bugün

Bir hayatın, hayatları oluşturan toplumun ne kadar boş, anlamsız ve değersiz olduğunu bildiğim kadar ne kadar değerli olabileceğini de biliyorum.
Bu hayatı sorgularken seni de sorguluyordum. Hayatın değersizliğini bilip sana fazla değer vermemi omuzlarında taşıyamayacağını önceden hissetmiştim ama böyle olacağını bilemezdim.
Hayata, insanlara hevesi olmayan bir insanın yüzüne tokat gibi çarpması,, sın.
senden nefret edememekten nefret ediyorum.

rezil oluşların en şereflisi benim olsun. sevgiler.
Uzun sürmez diyorsan bitir hacı. Bizi karıştırma ama olaya sonra iyi olursunuz pena kötü olur.
bitiğim gözlerine.
Bana ne oldu inan bilmiyorum. Hiç bir yere ait hissedemiyorum kendimi, sen öldüğünden beri.
ben de bu yazıyı senin için okuyorum.
ben de bu yazıyı senin için okuyorum.
akşam yemeği vakti..
güzel bir masa örtüm vardı. yıllanmış, ana babadan miras, ama iş görürdü merak etme. güzelce masaya serdim, dört yanı aynı eşitlikte sarkıyordu. tabakları aynı hizada karşı karşıya koydum. küçük bir mumum da vardı, tam ortaya koydum. çatal ve bıçakları simetrik olarak tabakların yanına dizdim, biraz takıntılıyım.. hoş gör sözlük.
yemek hazırdı. çok değil, soslu bir tavuk ve pilav.. ama özenerek yaptım, bilirsin sözlük. güzelce tabakladım. markette en alt raftan aldığım şaraptan iki kadeh doldurdum. ışıkları kapattım, mum ışığında kapının çalmasını bekledim.. çaldı, geldi. hoş geldin, nasılsın dedim. sofrayı gördü, hiçbir şey söylemedi. bana montunu verdi. sofraya doğru yürüdü. masa örtüsünü baş ve işaret parmakları arasına aldı. hissetti, kokladı; yanağına sürdü. ardından bana baktı ve ansızın masa örtüsünü iki eliyle hızlıca çekti. hiçbir şey bozulmadı.. düzen.. yine aynıydı. ben kimim?
adını dağlara yazdım, yel aldı...
yazacak çok şeyim var lakin değmezsin artık.
buradaki sana kısmını gelecekteki kendim olarak gördüğüm için bir nevi kendime yazdığım bi hatırlatma notu olsun bu.

hayatımın boyunca bir sürü flörtüm oldu ama çok ilginç bi şekilde hiçbir 14 şubatta sevgilim yoktu. sonbahar ayrılık mevsimiydi benim için ya da ilkbahar yeniden doğuşun mevsimi oldu bilemiyorum.

editus: hayatımın kadınını martın ortasında buldum ve mayıs başında ömürlük bi ilişkiye başladık. sanırım ikinci paragrafta dediklerim doğruymuş.
burdan niye yazıyoruz vatsapa gelsin.
anahtarı çevirip çıksam, o ev hala bizim gibi.

balkonundaki rüzgarı, mutfakta tüm gün kesilmeyen family guy diyaloglarını, salondan gelen klavyenin sesini, kısmetin tüylerini, birlikte oynadığımız köpeği, izlediğimiz dizinin yeni bölümünü, ev halimi kıskanıyorsun diye çingene çadırı gibi sardığın o pencereyi, sakallarının dokusunu, şu şehrin kıyısında köşesinde çocuk gibi oynadığımız oyunları, sofra duamızı, güneşinin sıcağını, romantik ve şebek, dost ve aşık her şeyimizi, hepsini özlüyorum.

sahiden kaburgalarımın arası acıyor. sen hastalanınca böyle olurdum. iyileşene kadar geçmezdi, parmağını kesmiştin.. böyle sıkışıyordu içim. bi yerden çıkıp belime sarılacaksın, yanağımdan öpüp omuz omuza gideceğimiz yere birlikte gidecekmişiz gibi geliyor.

kaçtım hepsinden, hiç olmamışsın gibi yaşıyorum. ne zaman gelsem ayağıma dolanıyor hepsi. kabullenmek için daha sık geliyorum artık. yoksun.

