bugün

insanların dine bakışlarını çok çeşitli başlıklar altında değerlendirmek mümkün elbette. Ancak yaklaşımlarındaki samimiyet derecesini kestirmeniz zor olmaz çoğu zaman. Kimi insan yerine getiremediği dini gereklilikleri sebebiyle utanç duyarken kimileri kendince birtakım bahaneler ileri sürerler. Bu bahanelerden muhtemelen en rahatsız edici ve samimiyetsiz olanlarından biri artık devrin değiştiği ve eskiden çeşitli sebeplerle haram edilmiş ya da yapılması emredilmiş şeylerin artık geçerli olmadığı iddiasıdır. Bu zamanda faizin ekonomik hayatın bir gerçeği olduğu, eskiden pis olduğu için domuz etinin yasaklandığı ama artık domuzların sağlıklı koşullarda yetiştirildikleri için bu şekilde bir yasağın gereksiz olduğu, eskiden bazı insanlar içki içip kavga ettikleri için içkinin yasak edildiği yoksa yasaklanmayacak olduğu ve şimdi kendini bilenin içmesinde bir sakınca olmadığı ya da eskiden Araplar pis ve tembel oldukları için namaz kılmalarının emredildiği ama artık buna gerek kalmadığı şeklinde asılsız ve uydurma bahaneler ile bazı dini emir ve gerekliliklerin günümüz dünyası için anlamsız oldukları iddia edilir.

Bununla birlikte bireysel ve toplumsal yaşamı ilgilendiren çeşitli konularda da eskilerin tabiriyle "Asri," yani çağdaş olunması şeklinde çeşitli söylemler ile karşılaşır insan. "Canım senin o dediğin eskidenmiş şimdi asri olmak, günümüze göre düzenlemek gerek" şeklinde cümleler ile birtakım dini emir ve yasakların artık uygulanması mümkün olmayan şeyler olarak değerlendirildiği görülür. Eşcinsellik ve evlilik dışı birliktelik gibi şeylerin artık hayatın bir gerçeği olduğu ve bu gibi şeylerin çağdaşlaşmanın bir göstergesi olduğu iddia edilir. Şüphesiz herkes yaşantısının ve tercihlerinin hesabını Allah'a vereceği için dilediği şekilde bir hayat sürmekte serbesttir. Ama bu serbestlikler dini anlamda hoşgörü ile karşılanamayacağı gibi bu ve benzeri yaşam şekillerinin çağdaşlık göstergesi olarak algılanmaları da mümkün değildir. Bu şekilde bir anlayışla "çağdaş" olunamayacağı gibi, bu gibi şeylerin dini açıdan kabul edilebilir olmadıklarının söylenmesi ile de kimilerinin ifadesiyle "örümcek kafalı" olunmaz.

Yapmak istemediği bir şey için sayısız bahane üretmesi mümkündür insanın. Ama yapmaması bir yana, yapmamasının gerekçesi olarak ileri sürdüğü şeylerle ya da yapılmasında artık bir mahsur olmadığı iddialarıyla Allah'a ve kitabına iftiralarda bulunması kabul edilebilir değildir. Kur'an'da ifade edilen dini buyruklar tabiatı itibariyle evrensel ve kıyamete kadar geçerli olan kurallardır. Allah, ilim ve rahmetinin yüceliği ile her dönem ve şartta uygulanabilir hükümler bildirmiştir. Dolayısıyla Allah'ın herhangi bir buyruğunun hükmünün kalkması da zaman aşımına uğraması da söz konusu edilemez. ilahi hükümler insani kurallar gibi değildirler. insani kurallar, içinde bulunulan dönemin ihtiyaçları doğrultusunda şekillenir, tecrübe ile değişikliğe uğrayabilir ya da tamamen ortadan kalkarak tarihe gömülebilir. Ancak ilahi kurallar yapısı itibariyle insani kurallardan farklıdırlar. Zaten aynı olmaları da beklenemez çünkü aynı olsalar ilahi olamazlar. Dolayısıyla ilahi buyruklar açısından devrin değişmesi ya da Müslümanın çağa ayak uydurması söz konusu edilemez. Edilemez, çünkü Kur'an evrensel buyrukları ile zaten her dönemin ilerisindedir. Dini konularda Kur'an'ı esas alarak dinini yaşamaya çalışan kişinin, içinde bulunduğu dönem ile uyumsuz olması mümkün değildir. ilahi buyruklar her türlü insani yorum ve anlayışın üzerinde oldukları için her dönem insanına hitap ederek insan tabiatı ile uyum arz ederler. Tarih boyunca dünya medeniyetlerine ve günümüz toplumlarının sosyal ve kültürel açıdan geldikleri seviyeye baktığımızda halen daha insanlığın ilk indirildiği dönemde Kur'an tarafından ortaya konulan insanlık onuruna yaraşır ilkelerin seviyesine ulaşılamadığı görülecektir. Bunu görebilmek için bahanelerin ve asılsız gerekçelerin arkasından çıkmak, önyargılardan sıyrılmış ve tarafsız bir bakış ile Kur'an'ı okuyup anlamak gerekir.
e tabi çelikte değişti.