bugün

oğuz atay

hani idareli kullanırsın ya bazı şeyleri, yavaş yavaş küçük parçalarla tüketirsin. için gider ama bitmesin diye de elleyemezsin..
artık yeni cümleler kuramazsın ya sen, ben okumadığım o 3 kitabını okuyamıyorum 2 yıldır. o cümleleri ilk okuyacağım anları idareli kullanmalıyım çünkü. içim gidiyor ama elleyemiyorum.

delilik mi bu diye düşünürken okuyunca, haberdar olunca oğuz atay’dan, bilince yalnız olmadığımı, “böyle” hissedenlerin olduğunu; “böyle” olmaya alışmaya çalışmakla geçiyor zaman. ben farkındalık olarak görüyorum oğuz atay’ın durumunu ki kötü bir hastalık farkındalık. tedavisi, geri dönüşü yok. ağrıyı hafifletmek için ilaçları var; alkol olsun sigara olsun.. ama iyileştirmiyor. etkisi geçene kadar acı çekmiyorsun sadece. bir süre sonra da alışıyor beden, onlar da kar etmiyor.. diğerlerinden uzaklaşmaya çalışarak, küçük oyunlar oynayarak hafifliyor bazen de. tutunacak kavramlar var kimisi için. kimisi tutunamıyor, düşüyor, acıyor da acıyor. sonu geliyor mu acıların? ışık ve benol’un sonu geldi mi acılarının?
asla eskisi gibi olmuyor oğuz atay okuduktan sonra.. okumayın.