bugün

klavyenin su geçirip geçirmediğini kontrol etmek.kahve döksem ne olur sorusunun cevabını uygulamalı olarak anlamak. *
kurulumu baştan savma yapan teknik servise küfrederek daha ilk kez bilgisayar görülmesine rağmen kablo yığınını yerlerinden söküp ya düzgün takamazsam korkusuyla ''ben ne yaptım diyerek şoka girmek''.**
servis elemanının " buraya 100 tane program setup ı atıyorum, lazım olanı yüklersin " demesi üzerine 1 gün uğraşıp tüm programları bilgisayara yüklemek ve ilk günden windows98 in çökmesi.
başlat-programlar-donatılar-oyunlar. bu muhteşem işlemin sonunda oynanılan mayın tarlası ve o tarif edilemez haz.
yere düşürüp bozmak.

evet akrabalar ve tanıdıklar arasında en önce bilgisayar sahibi olan bizdik. o da babama iş yerinde aylığını vermemişler, babam da laptop'u kucaklayıp gelmiş. sene 1998 sanırım, siyah beyazdı o zaman laptoplar abim içine futbol oyunu yüklemiş bana da her akşam kontrollü olarak oynatıyorlardı. sonra bir gün evde kimse yokken bilgisayarı dolabın içinden çıkardım ve tek başıma bi bok bilmeden oyun oynacağımı sandım. dolaptan çıkardığım an yere düştü laptop. ben tabi üç buçuk atmaya başladım hemen bir korkuyla bilgisayarı dolaba koydum ve akşamı beklemeye başladım. sonra bizimkiler geldi ve bilgisayarı çıkardılar dolaptan, ben dua ediyorum inşallah çalışır diye ama bilgisayar açılıyor fakat ilerlemiyor. sadece mal gibi bir bir mavi ekran çıkıyor. neyse önce bana çOk kızdılar. sonra yaptırmaya çalıştık olmadı. hala da durur evde o nostalji yaparız bazen.
çok ısındı bozulur diye kapatmak.
pc yi kapatırken :
-kapanana kadar başında beklemek .
-kapandıktan sonra monitörün düğmesine basmak.

(bkz: ilk göz ağrısı)
mayın tarlası oynamak.
Nasıl yaptığımı bende anlamadım ama daha bilgisayarı alalı 1 hafta olmadan bilgisayardaki tüm programların uzantısını değiştirdim(belgeler, bilgisayarım dahil) hemen format yedi pc
okulda tutulan notları evde not defterine girmek.
adam asmaca oynarken bildiğiniz her harfte alkış sesi duymak ve akabinde deli gibi sevinmek. *
tabiki müstehcen kelimelerin eş anlamlarını öğrenmek de adettendir.
manyak bilgisayar kullanıyorum, artık bilgisayarda film bile açabiliyorum demek..
gereksiz olduğu duşunulen programı masa üstünden sağ tıklayıp sil e basarak gerçekten silindiğini sanmak.geri donuşum kutusunun ne işe yaradığından habersiz olmak.
ne boka yaramadığını bilmediğin halde abuk subuk programlar yüklemek ve internet olmadığı halde,başkasının internetine bir umut girebileceğini düşünmektir.
hiçbir şey yapmıyor olunsa da dosyaları tek tek gezmek.Maksat zaman geçsin.
Paint kurcalamak.
film cd si alıp da içindeki mpgav dosyasını açamayıp bilgisayarcı ile yarım saat telefonda konuşup açmaya çalışmak ve sonunda başarmak, ardından sinemada izlesem telefon faturasından daha az para öderdim diye hayıflanmak.
Dizüstüyse alınan bilgisayar, klavyesi eskimesin diye yanında bir de taşınabilir klavye alıp bu klavyeyi hiç kullanmadan sabah akşam oyun oynayarak bilgisayarın klavyesini aşındırmak.
-ekran kilitlenince apışıp kalmak, bilgisayardan anlayan arkadaşı aramak ve ctrl alt del'i öğrenmek.
-oyun silerken sadece .exe dosyasını silmek.
-benden sonra ilk kez bilgisayarı olan komşunun 3 cd'li braveheart'i izlerken her cd bittiğinde cd takmaya beni çağırması.
(bkz: fifa 2000)
donatılar bölümündeki oyunlardan kağıt falını oynamak.
annenin üstüne dantel örtmesidir.
internetin bağlı olmadığı bilgisayarda front page'de web sitesi yapıp masaüstüne koymak suretiyle insanlığa hizmet ettiğini sanmak.
Belgelerimdeki Beethoven'in 9 nolu senfonisini dinlemek, masaüstü arkaplanını değiştirmek.
dayıyla icq üzerinden konuşmaya çalışırken bütün yazıları uçurmak*, geri getiremeyince rastgele tuşlara abanmak çok geçmeden mavi ekrana ulaşıp ctrl+alt+del yapmak sonra bozuldu diye paniklemek.

oyun exe lerini diskete atıp* 'ne güzel 14-15 tane oyun oldu bilgisayar olan her yerde oynarım' diye sevinmek. yaşım sekizdi tek savunmam bu.
on parmak klavye kullanıyormuş gibi davranmak.
parmaklarını klavye'ye balıklama daldırmak