bugün

üniversitenin okunabileceği nadir şehirlerden.
kalbimin yarısını gömdüğüm şehir.

diğer yarısı da petersburg'da.
başkent.
çok özledim. ankarayı da özleyerek büyük konuşmanın zirvesini gördüm.
hayvani bi toz fırtınasına maruz kalan şehir. interstellar filmi gibi oldu amk başka bi gezegen mi arasak?
Beni bir fırtınayla karşılayan kenttir.
4güne gideceğim şehirdir. Olacaklardan korkuyorum.
1 güne gideceğim şehirdir. olamayacaklardan korkuyorum.
semt isimlerine hastayım...ama sadece o kadar..
An itibarı ile cayır cayır yanmaktadır .
semt isimlerine bile hasta değilim.
an itibariyle çok sıkıcıdır.
(bkz: aktivite aranıyor)
An itibariyle oturduğum fakat umurumda olmayan kaldırımı kalkmış şehirdir.
Yağmurla başı derrtedir. Sağnak yağıyor.
adana'nın sıcağını erzurum'un soğuğunu yemiş biri olarak diyebilirim ki ideal iklime sahiptir , ne kışları öyle abartıldığı kadar soğuktur (soğuk diyen antalya izmir falan oralardan geliyordur , soğuk görmemiştir) ne de yazları aman aman sıcaktır

allah taş yapar ankara'nın iklimine laf ederseniz
vega'nın şu anda ağzıma etmekte olan şarkısıdır. özenle dertsiz başa dert verir.
Beni olgunlaştıran, hayata hazırlayan, anılar biriktirdiğim ve daha da biriktireceğim duygular şehri. Ne sevdirdin be kendini ankaram.
Benim mucizeler şehrim. Yaşamam etmem yol üstü geçtiği yer. Birkere 2 günlüğüne arkadaşın yanına gelmiştim ama. Herneyse

O geldiğimdeki mucizeyi saymıyorum bile zaten. Simdikine bakalim. az önce aşti de, ortak tanıdık olan sürekli resmine baktığım biri vardı onu gördüm. O beni bilmiyor bile ama ben onu canlı gördüm. Çok garip bi andı.
''ankara'da ya okunur ya aşık olunur zaten.''
Trafiği berbat. insanları araba kullanmıyor adeta savaşıyor.
hafta sonu piknik yapmak istediğinizde;
- mavi göl olmaz uzak
- gölbaşı 40 km
-kızılcahamam 70 km

uzak uzak uzak derken;

-"en iyisi batıkent adnan kahveci parkı'n" da demlenme ile sonuçlanan şehir.

çünkü bütün ağaçlı alanlar askeriyenin.
i.melih, insanları doğa için şehir dışına sürgün etm,e yeteri kadar avm var şehir içinde. *
an itibari ile yağışlı şehir.
Melih gökçek's city dir.
Behzat Ç yi izlediğim zamanlarda nedense hiç görmeden Sevdiğim şehirdi. Daha sonra yatay geçiş için gittiğimde fikrim biraz Değişti. Yerlerde anlam veremediğim kartvizitler, parklarda sapıklar vs. Sonra kazanamadım zaten iyi ki de kazanamamışım diyorum şimdi.
berbatlığını ve kötü insanları dışındaki bütün kötü özellikleriyle birlikte çoğu şeyini özleyip ardımda bırakarak terk edeceğim şehir. ama henüz bitmedi.

çakma solcularıyla ünlü karanfil ve konur sokak, sakin gecelerimi geçirdiğim küçükesat, kafamı milim farkla biber gazının sıyırdığı atatürk bulvarı'ndaki üst geçit, yine aynı bulvardaki "bu sefer sanırım ölüyoruz" dediğim ve insanlarla içeride mahsur kaldığımız starbucks, aragorn tostunu yediğim ama ortamı hiç orta dünyaya benzemeyen kafe orta dünya, bir zamanlar sevdiğim kızı tutup ortasında öptüğüm kızılay meydanı, aşık olduğum için metroya binmekten vazgeçip kulaklıklarımı takarak yağmur çamur demeden yürüdüğüm kızılay-tandoğan yolu, sevdiğim kıza açılıp da reddedildiğim o bank, gecenin bir vakti çimlerinde uzanıp kanyak içerek gökyüzünü seyrettiğim üniversitem, yeri gelip tek bir simidi paylaştığım arkadaşlarım, hayatımda hiç gitmediğim ama hep gitmek istediğim ama nedense bir türlü gidemediğim seğmenler parkı, çoğu kişinin normal olarak takım elbiseyle gidip benimse kapşonlu kıyafetle gittiğim opera, sarhoşken gecenin köründe arkadaşımın sırtına binip -ki kendisi kızdı ama iman gücü vardı- koşarak bağırdığımız o sokaklar, kanyak içip yastık adam'ına gittiğim tiyatro, kafam bozukken tek başına oturup iki tek attığım zula bar, herkes yanımda kendini kaptırmışken sıkılıp tepkisizce yarısında çıktığım gökhan türkmen konseri, kitabımı alıp gittiğim ve huzur bulduğum aylak madam, her gittiğimde küfür ettiğim aşti... ve daha aklıma gelmeyen bir sürü şey.

dediğim gibi; geri döneceğim elbet bir gün, ne zaman olur bilinmez. biliyorum ki bu şehr-i gri, terk etsem bile silinmez.
güzel bir vega şarkısı,gri şehir.