bugün

birisine karşı olan güveninizi en çok sarsacak şey belki de. eğer yalan söyleyen kişi, bu yalanı sağlam temellere oturtmamışsa, söylediği şeyin yalan olduğu o kadar bariz ve anlaşılır ki. belki de birey bunun farkında, yalan söylediğinin anlaşılmasını ve o kişiyi kendinden uzaklaştırmayı amaçlamakta. ama bunu, yalanı onu uzaklaştırmak için söylediğini, karşı taraf asla bilemiyor. sürekli şüpheyle yaklaşıyor. bu belirsizlik yine aradaki güveni sarsıyor. üzücü.

Kişi eğer karşısındaki kişiyi kendinden soğutmayı düşünmeyip, sadece o anki durumu kurtarmak adına alelacele yalan söylüyorsa yine bunu sağlam temellere oturtamıyor, belli oluyor ve yine aradaki güven sarsılıyor.

bu yüzden her zaman hayatım boyunca gerçeği, doğruyu söylemeye çalıştım. insanları güvende hissettirmek, bana güvendiklerini görmek benim için onur, neyse. benim nasıl biri olduğumun sizin için önemi yok.

Bir de yalan söylemediğimiz halde söylediğimiz şeyin doğru olmadığını düşünüyorsa karşı taraf ve bunu asla kanıtlayamıyorsanız aranızda ki güven yine sarsılıyor. o kadar boktan bir durum ki bu. üzüntü, sinir, karşıdaki kişinin nasıl böyle düşündüğüne bir türlü akıl sır erdirememe, onun sizin sözünüze güvenmemesi. gerçekten kişi için çok zorlayıcı bir durum. bazı bireyler için ruhsal çöküntü sebebi ve kişinin ruh hali dışardan bakınca hemen anlaşılmakta. kimisi de umursamayıp yoluna bakma derdinde. gerçekten acaba bu kişiler umursamıyor mu? öyle mi gözüküyor, içine mi atıyor? bunu da bilemiyoruz. bunu belli etmiyor o kişi.

ikili ilişkilere dışardan baktığımızı düşünelim. iki kişi var. bunlardan birisi karşısındaki kişiye -dostu, karısı, sıradan bir arkadaşı- ikisini de ilgilendiren bir yalan söylüyor. bu yalan eğer ortaya çıkarsa iki tarafta bundan zarar görebilecek, ya da sadece yalan söylenen zarar görecek. ben bu duruma dışardan baktığım zaman yalan söyleyen kişiye karşı o kadar nefret doluyorum ki. yalan söylenen kişinin yerine koyuyorum kendimi. hiçbir şeyden haberim yok. arka planda neler neler dönmüş, dönüyor. o kişiye değer vermeye devam ediyorum. ne kadar acınası bir haldeyim değil mi? ne kadar zavallıyım.

evet, yalan belki de insanlara en çok zarar veren şey. sadece bu iki kişi için değil, dışardan izleyen kişilere bile zarar verebilmekte. bu yüzden lütfen ama lütfen her zaman doğruyu söyleyin. insanları üzmeyin. kimse kalbinin kırılmasını istemez. sizde bunu başkalarına yapmayın. gerçek acı bile olsa söyleyin. lütfen...

edit: okumadan eksilemek de yeni moda sanırım.
nasılda inanmıştım bana değer verdiğine. niye hiç mantıklı düşünmemiştim. belkide seviyordum. aklımdan beni kandıracağını hiç geçirmemiştim. keşke mantıklı düşünmeseydim de onun yalanlarına inansaydım o zamanlar daha sağlıklı, sigara, alkol kullanmayan, bu kadar kitap okuyan, bu kadar düşünceli, bu kadar tembel derslerine çalışmayan bir insan değildim. sadece bir kız. lan bu kadar düşünmezken be ateistte değildim. müslümandım. iyi oldu iyi. daha bilimci olduk çıktık. insanlara duygusal olarak yaklaşmamayı öğretti. çok teşekkür ediyorum. herşey anlamsızlaşması belki de hayatın anlamıydı.
Soylenebilmiş ise yalan degildir çünkü dogru olduguna inanmışsınızdır.
Herkes yalan söyleyemez, beceremez işte, yalan söylemek bile özünde yetenek gerektirir.
Sıklıkla duyulan şey.
Söyleme, eğer tutamacagin sözler vermeye meyilliysen eğer kararsizsan başka türlü davranma.
Davranma ki yalana mecbur kalma ey insanoğlu!
Bağımlılıktır. Fazla söylendiği zaman alıştırır kendine. Yalan söylenmemesi gereken yerde bile insan keyfi yalan söyler artık.
"kin kırdı her okşamak istediğimde seni
elimi gözlerimi gömdüm, tebessüme
yalnız kendine inkarın, sadece senden kaçarsın
halin ele verir anlamazsın"

yerine

"kim kırdı her okşamak istediğimde seni
elimi gözlerimi gömdüm, tebessüme
yalnız kendine inkarın, sadece senden kaçarsın
halin ele verir anlamazsın"

olsaymış keşke. daha anlamlı oluyor sanki. ilk kelime değişti sadece, başka bir fark yok.
Anlık kurtaran ömürlük boka sardıran kullanılması tavsiye edilmeyendir.
en büyüğü budur.

