bugün

the twilight saga new moon

bayramın 3.günü kuzenlerle yapacak bişey bulamadık "sinemaya gidelim" dedik. "kipa'da sinema açılmış oarayı deneyelim" dedi sivri zekanın biri. neyse gittik, biletlerimizi aldık, salona giriyorz ama kimse durdurup da "sizin biletiniz nerde arkadaş" demiyo. içimnden "allaaah milyonlarca filme kaçak girilir burda bee" nidaları atıyorum. tam yerimize oturcaktık ki adamın biri elinde beyaz ışıklı, acayip göz alan bi el feneriyle biletleri tek tek kontol edio. evet tüm salon gezip kontol etti. o feneri alıp götüne sokmamak için hiç bi sebep yoktu aslında. adam bütün biletleri kontrol ettikten sonra film başladı. "allaaah ses sistemi güzelmiş" filan diyorum yanımdaki kuzene. o kadar çoluk çocuk arasında kendimi yaşlı hissetmeme rağmen görmezlikten geldim bu durumu ve filme odaklandım. ama biraz ilerleyince kulğıma yandaki salonların sesi de geliyo, yalıtım berbat! nefes oynuyo yan tarafta galiba çünkü taramalı sesleri filan gelio. hay dedim amk, bu kadar şanssızlık olur. neyse bin bir zorluk altında filmi seyrettim ama pek bi tat alamadım açıkcası. ben bunun kitaplarını da okumuştum. gayet güzel aktarılmış, makyajlar filan güzel olmuş. italya sahnesi biraz az tutulmuş, jacob'la motor tamiri baya uzatılmış olmasına rağmen beklentimin üstünde bi filmdi. ha ben ergenmiyim? hayır. sadece centilmen erkek seviyorum o kadar.