bugün

düşüme düşmektir.
ilk önce evden çıkarken ne zaman çıkacağım sorulmadı, kimseye mesaj atmadım. otobüste camdan dışarıya bakarken silmedim buğusunu bu sefer, seni görebileceğim yerler yoktu çünkü. bu gün durağı kaçırmaktan korkmadım, bir zamandır yaptığım gibi. uyuyakalsam da sorun olmuyordu. adımlarım hızla sana değildi bu sefer, sadece kendimle oturmaya gidiyordum hızlı hızlı.

yiğit özgür'e bile tek başıma kahkaha atarken buluyordum kendimi, durup bakıyordum sana etrafımdamısın diye, yoksun. kızıyorum insanlara, belki de onlar da bana. susyorum. bardağın içindeki noktalara takılıyorum sonra. onlara şeker demeye ısrar ederken sen, ben onların kivi tozu olduğunu savunuyordum. bu gün ne kivinin havası var ne de benim karşılıklı susup, yudumlaşıyoruz.

sigaramı çakmağın yakmıyor bu gün, dumanı çarpmıyor sana bu akşam. sinirleniyorum kendime kalkıyorum masadan, param olsa devirirdim belki de onu bu gün. durağa yürüyorum bu sefer şemsiyem yok, sen yoksun. yağmurla yalnızım bu akşam. öpmüyorsun bile otobüse binerken. kendime sarılıyorum sonra. eve nasıl geldiğimi bile bilmeden telefona bakmıyorum. çalmıyor, çalsada sen değilsin. çünkü artık yanımda değilsin. tenimde değilsin.

söylesene şimdi bana özlemek mi bu?
özlemek yalnızlığı getirdi bana. kapalı bir kutu gibi sadece gözlediklerimle bildiklerimi pekiştiren biri oldum ben. sende ne varsa bana geçti bir hastalık gibi. sen de benim hastalığımsın diyebiliyorum uzun zamandır. boş geçen zamana acır gözlerle bakıyordun; artık ben bakıyorum... tahammülün yoktu beyni ufak olanlara, artık ben de edemiyorum.
ne zaman yalandan gemilerimi kaldıracağım limanından?
ne zaman sen gibi olmayana bakmamaktan vazgeçeceğim?
ne zaman gideceksin benden? hiç özletmeden.
özlemek, beklemek, anıları hatırlamak yorucu şeyler... ama o kadar değerliki... yüzünüze yayılan o minik gülümsemeyi cama yansıyan suratınızda gördüğünüzde ne kadar da güzel olduğunuzu görmek, gözlerden kelimeleri rahatlıkla çekebilmek... kuşkusuz insanı insanlaştıran şeyler...
durduk yerde hatirlamaktir ve hatirlandigi an insanin bogazinda bir dugum olusmasi ve bazen burun diregini sizlatmasidir. insanda belirli belirsiz bir sersemlik durumu yaratir.
bir anda insanın burnunun direğini sızlatan, nefesini daraltan, beyninde uğultuların oluşmasına neden olandır.
bir de hiç olmamışı, hiç yaşanmamışı özlemek vardır, akla zarar...
cebinde taşıyacak kadar önem verdiğinin cebinde olmamasıdır.
özlenen kişinin aklından çıkıp kalbinden çıkamaması. hüzün verir insana. kendi kendinize acımanıza neden olur bazen de.
yaşananı tekrar yaşama isteğidir.
kan sızıntısıdır.

o son hoşçakal, bir toplu iğne olup batar gövdenizin sol yanlarında bir yere sinsice. hissedemezsiniz bile ilk başta. inceden bir sızı duyarsınız sadece. sonra iş, güç, hayat telaşı derken, o da kaybolur gün içinde. unutursunuz bile, bir yaranız olduğunu gövdenizde.

sonra akşam olur eve gidersiniz... odanızda hüzünlü bir koku karşılar sizi ilkin... tanıdık gelir hemen... ve sonra üstünüzü değişirken görürsünüz ki; giysileriniz kan içindedir... yeni kıyafetler giyip yatarsınız sonra...

