bugün

özellikle hız, benzin, km göstergelerine hayran olurduk hızlandıkça inip kalkardı çubuklar ritmik bi şekilde araka koltuktan*
hakan şükür reklamını yaptığına göre süperdir oğlum adam milyonlar kazanıyor. dediğimiz günlerdir.
(bkz: hey gidi gençlik)
"babam öyla diyo" sloganıyla reklamlarda iştah kabartan otomobildi. gençlik yıllarında tüm kısaltmaların açılımları ezberlenmişti tarafımdan,
tempra s: süper (analog kadranlı model)
tempra sx: süper extra (digital kadranlı en sade model)
tempra sxa: süper extra aksesuar (sx + sis farı gövde rengi tampon felan)
tempra sxak: süper aksesuar extra klima (sxa+ klima hem de digital)
*
bizim de vardı 1 ay öncesine kadar. tempra sw slx. eğer tatile çıkarken bagajı tamamen dolu götü yerde giden zavallı bir gri tempra gördüyseniz bilin ki o araba bizimdi.
ericsson a1018'e ağız açık bakılan günlerin atasıdır.
hey gidi hey denilerek yaşanılan günlerdi hakikatten. memur çocuğu olmanın getirdikleriyle o oha denilen dönemlerde anca bi şahin sahibiydik ama akılda hep o dijital göstergeli tempra vardı. o şaşalı dönem geçince de hemen bi tane sx ak sahibi olunmuştu zaten hem de model düşülerek ve validenin bütün muhalefetine karşı.

aracın anca 1 metre uzağından işleyebilen sözde kumandası, kliması 20 dakika sonra anca işlem gören, bütün camları otomatik, o dönemin efsanesiydi, ama saltanatı tabiki de fazla sürmedi.
doğan slx serisine "oha" denilen günlerin hemen ardından gelen günler bunlar.

tabii tabii 90lı yılların başları. vatkalar çıkmış omuzlardan yavaş yavaş, ama hala bi kıroluk var üstümüzde. Serpil çakmaklı bile kelebek tokasından sac bandına geçmiş taze. Sandra diye bi sanatçı var, madonna da kimmiş lan diyoruz. Sen düşün...

daha yeni yeni, kartal marka arabaların bagajındaki yolculuklardan arka koltuğa terfi etmişiz. öyle bi araba gelmiş ki mahelleye şoktayız hepimiz.

işte öyle bir arabadır bu tempra. Nasıl ki adı g.tü kalkık diye anıldıysa o zamanlar kullanana da acayip bi kıçı kalkmışlık tavrı takındırtan bi acayip araba işte. allahım o nasıl bi hava, o nasıl bi kasılma, sorma gitsin. arabayı güneşli yağmurlu havalar ayırt etmeksizin yıkamalar, iç dış kurutmalar, cantların arasına beyaz mendil sokup temizlemeler. o cantlardan çıkan mendil bembeyaz oluncaya kadar işleme devam etmeler. arabanın üstüne konan tozlar havada yakalamalar. üstüne pasta cila atmalar, okulda arkadaşlara "olum manyak bişi lan ışıklı lan içi" diye hava atmalar gırla.

hey gidi günler hey...
bazıları bilmez. o dijital göstergesine aldanıp sanıyoruz ki alemin kralı dehşet makinası bu araba.

"olum geçen gidiyoruz dayıyla mercedesle kapıştık, tozunu aldı lannn mersonun valla" yılları aha bunlar.

hele de yaşadığınız şehir küçük ve bu g.tü kalkık arabadan da şehir de 2 tane varsa hele de o havalı arabaya sahip dayı, cuma günü sizi okuldan almaya çıkışa geldiyse anam anam.

