bugün

bana hakkini helal et diyorsun ya can ...
ben hakkimi helal ederim etmesine de...
ahiret günü insanin tüm organlari dillenip konusurmus ...
bedeni tasiyanin yaptiklarina sahitlik eder,
onlarda bedeni tasiyana helallik verirmis ...
eger onlarin hakkini vermediysen ,senden sikayetci olurmus ..

ben hakkimi helal ederim etmesine de can ...
seni görmeyen gözlerim ...
seni öpmeyen dudaklarim ...
seni saramayan kollarim ...
sana dokunamayan ellerim ...
tüm bedenim ...
sana hakkini helal edermi bilmiyorum ....

ben sana hakkimi helal ederim etmesine de can ...
beni sevdigin halde ...
inadin , gururun icin gittin ya ...
oksatmadigin saclarin ...
beni görmek isteyen gözlerin ...
beni öpmek isteyen dudaklarin ...
elimden tutmak isteyen ellerin ...
tüm bedenin...
sana hakkini helal edermi bilmiyorum ...
hepsi hakkini helal etsede hakkini vermedigin ...
bu "ask " sana hakkini helal edermi bilmiyorum ...
onlar hakkini helal ediyorsa can ...

" hakkim sana helal olsun " yarim'£
Ya ben neden sürekli çaylak seviyesine düşüyorum?
Kendimdeki değişimi seyrediyorum. aşık olmanın bir mucizeye inanmaya benzediğini düşünmeye başladım. Aşk da beklentiler ve inanışlarla ilgili. insan kendisi için hala kurtuluş ümidi olduğuna ve günün birinde özel bir insanın bunu mümkün kılacağına inanıyor. Bir mucize özlemi değil mi bu? Bu dünyadan fazla bir şey beklememen gerektiğini bilsen de içindeki bir şey diretiyor işte. Umut etmeyi sürdürüyor. Sevdiğin kişinin bir gün seni seveceğini umut etmeyi.
bu ilk kırığım değil. ne kolum, ne kalbim; ilk değil. ama bu hayal kırıklığı... işte bu son.
canım öyle pis uyuyodun ki kıyamadım üzerine benzin döküp yatakla birlikte ateşe verdim.
hani sen gittin ya,
zaten sevmezdim ülkeyi, daha da boş artık sokakları.
bir yeri benim için özel yapan şey insanları derdin hep.
peki senin bana yaptığın insanlığa sığıyor mu?
insan insanı siker mi lan?
özlediğim kadar çok seviyorum seni un kurabiyem.
Senin gözlerin yoktu benim kulağım.
ben de seni görmek istemiyorum.
Birine sevgilim dediğin zaman, yanında gözlerinin içine bakmaya utanmayacaksın. Öyle romantik fısıldaşmalarmış , el ele tutuşup bakışmakmış bundan ibaret olmayacak. Deli gibi seveceksin, yağmurun altında el ele tutuşup koşturabilecek kadar çılgın; sonra hasta olduğunda sürekli ilaçlarını aldın mı ? diye kontrol edecek kadar aşık olacaksın. Gözlerine bakmaya hem kıyamayacaksın hem de doyamayacaksın
Kollarındayken kendini çok iyi hissedeceksin. Onun yanında istediğin kadar saçmalayıp istediğini söyleyebileceksin, öyle ağırbaşlı takılmaya falan çalışmayacaksın rezil olmamak için. Bazen dizlerine yatıp hayal kurabileceksin. Tek bildiği kelime oymuş gibi sürekli aşkım diye seslenmeyecek. ‘Bebeğim, meleğim’ diyecek sana. Derdin olunca gidip anlatabileceksin, o da sıkılmadan dinleyecek. Yardım edecek. Sana sadece sevgili değil arkadaş, abi, sırdaş olabilecek. Tutku şefkat sevgi her şeyden biraz barındırabilecek içinde. Ve öyle sebepsiz yere gitmelere de kalkışmayacak. Çünkü giderse öleceğini bilecek. O da sensiz yaşayamayacak. Sen ona ihtiyaç duyduğun için değil de, kendisi sana muhtaç olduğu için kalacak. Ben gidiyorum dediğin zaman, hayır kal seni yanımda istiyorum diyebilecek kadar cesur olacak. Geçmişinin nasıl olduğunu ondan önce kimlerin gelip geçtiğini umursamayacak çünkü kalbinde tek olduğunu bilecek. Hayatını seninle geçirmekten de öte, O’nun hayatının tamamı ‘Sen’ olacak. Senin olacak ; seninle olacak..
senin de sülanin de gelmişinin de geçmişinin de amına koyayım.

