bugün
- biberonuna tiner koyularak öldürülen bebek17
- tulumba tatlısı14
- apo yu hapisten çıkartmaya çalışmak14
- 16 kasım 2024 jake paul vs mike tyson boks maçı11
- mike tyson11
- güvenmemeyi nasıl öğrendin14
- sözlük yazarlarının akşam yemekleri14
- portakallı kek10
- sözlük kızlarının meme şekilleri16
- izmirde 5 çocuğun öldüğü yangın15
- anın görüntüsü18
- bir cumhurbaşkanı nasıl olmalı12
- tanışmak istediğiniz yazar18
- zafer partisi14
- reis deyince akla ilk gelen24
- bugünün bir türlü bitmemesi8
- göbek deliği estetiği11
- kadın aldatması erkek aldatmasıyla aynı mıdır10
- şehirler arası otobüs yolculuğunda bastıran çiş8
- true ve koala arasındaki cinsel gerilim9
- yazarların gurur duydukları özellikleri21
- atatürk resmine basan piçe uçan yumruk17
- queen ravenna'nın ölmesi13
- bayburtta picasso'ya ait ünlü tablo yakalandı22
- zeynep bastık'ın beyaz külodu23
- 13 yaşındaki çocuğun aids ten ölmesi10
- peter parker'ın mutsuz olması16
- atatürk'e düşman olanlar14
- gecenin şarkısı8
- izmir 3 koşuda hangi at gelir8
- birlikte diyete başlayalım mı9
- menzil cemaatinin 17 milyar serveti olması23
- yazarların romantiklik seviyesi25
- realite manipülasyonu14
- profesörün sokak köpeği saldırısına uğradığı ülke26
- yazarların kendilerini tanımlama şekli13
- kanka olmak istediğiniz yazarlar13
- kadınların katlandığı eziyetler14
- gül gibi kokan sözlüğün ağır abisi21
- belediye konserleri yasaklansın9
- mesai saatlerinde entry girenleri cimere bildirmek8
- israfa son vermek için yapılması zaruri olan 3 şey26
- judas'ın ölmesi8
- 17 yaşında bmw vs 3 yaşında egea9
- kedimi kim yedi1'in ölmesi13
- özlem zengin21
- gece yatarken kurulan hayaller16
- bazlama açmayı bilmeyen kız10
- bir erkeğin bağımlılık yapabilecek özellikleri8
- ölsem helvamı hangi yazar yapar22
10 senedir kombineli, 15 senedir de ali samiyen yollarında bulunmuş biri olarak öncelikle geceyi betimleyecek cümle "sıradışı"dır.
şimdi öncelikle şunu belirtmeliyim ki "stadyumda protesto" olayı son derece göreceli ve destek verenin de karşı duranın da sıkı tezlerinin bulunduğu bir hadisedir. yani şunu demek istemekteyim ki "kendi stadında protesto olur muymuş arkadaş?" diyen de "evimde şikayetimi söylemiyeceğim de nerede söyleyeceğim?" diyen de kendince haklıdır. ben bunların dışında ve ötesinde yaklaşıyorum eski açık tribününde bu maçı izlemiş biri olarak.
şöyle ki öncelikle diyarbakırspor'un alkışlanması hadisesi kurcalanmayacak kadar normal bir hadise haline gelmelidir artık. yani nedir bunun altında maraz aramanın faydası? bu takıma küfredildiğinde, etnik tezahürat yapıldığında -ki takımın yönetiminin etnik bakış açısı konumuzun dışındadır- kime ne faydası oldu? bitmeyen maçlar, futbol dışı unsurlar görüldü hep. sonuç olarak güzel bir hadisedir. altından bir şey çıkarılamayacak kadar güzeldir hem de. kasımpaşa'nın es-es'i alkışlaması; ankaragücü'nün her maçın 16. dakikasında bursayı anması kadar sevimli, tebessüm edilecek bir hadisedir aklı selim insanlar için. e şimdi diyenler olacak ki "diyarbakırspor'un durumu farklı". haklılar da. ama işte tam bu yüzden, farklı olduğu için, artık diyarbakırspor'un maçlarının normalleşmesi için bu bakış açısını kazanmak bir nevi zarurettir.
