gül güneşe çıkamaz
Yüreğim o gülü büyütmezse ışıyamaz.

Günüm seninle başlasın istemiştim
Çok değil ki...
Bir içten gülüşünle ışısın gecem
Uzun suskunlukların dilsiziydim
Sesin aksın istemiştim dupduru
Dağ suları gibi serin
Yüreğimin ölü topraklarına.
Kirpiklerin gölgelesin yüzümü
Gözlerin ömrümün göğü olsun
Demiştim, çok değil ki...

şükrü erbaş.
şiirli geceler efenim.
kayıtsız kalacağıma bu hasta sabahlarına
bir hasta da ben olurum
kalmak bile gereksiz artık bu numune hastanesinde
her hastalık ayrı bir numunelik taşır içinde
ağaç yapraklarının ömrüme kattığı güzellik kadar bile olamadın
ve kimse suçlu değil yaptıklarında
unutmak verilmiş çünkü her acizliğe birebir şifa
Bu gidişin gidiş değildi…
sarsılan vücuduma ve yıpranan ruhuma bir deva bulamadım henüz
telafisi yok vaktinde söylenmeyen sözlerin,
kapıyı çekip çıktın mı bitmiyor her şey,
çünkü sen değilsin o kapıdan çıkan tek şey…
öyle güzel kokuyorsun ki burnumda her şeyin güzel kalmış..
en deniz yanımla sevmiştim
en kurak yanınla karşılık vermişsin,bilemedim…
gel demeyeceğim sana,
çünkü bir daha gitmeyeceksin...
Al yalnızlığını gel !
Korkma, sıkılmayız.
Senin yalnızlığın benim yalnızlığımla konuşur,
biz ikimiz susarız !
sen benim o canımsın
bu gidiş hangi gidiş
bir daha döner misin geriye...
Bunu da böyle yaz amirim..bunu da böyle yaz..
Aşka kelepçe vurulmaz.. işte ellerim. başkenti ben vurdum..
Suçluyum.. Töreyi bu ellerle.. Ellerimle buldum.
işte bu ellerle, ellerimle boğdum..
7.caddede ben, ölü kalbi elinde artık serseri bir kurşunum..
Kim olsa vururdum amirim.. Kim vursa ölürdüm amirim..

http://www.youtube.com/watch?v=l6l57seLmN8
'' Biz bu şafak vaktinin neresindeyiz
Öyle bir umut gibi gelip geçecek
Yalnızım, yalnızsın, bize kim gülümseyecek. ''

edip cansever
ayaklarım donmuş üşümüştüm de
gece yatamamış üzülmüştüm de
bir ay oruç tutup yememiştim de
o çizmen boyunu açtı bu gece
yapılan söylenmez gelmezmiş dile
allah'tan beklenir kul bilmese de
kızgınlıgım buna sebep ise de
sabrım niyadını açtı bu gece
onca gez toz benle seviyorum de
sonra git nişanlan birde ona de
şerefsizlik değilde nedir bu söyle
küfrüm ebedimi aştı bu gece
sana son bir sözüm nasihatım var
aldığım ahlakla bir terbiyem var
seni doğuran ana deyip geçmek var
saygım adabımı tuttu bu gece
gönlümün romanı bitti bu gece
hangisine yansam şimdi gün gece
ömrümden 5 yıl gitti bu gece..
hayat kısa, kuslar ucuyor.
sen yoksan o yokluktur,

senden öncesi yoktu..
beni derinden yaralayan can bonomo şiiridir.

