bugün

kosmos

sadece yüzeysel olarak ele alınması üzücüdür.

kosmos şu ana kadar izlediğim en güzel türk filmlerinden birisidir. türk filmi kıstasını aşarsak, izlediğim en iyi filmlerden biridir. altında yatan felsefenin biçimsel olarak, kaos sinemasıyla, dağınık yapıyla desteklenmesi gerçekten beni gururlandırdı. !f film festivalinde izlemiş olduğum le quattro volte filminin havasını yakaladım. yani o modern kaos sinemasının.

kosmos sıradışılığı ve yalın, doğaya bağlı ve aynı zamanda doğanın ve doğal işleyişin içinden akıp giden ve doğal olmayan yaraları tuz basarcasına yakan anlatımı sebebiyle büyük kitlelerce sevilmedi gözlemlediğim kadarıyla. öncelikle söyleyeyim, hayır efendim, bu bir sanat filmi değildir. salt sanat filmi olarak nitelenemez. doğallığı ve bizdenliği, insanı anlatan yapısını basit bir dile çevirir ancak katmanlı yapısı sayesinde aynı zamanda farklı bilinç düzeyindeki insanlara karşı farklı katkıları bulunur. realist akımı hayatımın temeline oturtmuş bir insan olarak gerçeküstücülüğü benimsemem. ancak insanın kendini ifade çabasına, cevap arama çabasına olan tutkum her zaman daha baskındır. bu sebeple bu filmdeki gerçeği yansıtmayan, özellikle bölgenin toplumsal karakteristiğine hiç uymayan öğeleri es geçerek yazıma devam buyuruyorum.

filmin amaç olarak edindiği kavram insanın düştüğü boşluk, deformasyon. dünyaya saldığı kötülüğün akabinde dünyada hazırda olan kötülüğün alevlenişi. diğer canlılar, özellikle hayvanlar üzerinde kurduğu işkence egemenliğinin haksızlığı, öz'de hayvanla olan içgüdüsel eşlik.

filmde bir çok öz'e dönüş sahnesi görüyoruz. iki başoyuncunun çığlıklarla haberleşmesi, içgüdülerin kuvveti. beni en çok etkileyen neptün ile kosmos'un sevişme sahnesiydi. o sahne dünya sinemasında bir çığırdır. çok yoğun duyguların hakim olduğu, özgürlüğün hissedildiği sahnedir. sadece çığlıklarla, bağırışlarla ve birbirine dokunmadan saf sevginin hakim olduğu bir sevişme. mutluluğun gözlerden okunuşu.

insanın kendine yabancılaşmasını, aşka tutkun bireyin, sevgiyi arayan ve paraya değer vermemesiyle kapitalizm eleştirisi yaratan bireyin meczup(tanrı aşkıyla deliye dönmüş kimse) olarak öne sürülmesiyle bariz bir şekilde gözler önüne sermiştir.

filmdeki tanrı kavramı öz'ü temsil eder. kötülükten ve fesattan arınmış bir insan hayaline giden yoldur. zaten felsefi açıdan tanrının insan psikolojisindeki yeri üstün insandır, insanlığın babasıdır ve ulaşılmak istenendir. ancak insanların çoğu ona ulaşma çabası içerisine girmek yerine ona tapmayı yeğlemişlerdir.

araya giren hayvan kesim sahneleri, köpek boğuşmaları ve kuşlar içgüdüyü ve insanın bunu yadsıyıp hayvana eziyetini anlatmak ister. süperegonun yönettiği günümüz insanının aşka, sevgiye, cinselliğe ayıp olarak bakışını 50'lik öğretmenin kosmos'u kovduğu sahnede net bir şekilde görüyoruz.

filmde anlaşılmayan, havada asılı görünen bir çok sahne vardır. kafa patlatıp, insanın içerisinde çözümlemesi gerek sahnelerdir bunlar.

edit: entryi okumadan 30 saniyede eksileyen zihniyete öpücükler.
Gündemdeki Haberler
güncel Önemli Başlıklar