bugün

iranlı Bir Şair diyorki; Aşk'a Uçarsan Kanadın Yanar .. Bunun Üzerine Mevlana diyorki; Aşk'a Uçmazsan Kanat Neye Yarar...?
her bakımdan kullanım dışı olmaktır.
karşılıklı ise ne ala karşılıksızsa düşünmek bile istemiyorum ötede dursun.
varlığı tartışılan kavramların 'nasıl' yada 'neden' sorularına verilen cevaplar varsayımlara dayanabilir. bu başlık altında pekçok örneği bulunur..
aşıktım zaten, aşkı orda saklıyodum, besliyordum sabahları sütünü ısıtıyordum, uyuduğunda üzerini örtüyordum, hastalandığında başında bekliyordum, elini tutuyordum, gözüne bakıyordum, ağladığında beraber ağlıyordum, mutlu olduğunda beraber kahkaha atıyordum, sevişiyordum, dövüşüyordum, kanı yoktu canı yoktu o geldi aşka hayat verdi. aşık olmak, aşıkta olmak, aşkla olmak, aşkında boğulmak, aşkla ölmek.
ayrıca, aslında aşk'ın çamurunun, pisliğinin bile ne güzel olduğunu hissetme haletidir. felsefe kaldırmaz aşık olmak, basit basit yaşamayı öğretir: çiçek, su, ekmek, toprak.. dedirtir. zoru seçmektir de -bilinçli ya da bilinçsiz-, aşkı bir bok gibi hayatına alıp ondan utanmamayı öğrenmektir zamanla. çamur dolu nehrin kıyısında cilalı ayakkabılarına bakıp şiir yazan heriflere sövmektir...
aklı geçici bir süreliğine göğe teslim etmek.
insanlıktan çıkmaktır.
nefes almak kadar güzel, işkence görmek kadar eziyetli bir durum
sadece bir insana değil doğa ile ilgili olaylara karşı da sevgi dolu gözlerle yaklaşmaktır, bakmaktır, yaşamaktır onlarla doya doya. Ne güzeldir doğan güneş, havanın kokusu, güneş mi batıyor, batsın daha güzel bir güne merhaba diyeceksek.. nasıl olsa olmuyor mu her karanlık gecenin bir sabahı... gibi cümleler kurabilirsiniz, teşhis doğrudur, geçmiş olsun.
ortamlarda piçliğin dibine vurup kızlı-erkekli arkadaşları hafif meşrep, hafif argo esprilerle güldüren; yeri geldiğinde en ciddi konuda yarım saat vaaz verip herkesi kendine hayran bırakan "haklısın abi" dedirten birinin onu gördüğünde tutulması, onun selam vermesi üzerine "selam" kelimesinden başka cümle kuramaması, kurduğu cümlelerlede saçmalaması. işte aşık olmak böyle bir şey.
yazın bulunamayan ayva, kışın bulunamayan erik gibidir.
ASIK OLMAK ISTER MISIN?
Evinin,seni içine sigdiramayacak kadar dar oldugunu fark edeceksin...
Sokaga firlayacaksin... i
Sokaklar da dar gelecek...
Tipki vücudunun yüregine dar geldigi gibi...
Ne denizin mavisi açacak içini, ne piril piril gökyüzü...
Kendini tasiyamayacak kadar çok büyüyecek, bir yandan da kaybolacak kadar
küçüleceksin...
Birileri sana bir seyler anlatacak durmadan...
"Önemli olan saglik."
"Yasamak güzel."
"Bos ver, her sey unutulur."
Sen hiçbirini duymayacaksin...
Göz yaslarindan etrafi göremez hale geleceksin...
Ondan ölmesini isteyecek kadar nefret edecek, az sonra kollarinda ölmek
isteyecek kadar çok seveceksin...
Hep ondan bahsetmek isteyeceksin...
"Ölüme çare bulundu" ya da "Yarin kiyamet kopacakmis" deseler basini
kaldirip Ne dedin?" diye sormayacaksin...
Yalniz kalmak isteyeceksin...
Hem de kalabaliklarin arasinda kaybolmak...
Ikisi de yetmeyecek...
Geçmisi düsüneceksin...
Neredeyse dakika dakika...
Ama kötüleri atlayarak...
Onunla geçtigin yerlerden geçmek isteyeceksin...
Gittigin yerlere gitmek...
Bu sana hiç iyi gelmeyecek...
Ama bile bile yapacaksin...
Biri sana içindeki aciyi söküp atabilecegini söylese, kaçacaksin...
Aslinda kurtulmak istedigin halde, o aciyi yasamak için direneceksin...
Hayatinin geri kalanini onu düsünerek geçirmek isteyeceksin....
Aksini iddia edenlerden nefret edeceksin...
Herkesi ona benzetip...
Kimseyi onun yerine koyamayacaksin...
Hiçbir sey oyalamayacak seni...
Ilaçlara siginacaksin...
Birkaç saat kafani bulandiran ama asla onu unutturmayan.
Sadece bir müddet buzlu camin arkasindan seyrettiren...
bütün sarkilar sizin için yazilmis gibi gelecek...
Bogazin dügümlenecek, dinleyemeyeceksin...
Uyumak zor, uyanmak kolay olacak...
Sabahi iple cekeceksin...
Bazen de "Hiç günes dogmasa" diyeceksin...
Ne geceler rahatlatacak seni ne gündüzler...
Ölmeyi isteyip, ölemeyeceksin...
Belki çivi çiviyi söker diye can havliyle önüne çikana sarilmak isteyeceksin

