bugün

26 temmuz 2010 hatay da bdp binasının yakılması

bir dörtyol'lu olarak, provakasyon olduğuna emin olduğum, hatta olmasını beklediğim olay. aslında bundan emin olmak için dörtyol'lu olmak gerekmez. bölgenin sosyolojik ve demografik yapıları, coğrafi şartları ile jeoekonomik konumunu bilmek yeter, bu olayın neden dörtyol'da yaşandığını anlamak için.

hafızası kuvvetli olanlar, dörtyol'da yaşanan ilk terörist eylemin bu olmadığını bilirler. hatta 90'ların başındaki terörün ilk kez zirve yaptığı zamanlarda dahi (ikinci zirveyi şu günlerde yaşamaktayız.) pkk bu bölgede faal idi. hafıza sorunu yaşayanlar bile yörenin terörist faaliyetler açısından aktif bir bölge olduğunu bilirler. yakın zamanda, mavi marmara baskını gecesi, iskenderun'da 7 şehit verilmişti. hiç alakası olmayanlar bile bunu hatırlar sanırım. peki doğu ya da güneydoğu olmayan, sadece güney olan, kürtlerin, tarih boyunca kürdistan olarak anıldığını iddia ettikleri bölgeden bir hayli uzak olan iskenderun körfezi ve çevresinde neden bunlar yaşanıyor?

önce demografik ve sosyolojik yapıya bakmak lazım. ülkemizde etnik kökene dayalı resmi bir istatistik tutulmadığı için (çok şükür ki!), değerlendirme yapabileceğim tek veri olarak son yerel seçimlerde ki oy oranlarını baz alıyorum. dörtyol belediyesi, 29 mart seçimlerinde akp'den mhp'ye geçti. ondan önce de, mhp'den akp'ye geçmişti. yani mhp oldukça güçlüdür ilçede. 12 eylül öncesinde oldukça sert çatışmalara sahne olmuş bir ilçedir de ayrıca. hatta solun kalesi olarak da bilinirdi bir zamanlar. ancak son seçimlere baktığımızda dtp(bugünkü bdp), chp nin yaklaşık iki katı oy almıştır. chp'nin adı pek yok yani bugünlerde. akp'nin iktidar desteği sayesinde topladığı oyları bir kenara bırakırsak, türk milliyetçilerinin ve kürt milliyetçilerinin iç içe yaşadığı bir şehirdir dörtyol. her ne kadar yöre halkı bu durumu kanıksamış gibi görünse de, tam bir kardeşlik, birlik beraberlik havasından asla söz edilemez. “kürde satmak” diye tabir vardır dörtyol’da. komşusu ile kavga eden dörtyol’lu, son çare olarak, intikam maksadıyla evini, bahçesini kürde satıp taşınır evinden. komşu kavgalarının son noktasıdır. gerçekten vardır böyle bir şey. doğudan gelen kürt göçmenlerin mahalleleri ilk zamanlarda ayrı iken, bu tip olaylarla iyice iç içe geçmiştir iki halk. yine ilk zamanlar, narenciye bahçelerinde işçi olarak çalışan kürtler, bu işlerden kazandıkları parayı gayrimenkul ile değerlendirmişlerdir. bu da kürt işçi, türk işveren ayrımını iyice belirsiz hale getirmiştir. zamanında işçi oldukları için kendilerini ezilen olarak gören kürtlerin, ekonomik olarak güçlendikçe nasıl bir hissiyata büründüklerini söylememe gerek yok sanırım.

