bugün

gurur verici bir hadise.
bu şehrin kuru havasını, buz gibi soğuğunu, katlanılmaz sıcağını sevmektir. yüksel'deki insan hakları heykelini, konur'un şımarık gençliğini, eski otobüslerini, taşı toprağı tabelaları binaları... nedensizce, çirkin olmalarına rağmen bazen karşılıksızca sevmektir.
emule paylaşımının baronu olmaktır. zira yeni çıkan ne varsa angarali nick i ile anında emule dedir. hayret vericidir.
insanların hiç deniz görmemiş gibi dawranmalarına maruz kalınır.
"angara" lı olmaktır.
i.melih gökçek' i sevmemektir.
Düzene tertibe düşkün olmaktır. Siyaset ve bürokrasi kentinde memleketinden kalkıp gelen ihalecileri ağırlamaktır. Kuğulu Park'ı, Tunalıhilmi ve 7. Caddesi'yle ayrı kalındığında özlenen şehirdir.
i.melih'ten nefret edip senelerdir ona vermektir...oyunu!
ankaralı şarkıcılar yüzünden oralı olduğunu belli etmemek.
yiğidin harman olduğu yerden olmak yani angaralı olmak, kanser aşısını bulmak, uzaya araç göndermek, apo'nun ölmesi, lara fabian'ın türk olması, benzinin 1 ytl olması gibi bişeydir. imkansız duyguları barındırır, anlatılamaz. sadece olunur. ayrıca her kızı öperiz ayrı ayrı.
ankarada doğmuş olunmasa da anne babanın memleketi olması nedeniyle olunabilecek durum. evet ankaralıyım. çok fazla bilmem, çok gitmişliğim de yok. herkesin bildiği kadardır bildiklerim. çok zaman bok atarım. biri bok attı mı savunur, memleketçilik yaparım. garip bi duygu benim için. bi taraftan oraya ait hissetmezsin kendini çünkü yaşamamışsın, görmemişsin ama seni de çeken garip bi tarafı vardır işte. memlekettir anadır babadır.

ankaralıya ankara dışında türkiye sınırlar içerisinde pek rastlanmaz. ankaradadır onlar; eğer değilse de istanbul'dadırlar.

her ne kadar has istanbulluların karşısındakilere istanbullu olduklarını ispat etmeleri kadar zor olmasa da ankaralılığı anlatmak da zor iştir.

biriyle tanışırken ilk işi karşısındakinin memleketini öğrenmek olan arıza bi tipe rast geldiyseniz yandınız demektir. hele bi de yaşlı başlı bi amcaysa bu kimse:

nerelisin evladım?
- ankaralıyım.
asıl memleket nere onu soruyom?
- ankara.
senin baban orada doğmuştur olum. deden nereli aslınızı soruyom?
- ankara.
lan bi konuşma. memleketini bile bilmiyo bu yeni gençler. bi kere ankaralılar angara der. sen nasıl ankaralısın?
- ben istanbulda doğdum büyüdüm. ankara şivesi yok bende ondandır belki de.
yok sen git babandan iyice öğren. nereden göç etmiş sizinkiler ankaraya.
- amca sen sapıkmısın? ankaralı olamaz mi bir insan. diyelim ki araştırdım. dedemin dedesinin dedesi evvel zamadan sivastan konyadan ya da herhangi bir yerden gelmiş ankaraya. ne olacak rahatlayacak mısın o zaman? manyak mısın sen?

velhasılı kelam laf anlatmakla olmuyor bazen. ne bilim insan çok rahat yozgatlı, niğdeli, aksaraylı oluyor da ankaralı olamıyor. ispat gerekiyor çok zaman. ben bunu defalarca yaşadım.
memur ruhlu , pısırık ve uyuz bir insan olmaktır.
babası belli olmayan bir bıyıklıya maruz kalmaktır.*
Karasal iklim çocuğu olmaktır aynı zamanda. Herkes memnun olmayabilir...
il dışından gelen misafirine anıtkabir ve hayvanat bahçesinden başka gezdirecek yerinin olmamasıdır.
gece yarısından sonra hayatın bitmesidir ankaralı olmak.
düğünlerde, eğlence mekanlarında oyun havası çaldığında kalkıp oynamaktır.*
(bkz: ankara havası)
istanbullu olamamak .
düşüne düşüne misket oynamalarıdır.(eskiden hava kirliliğinden is kokularından hemen tanırdık.)
hakan kutlunun bir ankaralı olduğunu unutmak istemektir..
bir hacı amcadan ev kiralamaktır. bütün ev sahipleri hacı amcadır. (bi aralar kampanya falan oldu heralde, hacca giden her yaşlı amcaya ankara'dan ev verdiler sanırım). öğrenciyim deyince mırın kırın ederler, tıp fakültesi deyince (ben buna hergün tansiyonumu ölçtürürüm, ailece check-up yaptırırız) deyip evi verirler.