not: ikisi de aynı kız ve hayır, zayıflama felan da yok.

görsel
görsel

Yatacak yeriniz yok.
insanların kendini kandırması adlı kötü bir oyundur..
istisnasız kaybedilir ve kaybedilmesi de beklenir..
Eskiden insanların dünyası küçüktü haliyle mahcubiyetleride küçüktü. Küçüktü evet ama onurluydu o mahcubiyetler. Eğer bakkalın, kasabın, tüpçünün veresiye borcunu geciktirdiyse en fazla eve giderken yolunu değiştirir bir kaç gün geçmezdi borçlu olduğu esnafın önünden. Parasını denkleştirincede soluğu esnafın dükkanında alır, utana sıkıla ve bin tane özürle borcunu öderdi.
Peki ya şimdi?

Şimdinin mahcubiyet göstergesi utanmadan yalan söylemek ve üzerine bir de telefonlara çıkmamak. Tabi bunları mahcubiyet kapsamında kabul edersen!

Teknolojinin ve iletişimin akıl almaz hızını hesaba katmadan, gerçeğin çok çabuk ortaya çıkacağını bile bile nedir bu yalan söyleme furyası? Eskiden bir yalanın ortaya çıkması aylar belki yıllar alırken şimdi neredeyse saniyeler içinde ortaya çıkıyor ve bir anda onlar, yüzler, binler hatta milyonlar duyuyor. Bunu bile bile nasıl bir cesaret ve nasıl bir kafa yapısıdır seni utanmadan yalan söylemeye teşvik eden?

Yalan, onursuzluk ve omurgasızlık eylemleri arasında açık ara birincidir. Uzak durulması tavsiye edilir.

Unutulmamalıdır ki yirmi yılda kazanılan itibar bir yalanla yirmi saniyede yıkılır.
http://www.youtube.com/watch?v=naY5IcRBoe4
En son soyledigim yalan tamam ya sorun yok merak etme. Aslinda meali neyse degisim yok bari inanmis gibi yapayim siktir et hayatindan.
Genellikle aileme ve arkadaş çevremi ekerken yalan konuşurum bunun haricinde yalan konuşmam çok saçma ne gerek var ki yalan şeyleri konuşmaya, yaşamaya? Yalanım yakalandığında deve kuşu gibi kafamı yerin dibine sokasım geliyor utanıyorum ve ikinci yalana yeltenmiyorum yakalanırım diye.
Ne yalanlar vardırki
Günü gelmiş gerçek olmuşlardır.
Bu durumu en iyi Ali Altay yalan şarkısıyla özetlemiş.
aldatmakla aynı şey değildir.
O kadar çok yalan ki doğruyu unutmak.
Herkesin nefret ettiği halde herkesin yaptığı şey.
Hadi gidiyorsun yürekten kan gidiyor sen gidiyorsun.
Tutsana beni birakmasana.
Olsun yaralasada olsun yalanda olsa kalsana.

Ibrahim sadri nin bir şiiri vardı böyle. Gündoğar şarkısını söylüyordu.
yalanlarına bile inandığın birileri olmalı hayatında...
Gözümdeki ateş kalbimi yakınca..
Sandımkı aşkımız ömür boyunca!
Meğer bu bir oyunmuş kolay oynanan
Beni sevdığın varya o bile yalan..!

Yalan Yalan Yalann Yalan ..

Ayrılık yok artık böyle demiştin
Bilesin seni nasıl nasıl sevmiştim
Oysa gerçek farklıymış uyandığım an
Anladımki sevgi koca bir yalan !

Yalan Yalan Yalann Yalan ..

Söz vermiştin bana seninim diye..
Başka bir aşk bulmuşsun yine kendine
Söyle mutlumu simdi kalbini çalan?
Yoksa bu yeni sevgin odamı yalan!
Anı kurtarma aracı. Ya sonrası?
Model grubunun zamanında çok iyi yorumladığı, Fatma Turgut'un şarkıyı sanki yaşıyormuşçasına söylediği en sevdiğim Türk şarkılarındandır. Her dinlediğimde o an canlanıyor malasef.
ben artık sevmiyorum.
günahların en çirkini, ayıpların en fenası, kalbleri karartan bütün kötülüklerin başıdır.
peygamber efendimizin yanına bir gün biri gelip ey allahın rasülü; üç günaha tutuldum, onları yapmadan duramıyorum; zina, yalan ve şarap içmek dedi. Peygamber efendimiz sav "yalanı benim için terket" buyurdu. adam gitti. zina etmek arzusu doğunca, kendi kendine, eğer zina edersem ve rasülullah sav bana, zina ettin mi ? diye sorar ve ben evet dersem, bana had cezası uygular. Hayır etmedim dersem, verdiğim sözü tutmamış olur, yalan söylemiş olurum deyip, zina işlemekten vazgeçti. Sonra canı şarap içmek istedi. Düşündü ve yine kendi kendine aynı şekilde söyledi ve onu da terk etti.

Buradan anlaşılıyor ki, günah ve kötülüğün esası yalandır. Bunun için yalan, peygamber efendimizin sav en sevmediği huy oldu.