bugün

hiphop'ın anavatanı.
bana hep şahane köprüsünü hatırlatan şehirdir. her ne kadar manhattan ve brooklyn adalarını birbirine
bağlasa da bana şehrin simgesi gibi gelmiştir bu uzun ve eski çelik köprü.
yolunuz falan düşerse o köprüyü yürümeden, özellikle gece fotograf cekmeden oralardan
dönmeyin şehire haksızlık olur bu adeta. kısaca ölmeden görülmesi gereken yerlerdendir brooklyn.

http://3.bp.blogspot.com/...ooklyn+Bridge+Park_15.JPG

(bkz: brooklyn bridge)

http://www.affiches-et-po...ont-brooklyn-new-york.jpg
günün birinde new york city' e gidersem mutlaka buraya konaklarım .
görsel
90'ların center fresh ile birlikte vazgeçilmez sakızlarındandı. geçenlerde migros'ta görüp dayanamadım aldım aynı tat aynı paket, arabada duruyo öyle.
work and travel icin merak edilen mahalledir.
eskiden 9lu şimdilerde 7li olan sakız şeysi. tarçınlısı var çok sağlam.
efsane woodkid şarkısı.

http://www.youtube.com/watch?v=HU0AHsAmjBQ
rap müziğin kalbinin attığı yer. brooklyn köprüsünün altında samimi keş dostlarım var.
Buradan geçerken çıkışta size "leaving brooklyn fuhgeddaboudit" tabelası eşlik eder. Forget about it anlamına geliyor. Rap müziğin kalbi tabi burda atar.

https://www.flickr.com/photos/jag9889/5483202296/
bakkalda tarçınlısını görmemle çocukluğuma gittiğim efsane sakız. 85 farklı aromalı sakızın olduğu günümüzde bunun tadını hiç bir şey vermedi, veremez.
Tarçını sevmeme neden olan sakız markası, çiğnedikçe aroması kaybolmayan hatta daha da çoğalan , arka arkaya 5 gün yorulmadan çiğnenebilinecek sakız .
new york'un köyü. yakın zamanda gitmeyi planlıyorum.
bee gees müzikli efsane travolta filmi "saturday night fever"in bazı bölümlerinde epey rolü olan köprü. hatta kıyısındaki bank'ın ismi filmin adıyla anılmaktadır. John Travolta ile sevgilisi o bankta oturuyorlardı.

Hele ikisinin o köprüden arabayla geçerken bir sahnesi vardır. arabayı üstten gösterir kamera, fonda da "more than a woman" şarkısı çalar, of ki offf....

http://www.iitaly.org/fil...mage/Film%20Still%205.jpg

https://www.youtube.com/watch?v=fy0rYUvn7To
oscar'a en iyi film kategorisinden aday olan fakat bu adaylığı pek de hak etmeyen ama yine de kendini izleten bir film. öyle değişik bir şey işte. daha iyi bir iş, belki de hayat için irlanda'dan amerika'ya giden bir kızı anlatıyor. bundan sonrası spoiler; şimdi bu kız amerika'ya gidince aşık oluyor, evleniyor. oldukça saf ve güzel bir aşk yaşıyor. sonra irlanda'ya evine dönünce de evliliğini saklıyor ve başka biriyle flört etmeye başlıyor. amerika'daki kocasının mektuplarına cevap yazmıyor. çünkü yazamıyor. neden? hanım kızımız emin değil. neyden emin değil? o mu, bu mu diye karar veremiyor. bak sen. ulan karpuz değil ki bu. birini seviyorsundur elbet. sana illa kocana dön de demiyoruz ama ikisi birlikte de olmaz ki canım. ne zaman ki bunun irlanda'daki komşusu, onun amerika'da evlendiğini öğreniyor, bunu da kıza söylüyor, kız o zaman başlıyor vıy vıy vıy etmeye; yok ben evliyim de benim kocam var da ben onu çok seviyorum da... lan sürtük derler adama, yeni mi geldi aklına evli olduğun? şimdi gelmedi elbet ama işte kimse bilmiyor, nereden öğrenecekler, taa ebesinin nikahındaki amerika diye düşünerekten rahat davranmalar, adamın arkasından iş çevirmeler falan. her şey ortaya çıkınca da ayağa kalkıp bir de dik dik durarak sanki çok asilce bir şey yapmış gibi (bu sahneyi izleyince hak vereceksiniz) benim kocam şudur, ben onun soyismini taşımaktan gurur duyuyorum falanlar filanlar demeler, kapıyı vurup çıkmalar, koşa koşa amerika'ya kocasının yanına dönmeler falan. ben ona utancından kaçmak derim be. ne koca sevgisi, ne aşkı, ne kavuşması. ulan bak yine elim ayağım titriyor. garibim kocasının da hiçbir şeyden haberi yok he. neyse film bu. son oscar adayını da izledik artık töreni bekliyoruz.
Güzel bir film. bazen ani kararlar veririz. Pişman oluruz ama bazı mantıklı nedenlerde buluruz pişman olmamak için.
ihanet insanın karakterinde varsa eğer o insan mutluluğa layık değildir. bu ihanetten ne sebeple olursa olsun dönen insan sınavı kaybetmiştir. filmdeki bitch (eilis) eğer o fırıncı moruk olmasaydı belki o oğlanla evli olduğu halde fingirdeşecekti ki zaten fingirdeşti. kız en başta çok masum temiz görünse de benim gözümde bitchin tekidir.

peki filmin anlatmak istediği neydi ki amk? ''orospuluk edecekseniz geçerli sebepleriniz ve sağlam planlarınız olsun, o halde orospuluk ahlaki olabilir'' falan mıydı? italyan döl tony'ye de geçmiş olsun, geçmişte olayazdıysa o bitch gelecekte seni çok düdükler hacı!

harbiden filmin konusu tam manasıyla oturmamıştı ama gene de izlenirse pişman etmez.
new York city'nin Üsküdar'ı ayarında olan yeridir.
david beckham ın çocugunun adıdır.
geçtiğimiz yılın 8 ayını geçirdiğim, döndükten sonra değerini daha çok anladığım biricik kent.
Colm toibin'in ayni isimli kitabindan sinemaya uyarlanmistir.
Kitapta ayrimcilik temasi da biraz islenir. Filmde bahsi gecmez. Magazaya gelen kahverengi coraplar detayi hic gosterilmez filmde.
brooklyn'de, 497 numaralı apartmanın ikinci katında yaşayan edna egbert, 1942 senesinde, askerde olan oğlundan bir süre haber alamayınca intihar etmeye kalkıştı. bir süre polisler tarafından oyalandı ve o sırada hemen aşağıda bazı tedbirler alınmıştı. fotoğrafta, hemen başının üzerinde tuttuğu aynasıyla polislere kafa tutan bayan egbert görünmekte. sonra ne mi oldu? bayan egbert aşağıya atladı, ancak gerilen halatların üzerine düştü ve yaralanmadan kurtuldu.

görsel
dünyada eşi benzeri olmayan, huzur verici New York mahallaesi. new york içinde başka bir new york.
new york' un görece daha az kazanan bohem bölgesi, manhattan' a göre tabii. yoksa brooklyn dünyanın en değerli bölgelerinden biri. sıkıntısı şu, manhattan çok daha güvenli ama inanılmaz pahalı, brooklynde gece dışarı çıkamazsınız hele ki yabancıysanız. sikerler. queens, bronx gibi afro çoğunluklu yerler daha sakindir. çünkü itleri brooklyn e doluşur.