bugün

olum aninda insanin hissettikleri

bunu düşünmek pek insani değildir. içinizdeki kıpır kıpır merak ile ölmeyi denediğimizde olacakları düşünürüz. aslında bunu anlatan bir film bile vardır ismini hatırlayamadığım. cadılar bayramında bir arkadaş grubu ölmenin nasıl bir his olduğunu merak edip sırayla birbirlerini öldürüp elektrik şoku ile diriltiyorlardı. işin asıl haz alınabilir veya acı çekilebilir kısmını atlamış olsalar da öldükten sonra dünyada yaptıklarımızın karşılığını aynen alacağımız(karınca ezdin, karınca seni eziyor mesela) gibi bir karma düşüncesini savunuyordu.

neyse ölüm süreci enerjinin ruhani bedene yavaş yavaş aktarılması ile başlıyor. asıl gizemli olan geçiş anı "her canlının tadacağı" bir şeydir. koma anında "hayatın film şeridi gibi gözün önünden geçme" klişesi, talihsiz ama bir o kadar da şanslı bir arkadaşımın dediğine göre doğru. geçiş anından sonra ise ilahi bir aptallık hali çöküyor üzerimize. öldüğümüzü anlamamız rüyada olduğumuzu anlamamız gibi bir şey olmalı.

bedenimiz mezara giriyor, herkes ağlıyor, biz de ağlıyoruz, aslında biraz da dünyada yaptıklarımıza ve geride kalan onca şeye. iki günlük bir süreç geçiyor. azap içindeki bedenimizle hesap günündeyiz. sonrası zaten belli değil mi?