bugün

lincoln

iyi bir biyografi örneği. 13. Anayasa Değişikliğini konu edinerek Abraham Lincoln'ın hayat hikayesinin bir kısmı anlatılmış. Zaten ya köleliği kaldırma üzerine ya da kendisine gerçekleştirilen suikast üzerine bir film yapılabilirdi. Steven Spielberg kölelik konusunu edinmiş kendisine. Bu filmde de hiçbir milliyetçilik unsuru katmadan hikayesini objektif bir şekilde devam ettirdiğini görüyoruz. Schindler's List ve Munich bunlara en büyük iki örnek nazarımda. Propagandaya doğru seyrelmemesi kendisinin en büyük avantajlarından birisidir.

Senaryosu ve işlenişi bakımından film bazı kesime sıkıcı gelebilir. Bu, politik ağırlıkta olması, bazı sahnelerin yoğun ve ağır ilerlemesinden kaynaklıdır. Fakat Abraham Lincoln'ın ağzından dinlediğimiz 2-3 esprili hikaye (özellikle Washington hikayesi) izleyicilerin merakını uyandırmaya birebir. Bir bakımdan da bir başkanın sadece ülkesi ve politikliği ile değil aile yaşantısıyla da bizlere sunulduğunu görüyoruz. Oğullarıyla, eşiyle olan ilişkisi kendisiyle olan fikirlerimize rehberlik eder nitelikte. Hikayenin en can alıcı kısımları meclisin stresinin ve heyecanının tavan yaptığı sahnelerdi. En basit kısmı da tiyatro sahnesinde kendisine suikast girişiminde bulunulduğunun söylenmesi. Evet, bu bir tiyatro oyunu sırasında oluyor fakat o kısmın bu kadar cılız kalmasına gönlüm el vermedi pek. Filmin en can alıcı kısımlarından biriydi halbuki.

Daniel Day-Lewis ise adından sıkça söz ettirir bu oyunculuğuyla, daha doğrusu bu filmde ki oyunculuğuyla. Ben en son Der Untergang filminde Bruno Ganz'ın böyle bir performansına denk gelmiştim. Bir tık daha yukardaydı tabii. Day-Lewis, Abraham Lincoln hakkında derin bir araştırma yapıyor filmin öncesinde. Zaten bu da mesleğini ne kadar ciddiye aldığını gösterir. Harikulade bir oyunculuktu.

Steven Spielberg güzel bir film daha çıkarmış. Daha etkileyici anlatılabilseydi eğer gerçekten bir şaheser olabilirdi. 500 sayfalık bir senaryodan böyle bir zamana da sığdırmak, belki de onun usta yönetmenliğini gösteriyor.