bugün
- icardi simge aşkı12
- wanda nara33
- yazarların üniversite son sınıfta yaşadıkları14
- halil umut meler20
- victor osimhen18
- 34 plakanın diğer illerdeki karizması28
- 10 kasım 2024 galatasaray samsunspor maçı15
- 10 kasım 2024 fenerbahçe sivasspor maçı13
- anın görüntüsü9
- topuklu ayakkabı ile araba kullanan kadın9
- realite manipülasyonu10
- sokakta görülen kediye naber lan demek23
- 10 kasım31
- ya ile biten cümleler9
- bir sözlük erkeğine sarılıp uyumak19
- sinirlenince çaylak atan yetkili32
- adanalı kadınlar12
- insan olmaya ceyrek kala19
- larisalisa14
- şeyh sait9
- en müslüman özelliğinizi yazın20
- hristiyan türkler8
- ticarette en güvenilir ırk21
- ulu kızları gidip normal sözlük kızlarının gelsin9
- atatürk ün son sözünün aleykümselam olması17
- mauro icardi24
- 1993 toyota corolla vs 2020 fiat egea9
- mhp'lilerin kavgacı olma sebepleri18
- neden sevgilin yok sorusuna alternatif cevaplar20
- bir sözlük erkeğini dağa kaldırmak8
- arkadaşlar ben sapık mıyım12
- ebru gündeşe 69 milyonluk konser8
- filistinde niye iha siha yok29
- narin güran cinayeti10
- elon musk'ın eşcinsel oğlu olması sorunsalı21
- son 1 ayın en başarılı gammazları11
- gecenin şarkısı9
- pornolardaki ağıza sıçma sahneleri12
- yazarların bugunkü mutluluk sebebi8
- sarı çiçek ilahisini söyleyen erkek karizması15
- larisalisanın vefatı ve şahsıma yapılan ayıp13
- bekaret nerede olmalı11
- bakire misin diye soran erkek14
- seni mahvedicem diyen kadın20
- uzun uzun entry giren yazarlar15
- bik bik'in mutfağına konuk olmak11
- israil için savaşan 4000 türk17
- mel mel bakan gibson vs moonlight sonata8
- çin'e diz çöken abd8
- ölen birinin sesini unutmak9
Korkutan kanatların arasından, arasından gecelerin,
manolyaların arasından, arasından telgrafların,
Güney'in rüzgârı arasından ve denizle ıslanmış Batı'dan,
geliyorsun uçarak.
Mezarların altından, altından külün,
donmuş salyangozların altından,
en son yeraltı sularının altından,
geliyorsun uçarak.
Daha da derinde, boğulmuş kızların arasında
ve kör bitkilerin arasında, çözülmüş balıkların
daha da derininde, bulutların arasında yeniden,
geliyorsun uçarak.
Kanla kemiklerin ötesinde,
ötesinde ekmeğin, şarabın ötesinde,
ötesinde ateşin,
geliyorsun uçarak.
Sirkenin ve ölümün ötesinde,
arasında çürümenin ve menekşelerin,
göksel sesinle ve ıslak ayakkabılarınla,
geliyorsun uçarak.
Elçilerin ve eczanelerin üstünden,
ve tekerin, ve avukatların, ve gemilerin,
ve yeni çekilmiş kırmızı dişlerin,
geliyorsun uçarak.
iri kadınların geniş elleriyle
saçlarını çözüp tarağı düşürdüğü
çökmüş çatılı kentlerin üstünden,
geliyorsun uçarak.
Şarabın sessizlikte loş, bulanık ellerle
kızılca bir ağaçtan yavaş ellerle
olgunlaşacağı mahzenleri geçerek,
geliyorsun uçarak.
Yitik havacıların arasından,
kanallar ve gölgeler boyunca,
gömülmüş zambaklar yanında,
geliyorsun uçarak.
Acı renkli şişelerin arasından,
anason ve bela çemberleri arasından,
ellerin yukarda ve ağlayarak,
geliyorsun uçarak.
Diş hekimleri ve toplantılar üstünden,
sinemaların ve tünellerin ve kulakların üstünden,
yeni bir takım elbiseyle ve sönmüş gözlerle,
geliyorsun uçarak.
Ölümünün yağmuru yağarken
tayfaların yolunu yitirdiği
duvarsız mezarının üstünden,
geliyorsun uçarak.
Boşanırken yağmur parmaklarından,
boşanırken yağmur kemiklerinden,
düşerken iliğin ve gülüşün,
geliyorsun uçarak.
Eriyip gittiğin taşlar üstünden,
aceleyle kışa doğru, zamana doğru,
yüreğin düşerken damlalarda,
geliyorsun uçarak.
Çimentoyla ve kara katip yürekleriyle,
ve hiddetli atlının kemikleriyle
çevrilmiş olan, sen değilsin oradaki,
geliyorsun uçarak.
Ey deniz gelinciği, ey benim soyum,
ey arılarla giyinmiş gitarcı,
saçındaki bütün bu gölgeyle yanlış bu:
geliyorsun uçarak.
Seni kovalayan bütün bu gölgeyle yanlış bu,
onca ölü kırlangıçlarla yanlış bu,
onca sızlanmayla kararmış toprakla:
geliyorsun uçarak.
Valparaíso'nun kara rüzgârı
dağıtıyor kömürden ve köpükten kanatlarını
geçip gittiğin göğü süpürmek için,
geliyorsun uçarak.