ve bu her gün tekrarlanır... taa ki bir gün biri gelip, o iğneyi çıkarana, ya da çıkardığını sanana dek.
merak etmektir, huzursuzluktur.
kendini unutmaktır bazen...
için yana yana istemek. huzurunu altüst eden masum görünümlü yakıcı istek. en mutlu olduğun anda, en huzursuzluğun da, en büyük kahkahaların da, en güzel sohbetlerin de, ta derinlerden gelen sızlamayla dudaklarını büktürüp ağlatan, karnını buran ağrılar saplayan amansız istek. çaresiz yapar, huzrunu yıkar. en yakıcısı boynunu büker.
Ne garip bir duygu özlem. En az aşk kadar garip en az gülmek kadar normal ve en az onun kadar çok. Bazen neyi , kimi özlediğini bilmez insan içinde bir burukluk vardır için de kaybettiği boşluk vardır. Ne için kim için bilmez belki de en kötüsüdür bu özlemlerin. Bir çok şeye sebepsiz bağlanabilir bir insan bir çok şeyi de sebepsiz özleyebilir. Bir şehri, bir çiçeği bazen ummadığınız kadar küçük bir ayrıntıyı. insan özler çok özler ve özlediği şeye kavuştukdan sonra 2 dakika içinde geçer tüm özlem duygusu. Başka şeyleri özlemeye başlar .
bir kişinin yada özlenen şeyin "değerini" acıyla insan kalbinde hissettiren duygu biçimi.
Hayatın olmazsa olmazıdır.

Sana rağmen yaptıklarına rağmen özledim seni.. bitmek bilmeyen bir özlemle kavruluyorum her gün ,her saat.. Sana küsmeyi sırt çevirmeyi istediğimde özlemin dikiliyor karşıma..En derine attım diyorum herkese , en derine.. Ama bilmiyorlarki onun 2 sözüne bakıyor derinliğin boyutu.. Bir umut verdiğinde derinlerdeki sevgin çıkıyor günyüzüne..Başaramıyorum işte olmuyor bu özlemle yaşanmıyor .. ne yapmak istediğini bilmesemde sana karşı koyamadığımı biliyorum.Yüzüne bakmamaya çalışıyorum gnülerdir. ASlında başardım bakmadım yüzüne ama olmadı yanından geçerken kalbim delicesine çarptı kafam yere bakıyordu yada başka yöne dönmüştüm belki ama senin orda yanıkımda bir yerde olduğunu bildiğim için oluyor hepsi .Zor be sevdiğim özleminle yaşamak zor.
kalpte acı hissini arttıran olay.
genelde uyku öncesi daha ağır olarak ortaya çıkan histir. özlenen kişi ya da şey her neyse akla gelir ve özlenenle geçirilen zaman akla gelir mideye bi kramp girer hayallerle son bulur. o sırada uykuya dalınır.
yalnız olduğunuzu en hissetiğiniz zamanda çok pis koyan duygudur.
içerik bulunamadı.
ihtilali bekleyen devrimci gibi, turanı bekleyen ülkücü gibi hep bir şeylere hasret duymaktır.
soğuk bir mart akşamında yalnız başına dalıp gitmektir.yürürken küçük su birikintilerini ezberlemekten yorulan gözlere bir de sağ taraftan vuran ağrıyı eklemektir.ama en çok özlenen özneye kalbinin üşüdüğünü söyleyememektir.

soğuk bir mart akşamında susmaktır.otururken içinden türkü çığıran sese kapılıp gitmekten yorulan kalbe bir de sol taraftan vuran çarpıntıyı eklemektir.ama en çok özlenen özneye suskunluğun içinden çıkıp seslenememektir.

özlemek:beklemek,bekletilmektir.

özlemek: terk etmek, terk edilmektir.

insan niye kendini özler ki?
ne başı ne de sonu belli olan,azalıp bitmek bilmeyen sancı dolu bir süreç..
özlemek not almak istediğin kızı görebilmek için sınavların bir an önce başlamasını dileyecek kadar kötü ve sinir bozucu bir şeydir; ancak kim bilebilir ki sendeki duyguları, nasıl onu düşündüğünü.