bugün

bu maç, takım oyunu oynayan, oyun disiplininden hiç uzaklaşmayan, takımda yıldız olarak sadece 34 lük shota arveladze yi barındıran az alkmaar ın, yıldızlar topluluğu, yüzyılın takımı, türkiye de fırtına gibi esen!, krallar kralı fenerbahçe ye verdiği acı bir derstir.futbol adına kötü bir futbol oynamadı fenerbahçe, en azından bu takıma yenilmeden elendi, ancak bu takımı türkcell süper lig de mücadele eden ve takım oyunuyla uzaktan ve yakından alakası olmayan hiçbir külübümüzde eleyemezdi. *
maçın sonunda ise reklamlarla boy gösteren! cem uzan, ayarı vermiştir türk futboluna 'bu iş yürek ister'.
bitiminde spiker ilker yasinin ''Fenerbahçe yenilmeden bu kupadan eleniyor'' tesellisini verdiği maç olmuştur. Fener iyi oynamış olabilir ama unutulmamalıdır ki uefa kupası çift maçlı eleminasyon usulü oynanan bir turnuvadır ve ne kadar iyi oynarsanız oynayın kendi sahanızda yediğiniz her gol tur atlama şansınızı daha da azaltmaktadır. Hasılı Fenerbahçe öyle ya da böyle elenmiştir ama bunda en büyük suç yine kendisindedir. Kendi evinde üç gol yersen ne tarafını yırtsrsan yırt yine de tur ihtimalin çok azalır. ilker yasin'in yukarıdaki tesellisi ise anlamsızdır. O kupayı yenilmeden elenenler değil kazananlar da vardır ama pardon o aziz başkan için bir tesadüftü doğru ya * Bir galatasaraylı olarak kabul etmem gerekir ki fenerbahçe iyi oynamıştır doğrudur. Fakat maçtan önceki pazartesi günü Santra programında Ahmet Çakar 'a '' Fenerbahçe elense de çok üzülmem, çünkü bu yıl Fenerbahçe Avrupa'da arka arkaya 12 maç yaparak kendi tarihinde bir rekora imza atmıştır'' diyen Gürcan Bilgiç bu takımın medyasının ne kadar da küçük çapta başarılarla avunmaya yatkın olduğunu açıkça göstermektedir.
fenerbahçenin bekleneni verdiği karşılaşmadır.
birçok kişinin ilker yasin'den dinleyerek ne kadar şanslı olduklarının farkında olmadıkları karşılaşma. maçın son bölümünü evden çıkmak zorunda olduğum için arabada klas fm den dinledim. klas fm yorumcusu meşhur hayri hiçler herhalde savcılığa suç duyurusu olarak sunulabilecek yorumlaruyla beni benden almıştır. aklımda kalanlar:
(maç 2-2 olduktan sonra)
- rezil herifler, ne biçim adamsınız lan!
- ulan yalı kazığı, rezil adam! (volkan'ı kastediyor) saçının jölesiyle oynamaktan maçı izleyemedin. o kadar artistsen git podyumda dolaş be maskara!!!
- içine ettiler maçın be içine ettiler. zico içine etti...
- allah kahretsin ulan, allah belanızı versiiiiinnn!!!

hazretin bu yorumları maçın sonlanmasından itibaren 15 dakika kadar daha devam etmiştir.

(bkz: yorumsuz)
maçla ilgili güzel bir yorum.