Vapurlar var, ve ölü denizin soğuğu,
ve kaval sesleri, ve aylar, ve bir koku
sabah yağmurundan ve kirli balıklardan:
geliyorsun uçarak.
Rom var, sen ve ben, ve benim ağlayan ruhum,
ve hiç kimse, ve hiçbir şey, çatlamış basamaklarıyla
bir merdiven yalnızca, ve bir şemsiye:
geliyorsun uçarak.
Orada uzanıyor deniz. Geceleri gidiyorum ve dinliyorum
deniz altından uçarak gelişini, yapyalnız,
bende şenelmiş deniz altı karartılı:
geliyorsun uçarak.
Duyuyorum kanatlarını ve senin sakin uçuşunu,
ve ölü suların sana çarpışını
kör ve ıslak güvercinler gibi:
geliyorsun uçarak.
Geliyorsun uçarak, terk edilmiş, yalnız,
ölüler arasında tek, her zaman yalnız,
geliyorsun uçarak gölgesiz ve adsız,
şekersiz, ağızsız, gülsüz,
geliyorsun uçarak.
Pablo Neruda
manolyaların arasından, arasından telgrafların,
Güney'in rüzgârı arasından ve denizle ıslanmış Batı'dan,
geliyorsun uçarak.
Mezarların altından, altından külün,
donmuş salyangozların altından,
en son yeraltı sularının altından,
geliyorsun uçarak.
Daha da derinde, boğulmuş kızların arasında
ve kör bitkilerin arasında, çözülmüş balıkların
daha da derininde, bulutların arasında yeniden,
geliyorsun uçarak.
Kanla kemiklerin ötesinde,
ötesinde ekmeğin, şarabın ötesinde,
ötesinde ateşin,
geliyorsun uçarak.
Sirkenin ve ölümün ötesinde,
arasında çürümenin ve menekşelerin,
göksel sesinle ve ıslak ayakkabılarınla,
geliyorsun uçarak.
Elçilerin ve eczanelerin üstünden,
ve tekerin, ve avukatların, ve gemilerin,
ve yeni çekilmiş kırmızı dişlerin,
geliyorsun uçarak.
iri kadınların geniş elleriyle
saçlarını çözüp tarağı düşürdüğü
çökmüş çatılı kentlerin üstünden,
geliyorsun uçarak.
Şarabın sessizlikte loş, bulanık ellerle
kızılca bir ağaçtan yavaş ellerle
olgunlaşacağı mahzenleri geçerek,
geliyorsun uçarak.
Yitik havacıların arasından,
kanallar ve gölgeler boyunca,
gömülmüş zambaklar yanında,
geliyorsun uçarak.
Acı renkli şişelerin arasından,
anason ve bela çemberleri arasından,
ellerin yukarda ve ağlayarak,
geliyorsun uçarak.
Diş hekimleri ve toplantılar üstünden,
sinemaların ve tünellerin ve kulakların üstünden,
yeni bir takım elbiseyle ve sönmüş gözlerle,
geliyorsun uçarak.
Ölümünün yağmuru yağarken
tayfaların yolunu yitirdiği
duvarsız mezarının üstünden,
geliyorsun uçarak.
Boşanırken yağmur parmaklarından,
boşanırken yağmur kemiklerinden,
düşerken iliğin ve gülüşün,
geliyorsun uçarak.
Eriyip gittiğin taşlar üstünden,
aceleyle kışa doğru, zamana doğru,
yüreğin düşerken damlalarda,
geliyorsun uçarak.
Çimentoyla ve kara katip yürekleriyle,
ve hiddetli atlının kemikleriyle
çevrilmiş olan, sen değilsin oradaki,
geliyorsun uçarak.
Ey deniz gelinciği, ey benim soyum,
ey arılarla giyinmiş gitarcı,
saçındaki bütün bu gölgeyle yanlış bu:
geliyorsun uçarak.
Seni kovalayan bütün bu gölgeyle yanlış bu,
onca ölü kırlangıçlarla yanlış bu,
onca sızlanmayla kararmış toprakla:
geliyorsun uçarak.
Valparaíso'nun kara rüzgârı
dağıtıyor kömürden ve köpükten kanatlarını
geçip gittiğin göğü süpürmek için,
geliyorsun uçarak.
Vapurlar var, ve ölü denizin soğuğu,
ve kaval sesleri, ve aylar, ve bir koku
sabah yağmurundan ve kirli balıklardan:
geliyorsun uçarak.
Rom var, sen ve ben, ve benim ağlayan ruhum,
ve hiç kimse, ve hiçbir şey, çatlamış basamaklarıyla
bir merdiven yalnızca, ve bir şemsiye:
geliyorsun uçarak.
Orada uzanıyor deniz. Geceleri gidiyorum ve dinliyorum
deniz altından uçarak gelişini, yapyalnız,
bende şenelmiş deniz altı karartılı:
geliyorsun uçarak.
Duyuyorum kanatlarını ve senin sakin uçuşunu,
ve ölü suların sana çarpışını
kör ve ıslak güvercinler gibi:
geliyorsun uçarak.
Geliyorsun uçarak, terk edilmiş, yalnız,
ölüler arasında tek, her zaman yalnız,
geliyorsun uçarak gölgesiz ve adsız,
şekersiz, ağızsız, gülsüz,
geliyorsun uçarak.
Pablo Neruda
Gündemdeki Haberler
güncel Önemli Başlıklar