bugün

türkiye türklerin değildir

şimdi bu yazacaklarımın olabildiğince objektif olarak değerlendirilmesini istirham ediyorum.

meşhur bir efsane vardır ya hani; '' fatih istanbul' u feth ettiğinde, bizanslı' lar meleklerin erkek mi dişi mi olduğunu tartışıyorlardı şiddetle.'' bu tartışma ona benzemekte şu an inanın buna.

etnik kökeni türk olanlar, türkiye cumhuriyeti üzerinde üstün olmak istiyorlar, anlaşılabilir.
eşitlik argümanları; ben türk' üm diyen herkese kucak açmış bulunmaktayız, ben türk' üm diyen herkes eşittir üzerine. fakat bunun diğer kültürlerin asimilasyonu, manasına geldiği es geçmekteler. asimilasyonun amacı da ''es geçmek''tir zaten.
oysa insan için en temel haklardan birisi,'' kendi dili, kendi kültürünü öğrenmek, bunu yaparken de herhangi bir baskı altında olmamaktır.

ben türk' üm demekten gocunacak değilim, hatta açıkca diyorum ki; ben bu toprağa aitim, çevremdeki insanlar benle, ben onlarla bir bütünüz. kanka dediğim, kardeş dediğim en az kendim kadar sevdiğim insanlar, akrabalık kurduğum insanlar etnik olarak türk iken, bir milli maç izlerken çıldırıcasına heyecanlanırken, türkiye adına olumsuz bir tutum sergileyen, olumsuz argümanlar sunan bir yabancıya karşı canla başla bu ülkeyi sevabıyla günahıyla savunurken, aksini iddia edenler utanacak, ben değil. bu nokta başka bir şey elbette. ama yukarıda temel hak ve hürriyetler üzerine söylediklerim de çok önemli bir realitedir, bu da görmezden gelinemez.
açıkcası şu düşüncedeyim. 2. dünya savaşı öncesi dünyasında, ırkçılık mussolini italyası, hitler almanya' sı örneğinde olduğu gibi tırmanıştaydı. çünkü 1. dünya savaşından sonra kadim imparatorluklar yıkılmış, geriye kalan ufalanmış ülkelerde, var olmak, dış tehditlere karşı daha dirençli durmak adına belli bir etnik kimliğin birleştiriciliği, sığınılmak zorunda olunan tek liman haline gelmişti. stalin, hitler gibi dönemin dünya liderleri şoktan doğan paronayalarla toplu katliamlara girişmişlerdi.ayrıca savaşlardan çıkmış ülkeler fakirdi, yorgundu. her etnisitenin haklarını güvence altına alabilecek gibi bir ekonomiye de sahip değillerdi zaten. türkiye için değil, tüm dünya için bu böyleydi. insanlar açlıklarla kıtlıklarla karşı karşıyaydı ve yaşamını devam ettirmek en temel hak ve, gereklilik olduğu için diğerlerinin önceliği yoktu.
zaten ''türkiye türklerindir'' mottosu bugünkü anlaşıldığından çok farklı bir amaçla söylenmiştir. bu söylem, emperyalist güçlere bir meydan okumaydı, dönem şartlarında. ülkede yaşayan laz' la, kürd' le, arap' la bir ilgisi yoktu. yayılmacılara gözünüz varsa birlik halinde karşınızdayız, bedeline katlanacaksınız mesajını vermekteydi.
oysa köprünün altından çok sular aktı. emperyalistler, top tüfek kullanma haklarını, zor şartlarda başvurulacak bir seçenek olarak saklı tutmak kaydıyla, özellikle marshall planı ndan sonra dünyada kartları yeniden kardılar. marshall planındaki amaç aynıydı, fakat yöntem bu sefer çok daha tehlikeli ve çok daha işleri kolaylaştıran türdendi.
görünen amaç savaşta yıkılan avrupa' yı yeniden inşaa etmek olsa da, zamanla niteliği değişti 3. dünya ülkelerine sermaye hareketleri oldu, sermayenin serbest bırakıldığı bu ülkelerde bir burjuva katmanı yaratıldı. modern dünya' ya entegre ediliyordu(!) tüm üçüncü dünya. elbette verilen rüşvetler soğuk savaş' da gelişmemiş ve az gelişmiş ülkelerin yer aldığı safları da netleştiriyordu.
daha sonraki dönemde dünya ticaret örgütü (wto)-(eski adıyla gatt), uluslararası para fonu (ımf) yoluyla tüm az gelişmiş dünya, uluslararası sermayenin cirit attığı, yayılmacıların ucuz emekten nemalandıkları ve artı değerin el konulduğu bir mekanizmanın parçaları haline getirildi.
