bugün

Alt katındaki fena teyze sayesinde olgunlaştığını iddia eden mizahcı.
penguen daha portakaldayken kemik dergisinde yarıp geçen çizerdi.
alpay özalan ile arif erdem kırması. kimi zaman asabiymiş kimi zamanda kendini durup dururken yere atıyormuş.

(bkz: genetik)

edit: iş ki bu entari garbage entrydir.
ne yazarsa yazsın okunacak adamdır, öyle sevilir, öyle bağırlara basılır..
oraya buraya bisikletle giden bir adam.
Aslen Sinop'lu, 1977 istanbul doğumlu penguen yazarı. istanbul Üniverstesi Jeofizik Mühendisliği mezunu. Özgeçmişinde bir adet Sinop Kuran Okuma Birinciliği, bir adet de istanbul Hikaye Birinciliği var. 6 sene lisanslı futbol oynamış yazar, şu an lisanlı bisikletçi. Hayatının yarısını bisiklet üzerinde geçirecek kadar bisiklet delisi ve kuş hayranı.

''...Ben görüyorum, birkaç kilometre ötesi günlük güneşlik. Hikmetinden sual etmiyorum tabi. Allah bu. Ayrıca da dağlarda gezince oluyo öyle. Allah ister ıslatır, ister ıslatıp ıslatıp döver. Her şeyi yapar. Bi yerde bi tost yiyeceğim mesela, hoop, tostçunun, ağaçlarını sulayacağı tutuyor. Ağaçlarla birlikte bisikletimi de suluyor. Ben en sonunda dayanamadım, lütfen dedim, bisikletimi ıslatmayın. Ne oluyo ki dedi ıslanınca...''

