bugün

özlediğin, gidip göremediğindir
ama gidip görmek istediğin.

özlem, gidip görememendir
ama gidip görmek istemen.

özlediğin, gidip görmek istediğin
ama gidip göremediğin.

özlem, gidip görmek istemen
ama gidememen, görememen,
yine de istemen.
gözünü her kapadığında önüne geliyorsa hayali ve elini uzatıp parmaklarının ucunda onu hissetmeyi delice istiyorsan, özlemdir o.
güzel isim.. hep güzeldi..
bazen beklediğinizin yaşattığıdır, bazen beklediğinizin adıdır...
bazen ise sizin kelimelerle anlatabileceğinizden çok daha fazlasıdır. bazen "özlem" aşktır...
Askere gidince bolca duyulabilicek duygudur.
pek çok hisle yoğruluyor insan. hepsi bir şekilde zamanla gelip geçiyor. ama içinde özlem varsa, işte o hep iz bırakıyor.
iz bırakan tek his.
(bkz: tekin)
şöylede örnekleri vardır. herşeyin vardır ama o şey yoktur. ve sen kahrolursun.

--spoiler--
Rahmetli Vehbi Koç ile yapılan bir televizyon röportajıydı.
Yıllar önce...

"Param var, malım var, şanım var, mevkim var; ama gel gör ki, iki kaşık bulgur, bulgur pilavı yiyemiyorum" demişti üzüntüyle. Domatesli bulgur pilavının yanında turşu ve soğan çok uzun zaman önce yasak edilmişti ünlü işadamına. "Çok şükür bugünleri de gördüm ama..." diye konuşmasını sürdüren ünlü sanayici "dünyanın en kudretli adamı da olsan fark etmiyor..." diye eklemişti. Bir soğan, bir bulgur bazen nelere bedel oluyor...

Emel Sayın’ın hayatının anlatıldığı bir programdı. Çok genç yaşta başlayan yolculuğunda gücü, başarısı ve ışıltısından sonra bugün geldiği nokta konuşuluyordu. Pek çok kadının yerinde olmak istediği güzel, başarılı ve ünlü sanatçı "Bir tek şeye sızlıyor içim... Keşke bir çocuğum olsaydı" derken gözleri dolu doluydu. "Bana hep daha çok gençsin, önce işin, önce sanatın, daha şöhretin başındasın dediler. Ama keşke kimseyi dinlemeseydim. Keşke kimseyi dinlemeseydim..."

Gani Müjde ile söyleşi yaptığım bir programdaydık. "Çok küçüktüm ve babam kendi koşulları içinde beni şımartmaya uğraşıyordu" diye başladı anlatmaya:

"Bir bayram arifesiydi. Galiba kendi takım elbisesini verip bana bir elbise yaptırmış. Çok mutluydu o bayram; bana bir şey giydirebildiği için. Ama ben elbiseden hiç hoşlanmamıştım. Ağlamaya başladım, ben bu çirkin şeyi giymem diye. Babamın bana bakışını hiç unutamam. Galiba en fazla altı yedi yaşındaydım. Birden hiç beklemediğim bir şey oldu ve babam bana hayatımdaki ilk ve son kez çok şiddetli tokadını attı. Çok gücenmişti bana. Aradan yıllar geçti. Şimdi istanbul’un güzel manzaralı evlerinden birinde oturabiliyor ve istediğimi alabiliyorum. Babam öldükten sonra bir gün, babamın o bakışı geldi aklıma. Keşke geri dönüp o sayfayı silebilsem, öyle isterdim ki... Babamı mutlu edebilseydim."

Hayat bu kadar basit bir şeydi işte. Yaptıklarımız, yapmak istediklerimiz, özlediklerimiz, pişman olduklarımız, onardıklarımız, onaramadıklarımız... Hepsi basit, minicik şeylerdi ama ulaşamadıkça, çözemedikçe, yenemedikçe bize kocaman geliyordu.

Kitlelerin sevgisi, para, ün, güç... Hiçbiri, hiçbiri bedel olamıyordu, özlemini çektiğimiz o şey her ne idiyse... Bir çocuk, Sevildiğini bilmek, Bir vicdan rahatlığı, Bir tabak pilav, Bir sağlıklı nefes...
--spoiler--
eger sevgiliye duyuluyorsa ruh halinizi alt ust eder. öyle ki, tek bir dakikaya cenneti ve cehennemi sigdirabilirsiniz. özlem, midede bir yumruktur, kısmi felctir, gözlerde dona kalan yastir...
beni iten kız ismi, sebebi ise boynuzlarımın takılma sebebi oluşundandır.
Özlem, tutunmak için bir sebebin olduğunun kanıtıdır. Hayallerinle beslenir. Ancak hayaller yaşayış sisteminde ezici çoğunluğu oluşturmaya başlayıp gerçeklik alanını daralttıkça ızdıraptan başka his uyandıramaz içinde.
acı vericidir eğer soyutsa tabiki. bir de isim olarak kullanılan özlem vardır.
geceleri resmine baktım, olanları anlattım
seni bir görsem diye diye, uyudum yağmurun sesiyle
o kadar sevdim ki resmini

yeni türkü az buçuk açıklamış böyle.

duyguların en baskını, en dibe vurduranı...
bitmek bilmeyendir.
fetiş bir ruh hali. Belli organlara tapınma durumu.
Gözlerini, dokunuşunu, dudaklarını, sarıldığın ince belini, kokusunu, gülüşünü özlüyor insan.
Yatağa yattığında alkol almışsan nasıl başın döner, onu hatırladıkça aynı sarhoşluk efekti bedeni sarar özlem kana karışmışken.
sevgiliye olanı çok fenadır. zira 1 saat görmemek bir ömre bedeldir.
kız ismi olarak tavsiye edilmeyen addır. Zira isimden mi bilinmez amma %90 özlemlerde bi eksiklik vıcık vıcık bi uyuzluk vardır. Dikkat ediniz!
insan tek başınayken, kendisine fısıldamaya en müsait kelime “özlem”dir.

Gidenler, gidenler..

Şehir dolusu anlamsızlığın yakana yapıştığı sayısız gece, gidenin değerini sonradan sonradan işliyor hayatın gergefine.

ilk başlarda saçma sapan bir gururla zamanı yandaş alman uzun sürmüyor kendine.
açlıktan bile daha samimi.
insani delirtebilecek kapasitesi olan ruh hali, gel-git.
kısa sürelidir. zamanın izafe olduğunu anlarsınız.

amına koyim en olmadık zamanda bir şarkı çalar. hareketli bir şarkı. herkes mırıldanırken sen bilirsin ki o haftasonları temizlik yaparken en bol pijamasını giyip bu şarkıyla dans ederdi. aklına gelir. 2-3 saniye. göz açıp kapayıncaya kadar geçer ama canın öyle bir yanar ki.

sonbaharda cirit atarken, kot gömlek en az 10 sene önce moda olmasına rağmen, kızın teki kot gömlek giyip gelmiştir. bu dönemde, bu coğrafyada, bir de senin yaşadığın yerde bir kot gömlek nicelik olarak az nitelik olarak çok koyar adama.

kısa sürelidir. refleks gibi. sobaya elini değdiren çocuk gibi. canını yakar. çocuk elini çeker, sen özlemeye mecbursundur.
" bazen bir insan öyle özlenir ki ne denli özlendiğini bilse yokluğundan utanır."

aziz nesin
insanı içten içe bitiren, sinsi bir bilinmezliktir.
özüme karşı duyduğum his.
(bkz: öz *)
az olunca güzel de çok olunca insanın bünyesine zarar veren his.