''sana'' artık her kimsen yazdırma şu sözlük yazarlarını kendine.
ben tanırım sakin adamlardır bi çoğu. ama ibnelik yapma be ''sana''.
vereceksen ver yazanlara. vermeyeceksen de uğraştırma.
yazıktır günahtır.
Sussam gönül razı değil, konuşsam ağzını yûzünü parçalıcam haberin yok.
gözlerimi kapadığımda yine seni görmek istiyorum.
neden girdim rüyama?
mart'dı aylardan...
4 saatlik bekleyişten sonra kavuşmuşlardı...
sinirliydi kadın bu kadar çok beklediği için, telefonda tartıştılar; tamam dedi adam tamam gelip seni alıyorum, bir daha da görüşmüyoruz...
evet dedi kadın, aynen öyle yapıyoruz...
adam geldi, seni beklettiğim için de bu söylediklerim için de çok üzgünüm, özür dilerim dedi...
kadın sessizdi... kavga etmek istiyor, beceremiyordu...
eve vardılar...
adam kadına, ben seni kaybetmek istemiyorum ama ben hayatımda aşk istemiyorum, korkuyorum, seni görünce tamamen değişiyorum, sana bağlanıyorum ama sen gidince gene aynı ben oluyorum dedi...
kadın, benim artık yapabileceğim bir şey kalmadı biliyorsun di mi dedi...
adam sarıldı, hadi uzan masaj yapayım sana dedi...
kadın içinden kavga ediyordu...
sabah oldu, kadın işe gitmek için uyandı...
evden çıkarken sarıldılar birbirlerine, kadın ilk defa ağladı...
adam; gerçekten son kez görüşüyormuşuz gibi davranıyorsun, yapma böyle dedi...
bindiler arabaya, adam kadını bineceği dolmuşa bıraktı...
beresini verdi adam, bak istiyordun ya al bu sende kalsın dedi...
öptü, öptü, öptü...
seni seviyorum dedi kadın, adam öptü...
aylar geçti, uzaklığın verdiği her zamanki diyalogları devam ediyordu...
kadın uzak duruyordu bu sefer, adam mesajlar atıyordu...
kadın kaçamıyordu ama istemiyordu da...
yorulmuştu, yıpranmıştı, emekleri tavize dönmüştü...
anlar geçti; bekleyerek, inanarak...
bir gece; bir internet sitesi haberi gördü kadın...
adamın evleneceği yazıyordu...
donup kaldı kadın; üzülmedi ama inanamadı...
bu kadar yalan olmuş olabilir miydi adam...
olmuştu...
adam evlendi...
kadın üzülemedi bile...
bu adamı nasıl da çocuğu gibi saf görmüştü,
inanamadı kadın yalanlara...
ne ağladı, ne tepki verdi kadın...
sadece allah'tan bulsun dedi... inşallah bulsun!
sen ağlama lan piç. sonra içim kötü oluyor.
yaz kızım iki yüz torba çimento...
ben sana ne desem boş. sana söylenecek o kadar şey varken ben susmayı tercih ediyorum.
ama merak ediyorum ne yaptım sana? ananı mı öldürdüm, babanı mı, canına mı kastettim, namusuna laf mı getirdim, ne yaptım?
kalıbının adamı değilmişsin bunu anladım, olduğun gibi görün bundan sonra çünkü göründüğün kişi değilmişsin şimdi daha iyi anlıyorum bunu...
19 Ağustos 2012
21:-

bayramın 1.günü. akşam. ev kalabalık.