Değmez dedi.
Yolunu beklerken içtiğim sigaralar ve dün geceden arta kalan ne varsa masada.
Erken saatte uyandım.
Yatak odamın tavanı eğilirken üzerime
Bir saat daha uyudum. Belki iki.
Havada ölü bir romantizm vardı ve bir ninni örttü üzerimi.
Anlaşılmamak acıktırıyordu insanı.
iki gün önceden kalan pizzanın son dilimini ısıtacaktım.
Mikro dalga
Değmez dedi.
Ne kızgındır arka koltuğunda bayıldığım taksici şimdi.
Acaba son bardağım nerede kırıldı.
Karşılıksız sevmek makro bir dalgadır.
Onu anladım.
Oturdum biraz kitap okudum.
Şu hayatta ne öğrendiysem telefon beklerken öğrendim.
Onu anladım.
Bir kitap bitti.
Diğerine geçtim.
Sırtım ağrıyordu nedense.
Uzanmak istedim doğruldum.
Yastık
Değmez dedi.
Küçükken dinleyip unuttuğum masalları düşündüm uzun uzun.
Aklıma hiç biri gelmedi.
Son mesajlaşmalarımıza bakayım dedim.
Telefon
”Değmez”.
Kötü bir gün geçiriyordum.
Buna alışığım.
Kötü bir gün geçirmek beni daha sivri bir insan yapacaktı.
Ne de olsa
Bizi öldürmeyen her şey bize sihirli güçler katacaktı.
Bir sigara daha yaktım.
içki içmek için çok erkendi.
Yeniden doğmak için çok geç.
Başka bir şehirde yaşamak için
Doktor olmak için mesela.
Her şeyi bırakıp gitmek için çok geçti.
Tekrar çocuk olmaya karar vermek için,
Yeni yeni yerler keşfetmek için,
Bir daha sevmek için..
Yarım şişe viski vardı tezgahın üzerinde.
Elim kesme bir cam bardağa yürüdü.
Bardak
”Değmez” dedi.
Seni sevmek seni mutlu etmekti.
Seni sevmek,
Geceden kalan viskiyi gündüz gözüyle şişeden içmekti.
Teşhis edilemeyen bir hastalık gibi.
Genç yaşta başlayan bir bağımlılık.
Gösteriş olsun diye alınıp bir sayfası bile okunmayan kitaplar gibiydi sevilmek.
Seni sevmek adaletse
Tanrılar hüküm giymeliydi.
Ayakkabılarımı giyip çıktım evden.
Biz romantikler deniz kenarında yürümek insana iyi gelir zannederiz nedense.
Sahiller kandırılmışlar ve aldatılmışlarla doludur bu yüzden.
Şimdi bir denize atsam kendimi.
Boğulacağım şey önce kendi karanlığım olacaktır dedim içimden.
Bir resmini buldum
iç cebimde.
Ve ellerim hep yara iziydi.
Bir banka oturdum.
Ölümü düşündüm.
Ölümün ilk işareti
Doğumu düşündüm.
Martıları izledim dans ederlerken.
Rüzgar
”değmez” dedi.
Sonra o biri geldi yanıma.
Gözleri aynı sen.
Merhaba dedi
Dudakları,
Gözleri aynı sen.
Şiirlerdeki kadar korkutucu değildi sonra hayat.
Seni son gördüğümde o bankta oturuyordum ben.
Sana en yakın olduğum şey yırtık ellerimde solgun bir resimdi.
Seni sevmek yapabilmek değil
Yapmasını sevmekti.
Seni sevmek ,
Yokuş aşağı hızla giden patlak frenli bir arabanın içindeyken
Çalan şarkıyı sevmekti.

Banktaydık, oturuyorduk.
O vardı
Ben vardım
O aslında en çokta sendin
Ve bunu neden sonra anladım.
Gülümsedim öylesine.
O sen de gülümsedi.
Sahil
Yeniden aşık olmak için elverişli bir yerdi.
Tam sevecektim seni her yerinden,

Hayat
”girme o topa”,

”değmez” dedi.
bir can bonomo şiiri daha,

Yapmayaydın iyiydi

Sana gözlerini açma demiştim.

Senin gözlerin de yeşildir şimdi.

Girersem çıkamam içinden.

Üzülürüm.

Üzülürsün,

üzülür yastıkların.

Duvarların üzülür demiştim.

indir o uzun siyah kirpiklerin tenine değsin.

Bana bakma demiştim.

Öylesine birgün otururken meyhanede,

Aklıma gözlerin gelir.

Ağlarım kahverengi.

Seni ağlarım .

Bizi ağlarım.

Deviremediğimiz dağları,

Sevişemediğimiz bağları ağlarım demiştim.

Ama açtın ya yine sen gözlerini.

Açmayaydın iyiydi.

Sana adını söyleme demiştim.

Senin adın kesin bir prensesin adıdır.

Unutamam aklımda kalır.

Dayanamam söyleme demiştim.

Ben yoldan kolay çıkarım.

