bugün

le petit prince

tersini birçok yazarın başarıyla gerçekleştirmesi mümkündür; lakin bir yazar nasıl olur da büyük bir insan gibi düşleyip küçük bir çocuk gibi felsefi kurgular yapar. şunu düşünmüşümdür hep; "yaşama dair bu çocuksu ve inanılmaz güzellikteki tespitler, büyük bir insan tarafından yapılmış olsa okuyucu üzerinde aynı etkiyi yaratabilir miydi?" diye.

şuna bakar mısınız;

"insanların tanımaya ayıracak zamanları yok artık. Aldıklarını hazır alıyorlar dükkanlardan. Ama dost satan dükkanlar olmadığı için dostsuz kalıyorlar".

veya şuna;

"Bırakılmış eski bir deniz minaresi gibi olacak kalıbım. Eski deniz minarelerine acınmaz ki."

bir de şuna bakın;

"Bir yerde bir koyunun saklı oluşudur çöle güzellik veren."

ya da şuna;

"Sevdiğin çiçek milyonlarca yıldızdan yalnız birinde bile bulunsa, yıldızlara bakmak mutluluğun için yeterlidir. 'Çiçeğim işte şunlardan birinde', dersin kendi kendine. Ama bir de koyunun çiçeği yediğini düşün, bütün yıldızlar bir anda kararmış gibi gelir."

pekiyi şuna ne dersiniz;

"insanlar hızlı trenlere biniyorlar, ama ne aradıklarını bildikleri yok. Koşuyor, heyecanlanıyor, dönüp duruyorlar. Bunca çabaya değse bari..."

"en güzeli de buymuş" mu dersiniz;

"Yüreği, tıpkı vurulmuş bir kuşun yüreği gibi çarpıyordu."

her yaşta okunabilen ve her defasında ayrı dersler çıkarılıp yeniden anlamlandırılabilen tümcelerle dolu bir kitaptır.

- düşünün bir kez! okuyunca ders alır ve mutlu olursunuz. üstelik de bir çocuktan.