bugün

aşık olunan kişinin yüzüne bakamamak

sözü iskender pala ya bırakacağım durumdur. ne kadar çalışsamda onun gibi anlatamam çünkü

-----------------------

Bütün aşk hikâyelerinin en unutulmaz ve heyecan verici sahnesi,
sevenin sevgiliye ilk baktığı andır şüphesiz.
Daha doğrusu, onun yüzünü ilk gördüğü vakit.
Âşıktaki içsel değişimin başladığı an, gözün sevgiliye
ilk takıldığı saniye dilimidir ve âşığın bütün biyografisi, bu ''ilk bakışın öncesi ve sonrası''ndan ibarettir.
Bir ilk bakış, kaderin kazaya dönüştüğü en kutlu demi yüklenmiştir.

ilk bakış, ancak yüz aynasına çarparsa aşka dönüşür.
Çünkü sevgilinin başka hiçbir uzvu, hiçbir güzelliği onun
yüzü kadar aşka kapı aralayamamaktadır.
Nitekim bu mesnevîlerde âşık maşukunu ya bir resimde seyreder,
ya rüyasında görür ya da birinden methini işitip sevmeye başlar.
Ancak, sevginin aşka dönüştüğü an, sevenin sevgili yüzünü göz
ile gördüğü andır. Çünkü bu noktada bilgi ve bilinç devreye girer.
Meselâ Veys ü Râmin hikâyesinde Râmin, Veys'in yüzünü ilk gördüğü
anda at üzerindedir ve kalbine bir ok saplanmış savaşçılar gibi atından yere düşer.
Hüsrev, Şirin'i gölde yıkanmış, saçını tararken gördüğünde, onun yüzü saçları
arasında gizli ve Hüsrev'e sırtı dönüktür. Şirin'in, kendisini seyreden şehzadeden haberi de yoktur.

Fakat ansızın önemli bir şey olur ve Şirin saçlarını yana atar.
işte Hüsrev için dolunayın geceden çıkması yahut okun yaydan
fırlaması bu anda gerçekleşir. Kays da mektebe varıp çocuklar
arasına oturduğunda Leylâ sınıftadır ama ne zaman ki yüzünü görür, kılıç kınından sıyrılmış olur.

Sevgilinin yüzü mü; aşk yangınını alevlendiren ilk kıvılcımdır.

Âşığın kalbi mi, ilk bakıştan sonra suda titreyen bir mehtap.

Göz... Savaşı başlatan haberci.

Bakış... Elde olmayan kader; ilâhî kaza.

Ve aşk... Kalp ile göz arasında kutlu bir hadise.
......

----------------