türklerin ve kürtlerin böyle iç içe yaşadığı yüzlerce ilçe vardır eminim ki türkiye’de. o yüzden hala “neden dörtyol” sorusuna bir yanıt verebilmiş değilim. burada da, entrymin başında da belirttiğim, yörenin coğrafi şartları ve jeoekonomik konumu devreye giriyor. çukurova’nın uzantısı gibi olsa da, dörtyol ovası, çukurova’dan bağımsız ve delta değil, bir dağ eteği ovasıdır. coğrafya derslerindeki ova çeşitleri konusunu hatırlayanlar, dağ eteği ovasına örnek olarak muhakkak döryol ovasının verildiğini hatırlarlar. hatırlamayan da isterse araştırsın teyit etsin. sırtını amanoslara dayamış, deniz kenarı ve oldukça verimli topraklara sahip, çok da şirin bir ilçedir. yöre halkı yakın zamana kadar esas olarak turunçgil yetiştiriciliği ile geçimini sağlardı. hala da öyledir aslında ama yakın zamanda önemli bir dönüşüm sürecine girdi. iskenderun limanına çok yakın ve liman yolu üzerinde olduğu için sanayi yatırımları başladı . son olarak da bakü-tiflis-ceyhan boru hattının faaliyete geçmesinden sonra, gelecekte tarım adına hiçbir faaliyetin olamayacağı, tamamen bir sanayi bölgesi olacağı kesinleşti. zaten en son yapılan termik santraller ile hava kirliliği sorunun iyice hissedilir hale gelmesi, ki isdemir nedeniyle, yıllardan beri vardır aslında bu sorun, tarım için elverişli koşulları iyice bitirdi. ayrıca yine iskenderun körfezinde yapılması planlanan rafineriler olduğu ve bu rafineriler nedeniyle dörtyol’a bir liman yapılması gerektiği de konuşulur. hatta bu rafineriler nedeniyle çalık grubu ve doğan grubunun çekiştiği, iktidar ve doğan grubu arasındaki gerilimin nedenlerinden birinin bu olduğu dahi söylenir.

ovada durum bu iken, arkadaki amanoslar’da durum hiç iç açıcı değildir. yıllar önce, terörün birinci zirve zamanlarında, halkın yaylalara çıkmasını yasaklatacak kadar yoğun bir pkk yuvası haline gelmiştir. 2000’lerdeki geçici barış döneminde bu yasak kalkmış ve insanlar yine rahatça yaylalara çıkabilmeye başlamış olsa da, pkk o dağlardan hiç ayrılmamıştır. doğruluğundan tam olarak emin olmamakla birlikte, pkk’nın esrar tarlaları olduğu söylenir dağlarda. sırf bu ekonomik faaliyete sekte vurulmasın diye uzun bir süre hiç bulaşmamıştır yerel halka. ayrıca dörtyol gençleri, önemli bir pazardır onlar için. yine oraları bilen bilir, sadece gençler değil, orta yaşlılar arasında bile uyuşturucu kullanımı oldukça yoğundur. bu her yerde böyle demeyin. her yerdekinden daha fazla, adeta aleni bir uyuşturucu kullanımının mevcut olduğuna gözlerimle şahit oldum. ayrıntı vermeyeyim. ama sık ormanlık yapısı ile barınmak ve saklanmak için çok güzel bir yuvadır amanoslar. öyle cudi’deki, gabar’daki gibi askeri operasyon da yapılamaz.

bu kadar ayrıntı verince çok uzun oldu. muhtemelen çok az kişi okur bu yazdıklarımı. o yüzden hemen bir anekdotla bağlayayım. yakın bir akrabamdan duyduğum bir olay. ilçede yaşayan kürtlerden birine soruyorlar, özetle ne isityorsunuz diye. “limansız, denizsiz devlet mi olur?, bizim için yapacaklar o limanları.” diyor şakayla karışık. zaten sözde “büyük kürdistan devleti” haritasına bakarsanız, bir kısrak başı gibi batıya uzanan bir çıkıntı görürsünüz. buralardır işte o çıkıntı. hayallerindeki kürdistan’ın dünyaya açılan kapısıdır bu yöre. o yüzden dörtyol’dur hedef. dörtyol da yıllar boyunca çok güzel hazırlanmıştır hedef tahtası olmaya. şimdi bir tek bombanın fitilini ateşlemek kalmıştı. o da ateşlendi. hayırlı olsun.

not: sadece bayramdan bayrama dörtyol’a giden, hiç dörtyol’da yaşamamış bir dörtyol’lu tarafından yazılmıştır. gözlemlerimde hatalar olabilir. dörtyol’lu başka yazar varsa düzeltirse sevinir