http://www.penguen.com/yazilar.asp?gun=20070703
temmuz'un 17'sinde taksim old city comedy club'da sahne alacak olan güzel insan.
komik değildir, penguen hastası olmama rağmen bir tek ona gülemiyorum. ama yakışıklı allah var.
yazılarında aslında komik olma iddiası gütmeyen penguen yazarı. zaman zaman yerlere yatırır o ayrı. fakat yatırmadığı zamanlar bile şahsıma her daim iyi hissettirmeyi günümü neşeli kılmayı becermiştir. sadece bazen neden yazısına sürekli kendi fotoğrafını koyduğunu anlamam. antipatik bulanları sevmeyenleri de boldur bu şahsın ama ne olursa olsun penguen'in benim için olmazsa olmaz üç yazarından biridir. iyi ki vardır.
yanılmıyorsam 98-99 yıllarında leman dergisinin kapısında kar demeden kış demeden omuz omuza beklediğimiz eski arkadaşım. o zamanlar hocalığımızı yapan usta çizer abilerimizin (tuncay akgün-selçuk erdem) kahrını birlikte gögüslediğimiz güzel insan. geçenlerde köşesinde bi yaad etmiş o günleri duygulandım, hislendim, telefona sarılıp arayasım geldi sonra vaz geçtim. dedim kaç zaman olmuş doğru düzgün görüşmeyeli tanımaz manımaz kendimi hatırlatana kadar terlerim gerilirim ben öyle şeylere. hem dedim eski bi aşk hikayesiydi o oldu bitti tekrar yaralarımı deşmiyim. iyisi mi bi entry giriim selam söyliim eski arkadaşıma. ha bu arada derseniz ki çizmeye birlikte başladığınız adam tuttu alpay erdem oldu sen ne halt ettin. ben de hayata küsmedim, pes etmedim, çalıştım didindim koooskoca uludağ sözlükte yazar oldum daha ne yapayım şu fani dünyada.
stand up gösteri ile 8 eylül cumartesi günü kadıköy'de kargart'da çıkacak olan karikatürist kişisi. ismail'i de alır giderim bu defa hiç affetmem.
henüz tam yerine oturmamış olsa da kısa sürede çok yol aldığını gördük dün akşamki gösterisinde. bolca "ben" köşesinde bahsettiklerinden beslenen bir gösteri olmuş. kargart doluydu, ortam sıcaktı. alpay'da ilk heyecanı attıktan sonra açıldı, bayağı bir güldürdü seyirciyi. teyze meselesi tahmin edileceği üzere en vurucu kısmıydı gösterinin ama ben kendi adıma yaklaşık on dakika süren ve herkesin boş gözlerle baktığı "richard mı sebastian mı" temalı saçmalamasını sevdim. daha bir penguen okuyucusuna değil de genele hitap eden bölümler eklemesi elzem görünüyor ama. yoksa dışardan birisi gelse boş gözlerle bakabilir oyuna. neticede hoştu, güldük eğlendik. gösteriden sonra konuştuk, kendisi de gayet sıcaktı. sarıldık öpüştük 6 ay sonra bkm'de buluşmak üzere sözleştik, inşallah dedik.
tarzını ünlü italyan çizer ray-zer'e çok benzettiğim, köşe yazılarıyla beni benden alan bisiklet sevdalısı kişilik.
eldiveni yüzünden beyaz el, yanık kolla yaz dönemini geçirmek zorunda kalan bisikletçi.
penguende okumadan geçemediğim bir köşeye sahip bisikletperver teyzesavar küfretmeye başlayınca sardıkça saran aklı başında bir yazar. lakin artık her hafta kargart ta zartzurt ta gösterim var kısmını okumaktan bıktım. zaten kısacık yazıyor. onun da yarısı aman ne iyi ettiniz de geldiniz haftaya da şurdayım reklamı. yoksa özlemi köşene de yaz reklam yap buzdolabı alcam para kazanmamız lazım gibi baskılar mı yapıyor evde bilinmez.
penguen de ben adlı köşenin yazarı. sevgilimin baskılarım sonucugitgide benzemeye başladığı kişi.çok çirkin bi cümle kurdum şimdi http://ben:/benmi abartıyorum bilmiyorum ama hani bi insan çizersiniz kafanızda böyle cuk oturanı bulunca da işte bu dersiniz içinizden içinizden, aşık olursunuz. okurken arada mırıldanıyorum içimden işte bu diye sonra ağzıma vuruyorum hemen... böyle magazin programlarında türkiyenin mizahçısı diye falan cem yılmaz levet kırcayla saçbaşa dövüşütürülürken güdük gaffur da arkadan arkadan laf sokuştururken, kendisi evinde bacaklarını uzatmış izleyip gülüyodur muhtemelen türkiyenin komedyenlerine.. bide bazen okuya okuya mı oldu bilmem bazen bakıyorum alpay erdem olmuşum, hayır aynı onun gibi bir konuşma aynı kelimeler ne oluyo bana diyorum içimden içimden. vuruyorum sonra ağzıma hemen ışın saniyesinde geri dönen edit:özlemi çok şanslı çok hemde. ağzıma vurcam yine of
kendisi, eyvallah, komik yazılar yazan bir insandır. ama aynı zamanda bir-iki akşam önce cosmopolitan isimli, her gün dalga geçtiğimiz (biz arkadaşlarla geçiyoruz, iyi sikişmenin 24 yolu, başarılı olmak için yapmamanız gereken 17,8 hareket gibi konu başlıklarıyla) bir neşriyatın, tv programı halindeki tabletine katılmıştır. işte bu bir mizahçıya yakışmayacak bir harekettir.
herkes her istediği programa katılabilir, buna da eyvallah. ama, tvlerle arası iyi olan, genel trend(!)lerle arası çok iyi olan bir insan mizahçı olamaz. hele bir mizah dergisi yazarı, eğer amerika'da çıkan yeni trendleri türkiye'ye pazarlamaktan başka bir numarası olmayan bir televizyon programına çıkıp, "ya ben zaten çok manyak bir çocuktum" diyorsa orada bir sorun var demektir.
mizah, en verimli toprağını toplumsal çalkantılarla uğraşan memleketlerde bulur. zaten gırgır'ın 500 bin sattığı ve neredeyse gündemi belirlediği dönemler de toplumun en karışık olduğu 80 öncesi ve hemen sonrasındaki dönemlerdir. o dönem sarı sayfalarda mizah yapan adamlar çok sevilmişler ve o sevilen adamların domine etmesiyle türk mizahında her zaman bir "sarı sayfa"lılık mevcut olmuştur. sarı sayfa demek de zaten başlı başına kuşe kağıda karşı olmak demektir. sarı sayfaları hazırlayan adamlar, kuşe kağıtlı, renkli, baldır-bacak-selülit güzellemeli paçavralarla makaralarını yapmışlardır. biz de bundan sevmişizdir bu sıyrık adamları. ama şimdi, alpay erdem tutmuş belki de kuşe kağıdın en saçma haline kendini meze etmiş, bir önceki konuğuna "sizce bir kadın erkeğini elinde tutmak için neler yapmalıdır" diye sorular soran bir kadına hasta ruh ismail'i anlatıyor. cosmopolitan hasta ruhlara değil, plazalarda ruhlarını kaybetmeye yüz tutmuş insanlara hitap eden bir dergidir, plaza insanlarının durumu da asla onların suçu değildir, sanmıyorum ki insanlar sürekli yalan-dolan-dedikodu-arkadan konuşmaların yaşandığı bir iş ortamından çok memnun olsunlar. nissan micra'sına binip trafiğe karışan, fazla makyajdan cildi bozulmuş kadınlara, "stresten kurtulmak için feng-shui trendini" "ipek geceliğin erkeğin performansını nasıl artıracağını" anlatan bir programda mizahçı adamın yeri yoktur.
hazır aldık elimize sazı devam edelim. hemen her yaratı süreci gibi mizah da problemli ruhlara ihtiyaç duyar. yeni olan ne varsa saldıran ve yeni olanla mutlu olabilen insanlar mizahçı olamazlar. ucuza plazma almak için market kapısında kavga eden adam mizahçı olamaz. o adam plazma ile mutlu olur. plazma tv'yle mutlu olabilecek kadar zavallı bir insan mizahçı olamaz. ama cosmopolitan ve içinde bulunduğu kültürün diğer öğeleri insanları "tüketerek mutlu olmaya" davet eder. dayattıkları yalandan bireyciliğin açmazlarını da feng-shuilerle, yogalarla aşmayı salık verir. ama mizahçılar bireyci değildir; çete gibidir, çete olabilmelidir ki kendileri de kendilerinden bahsederken çete filan demeyi çok severler. Mizahın her türlü nosyonuna, düşüncesine, eylemine ters bir programda Alpay erdem’in ne işi olduğunu ben şahsen anlayamadım. Anlayan varsa beri gelsin.
bugün ümraniye'de bisikletiyle giderken gördüğüm koparan insan.
teyze mıknatısı olduğunu düşündüğüm şahıs.
karikatürist.