üniversite dolayısıyla geçici olarak ankaralı olmanın en güzel tarafı, mezun olduğunda arkana bile bakmadan koşarak kaçmaktır.
denize bakarak çay içmek gibi basit keyiflerden mahrum olmaktır . ankarada deniz yok diyince bozulmaktır . istanbulda deniz var da denize mi giriyorsunuz sanki diye mal mal sormaktır .
başkentli olmaktır. Mevcut düzene ayak uydurarak yaşamaktır, kurallar diğer şehirlere* göre daha sıkıdır, esnetilemez.
ilkokulda "Ankara nin tasina bak, gözlerimin yasina bak"Lisede"her gören agladi , kalbini bagladi,ankara kizlarina"sarkisini ögrendigimiz.

Izmir caddesinde alisveris yaptigimiz,yüksel caddesinde Gitar caldigimiz,menekse ve konur sokakta Gümüscüleri turlayip, Sakarya caddesinde kumpir yedigim, YKM önnünde illede birini bekledigimiz.

gelen misafire baska bir yeri olmadigindan,Anitkabir ve TBMM ni gezdirip,Atakuleye cikarip bir kahve ismarladigimiz (zira daha fazlasina gücümüz asla yetmemistir).

her milli bayramda genclikparkina kosup,semaverle cay icip , denizi olmadigindan su ile hasret giderdigimiz.

kisin ayazinda otobüs beklemekten dondugumuz, yazin sicaginda kavrulup Altinparka kactigimiz.

Özlem Tekini ünlü olmadan barlarinda kesfettigimiz.

yedi sülale ankarali olsanda kimseye isbat edemeyerek,kimseyi inandiramayarak göcmenlikten kurtulamadigin.