birileri bombok aşk hikayelerini anlatınca, aklıma geliyor. o kadar çok seviyorduk ki, anlatacak fırsatımız olmamıştı başkalarına. sonra öyle derin acıttı ki, yine anlatacak fırsatımız olmadı. hala yok.

bi adam oldun. tanımadığım, iğrendiğim, dışladığım, korktuğum, kaçtığım.. galiba öldün sen.. eğer galiba ölseydin, hayatımın sonuna kadar seni sevmeye devam ederdim. seni ne kadar sınırsızca, tutkuyla sevdiğimi yazmak, ve artık hatırlamak istemiyorum. çünkü hala nefes alıyor ve bi zamanlar tapındığım şeyi, utanç içinde yaşatıyorsun.

ilişki çarpı üç sene... hala 10 yılım var bunların işkencesinden kurtulmak için. 2 yılı gitti. 2 yıl daha öldüm. kendime bakıp gurur duyuyorum umut, senin ne kadar dibe düştüğünü görünceyse kendimden utanıyorum..

bu uçmak gibi, deniz altında yaşayabilmek gibi, ölümsüz olabilmek gibi bir özlem. sana hala dua ediyorum, sana da dedim ya. kendine iyi bak çünkü bana yaptığın her şeyden sonra, bana bir de bunu yapma. bana bir de bu acıyı yaşatma. lütfen, ölme. yaşa, iyi ya da kötü.. istediğin yolda, bat ya da çık. benden uzakta, ama ben ölmeden önce ölme. bi dilek, bi dua.. tanridan isteyeceğim başka pek bişeyim kalmadı artık. yalnızca bana senin kötü haberin gelmesin.. hepsi bu.
Varlığınla yokluğun arasındaki uçurumu biliyor musun? Uzaktan da gözlesen anlarsın... Yokluğun her anıma işlemiş, fotoğraflar da dahi hissediliyor. Baktığında ne kilo kalmış, ne özgüven, ne de benizde renk... Her şey senle uçup gitmiş. Sadece acının en ağırı, mutluluğun en hafifi kalmış.
görsel
Kafam bozuk bu gece. Uykum kaçtı.
Uyumasaydın anlatırdım sana ve sen yine her zaman olduğu gibi koşardın, yardım eder, gözümdeki yaşları silerdin.
Sen tanıdığım insanların içinde en iyi yürekli olanlardansın. iyi ki tanımışım seni oyun arkadaşım.
içimde Ufaktan korku yok değil. Gerçi sen bunu da yok edersin.
Bende bir resmin var, onun da arkası dönük... O bile yüzüme bakmıyor...
ben de bu yazıyı senin için okuyorum.
Bir insan hiç görmediği birini rüyasında görüp çaktırmadan evine girip portmentoda asılı duran monta sarılıp onu koklayabilir mi?

Sabah uyanır uyanmaz insanın gözleri dolar mı?
Tebrikler. Allah analı babalı büyütsün. Hep güzel günlerini göstersin.
Şuan sensiz günler geçiyor, korkarım ki aylar da geçecek ve sen gelmeyeceksin. Kabullenmek istemiyorum ama yılların geçmesinden korkuyorum. Ve yine kabullenmek istemiyorum ama galiba biz bir yuva kuramayacağız...

Adını koyamadım ben yaşadıklarımın imtihan mı ceza mı hata mı? Olmak istemediğim yerdeyim en dipteyim. Burası karanlık bir kuyu...
elbet bir yerden öıkacak ahım. O gün beni hatırla.
şekere zam gelmiş, ne fark eder ki; sensiz hayatın zaten tadı yok.
Seni gördüm rüyamda ama gerçekten hiç bir şey anlamadım olay ne, ne istiyorsun benden?
Merhaba dün rüyama giren tanımadığım kız. Sevildiğimi hissetmek çok güzel bir duyguydu. Lütfen bu gece de ziyaret et rüyalarımı. Hatta her gece de olabilir.
Sanırım ben de aşkımı olmayan bir gerçeklikte yaşayacağım. Yavaştan deliriyorum sanki. Bu duruma düşürenler utansın. Neyse iyi geceler.