bugün

büyüyünce dünyanın kirlenmesi

küçükken toz pembe hayallerle yaklaştığınız bir takım olayların büyüyünce yine aynı olaylar olması ve fakat hayatın komplelikle değişiklik arzediyor oluşudur.
örneğin hemşirelik mini etek giymektir ama universitede tanıştığımız kankalar (bkz: arkadaşlık kavramının değerini bilmek) yaş 20'yi 3'ten az geçince, cinsellik talebinde bulunur olurlar. ne alakası var bilmiyorum ama öyle gerçekten.

Şarkıcılık türk filmlerindeki gibi ahlaklı birşeydir. Ta ki müzik yaptığımız müzisyenlerden biriyle aşk yaşayana kadar. Sonrası.. hüsran değil tabi ki, ancak bir aşk bitiminden sonraki dönemde sektördeki tüm müzisyenlerin sapık gibi gorunmesi buyuyunce hiç de hayrı alamet olmadığı gibi, o aşkı bize özel kılan şeylerden de şüphe ettirebilir sonradan, tabiki eğer özgüveniniz tam değilse.

Aynı zamanda bazen kaçmak istiyorsunuz. Kaçmak, belki bir arkadaşın evine.
Küçükken belki, oynamaya gidersiniz ve deli eğlenir gelirsiniz. Anne ben yemeği bugün Çağataylarda yiyorum, kabul.
Ama büyüdüğünüzde değil eğlenmek, oynamak vs için fakat zorda kalsanız birinci gün uyumanız için size ayrılan odada dudaklarınızdan öpen, ya da gece sizinle uyumak için ısrarla taciz eden biriyle karşılaşacağınız, ikinci günün sonunda alenen düdüklenmeye, üçüncü-dördüncü günde tecavüze uğramayacağınız meçhul gibidir.

Bazan, bazı koşullarda, canınız sıkılsa başınızı sokacağınız bir erkek kanka evi diye bir şey neredeyse yoktur.

Hayat bir ensar vakfı, bir yeşilçam filmini andırmaya başlar.

Büyüdükçe dünyanın kirlenmesi, zaman zaman bu açılardan bakınca insanı şoke eden bir anlamsızlığa bürünür.