her daim aklimizda ,kalbimizde olan Ankarali olmaktan gurur duydugumuz SEHIRDIR.
--spoiler--
eğer akün sineması nda zar zor yer bulup en önden film seyrettiyseniz...
şimdilerde gazi hastanesi nin oldugu yerdeki ormanlık arazide futbol oynadiysaniz...
amerikan pasajı ndan taklit kot, parfüm, şampuan aldıysanız...
levi s, mcdonalds açıldığında (atatürk bulvarı) kapılarındaki kuyruğu gördüyseniz ve hatta girdiyseniz...
zafer çarşısı nın altından elden düşme kitap, dergi aldıysanız...
kurtuluş parkı nda bir buz pateni sahası olduğunu biliyorsanız ve oraya kaymaya gitmişseniz...
kızılay da, tüp geçidin orda ufacık pul gibi bir şeyle kuş gibi öten adamı biliyorsanız...
köprülü kavşağı, metro durağı olmayan bir ankara size normal geliyorsa...
bahçeli yediye* sadece o civarda oturan bir arkadaşı ziyaret etmek için gittiyseniz...
ilk kumpiri tunalı da kıtır da yediyseniz...
döneri, sakarya da* hosta da yemeyi seviyorsanız...
margharita pizza yı, körfez pastanesi ni biliyorsanız...
eskişehir yolu nun 2 şeritli ve boş hâlini biliyorsanız...
hala 9 da karar verip 9 çeyrek seansına yetişiyorsanız ve bunu zavallı istanbullulara anlatiırken büyük keyif alıyorsanız...
airport disco nun açıldığını hatırlıyorsanız...
nüans bar da, a bar da canlı müzik dinlediyseniz...
ziya gökalp caddesi nin orta şeridinin sadece otobüsler için olduğu ve lastik izinde dalga dalga göçtüğünü görmüşseniz...
kuğulu park taki salıncaklarda sallanıp, balon ve kağıt helva aldıysanız...
karum un icinde piyasa yaptıysanız, cook şeker açıldığında koşa koşa gidip bir torba şeker aldıysanız...
yılbaşında vakkorama yı hep gezdiyseniz...
vakko nun, gima nın, ykm nin önünde birileri ile buluştuysanız...
seğmenler parkı haftasonu aile eğlenceniz olmuşsa...
eskişehir yolu nda soğütözü köprüsü nün sadece bir ufak kavşak olduğunu hatırlıyorsanız...
bilkentsiz bir ankara düşünebiliyorsanız...
oran a giderken, "ulan buralar da ne şehir dışı be..." dediyseniz...
hava kirliliği nden dolayı okullarınız tatil edildiyse ve siz o gun hiç eve girmediyseniz...
eski deutz servis otobüsleriyle okula gittiyseniz...
anadolu lisesi sınavına* girerken sadece iki lise tercihi yapabildiyseniz...
gölbaşı na yemeğe değil, pikniğe gittiyseniz...
turizm bakanlığı binasının yerinde tarla olduğunu hatırlıyorsanız...
otobüse ulus taki gardan binmişliğiniz varsa...
gençlik parkı nda birilerinin nikahına gidip, havuzunda bisiklete binip, akşam da lunaparkta uçan sandalyelere, galaksiye, çarpışan
otolara binmişseniz...
okul gezilerinde mütemadiyen anıtkabir e, anadolu medeniyetleri müzesi ne, ankara devlet resim ve heykel müzesi ne, atatürk ün evine, meclis e* gitmişseniz...
aoç de icindeki kafeteryadan fındık fıstık alip maymunlara verdiyseniz, filin o çivileri atlayıp atlayamayacağını hesap ettiyseniz...
çıkışta köfte ekmek, üzerine de aoç dondurması, pamuk şeker yediyseniz...
aoç deki tren yolunda tren geçerken beklediyseniz...
kuğulu pasajı ndan alışveriş yapıp, aynalı çarşı daki pet shopları gezmeyi adet haline getirip, ordan poster alip siyah çerçeve ile çerçevelettiyseniz...
metro inşaatı sırasında kızılay ın trafiğe kapatılıp koskoca atatürk bulvarına eski banliyo trenlerinin vagonlarinin yerlestirilip onlarin cafe & pastahane yapıldığını hatırlıyorsanız ve hatta soğuk kış günlerinde orda bir fincan çay veya sahlep içip simit,tost ve sandiviçinizi yediyseniz...
atakule nin inşaat halini görüp, açıldığında koşa koşa her hafta sonu oraya gidip dreamland jetonları biriktirip hediye almaya çalıştıysanız...
meram pastanesi nden dondurma yediyseniz...
kolej - yükseliş çekismesini hep yaşadıysanız...
devlet okulunda okuduysanız "siz paralı biz beleş ..... kolej..." diye bağırdıysanız...
ankara dışında hiçbir yerde simit yemekten zevk alamyorsanız ve simide en yakışan içeceğin ayran olduğunu biliyorsanız...
yolda para saymaktan korkmuyor, çantanızı nasıl takacağınızı hesap etmiyorsanızbir nebze...
trt 23 nisan çocuk şenlikleri ni canlı seyrettiyseniz, hatta ekipteyseniz, yurtdışından size arkadaş geldiyse...
odtü ye kimliksiz girme numaralarını biliyorsanız...
meclis kavşağını arabada ya da otobüste yaklaşık 45 dakikada geçmenin ne demek olduğunu biliyorsanız...
anıttepe size anıtkabir i olduğu kadar yüzmeyi de ifade ediyorsa...
aylık kartla otobüse sınırsız binmenin tadını biliyorsanız...
evinizin bir yerlerinde dost kart duruyorsa ve o kartı almak için senet imzaladiysan...
bu saydıklarımız içinizi sızlattıysa ve son cümleyi tahmin ediyorsaniz...

ankaralısınız demektir. otuzunu da geçmiş...

--spoiler--

unutmadan edit: la bebe.