en az 20 kişi. 3 araba geldiler. hesap et artık. bir an önce gitmelerini istiyorum. kafam hiç gürültü götürmüyor. çoluk çocuk koşturuyor. sıcak, ocağın başında çayın başını bekle. çay tazele. yenisini demle. bildiğin çay ocağı gibi oldu. mutfağa tıkıldım. bazen kafam uyumlu oluyor sohbet muhabbet iyi gidiyor akrabalarla. ama şimdi hiç istemiyorum.

zira şu an istediğim bir şey var ki şu an için imkansız.

ablam yeni enişteyle birlikte dışarda. alemlerini yapıyorlar. bu kalabalıktan kurtulmuş vaziyetteler. birkaç akrabanın bayramını yapıp kafalarına göre takılacaklardı. ne ala.

bense şu an senin yanında olmak istiyorum. kafa dinlemek sadece. boş boş oturmak hatta. öylece yüzüne bakmak istiyorum. sonra gözlerimi kapatıp göğsüne yatmak.. hiç konuşmasak da dert değil. sadece seninle sessizliği dinlesem de yeter.

belki dışarıda yürüyebiliriz de. ama sessiz, sakin bir yerde. gürültüden uzak. rengarenk loş ışıkların olduğu sokaklarda. sonra arabaların yanımızdan vızır vızır geçtiği bir caddeye çıksak. onlar o hızda yanımızdan geçerken, sen elini elime kenetlesen. parmaklarını geçirsen parmaklarımın arasına. avcumu kavrasan sıkıca. ben de hafiften omzuna yaslansam da aheste aheste yürüsek yerde gölgelerimizin karışmasını izleyerek. sessizce..

sonra akşam serinliği inse sokaklara. hafiften üşüsek de sarılsam beline. sokulsam öylece. boynundan öpsem seni. hatta yağmur yağmaya başlasa yavaş yavaş.. saçların ıslansa, yapışsa başına da biraz çirkinleşsen. kaşlarından sular damlasa. ellerimle silsem. sonra yol üstünde bir kafeye girsek. yine sakin bir yer olsa. hafif bir müzik çalsa. sütlü kahve içsek. fincanı iki elimizle kavrayıp, kahvenin sıcaklığını parmak uclarımızda hissederek içerken aynı anda birbirimize bakıp, göz göze gelip gülümsesek. bir akşam boyunca dilsiz olsak birbirimize. baksak sadece. dokunsak ve koklasak.

sıkılır mıyız ki? bilmem. yaşamadan nerden bilebiliriz ki?

yanlız şu an istediğim bu. kalabalıklardan ve tüm seslerden tutup çıkarman beni. uzaklaştırman. sorulardan, sitemlerden, her kelamdan uzaklaştırman beni. sadece yanımda olman işte. ve sadece yanında olmak..

gece ayrılırken dahi konuşmasak. sarılsak, biraz koklasam seni. sonra gözlerimiz birbirine değse ve dönüp gitsek. "bir daha ne zaman.." gibi cümleler kurmasak hiç. "ararız, konuşuruz" da demesek. sadece dönüp gitsek. eve çıkarken ellerimi koklasam. sen koksalar. içeri girip yine hiç konuşmadan müzikçalarımı alıp yatsam. ellerimi koklayıp müzik dinleyerek uyusam.. bir daha görebilecek miyim diye düşünmesem bile. sadece içimdeki kıpırtıya ve huzura bıraksam kendimi.

ve kokuna..

***

02:30

söyleyecek hiçbir şeyim yok sana. içimden bile konuşmadan, sadece yanında olmak istiyorum. bu isteğimi sorgulamadan. "neden, niçin istiyorum?" demeden.

varlığına dokunmak, onu görmek, koklamak. tek istediğim bu şu an. içimde nedenini bilmediğim bir huzur var. kendimi, yanında hayal ettiğimde anında içime doluyor. sadece dursan bile. mesela karşı koltukta oturduğunu hayal ettim az önce. gözlerime bakıp gülümsedin. sevdiğim gibi. gözlerin yorgun ve uykusuz. kocaman. * yanaklarını mıncırasım geliyor hatta.
ve gittin şimdi. yine ordasın. uzakta. oda boş. koltuk boş.