Beni kendi trafiğinin kazalarında zayi etme.

Bir gün başka bir kalbe tezgah açacak olursun,

Orayı benzinle değil, senin adınla yakarım demiştim.

Ama söyledin ya yine adını

Söylemeyeydin iyiydi…

Sana, aşık olmayalım demiştim.

Bu viranelerde, bu birahanelerde dolaşma.

Buralar benim.

Aşkını kendime öğrettiğim dershaneler,

‘Eyvah’larla ‘hay allah’larla gemi yaptığım tershaneler benim.

Seni buralarda görmeyeyim.

Sakın ama sakın;

Aşık olmayalım demiştim.

Aşık olursak,

Mutsuzluk tutup bizi bir yerimizden öyle savuracak ki,

Kolumuzdan kanadımızdan olacağız demiştim.

Hergün dalgalar yutacak gemilerimizi

Kaptanlar bizi terk edecek, biz batacağız demiştim.

Sana, aşık olmayalım demiştim!

Ama aşık olduk ya yine seninle biz.

Olmayaydık iyiydi.
Ben sana hep üşüyordum,
çünkü kıştım..
Nakıştım, bakıştım..
inkar etmiyorum da bunu..
Seni sevmek gibi büyük işlere kalkıştım..
Ve lütfen inkar etme;
Sana en çok ben yakıştım..
Uykularımı uyusan nasıl korkarsın,
hiçbir dakikamı yaşayamazsın.
Aysel git başımdan ben sana göre değilim.
Benim için kirletme aydınlığını,
hem kötüyüm karanlığım biraz çirkinim

Islığımı denesen hemen düşürürsün,
gözlerim hızlandırır tenhalığını
Yanlış şehirlere götürür trenlerim.
Ya ölmek ustalığını kazanırsın,
ya korku biriktirmek yetisini.
Acılarım iyice bol gelir sana,
sevincim bir türlü tutmaz sevincini.
Aysel git başımdan ben sana göre değilim.
Ümitsizliğimi olsun anlasana
hem kötüyüm, karanlığım biraz, çirkinim.

Sevindiğim anda sen üzülürsün.
Sonbahar uğultusu duymamışsın ki
içinden bir gemi kalkıp gitmemiş,
uzak yalnızlık limanlarına.
Aykırı bir yolcuyum dünya geniş,
Büyük bir kulak çınlıyor içimdeki.
Çetrefil yolculuğum kesinleşmiş.
Sakın başka bir şey getirme aklına.
Aysel git başımdan ben sana göre değilim,
ölümüm birden olacak seziyorum,
hem kötüyüm, karanlığım biraz, çirkinim.
Aysel git başımdan seni seviyorum...
güle baktıkça, çırpınır yüreği bülbülün...

ömer hayyam
Sen istinye'de bekle ben buradayım
içimde köpek gibi havlayan yalnızlığım
Belki gelmem gelemem 5 dakika bekle git
Çünkü ben buradayım karanlıktayım
Çünkü elimi kestim beni kan tutuyor
Şarabım bütün ekşi suyum soğuk Yanımda olmadın mı seni seviyorum
Belki gelmem gelemem 5 dakika bekle git
Yüzünü ıslatmadan ağlıyabilir misin
Gece yarıları telefon ettin mi hiç
Karanlık adamlar hüviyetini sordu mu
Ben senin olmadığını arıyorum Belki gelmem gelemem 5 dakika bekle git
Yabancı gibisin miyop gözlerin kısık
Bana ait ne varsa hepsi seni korkutuyor
Sana ait ne varsa hiçbiri benim değil
Belki ölmek hakkımı kullanıyorum
Belki gelmem gelemem 5 dakika bekle git.
sokak lambası gibi olma ey yar. kime yandığın belli olsun...
faruk nafiz çamlıbel'e ait inme şiirinin son kıtası:

sakın kalkma köşenden, ısıttığın yerde dur
yine öpsün o dudak... sarsın o kol belini!
eşiğinde canımla ödüyorsam ne olur
bir kadına inanmış olmanın bedelini

Bir de nazım hikmet ran, salkımsöğüt şiirinden:

Nal sesleri sönüyor perde perde
Atlılar kayboluyor güneşin battığı yerde.