bugün

feodalite

baron < kont < dük < arşidük* < kral < imparator

bunlar birbirlerine vassal-süzerin bağıyla bağlıdırlar.

tabii şehir ve kiliseler ayrı sınıflara giriyor bunlar arasında. zaten avrupa feodalitesinde üç ayrıcaklıklı grup vardır.

1- ruhban
2- soylu
3- burjuvazi

ruhban sınıfı sıradan rahipten mezhebine göre papa/kardinal ya da başpiskoposa kadar yolu var. yani onlar da kendi aralarında garip bir vassal-süzerin ilişkisi içindeler.

burjuvazi ise apayrı bir konu. mahalle bakkalından tutun da zamanında donanmasıyla ingiltere'yi ablukaya almış hansa birliği'ne kadar. tabii bunlarda rütbe ya da makamdan çok para konuşuyor.

feodal düzende soylular içinde kral yalnızca birincidir. primus inter pares diye geçer bu durum. kralın yetkilerinin içine ederken diğer soylular arasında mutluluk yaratır. şöyle ki varsıl ya da askeri açıdan bir bölgenin baronu yoksul ya da askeri açıdan zayıf bir bölgenin kontundan daha güçlüdür. aynı şey kont-dük, dük-kral, kral-imparator için de geçerlidir. bir de buna süzerinin vassalların birbirleriyle olan ilişkilerine burnunu sokamamasını katarsanız koca sistemin üzerinde yükseldiği yegâne olgunun şatoları çevreleyen surlar olduğunu anlamanız kolaylaşır. bunu da ateşli silahların, daha doğrusu topun kullanıma girmesi öpüp bırakmıştır.

anadolu'daki karşılığı anadolu beylikleri değildir çünkü bu beyliklerin birbirleriyle vassallık ilişkileri bulunmamıştır. sonrasında osmanlı devleti roma imparatorluğu'nun emperyal yönetimini aldığından da hiçbir zaman gerçek anlamda feodalite ortaya çıkmamıştır.