Nafile...
Düsüncesi bile tahammül edilmez gelecek...
Rüyalar göreceksin, gerçek olmasini istedigin...
Her sıçrayarak uyandiginda onun adini söyledigini fark edeceksin...
Telefonun çalmasini bekleyeceksin...
Aramayacagini bile bile...
Her çaldiginda yüregin agzina gelecek...
Aglamakli konusacaksin arayanlarla...
Yüregin burkulacak...
Canin yanacak...
Bir daha sevmemeye yemin edeceksin...
Hayata dair hiçbir sey yapmak gelmeyecek içinden...
Onun sesini bir kez daha duymak için yanip tutusacaksin...
Defalarca aradigi günlerin kiymetini bilmedigin için kendinden nefret
edeceksin...
Yasadigin sehri terk etmek isteyeceksin...
Onunla hiçbir aninin olmadigi bir yerlere gidip yerlesmek...
Ama bir umut...
Onunla bir gün bir yerde karsilasma umudu...
Bu umut seni gitmekten alikoyacak...
Gel gitler içinde yasayacaksin... Buna yasamak denirse...

Razi misin bütün bunlara...?
Hazir misin sonunda ölüp ölüp dirilmeye...?
O halde asik olabilirsin...
aşık olmak,
hayatı paylaşmayı öğrenmektir.
daha önce hiç yapmadığın bir şeyi
veya söylemediğin bir sözü,
sevdiğin insana;
çekinmeden, sıkılmadan, utanmadan söyleyebilmek
onunlayken, kendini "o" yapabilmektir.

aşık olmak,
her an aklından binlerce düşünce geçerken
onu aradan sıyırıp,
hep bir köşede saklayabilmektir.
acaba uyanmış mıdır?
kahvaltınısı etmiş midir?
beni düşünmüş müdür?
mutlu mudur?
ve tabi bunları merak ederken,
bir türlü soramamaktır
onu sıkmamak adına.

aşık olmak,
hep eksik kalmaktır.
bir yarının hep eksik olması;
aklının, kalbinin, ruhunun...
ama bilir yine de insan,
ona emanet etmiştir bir yarısını
güvenle, inançla ve aşkla...
biçimsiz bir ruh halidir.

bir kalıba giremezsin sen. su gibi avucun şeklini alamazsın. ferahlamak yok.
bir yerde eşya gibi olamazsın. göze gelmek yok sana.
uyku haram. dalgınlık bir ibadet şekli.

köpek gibisin...
sokak köpeği gibiyim...her an zarar verecek gibi duran ama sıcak bir kuytu arayanlar gibiyim.
denge sorunu kalıcı hasar bırakacak biliyorum.

o gülen yüzünle resimleri bile yakarım dervişlik saçmalamanın sınırında.

ben sen oldum artık. çok basit. sende olan kitapları satın almıyorum artık kitapçılardan.
ben sen oldum.
artık...o kaldırımdaki ağacın dar köşesinden geçmiyorum sen yokken. tek başımayken bile dar geliyor sokaklar.

sonra şöyle bir şey çok klasik bir şey aşık olmak...

ben yanımdayken bile seni özlüyorum.
dil kullanımında artık şahıslara ve zamanlara eskisi kadar dikkat etmiyorum. şimdi de umutsuzum ama huzurluyum.

seni seviyorum sevgilim...
dusulecek en buyuk ve en guzel hatadir.
herkesin hayatında tattığı ama kimsenin anlatamadığı duygu yoğunluğudur. her bünyede aynı etkileri göstermez. kimi yemeden içmeden kesilir, kimi aşırı yiyip içer. o yüzden herkesin aşkı da farklıdır. kimi kalpten sever, kiminin derdi başkadır. zaten ona da aşık olmuş denmez ya.

ancak hepsinin ortak bir özelliği vardır. artık ben diye değil biz diye düşündürmeye başlatır insanı. her şeyin başına ben koyarken artık seni koyar olursun. eh senin yanında da ben. *

kimininki karşılıksızdır. en kötüsü de bunlar sanırım. bir de sevdiğini, aşkını dillendiremeyenler vardır. seviyorsundur ama sevdiğin bundan habersiz.
ben sana fedakarlığımı sundum sana aşık olarak,
ne kazandım diye sor, belkide sadece mutlu olmak,
hayatı dolucasına yaşamak varken, ben bundan vazgeçtim ve seni mutlu etmeyi hedef edindim.
yaşadığımı, kalbim böle atınca farkettim.
ne olur sil beni, bırak, kurtulayım bu ızdıraptan.
mutluluk beni sende kaybediyor ve korkuyorum seni üzmekten.
nerde biticek bu son yada nasıl biticek bu rüya,
uyandır beni sevgilim ızdırabında kaybolayım, üzemem seni hiçbir zaman.
dünyanın en güzel duygusudur.
hiçbir şeyin bir daha aynı olmamasına sebep olucaktır.
çoğu zaman için şöyle bir durumdur;

http://farm1.static.flick.../166381478_8fd2969800.jpg
aşkın şudur sözlük anlamı; arıyorsun sen belanı! nil karaibrahimgil in de dediği gibi.
(bkz: şapa oturmak)
Her daim çikolata yemiş gibi mutlu hissetmenizi sağlar. Şarkı söylersiniz. Sabah olsada onu yeniden görsem dersiniz.

(#6168494)

Bu da aşıkken yazılan bir entry, yukarıdaki linkteki de.
Aşk böyledir işte.
gelip geçici hevestir.