bugün

sevan nişanyan

şiddet şiddettir.

sopanın, copun ucuna taksanız da, dilinize dolasanız da, kavanoza koysanız da, bardak-tabak olarak ya da söz olarak fırlatsanız da, şiddet şiddettir, estetize edilemez, şu ya da bu kılıfla gizlenemez, şu ya da bu gerekçe şiddeti şiddet değilmiş gibi gösteremez... iki kişi arasında yaşansa da, sokakta herkesin gözü önünde olsa da öyledir...

şiddet her yerde şiddettir!

şehirde, köyde, dağda olması, farklılıklar taşıması onun şiddet olduğu gerçeğini değiştirmez.

şiddet her yerde ve har kadına karşı şuddettir.

kadının adının güldünya olması, merve olması, rojin olması, rita olması yaşadığı şiddeti farklılaştırmaz.

çocuk her yerde çocuktur!

adının ya da yaşadığı yerin farklılığı, kimin çocuğu olduğu, farklı korumalara tabi olacağı anlamına gelmez, bulunduğu her yerde, eşit olarak, alabildiğince korunmalıdır.

erkek her zaman ve her yerde erkektir!

türk, kürt, ermeni, rus, alman olması şiddet uygulayabileceği gerçeğini değiştirmez.

biz feminist kadınlar, yıllardır her türlü ayrımcılığa karşı mücadele vermeye gayret ettik. mücadelemiz kadınlar, çocuklar, erkekler, cinsel kimlikler, uluslar arasında ayrım gözetmedi. bunu yapmaya çalışanlara da her zaman karşı durduk.

kadınlara yönelik şiddete ve tacize karşı bundan 26 yıl önce kampanyalar düzenledik .

bedenimiz, emeğimiz, kimliğimiz bizim derken bütün kadınlardan söz ediyorduk, hala da ediyoruz...

çocukları "korumak" adına "özel hayattır, onlar duymasın" demek yerine, gelecekte onların da şiddet gören ya da uygulayan olmamaları için şiddet uygulayanlara karşı mücadele ettik.

erkek egemenliğine karşı çıkarken egemenliğin bütün görünümleri ve onu tek tek yaşatan bütün erkeklerden söz ediyoruz; ali'den ya da sevan'dan değil!

militarizme ve erkek egemenliğinin her türlü militarist görünümüne, sadece darbe tehditleri sözkonusu olunca değil, her zaman karşı durduk, durmaya da devam edeceğiz.

biz, sevan nişanyan'ın, dışkısını doldurduğu kavanozu karısının üzerine boşaltmasını kadına yönelik şiddetin en yaralayıcı biçimlerinden biri olarak protesto ettik. bu yazar genel basının bir yazarı değil, çoğumuzun okuru da olduğu, bizim için herhangi bir gazete olmayan ve türkiye'deki binlerce insan için, burada sıralamaya gerek duymadığımız özel ve ciddi anlamları olan agos'un yazarı olduğu için yazılarını orada görmek istemediğimizi söyledik.

ancak agos'un genel yayın yönetmeni etyen mahçupyan'dan bir dizi "feminizm, demokrasi ve ahlak" dersleri geldi cevap olarak.

bir de "... bu yazar yazılarına devam edecek. feminist oldukları için buna tahammülü olmayanlar bizle ilişkilerini kesebilirler, agos olarak sahip olduğumuz düstur 'insan olan beri gelsin' den ibarettir" sözleri...

nuran ağan, etyen mahçupyan'ın bu sözleri nedeniyle agos'taki işinden ayrılan yol arkadaşımızdır.

evet " insan olan beri gelsin" sayın etyen mahçupyan! siz yakınınızdaki bir insanın (erkeğin) hayatını gayet iyi kollarken, sadece çok basit bir "kınıyoruz" u yapmamak ve bize feminizm dersleri vermekle kalmadınız; uzun yıllardanr beri agos'da çalışan bir insanın (kadının) ve çalışanın hayatını kollamayı da önemsemediniz.

biz feminist kadınlar, erkek egemenliğinin her türlüsüne karşı çıkarken bizleri kolay ve kabul edilir bir hayatın beklemediğini çok iyi biliyoruz. sözümüzün çarpıtılabileceğini, düşmanlık görebileceğimizi de çok iyi biliyoruz...

bizim "bulanık sularımız"da olabilir ancak dışkı dolu kavanozlarımız hiç olmadı!

"sevan yalnızca sevan değildir" evet aynı zamanda bir erkektir. bunda şaşılacak birşey yoktur. ancak hiçbir erkeğin ulusal kimliği ya da ünvanları, siyasal kimliği ya da apoletleri bizi onun uyguladığı şiddete karşı durmaktan alıkoyamaz.

son olarak şunu da sormak isteriz: agos sadece etyen mahçupyan mıdır?"geri kalan herkese uğurlar ola" sözünü edebilmek onun için bu kadar kolay mıdır? öyle değilse birilerinin bir özür borcu yok mudur? *