şimdi gelelim protesto hadisesine... başta da söylediğim gibi ben olayı doğruluk-yanlışlık ekseninden ziyade tutarlılık-tutarsızlık ekseninde ele almak istiyorum. dediğim gibi 10 senedir sürekli ali sami yen stadı ve bunun dışında da ekrandan bir ton maç izlemiş biri olarak bir sürü yalancıktan protesto gördüm. objektif olması açısından bu "yalancık"tan protestolardan birini yine bir ali sami yen gecesi ile örnekleyeyim: tarih 7 ağustos 2005. merhum özhan canaydın görevde. çok başarısız bir yaz sezonu geçirmiş galatasaray transfer açısından. taraftara pires vaadedilmiş, pires villareal'e imza atmış; ada elden çıkmış ve bunların yanında da isimli, taraftarı heyecanlandıracak hiçbir transfer gerçekleşmemiş. pires beklerken sasa iliç bulmuş taraftar da büyük bir öfke ile protesto için yerlerini almıştı. ilk 5 dakika alkışlı protesto gerçekleşecekken galatasaray 3. dakikada golü buldu, hem de sasa iliç ile. protesto bitti; yeni sezon heyecanı, şampiyonluk hayalleri geri geldi. bu tip hadiseleri türkiye'de hemen her takım için sıralayabiliriz.
ama bu galatasaray-diyarbakırspor maçındaki protestonun bunlardan ayrılan bir yanı vardı. galatasaray'ın ilk yarıda peşpeşe gelen iki golü ile kırılmadı protesto. tribünlerde aslında lucas neill gibi isimlerin bunu haketmediği bilinmesine rağmen -ki bu taraftarların aralarında konuştuğu bir şeydi maç esnasında- futbolcu ayrımı yapılmadan, o renkleri taşıyan, o renkleri temsil eden her bireye eşit dozda uygulandı. küfür edilmedi. jo hariç kimseye "özellikle" protesto gelmedi. sadece taraftar şunun bilinmesini istiyordu: athletico madrid maçı sonrası başlayan ruhsuz futbol, atılan bir gol sonrası "i will survive" melodisi eşliğinde eriyip gitmeyecekti. dünyanın neresinde olursak olalım bu denli üstüste gelen kötü futbol protestoya maruz kalır. ha efendim şimdi "ingiltere'de böyle mi? almanya'da böyle mi?" diyenler olabilir. cevap çok basittir. biz farklıyız. akdeniz insanıyız. duygusalız. biz bir yere bakıp kıyas yapacaksak bu zaten ingiltere olmayacaktır. yunanistanda'ki panathinaikos-galatasaray maçını hatırlayalım. galatasaray'da panathinaikos'da fena oynamayarak 3-1 gibi galatasaray lehine bir sonuç oluşturdular. kalecinin hiçbir bariz hatası yokken kaleci ıslıklandı, protesto edildi. bu yıl sezon başı hazırlık kampında milan'ın idmanını basan milan taraftarlarını hatırlayalım. geçtiğimiz yıllarda 5 maçta 4 malubiyet alan real madrid'in başındaki adam capello'ya sallanan mendilleri hatırlayalım. demek istediğim doğru ya da yanlış biz buyuz. biz sembolleştirdiğimiz şeylere anglo-sakson bakış açısıyla bakamayız. ait olmadığımız bir iklimdeymiş gibi davranamayız. üzüntümüzü de sevincimizi de üst düzeyde yaşarız. yani bu maçtaki protestoyu yapan insanların canı acımadan protesto yaptığını kimse iddia edemez.
sonuç olarak tekrar belirtiyorum ki kişisel anlayışımıza göre protestonun doğruluğu yanlışlığı değişebilir. lakin uygulanışındaki tutarlılık ve dozu açısından sahaya yabancı maddeler atan, futbolcu tekmeleyen, "ar yu pileyır? ar yu big pileyır?" diyip futbolcusunun arabasında bira şişesi patlatan taraftar profilinden buraya gelirsek bence bu bizim taraftar profilimiz için bir emsal teşkil eder.
şimdi öncelikle şunu belirtmeliyim ki "stadyumda protesto" olayı son derece göreceli ve destek verenin de karşı duranın da sıkı tezlerinin bulunduğu bir hadisedir. yani şunu demek istemekteyim ki "kendi stadında protesto olur muymuş arkadaş?" diyen de "evimde şikayetimi söylemiyeceğim de nerede söyleyeceğim?" diyen de kendince haklıdır. ben bunların dışında ve ötesinde yaklaşıyorum eski açık tribününde bu maçı izlemiş biri olarak.
