bugün

bahçelerde pırasa,
yar vermiyor yarasa.
eğer mahmut ararsa,
evde yokum yarağım ..
sorunlarını çözdüğüm,
sevmediklerini sevdiğim,
anlamadıklarını anlattığım,
sövemediklerine sövdüğüm...

sen bakma hiç arkana,
ben bakarım hep popona.

geleceğini gördüğüm,
geçmişini sevdiğim,
beraber yaşadığım,
an be an birlikte yaşlandığım...

ama sen hiç bakma butuna,
ben severim hep koyunca.
şuralardan bir yar geçti
oralarda kim bilir daha neler var
buralardan bir yel esti
öteki beriki halbuki
*
mürekkep kağıda
ışık odama
tavan dumana
gözlerim suya
yanaklarım tuza
sıcaklığın ruhuma
kornalar kulağıma
doldu doldu
bak yine akşam oldu.
bir köpek kaldırımda
umarsız...
sıçıverdi, apansız..
biraz üzümlü kek biraz istasyon
seni hatırlatır bana,
hipertansiyon..
gözlerinde kaldı umutlarım
tavukklar gibi yumurtlarım
ne olur kırma! yapma omlet..
önce hüplet, sonra gümlet...
bakın burada balıklar,
süsler ve pullar,
şaşkın ördekler,
ve aptal bir gün.
toplanan çiçeklere,
saygılar...
küfre karşıyız
şiddete karşıyız
futbol dostluk,
futbol kardeşliktir.
geçmişin üstüne,
çekelim bir sünger.
ama son bir kez,
tarağımı ye fener..
okyanusun sesi
titreyen bir rüzgar çanı gibi,
herşeyin üstünde.
gidiyorum
nereye gidiyorum
bilmiyorum
gemiyim
denizin ta üstünde...
jöle sürdüm kafaya
çıktım bağdat yoluna
kız baktı kafaya
oysa bit çoktan ölmüştü orada.
simsiyah saçları, kafasında taçları
kirpikleri ok olmuş dolanır yamaçları
her sene aynı geyik şu,
cimbom-fener maçları..
iki çift laf edemedik
sevgilin var diye,
deseler de inanmazdım
benden soğuğu var diye.

sürekli bir msj bir görüşme
anladık dolusun,
gören de sanacak
anıtkabir yolusun.

belki de üstüme alındım
bir defa yakaladım keserken,
siktiğimin telefonunu bir bıraksan
yanaşacaktım sen sigara içerken.

yakışmaz saplı kıza yazmak
neyse artık böyle kalsın,
ses tonun çok güzel ama
allah sahibine bağışlasın.
şiirin hiç bir tanımına yakışmaz ''bok''. Şiir ise yazılan, bok değildir. Eğer ki 'bok' ise şiir değildir.

onlar olsa olsa, yanyana getirilmiş kelimelerdir.
içinde nedensiz bir kaygı.
gitsem diyor başımı alıp,
kapılar üstten kitlenmiş
gidecek yolları kapalı.

ağlasam diyor
karşı çıkar tabular,
yakasına yapışır.
kul olurken her şeye
tanrı' ya başkaldırır.
ağlıyor karşımda yosma
git bana nedenini sorma
ona buna vermiş boncuk
şimdi söyle hangimiz kancık?
banyoda arıyor kurna
çekmiş kokoyu burna
geçmiş kendinden zurna
şimdi gel gör halini
küvette arıyor turna.
ortaokuldayken hocanın tüm sınıftan böyle bir şey istemesi sonrasında yazdığım ve ne yazık ki hâlâ unutamadığım deprem konulu şiiri tek geçerim:

su akar güldür güldür
gel de yar beni güldür
birden deprem olunca
evler yıkıldı paldır küldür
için için dolunca
benzerim ben taşkına
anladım ki değmezmişsin
24 saatlik aşkıma.
hiç markalı bir boxerım olmadı benim.
annem, pazardan alır tüm donlarımı benim.
içimde bir ukte kaldı bana; annemden yadigâr!
ruhum çökmüş, götüm hep sahte benim.
yüksekçe bir dağa çıkıp
haykırmak istiyorum
niye yüksek
neden dağ
sorma bilmiyorum.

oturup sessiz karanlık bir odaya
ağlamak istiyorum
niye sessiz
neden karanlık
sorma çok seviyorum. *
asmaya,
kapımdaki asmaya.
ben senden vazgeçmem,
götürseler asmaya.

(bkz: ben bunu gördüm)
evde gitar çalarken
senin tabını gördüm birden
çalmaya kalktım ama
ağladım tele vururken...
*
boğazım ağırıyor
birinin göbeğinden zeytin yemek nasıl bir eylemdir ki
bilinç altımıza kazınmış
yağmur yağıyor baharın tadı kaçtı
bir de fenkşui diye bir şey var
o da bilinç altı gereksizliklerimizden
medya bahar boğaz
heyy heeeeeeeeeeeeeey
sus hadi,
kus içindeki nefreti.
rus ruleti,
aşağıdakilerden hangisi?
kırlarda özgürce
fütursuzca dolaşacağız...
biliyorum.
sen yine şaka gibisin
ben de ayrı bir dram...

yani güzelim yine
drum and dram... *
sanat işte ne anlarız.