en azından biz kendisini sadece o şekilde görmek istiyoruz. lakin stand-up sanarak yaptığı şey inanılmaz derecede kötü. hani insanları bu şekilde yermek doğru değildir lakin gerçekten kötü. geçen akşam tv de seyrettik kendisini ordan biliyoruz. mümkünse o hevesden vazgeçsin çünkü kesinlikle başarı şansı yok.

karikatüristliğe devam derim ben. çok daha başarılı olacak kanımca..

edit: şimdi böyle olunca bok atmak gibi oldu biraz. hani insan der kardeşim belkide senin espri anlayışın kötüdür diye. olamaz mı? olur neden olmasın. en iyisi bir esprisini aktarayım:

kelimesi kelimesine aynı olmamakla beraber:

küçükken kendimi çok zeki sanırdım cüneytle tanışana kadar. cüneytle tanışana kadar cüneyt arkını, cüney taaarkın! sanıyordum. o denli zekiydim yani..(izleyen seyirciden gülüşmeler duyulur)

yorum kamuoyunun!
penguen dergisi çizeri ve yazarıdır. ayrıca uzun süredir bir stand- up şov yapmaktadır . kendine özgü cümleleri vardır. parantez açar çıkamaz. yazılarında yaptığı tespitlerin ve genellemelerin çoğu komiktir. özellikle teyzeler ile ilgili yazdığı çoğu şey yarar.ben isimli köşesi bence okunmalıdır.
penguen'i alma sebebidir. bir özlem'i vardır ondan içeri bir de bisikleti. ha bir de oldukça megaloman olduğunu düşündürtür bazı bazı. köşesinin adı 'ben'dir, kendisinden hiç bahsetmese de. teyzeleri ne siz sorun, ne de ben söyleyeyim. son olarak saçlarının çok tarz olduğunu belirtmeden geçemeyeceğim.
iki hafta kadar önce ben köşesindeki yazısında "her ortamda sıçan insanlar" diye bir olaydan bahsetmiş. diyor ki; "bara gidersin sıçar, restoranda sıçar, her yerde sıçar. evinde zaten sıçar. kanalizasyonlar onundur."

o yazısını okudum. aha da bu benim, dedim. beni anlatmış. teşekkürler buradan kendisine.
bugun yani 19 kasım 2007 de ankara if performance hall'de standup yapacak şahıs. aldıgım ne ıdugu berlirsiz duyumlara göre stand-up performansı "ben" köşesinin yakınından geçmiyormuş.
süpersonik bisikletiyle yolların tozunu attıran, film eleştiriyorum adlı bölümüyle beni benden alan, çok iyi küfür edebilme yeteneğine sahip* , sürekli yemin eden yazar ötesi süpersonik insan.
en kısa zaman da da stand-up gösterisini izlemek istediğim favori karikatüristim bir de barışarock da görmüştük kendilerini güzeldi.
kendisinin de dediği üzere, ya kendisini çok sevenin ya da hiç sevmeyenin olduğu, averaj okuyucuya sahip olmayan komikçi.