şöyle ki öncelikle diyarbakırspor'un alkışlanması hadisesi kurcalanmayacak kadar normal bir hadise haline gelmelidir artık. yani nedir bunun altında maraz aramanın faydası? bu takıma küfredildiğinde, etnik tezahürat yapıldığında -ki takımın yönetiminin etnik bakış açısı konumuzun dışındadır- kime ne faydası oldu? bitmeyen maçlar, futbol dışı unsurlar görüldü hep. sonuç olarak güzel bir hadisedir. altından bir şey çıkarılamayacak kadar güzeldir hem de. kasımpaşa'nın es-es'i alkışlaması; ankaragücü'nün her maçın 16. dakikasında bursayı anması kadar sevimli, tebessüm edilecek bir hadisedir aklı selim insanlar için. e şimdi diyenler olacak ki "diyarbakırspor'un durumu farklı". haklılar da. ama işte tam bu yüzden, farklı olduğu için, artık diyarbakırspor'un maçlarının normalleşmesi için bu bakış açısını kazanmak bir nevi zarurettir.
şimdi gelelim protesto hadisesine... başta da söylediğim gibi ben olayı doğruluk-yanlışlık ekseninden ziyade tutarlılık-tutarsızlık ekseninde ele almak istiyorum. dediğim gibi 10 senedir sürekli ali sami yen stadı ve bunun dışında da ekrandan bir ton maç izlemiş biri olarak bir sürü yalancıktan protesto gördüm. objektif olması açısından bu "yalancık"tan protestolardan birini yine bir ali sami yen gecesi ile örnekleyeyim: tarih 7 ağustos 2005. merhum özhan canaydın görevde. çok başarısız bir yaz sezonu geçirmiş galatasaray transfer açısından. taraftara pires vaadedilmiş, pires villareal'e imza atmış; ada elden çıkmış ve bunların yanında da isimli, taraftarı heyecanlandıracak hiçbir transfer gerçekleşmemiş. pires beklerken sasa iliç bulmuş taraftar da büyük bir öfke ile protesto için yerlerini almıştı. ilk 5 dakika alkışlı protesto gerçekleşecekken galatasaray 3. dakikada golü buldu, hem de sasa iliç ile. protesto bitti; yeni sezon heyecanı, şampiyonluk hayalleri geri geldi. bu tip hadiseleri türkiye'de hemen her takım için sıralayabiliriz.
ama bu galatasaray-diyarbakırspor maçındaki protestonun bunlardan ayrılan bir yanı vardı. galatasaray'ın ilk yarıda peşpeşe gelen iki golü ile kırılmadı protesto. tribünlerde aslında lucas neill gibi isimlerin bunu haketmediği bilinmesine rağmen -ki bu taraftarların aralarında konuştuğu bir şeydi maç esnasında- futbolcu ayrımı yapılmadan, o renkleri taşıyan, o renkleri temsil eden her bireye eşit dozda uygulandı. küfür edilmedi. jo hariç kimseye "özellikle" protesto gelmedi. sadece taraftar şunun bilinmesini istiyordu: athletico madrid maçı sonrası başlayan ruhsuz futbol, atılan bir gol sonrası "i will survive" melodisi eşliğinde eriyip gitmeyecekti. dünyanın neresinde olursak olalım bu denli üstüste gelen kötü futbol protestoya maruz kalır. ha efendim şimdi "ingiltere'de böyle mi? almanya'da böyle mi?" diyenler olabilir. cevap çok basittir. biz farklıyız. akdeniz insanıyız. duygusalız. biz bir yere bakıp kıyas yapacaksak bu zaten ingiltere olmayacaktır. yunanistanda'ki panathinaikos-galatasaray maçını hatırlayalım. galatasaray'da panathinaikos'da fena oynamayarak 3-1 gibi galatasaray lehine bir sonuç oluşturdular. kalecinin hiçbir bariz hatası yokken kaleci ıslıklandı, protesto edildi. bu yıl sezon başı hazırlık kampında milan'ın idmanını basan milan taraftarlarını hatırlayalım. geçtiğimiz yıllarda 5 maçta 4 malubiyet alan real madrid'in başındaki adam capello'ya sallanan mendilleri hatırlayalım. demek istediğim doğru ya da yanlış biz buyuz. biz sembolleştirdiğimiz şeylere anglo-sakson bakış açısıyla bakamayız. ait olmadığımız bir iklimdeymiş gibi davranamayız. üzüntümüzü de sevincimizi de üst düzeyde yaşarız. yani bu maçtaki protestoyu yapan insanların canı acımadan protesto yaptığını kimse iddia edemez.
sonuç olarak tekrar belirtiyorum ki kişisel anlayışımıza göre protestonun doğruluğu yanlışlığı değişebilir. lakin uygulanışındaki tutarlılık ve dozu açısından sahaya yabancı maddeler atan, futbolcu tekmeleyen, "ar yu pileyır? ar yu big pileyır?" diyip futbolcusunun arabasında bira şişesi patlatan taraftar profilinden buraya gelirsek bence bu bizim taraftar profilimiz için bir emsal teşkil eder.
Gündemdeki Haberler
güncel Önemli Başlıklar