bugün

11 nisan 2010 galatasaray diyarbakırspor maçı

10 senedir kombineli, 15 senedir de ali samiyen yollarında bulunmuş biri olarak öncelikle geceyi betimleyecek cümle "sıradışı"dır.

şimdi öncelikle şunu belirtmeliyim ki "stadyumda protesto" olayı son derece göreceli ve destek verenin de karşı duranın da sıkı tezlerinin bulunduğu bir hadisedir. yani şunu demek istemekteyim ki "kendi stadında protesto olur muymuş arkadaş?" diyen de "evimde şikayetimi söylemiyeceğim de nerede söyleyeceğim?" diyen de kendince haklıdır. ben bunların dışında ve ötesinde yaklaşıyorum eski açık tribününde bu maçı izlemiş biri olarak.

şöyle ki öncelikle diyarbakırspor'un alkışlanması hadisesi kurcalanmayacak kadar normal bir hadise haline gelmelidir artık. yani nedir bunun altında maraz aramanın faydası? bu takıma küfredildiğinde, etnik tezahürat yapıldığında -ki takımın yönetiminin etnik bakış açısı konumuzun dışındadır- kime ne faydası oldu? bitmeyen maçlar, futbol dışı unsurlar görüldü hep. sonuç olarak güzel bir hadisedir. altından bir şey çıkarılamayacak kadar güzeldir hem de. kasımpaşa'nın es-es'i alkışlaması; ankaragücü'nün her maçın 16. dakikasında bursayı anması kadar sevimli, tebessüm edilecek bir hadisedir aklı selim insanlar için. e şimdi diyenler olacak ki "diyarbakırspor'un durumu farklı". haklılar da. ama işte tam bu yüzden, farklı olduğu için, artık diyarbakırspor'un maçlarının normalleşmesi için bu bakış açısını kazanmak bir nevi zarurettir.

şimdi gelelim protesto hadisesine... başta da söylediğim gibi ben olayı doğruluk-yanlışlık ekseninden ziyade tutarlılık-tutarsızlık ekseninde ele almak istiyorum. dediğim gibi 10 senedir sürekli ali sami yen stadı ve bunun dışında da ekrandan bir ton maç izlemiş biri olarak bir sürü yalancıktan protesto gördüm. objektif olması açısından bu "yalancık"tan protestolardan birini yine bir ali sami yen gecesi ile örnekleyeyim: tarih 7 ağustos 2005. merhum özhan canaydın görevde. çok başarısız bir yaz sezonu geçirmiş galatasaray transfer açısından. taraftara pires vaadedilmiş, pires villareal'e imza atmış; ada elden çıkmış ve bunların yanında da isimli, taraftarı heyecanlandıracak hiçbir transfer gerçekleşmemiş. pires beklerken sasa iliç bulmuş taraftar da büyük bir öfke ile protesto için yerlerini almıştı. ilk 5 dakika alkışlı protesto gerçekleşecekken galatasaray 3. dakikada golü buldu, hem de sasa iliç ile. protesto bitti; yeni sezon heyecanı, şampiyonluk hayalleri geri geldi. bu tip hadiseleri türkiye'de hemen her takım için sıralayabiliriz.

ama bu galatasaray-diyarbakırspor maçındaki protestonun bunlardan ayrılan bir yanı vardı. galatasaray'ın ilk yarıda peşpeşe gelen iki golü ile kırılmadı protesto. tribünlerde aslında lucas neill gibi isimlerin bunu haketmediği bilinmesine rağmen -ki bu taraftarların aralarında konuştuğu bir şeydi maç esnasında- futbolcu ayrımı yapılmadan, o renkleri taşıyan, o renkleri temsil eden her bireye eşit dozda uygulandı. küfür edilmedi. jo hariç kimseye "özellikle" protesto gelmedi. sadece taraftar şunun bilinmesini istiyordu: athletico madrid maçı sonrası başlayan ruhsuz futbol, atılan bir gol sonrası "i will survive" melodisi eşliğinde eriyip gitmeyecekti. dünyanın neresinde olursak olalım bu denli üstüste gelen kötü futbol protestoya maruz kalır. ha efendim şimdi "ingiltere'de böyle mi? almanya'da böyle mi?" diyenler olabilir. cevap çok basittir. biz farklıyız. akdeniz insanıyız. duygusalız. biz bir yere bakıp kıyas yapacaksak bu zaten ingiltere olmayacaktır. yunanistanda'ki panathinaikos-galatasaray maçını hatırlayalım. galatasaray'da panathinaikos'da fena oynamayarak 3-1 gibi galatasaray lehine bir sonuç oluşturdular. kalecinin hiçbir bariz hatası yokken kaleci ıslıklandı, protesto edildi. bu yıl sezon başı hazırlık kampında milan'ın idmanını basan milan taraftarlarını hatırlayalım. geçtiğimiz yıllarda 5 maçta 4 malubiyet alan real madrid'in başındaki adam capello'ya sallanan mendilleri hatırlayalım. demek istediğim doğru ya da yanlış biz buyuz. biz sembolleştirdiğimiz şeylere anglo-sakson bakış açısıyla bakamayız. ait olmadığımız bir iklimdeymiş gibi davranamayız. üzüntümüzü de sevincimizi de üst düzeyde yaşarız. yani bu maçtaki protestoyu yapan insanların canı acımadan protesto yaptığını kimse iddia edemez.

sonuç olarak tekrar belirtiyorum ki kişisel anlayışımıza göre protestonun doğruluğu yanlışlığı değişebilir. lakin uygulanışındaki tutarlılık ve dozu açısından sahaya yabancı maddeler atan, futbolcu tekmeleyen, "ar yu pileyır? ar yu big pileyır?" diyip futbolcusunun arabasında bira şişesi patlatan taraftar profilinden buraya gelirsek bence bu bizim taraftar profilimiz için bir emsal teşkil eder.