http://www.goal.com/tr/ar...o.aspx?contenutoid=240772
skor avantajı yakalansa bile geriye yaslanmanın bir faydası olmadıgını bir kez daha anlamamıza yardımcı olan maç.
fenerbahçe 2-0 öndeyken bu maç böyle biter diyerek izlemeyi bıraktığım maç..
(bkz: neler kaçırmışım neler)
Fenerbahce nin ders cikarmasi gereken bilmem kaç yuz bininci mac...
nereden başlamam gerektiğini bilmiyorum. zaten herkes kendi meşrebince yazdı bir şeyler. benimkilerde galiba sizlerin söylediğini tekrar etmek olacak. ama kendi cümlelerimle. stephan appiah gibi bir adamdan sağ bek yaratıp, onun yerinde deniz barış gibi bir yetenek yoksulu adamı oynatan ve volkan demirel'i kazanmak adına bir süre dinlendirmek varken, kaybetmek uğruna istisnasız her maç ilk 11'de oynatarak aslanların önüne atan arthur zico'ya mı kızmalıyım? sahanın en iyisi lugano'ya sırtı dönük haldeki bir adama faul yapıp yüzünü dönmesini sağladığı ve türk futbolunun en büyük zaafı olan duran top durumunu az alkmaar'a yarattığı için mi kızmalıyım, ya da volkan'a bir gün de uğur, şans ya da be bileyim totem için jölesiz saçlarla sahaya çıkmadığı için ve istisnasız gelen her topu seyrettiği için mi kızmalıyım ya da tuncay şanlı'ya bizi istanbul'daki maçta hayata döndüren gollerden birisine imza atan, taraftar bile maçtan umudunu kesmişken bizim gönlümüze ümidin ilk çentiğini atan, hırsıyla gözyaşartan tuncay'a mı kızmalıyım? bilemiyorum. son yıllarda ilk defa bir türk takımının deplasmanda bir maçı bu kadar domine ettiği gördüm dün gece. iddia ediyorum geriye yaslandığımız dakikalar dahil oyunun kontrolü bizdeydi. adamların net bir tane poziyonları yok. biz onları kontra bir ahvalde kaç kere yakaladık? kime kızmalıyım peki kendime mi? işsiz olduğum zamanlarda bile gidip feneriumlardan bir şey aldığım, okul yıllarımda herkes okulu kırıp sevgilileriyle bir yerlere giderken soluğu dereağzı tesislerinde alıp gözümü kırpmadan boş antreman sahasına bakıp mutlu olduğum, defterlerimi kitaplarımı sarı lacivert kağıtlarla kapladığım, bir gece "anne eğer ki senden önce ölürsem tabutuma mutlaka bir fenerbahçe bayrağı koy" dediğim için ben mi? ne önemi var ki bu saatten sonra. bunun tecrübeyle alakası falan yok. birazcık şans olacak hepsi bu? tümer'in vurduğu top kaleye girerken dönmese, tuncay hayvanlar gibi abanmak yerine sakin olsa, kalecinin elinden kaçırdığı iki topu ağlara göndersek, o golü yemesek mesela direkten dönse v.s. yoruldum sevgili fenerbahçem. inan artık kalbim dayanmıyor. eskiden ağlardım, şimdi ağlayamıyorum bile. denizli maçı sonrası nasıl donup kaldıysam dün de beni soluksuz bıraktın. yazıklar olsun demeyeceğim. seni son 1 yıldır bizlere yaşattıkların YÜZÜNDEN asla affetmeyeceğim. ama şunu unutma asla yolundan dönmeyeceğim. seni sana rağmen seviyorum aşkım.
ilker yasin'in ne kadar şom ağızlı oluduğunu gösteren maç. *. * *
bir garip maç. hakikaten garip.

sen kalk dünyaları kaçır, bir süre sonra maç tam mahalle maçına dönsün, topu alan kaleye gitsin, ve sen bir ton yıldızın, tecrübeli ayağın olmasına karşın, rakip defansı 2 kişi yakaladığın pozisyonları değerlendireme, sonra hiç faul yapılmayacak bir pozisyonda takımının en iyi oyuncusu alakasız bir faul yapsın, senin * kronik hastalığın nüksetsin ve yan topta tüm defans ve fotomodel kaleci seyretsin, arka direkte bomboş kalan iki adamdan biri kafayla topu tavana assın ve sen turu kaybet.

teknik analizine, oyuncu değişikliklerine değinilebilir elbet. o işi de bilenlere bırakalım. ama, ilk yarı bu kadar çok ve bariz golleri kaçıran, pozisyonlar bulan bir takımın, ikinci yarı rakip tarafından bu kadar yoğun bir baskı görmesine karşın adeta bir ikinci lig takımı gibi geri yaslanmasının, rakibin sürekli üzerine gelmesine izin vermesinin, rakip sahadaki boşlukları değerlendirememesinin hesabını birileri vermeli fenerbahçe'de.

ligdeki sakaryaspor maçının bir tekrarıydı adeta maç. tek fark, alkmaar pozisyonları değerlendirdi, sakaryaspor'un ise o kadar gücü yoktu.

