bugün

when

kızıl güneş doğuyor bir yerde yoğun sisin içinden
yorgun şafağın portresi bunu çoktan görmüş olan
bu gün yağdı omuzlarıma
hala dün gibi aynı
bu yol sonsuz görünür,vücut hissizdir
ruh alevini kaybetmiştir
evime dönmeye çalışıyordum tanıdık izlerden yürürken
işte oradaydım
ölümsüzlerin ağırbaşlılığı içinde
doğaüstü rüzgarların bir sureti eser
bahçe iç çeker,çiçekler vefat eder
kapı o gün kapalıydı,ama ben devam etmeliydim
o göremiyordu beni pencerinin içinden
umutsuzluk içinde,en garip cilve dudaklarındaki
oyma surat,taktı adımı o
bir kere salondaki fısıltıları duydum mu
yaldızlı yüz sırıttı,son ölümümden haberdar olarak
ve haykırdım,yalan söylediğini biliyordum
saplantısı ölmüştü,ölmüştü
ne zaman götürebilirim seni buradan?
ne zaman bir söz bir iç çekiştir?
ne zaman ölüm yalnız izleyicimizdir?
ne zaman çıkarız son basamakları?
ne zaman fısıldamak yerine çığlık atarız?
ne zaman yeni bir başlangıç,
bu kederli gazelin sonu?

not:alıntıdır