bugün

yeğen no 1 :bu gece emmiyi öldürelim!
yeğen no 2 :emmi mi? vay amele..
bilal: akli dengem alt üst ama tek bi çay da söylemedin serumunu alırım bak. müfik al serumu
mursel: nazan! cocugumuz oluyormus dedi doktor. ama ismini soylemedi.
ödüm topluma karıştı.
para hic sorun degil bedavada sahne alırsınız..
bilal olmazsa izlenmez..
iki çorap üst üste giydiğinde yırtık olanı üste giyen ulvi.
* bilal:aa, hakkı rahmetine kavuştu, bi tebeşir getirinde etrafını çizeyim. çok güzel köpek çizerim.
havyan eziği.
--spoiler--
hakkını helal et lan sefaletin bedeli.
--spoiler--
mürsel nazan' a hamile olup olmadığını soracak;
-mürsel: bizim bi çocuk vardı nazan usta çıkmadı mı daha !
-nazan : sıkboğaz etme bu kadar çabuk belli olmaz.
-mürsel: iyi yapmadım demek ki!
-ajax maçına alt oynayan ulvi !!
-kuddusi hiç elimden tutmadın hep belimden tuttun bu yaşa kadar hep doğurdum çocuk baktım.
Zekai: Sanatçı duruşu bu baba.
Anne: Oğlum doğru dur nimetin önünde!

Cevahir Devir abiye: Bu iki çekirdeğin arasında senin gibi bir dirhem, hiç olmamış.

Cevahir: Gölgelerin gücü adına güç sende Şuküfe'm!..
mürsel: aa reis oldum, hemen gideyim takım elbise falan giyeyim.
karakterin adını bilmiyorum ama sanırım başrol delikanlısı, kendini izbe bir otele kadar takip eden uzun saçlı adama aynen şöyle dedi;
- kaba etimin fanı mısın nesin? ayrılmıyorsun peşimden.
Cevahir' den Şuküfe' ye
" Islak odunla beline vurduğum ."
cevahir: cenaze namazında ettehüyatü ye oturan ulvi, daha sivilcesi çıkmadan içinde patlatan ulvi, utanmadan nikah şekerinden iki kere alan ulvi.
zek ile kunter konuşmaktadır:

- lan kunter, benle pırıl için o kadar laf ettin. ama bu tayanç tikisine bişey demiyon lan sığır!
- zekai ben arlarında bir şey olsa hissederim. ama şu an bir şey hissetmiyorum. hissettiğim an bütün kungfu hareketlerimi onun üzerinde uygularım!
- lan olum sen hala üç kungfu bir elham okuyorsun!
-saf karbon bilal.
-ablacığım ne istiyorsun bordomu, paris saint germain mi, yavru ağzımı, anne sütümü.
cevahir babasından af dilerken:

- babacım siz bana biraz daha süre verseniz, ben de bu süre zarfında biraz toparlasam kendimi, olmaz mı?

zekai : yok ya, yalarım lan ben o süre zarfını.
mürsel: - "nazan, ev buldum. bir oda hiç salon..."

cevahir hastanededir.
cevahir: - "hocam, benim bu flash diskime bağlı semptomlarımda bakursal kıpırdamalar var ama hayırlısı."
doktor: - "anlamadım."
cevahir: ya ben şimdi bunu halk dilinde nasıl anlatayım ki?
ulvi: abi ne oldu?
cevahir: ya iki bilimsel lafın belini kıralım dedik, kaçtı gitti çıban. sahte doktor mudur nedir?

cevahir: - "çabuk beni hastaneye kaldır Bilal."
bilal: - "yoğun baktım ya, daha ne lan?"
mürsel: - "cevahir, bak ölürsen bir daha senle konuşmam."
camide absesti kaçınca hiçbirşey olmamış gibi namaza devam eden ulvi!
cevo dan şüküfe'ye: gelişen çağına ayak uydurduğum.
zekai den pırıl a: davşanım bize gelde ders çalışalım sana üslü sayıların altında yatan gerçeği anlatayım.
--spoiler--
Mürsel nazan'ı görmeye eve gelir, konuşurlar tam gidecekken,
- o zaman ben Sıra dağlar yerinden sökülmeden
nehirler denize dökülmeden gidiyim
espriyi kesss mürsel hop.
--spoiler--
mürsel, nazan'a : bizim bi çocuk vardı nazan usta çıkmadı mı o hala *
hafize telefon ile oynayan zekai'ye:

- çağrı mı yazıyon lan davşan kıza mini gavur.