takımın kondisyonundaki bu inanılmaz düşüşün, iki devre içinde bu kadar kimlik değiştiren futbolun ve sonuçta kaybedilen turun sorumlusu kim mi? onu da varsın fenerbahçeliler bulsun.
az alkmaar'ın uefa kupasında son 16 takım içine kaldığı, fenerbahçe'nin ise tarihinde bir ilk olacak bu dereceye çok yaklaştığı, fakat elde edemediği maç. * fenerbahçe oyunun geneline bakıldığı zaman çok üstün bir oyun sergilemiş, sürekli hızlı çıkıp gol bulma düşüncesiyle oynamış ve skoru korumaya gitmemiştir. fakat futbol öyle ilginç bir oyundur ki; atamayana atarlar kuralı bir kez daha işlemiştir. doğru düzgün pozisyonu olmayan hollanda temsilcisi geliştirdiği cılız ataklarda aradığı golü bulmuştur. sonuç itibariyle çok önemli bir fırsat kaçmıştır fenerbahçe için ve yazık olmuştur vesselam. ancak buradan da çıkarılacak dersler vardır; alkmaar oyunun son dakikaları yaklaşırken bile hiç bir panik havasına girmemiş, nasıl atak geliştirmeleri gerekiyorsa o şekilde, sakin sakin geliştirmiştir. hemen hemen hiç doldur boşalt yapmamışlardır, takdir edilesidir.
rezaletin son perdesidir maalesef volkan yine kendini bulmuştur.
bir gazete esprisini hatirladigim, ama esprinin biraz degistirildigi mac olmustur..
soyle ki;
- uefa kupasini kazanan fenerli ne yapar?
+ hmm.. bilmem, ne yapar?
- playstationi kapatip yatar..
+ ama sanirim bu sefer playstation hata verdi.. *
fenerbahce'nin turu hediye etmis oldugu mac olmustur bu mac. fenerbahce'nin turu gecememe sebebi zico'dur. maca deniz ile baslayarak yapabilecegi en guzel seyi yapmistir. neden diye soracak olursaniz, size ilk maci hatirlatmak isterim. az alkmaar takiminin fenerbahce takiminin defansinin ustune geldiginde nasil bosluklar bulabildigini hepimiz hatirliyoruz. zico deniz'i defansin iyice icine cekerek deniz'in stoper ozelliklerini kullanarak ilk toplara mudahale ve rakibe alan vermeme niyeti icerisinde idi ki bunu ilk yari boyunca basardi. deniz'in iyi top kullanamadigi, bir on libero olmadigi ve kafasinin calismadigi* herkesce bilinen ozellikleri. deniz'i on libero kullanirken zannediyorum ki mac esnasinda sık sık defansin onune kadar gelen tumer'i ise bir oyun kurucu, top dagitici olarak gorevlendirdi zico. ilk yari deniz'in yaptigi bazi pas hatalari disinda cark duzgun calismis ki denizin yapacagi pas hatalari zaten zico tarafindan goz onune alinmis ve deniz'e her zamanki gibi bu konuda musamma gosterilmisti. ikinci yari basladiginda ise fenerbahce'nin psikolojik olarak skoru koruma dusuncesi ile gereginden fazla geri cekilmesi (penalti noktasina kadar), az alkmaar'in oyunu tamamen karsi sahaya yikarak kanatlardan fenerbahce'yi zorlamasi dengeleri degistirdi. oyunun sıkışması ile fenerbahcenin dar alanda iyi isler yapabilen fakat bol top kaybi ile oynayan alex, tuncay, tumer gibi oyunculari zaman zaman dar alandan cikip pozisyon yaratabilselerde fazla top kaybi ile oynayarak takimlarini zor duruma dusurduler. zico hatayi iste bu noktada yapti. mehmet yozgatli ve semih degisiklikleri ilk golu yedikten sonra yapilmali ve kontra ataklar ile gol bulunmaya calisilmaliydi. bildiginiz gibi kezman sirti kaleye donuk olarak daha iyi oynayabilen bir santrafor oldugundan ve takimin iyice geriye cekilmesiyle takimin forvet oyunculari alex ve tuncayin daha cok orta saha oyuncusu gibi kalmasi kezman'in bu ikiliye pozisyon hazirlamasini imkansiz hale getirdi. kezman-semih degisikligi hem rakip defansi rahatsiz edecek olmasi hem de semih'in daha ziyade bir kontra atak oyuncu olmasi sebebiyle bence mantikli olan degisiklikti. mehmet yozgatli ise rakibin zorladigi fenerbahce sag kanadinda rakip sol bekini rahatsiz edecek ve oyuna rahat cikmasini engelleyecek tipte bir oyuncu oldugundan deniz baris-mehmet yozgatli degisikligi ve apiah'in on liberoya cekilmesi ile asilabilecek bir sorundu. zico bu degisiklikleri goremedi ve takiminin elenmesine seyirci kaldi. volkan'in yedigi ikinci gol hakkinda da iki cift soz soylemek istiyorum. ey volkan; sen ki hayvan gibi bir adamsin, sana carpan devriliyor. alti pasa gelen topa sen cikmayacaksin da hangi kaleci cikacak? "bendeeee" dedigin zaman birak rakip oyuncuyu kendi arkadasin bile korkar senin cussenden. yapma kardesim, yapma arkadasim. kahretme milleti diyerek sozlerime nokta koyuyorum. fenerbahcelilerin fazla uzulduklerini sanmiyorum, alisik olduklari turden olaylar bunlar nasilsa. *
rüya bitti... yüzüncü yıl rüyamız kabusa döndü. halbuki kaç senedir bu anı bekliyorduk, her yenilgide kendimizi bu seneye hazırladığımızı, bu yapılan hataların yüzüncü yılda yapılmayacağını düşünüp durduk. hepimizin hayalleri vardı, beşiktaşlıların yüzüncü yılda yaptıkları gibi ben de her gün okula binbir çeşit formamla gelecektim. artık pantolonumun üstüne bir giysi alacağıma, formamın altına pantolon alacaktım. bu sene bu hayallerle başladı benim için, hatta birçok fenerli için. aziz yıldırım ın istifa edip 1 ay bir belirsizliğe gömülmemiz bütün olacakların habercisiydi sanki. kulubü kendi şirketi gibi gören, yaptığı hatalardan dolayı 17 takım taraftarını bize düşman eden bir adam gidecem dedi, biz bırakmadık. yani ne kadar konuşursak konuşalım asıl suçlu biz oluyoruz. adam demez mi; ben gidiyordum, siz bırakmadınız. der tabi. siz de suçlayacak başka birini ararsınız, yok volkan, yok zico, yok masör... kaç yıldır günü kurtarmaya oynuyor fener, zamanında gelecekti milli takımı kurma amaçlı bütün b milli oyuncuları toplanmıştı, ne oldu ; hepsi yedek kulubesinin tozunu almakla görevlendirildi. bir inşaatın dayanıklı olması için temelinin sağlam olması lazım, bir takım kuruyorsan da teknik direktörün iyi olmalı, sen gidip çimentodan çalıyorsun ama dış cephesine en güzel süsü yapıyorsun. fakir biri bu evi görünce elbet imrenir, ama en ufak bir sallantı da ne hale geldiğini gördük.

