bugün

çok şey söylemek isterken hiç bir şey söyleyememek

dumur olduktan sonra yaşanan durumdur. şöyle ki:
o anın yaklaştığını biliyordum ve bu da kanımdaki adrenalinin kayda değer oranda artmasına sebep olmuştu. heyecandan belki de ölebilirdim o an. ona yazdığım şiiri baştan sona ezberlemiştim. önce şiirimi okuyacak, sonra da ona aldığım yüzüğü vererek duygu patlaması yapacaktım. bu duygu yoğunluğu onu ağlatabilir diye düşünüyordum içten içe. nihayet geldi. tam karşımdaydı. tam onun gözlerine bakar halde söze başlamıştım ki, o da başladı konuşmaya. "önce sen söyle" dedi bana. ben kabul etmedim. "benimki çok önemli değil, sen söyle önce" dedim. sustu, bekledi ve sessizce konuşmaya başladı. sarfettiği kelimeler ve kurduğu cümlelerle, ayrılmamız gerektiğini anlatıyordu bana. zor bir görevi sırtlanmışçasına, ayrılık kararını kendisinin alışını buruk bir gururla açıklıyordu. hiçbir şey söyleyemedim. oysa ne çok şey vardı içimde...