***

20 ağustos gecesi
21 ağustos
02:58 -
nedense şu an ne düşündüğün umurumda değil. sadece kendi hislerime odaklanmış durumdayım. daha doğrusu odaklanma da yok. içimden nasıl geliyorsa öyleyim. sorunlar yok. senden bir şey beklemek saçma geliyor, ne bileyim.
sevmeye bakıyorum sadece. sevebildiğim kadar. istediğim sevmek zaten. sonra sevilmek. sevgili olma derdim yok. hatta olmasa daha iyi. sonra sevemiyorum. böyle iyi oluyor. baksana yazabiliyorum böylece. yazmayı özledim ben.. hissetmeyi, değer verebilmeyi. sevebiliyorsan, sen de sev beni. ama senin de ilk derdin sevmek olsun. sevebilmek. yoksa öyle sevmesen de olur. insan olarak değerli gör, arkadaş bil yeter. beklentim yok senden inan. sevebilirken, sevdiğimi hissederken kendimi daha temiz hissediyorum. daha az bencil, vicdanım daha rahat, daha.. daha işte. daha iyi böyle. daha değerli hissediyorum kendimi. içimde bir şeyler hissedebildiğim için, yazabilidğim için bir hazineye sahip gibiyim.
istediğini yap. hiç kızmam sana. belki birkaç dakika alınırım. ama geçer. sevmeme bakarım. insanlar gelir geçer, ama sevebilme yetisi devam etmeli. insan içindeki bu yetiyi öldürmemeli. çok düştüm bu çukura ben. çok sevgiler öldürdüm. soğuk soğuk gezdim boş kalbimle. metal gibi. bencilleştim. vicdanım köreldi. ama gidiş hiç iyi olmadı. sevgili de olmayı beceremedim zaten. tek becerebildiğim sevmek. ben de bunu yapıyorum işte. seviyorum. seviyorum.. tertemiz seviyorum hem de. bu his çok güzel. özel. özümü inkar etmeyeceğim artık. biliyorum ki Allah bizi yaratırken, diğer varlıklara karşı bir muhabbet koymuş içinize. sevmemiz için. bu hılkate zıt gidince iyi olmuyor insan. kendi değerini azaltıyor. bencillleşiyor, umarsızlaşıyor, tutarsızlaşıyor. ve daha ileride hayvanlaşıyor, duygusuzlaşıyor. faydacı oluyor.
biliyorum ki sevmek, sevilmekten daha değerli. seven, sevilenden daha değerli işte. karşılık beklemeden sevebilen, fayda, menfaat güdmeden ve de. güzel sözler söyleten, sevilen değildir aslında. iş, onu söyleyebilende. zira eğer sevilende olsaydı maharet, o kişiyi herkesin sevebilmesi gerekirdi. o güzellik şair yapardı en basit bir insanı bile.
her neyse. ben seni seviyorum. ve beni üzmüyorsun. üzecek şeyler yapıyorsun ama ben üzülmüyorum ____. düşünmüyorum öyle uzun uzun. yapmayaydı daha iyi diyorum, geçiyorum. ve işime bakıyorum. yani seviyorum.
özümden kaçmayacağım. ve korkmayacağım sevmekten, vazgeçmekten, soğumaktan. hastalığımı kabullenmek yerine, üzerine gideceğim. ve sevebilidiğim kadar seveceğim seni.
********************
04.09.2012
21:11
Bunları yazmışım. ne tuhaf. şu an o halden çok uzağım.. evet ben sevip de vazgeçebilen, sonra tekrar sevebilen bir insanım. ama aynı kişiyi değil. bir kişi bir kez sevilir ve bir kez vazgeçilir. seni bir kez sevdim. ve vazgeçme aşamasındayım... eğer beklemediğim derecede olumlu bir şey yaparsan vazgeçmekten vazgeçeceğim. ama fazla zaman yok.
o kadar hazırım ki her şeyi silmeye. burdaki "her şey", seninle ilgili olanlar değil. bildiğin "her şey". en ufak yanlışı olan her şeyi, herkesi silebilirim şu an hayatımdan. dümdüz yaşayabilirim. ki zaten dakikalardır bu haldeyim. kimseyle bir kelam edesim de yok.