şimdi kimse bize diğer iki kupadan bahsetmesin, onları almanın artık hiçbir önemi kalmadı. zaten şampiyon da olamazsanız.... tövbe tövbe... düşünüyorum, kime kızmam lazım, suç kimde?

-dalga geçen arkadaşlarda mı?
hayır, ben de zamanında yaptım ve belki yine yaparım.
-futbolcularda mı?
hayır, adam kötü oynuyorsa oynatma, adam silah zoruyla mı oynuyor?
-teknik kadroda mı?
hayır, adam ne yapsın ilk defa avrupa da bir maça çıkıyor, kapasitesi bu.
-yönetimde mi?
hayır, adamları zorla geri getiren biziz. yani tek suçlu varsa o da hep destek tam destek diyen fenerbahçe taraftarındadır. her yenilgiden sonra, aman susalım huzur bozulmasın, aman kavga çıkmasın, diye diye yöneticileri tepemize çıkardık. taraftarın olan kulubü yöneticilerin yaptık. kimseye kızamıyorum, kızmıyorum, suçlu benim. kendim ettim kendim buldum.
maçın bitiminde cem uzan reklamlarından biri ekranda belirir:
bu iş yürek ister
fenerbahçe iyi oynamış olabilir,* bir üst tura çıkıp ilk 16 arasına girmeyi haketmiş olabilir;* ama olmadı işte.
avrupa'da başarı gereken şeylerin paradan şundan bundan çok daha fazla olduğu görülmüş oldu böylelikle.
bazı takımlarının başarılarının %1'ini bile gerçekleştiremeyen takımların, o başarılara yaptığı yakıştırmaların ahı çıktı belkide. kim bilir?... * * *
(bkz: oyun bitti)
(bkz: içinde kalanlara uefa kupası gs store da)
--spoiler--
görsel
--spoiler--
az 'nin zorlanmadan turu geçtiği maçtır.
fenerbahçe'nin şanssızlık eseri turu kaybettiği, kazansaydı finale kadar uzamasının garanti olduğu maçtı.
fenerbahçenin avrupa fobisi yüzünden 2-0'dan sonra korkakca oynayarak aptalca avantajını kaybettiği bir maç.
Gündemdeki Haberler
güncel Önemli Başlıklar