insanlar yaşadıkları ülkelerde, emeğini satarak yaşamak zorunda bırakıldı.
bugün '' türkiye türklerindir '' diyenler dünya ticaret örgütü uruguay görüşmeleri sırasında özeti ''gümrükleri kaldıracaksınız, çok uluslu şirketler ülkenizde yatırım yapacak ve insanlar adeta kendi ülkelerinde modern köleler olacaklar. bundan kelli bağımsız politikalar üretmek yok! '' olan maddelerini zorla kabul ettirirken. kabul etmeyenleri dışlamak ve ürettikleri malları almamakla tehdit ederken, üniversitelerde, sokaklarda biz ülkeyi daha çok seviyoruz iddiasıyla solcularla birbirini kırmakla meşguldüler. günümüzdeki tepkilere ne kadar benziyor değil mi? aynı taktikleri ısıtıp ısıtıp yemekle meşgul olanlar, sizlere söylüyorum bunu.
elbetteki dünya da olup bitenlerden haberdar olmadıkları için(şimdiki hallerine çok benzer); hey bir dakika türkiye türkler' indir. bu maddeleri kabul ettirmeye, sizlerde etmeye nasıl cüret edersiniz demediler. ve bugün atatürk' ün tam bağımsız türkiye davasını savunduğunu iddia edenler o zaman bu davaya en büyük ihaneti yapmış oldular.
diyeceğim odur ki kimse kimseyi kandırmasın, hepimiz bu ülkede modern köleleriz, türkiye ne kürdün, ne laz'ın, ne türk' ün ne de çerkes' in dir. türkiye yabancı sermayenindir günümüzde.
kanıtı da şudur;
ve ülkede yaşayan etnistelere mensup kişiler, ait oldukları etniseyle gurur duyarak, ülkenin menfaatlerini savunurak yaşadığı müddetçe bu ülkede servet sahibi olamazlar asla. belki zengin olabilirler, belki yaşayacak kadar geçimlilik haddine sahip olabilirler ama asla servet sahibi olamazlar. servet sahibi olmakla göreceli zengin olmak farklı şeylerdir.
şimdi; ülkenin zenginliğini ülkenin menfaati için tam anlamıyla kullanma hakları elinden alınmış sizler, sırf emperyaller daha rahat yaşasın diye artı değerine el konulan sizler; isterseniz bir tarafınızı yırtarcasına bağırabilirsiniz ''türkiye türklerindir.'' diye.
ve asıl olan gerçekleşirken, sizler etnisitelerin kimliklerini daha özgürce yaşamaları, (belki de verimlerini arttımak adına) kendilerini göreceli özgür hissetmeleri, varoluşsal olarak bakıldığında kişiyi kapitalist dünyada insan hissettiren yegane unsur olarak kalan, etnik kimliğini inkar etmeden, kültürünü ve kimliğini çekinmeden koruyup kollama hakkının verilmemesini, engellenmesini savunuyorsunuz öyle mi ?
elbette bir ideoloji, özellikle modası geçmiş bir ideolojiyi rant kapısı haline getirenler, olmayan düşmanlar yaratmak zorundadır.ideolojisini yaşatmak adına, belki de esas olanı gizlemek adına... bunu da anlıyorum.
daha açık ifadeyle; 70 sene bu ülkenin menfaatlerini koruyup kollamayı unuturken, çalışmaz yan gelip yatarken, ülkenin altın anahtarını altın tepside emperyallere sunarkan, hala ülkeyi 1930' da yapılması mecbur olan, ve hiçbir gerçekliğin, tarihi argümanın dönem şartlarından bağımsız ele alınamaz ilkesini hiç anımsamadan, o dönemin politikalarıyla yönlendirmeyi umuyorsunuz öyle mi ?
peki sizler belliki mutlusunuz bu yüzden; '' melekler dişi mi, erkek mi '' tartışmalarınızı sürdüredurun.

bize bırakılan mirası geliştirmek bir yana koruyamadığımız için, kendi egolarımız için ülke menfaatlerini hiçe saydığımız için bunca zaman. ülkeyi dinamik politikalarla değil de zamanında doğru olan fakat konjonktür değiştiği için artık sadece bazı elitistlerin çıkar çarkını döndürme misyonuna yarayan 70 yıldır değiştirilmesi engellenmiş stabil politikaları savunadurun. sizlere çok önceden uygun görülmüş afyonunuzu çekin, şerbetinizi için yani...
zamanında zor şartlarda kazanılan '' kaderimizi kendimiz belirleme hakkımızı'' doğru kullanmadığımız için, akan suyun yatağını bulmasını beklemekten başka şansımız kalmamıştır.

bunu da acı gerçekler hanesine yazabilirsiniz.