**********

10.09.2012 yani bugün. şu an hastayım. belki bir şeyler yazasım var ama kulaklarım, boğazım, başım, gözüm ağrıyor. daha kötü olmasınlar diye dinleneceğim. zaten 2 gündür bu haldeyim ya. ve duygusal açıdan da başıma gelmeyen kalmadı. dün akşam ciddi ciddi ölmek istedim. eğer intihar etmek büyük bir günah olmasa, yapmış olabilirdim. işte bu yüzden de birinin beni öldürmesini istedim. belki hala içimde o istek vardır. bilmiyorum. hiçbir isteğim yok. hiçbir şeyden, hiçkimseden. beklentim de yok. kimsenin önemi de kalmadı. bomboş oldu birden bire her şey. baş ağrıtıcı. ve boş işte. aile de yalan artık. sadece ailem için ağlayabilirdim ben. ve dün gece artık o defteri de kapattım. ailem de yok artık benim için. görüntüden ibaretler sadece. içimde, derinlerimde yerleri yok. son kez beni üzmelerine izin verdim dün. son kez.
içimde tuhaf ve tanıdık bir his var.allah belanı versin diyorum başkada bişi demiyorum.ağzı ayrı, kıçı başı ayrı oynayan erkek müsveptesi...
ruyama giriyosun çok güzel sarılıyoruz falan sonra dudağımdan öpüyosun. ben o rüyayı düşündüğümde neden duduklarımda serinlik hissediyorum?
elimde öyle telefon ara istiyorum. geçen zaman gösterdi gostereceğini, öğretti öğreneceğini. Unutarak çözülür ya bazen birşeyler unutalım de istiyorum. Ara hicbirsey olmamış gibi o eski biz saatlerce alay ede ede dünya ile konusalim istiyorum.Ben sevmiyorum uzaklığı anladım o yüzbinlerce anlam yüklediğimiz sevgi ayrılığa dayanmak değildir cezası ne olursa olsun bunu biliyorum.
sana vakti zamanında o kadar çok şey yazdım ve okumadın ki -belki ayrılınca senden okumuşsundur- şimdi buraya yazmazsam gene sana yazarım ve okumazsın diye buraya yazıyorum. buraya yazınca zaten okumuyorsundur diye. şimdi sana yazmayı da geçtim aramamaya çalışmamak için geldim yazıyorum buraya. hani sen uğraşmasan benimle, twitterdan laf dokundurmaları yapmasan benim adımı kullanmasan, eski sevgilimin adını kullanmasan, aklım bu kadar karışmayacaktı belki. kendime yenilip seni arayacağım diye nasıl korkuyorum biliyor musun? arasam havalanmasan hani ararım, arasam değişsen biraz gene ararım, arasam senden emin olsam da arasam gene gene ararım. ama ne var biliyor musun elimde; kocaman bir sıfır. bana dokundurmalar yapmasan, gitsen başka kızlara yazsan inan daha mutlu olurum. böyle beni varya bir buzhaneye koymuşsun üzerime de buz atıp duruyorsun gibi, üşüyorum üşüyorum üşüyorum sarılmanı istiyorum üşümemek için ama sen sarılmıyorsun ve ben donuyorum. ama ölmeyeceğim buzhanenin kapısı açılacak yakında ve ben dışarı çıkabileceğim. az biraz daha sabretmem lazım ses çıkartmadan olurya kapıyı aç dışarı çıkayayım sana sarılayım dersem aslında bir anlık ısınıp daha sonra senin soğukluğunla ölebilirim. yazamıyorum sana üşümekten. ama yazamazsam da seni ararım.

not: ne olursa olsun aramayacağım ama sen ararsan üşümem, ararsan sen değişmişsindir zaten. çünkü sen değişmeden aramazsın, çünkü sen acıdan ölsen de kahrolsan da aramazsın beni, haksız olduğunu bilsen de aramazsın. senin kendini teslim etmen ölmen demek, benim de seni aramam.
zaman geçiyor, ben yine seviyorum daha çok seviyorum.
ağzından öperim oğlum senin!
bırak romantik eylemleri, aynı evde abdest sırası için senle kavga etmek istiyorum.