Hiç unutmam, o yıllarda bi arkadaşa "elleme lan arabayı kirleniyor" demiştim. Sonradan gördüm o herifi, porsche carrera almış. o yüzden hala feysbuka üye değilim... nihahhaa...
hagi'nin tempra kullandığı günlerdir muhtemelen.
reklamları için (bkz: babam öyle diyor)
daha bugün arkadaşlarla tartıştık bu konuyu allah seni inandırsın. zamanının güzel dizaynı, elektronik hız göstergesi, elektronik devir göstergesi gibi ufak ayrıntılarıyla büyülemiş araba.
dogu blok ulkelerine 80 li yillarda avrupadan gelen herseye karsi hissedilen duyguyla direkt akraba bir duygudur bu. yokluk duygusu.
şahinler ile aynı kimyasal bileşime sahip boyayı paylaştığı için şu zamanlarda ne zaman bir tanesini görsem* mutlaka boyasında renk atması bulunur.

yazar notu: arabayı kötülemek gibi bir amacım yoktur. ozamanları görmüş geçirmiş istediğiniz servise ve ustaya sorabilirsiniz bu konuyu.
rus yapımı moskoviç tipi bir arabanın bize yandan bodozlama patlatmasıyla tempranın iskambil kağıtları gibi dağılmasını hayretle izlediğim ve haliyle oha lan ne bu dediğim günlerdir..

arabanın haline baktıktan sonra yara almadan kurtulmam ise oldukça ilginçtir.. daha da ilginç olanlar ise arabayı yaptırdıktan sonra sattığımız adamın, elektronik göstergelerin hepsi normalken arabanın motorunu trafiğin ortasında cayır cayır yakması, yeni motor taktırdıktan bir hafta sonra arabayı kontrol edemeyip merdivenlere çıkması, o da elden çıkardıktan sonra arabayı alan bir adamın hem arkadan hem de önden arabayı konserve kutusuna çevirmesi ve son olarak aynı arabanın takla atarak perte çıkmasıdır.

ne belalı arabaymış amk..
çocukluğun ilk dönemlerinde görülen ve o küçücük beynimizde uzay mekiği edasında süzülen arabadır kendisi.mahallede zaten araba sayısı parmakla sayılabilecek kadar.onlar da hacı muratvari arabalar.hiç unutmam, bir komşumuz iş kazası geçirmişti.fabrikasındaki müdür arada ziyarete gelirdi.herifin altında (bkz: toros sw) vardı,ona bile gözlerimizi açıp bakarken birgün mahalleye indi bu uzay mekiğinden bir tane.aman allahım! nasıl bir duygu, nasıl bir heyecan silsilesi! mahalleye misafirliğe gelmişlerdi adamlar.koştuk tabi mahallenin çoluk çocuk ahalisi olarak.nereye mi gidiyoruz? 'tepra( yani tempra, adını bile tam söyleyemiyoruz, hesap et) gelmiş lan uğur, şişşş gökan tepra var lan şerif amcaların evin önünde.hem de alarımlı.oraya gidiyoz lan, hadiii...'
koştuk, gittik 'tepra'nın yanına.inceledik filan aleti.sonra da alarmın sırrını çözdük.arabanın tekerine vurup kaçınca başlıyordu alet cayır cayır ötmeye.en sonunda arabanın sahibi olan 'tepra' götlü herif gelip kapamıştı alarmı, sonra da kovalamıştı bizi gavat.hey gidi tepralı günler hey!
sıcağı sıcağına isimli tv programının olduğu yıllardı. eniştem e-5 te ters yöne girip zincirleme kaza yapar ve o muhteşem alet tempra'nın motorunu sağ ön koltuğa oturtarak hafızalarımızda yer eder. ha bi de videoya çekmiştik o programda izlerken. bereket kimseye bişey olmamıştı da gülmekteyiz şimdi. hey gidi günler. meğersem bu aracın motor bloğu komple bırakırmış kendini önden çarpmalarda tabii nereye bırakacağını bilemeyince ön koltuğa oturuvermiş.
aynı zamanda tempra'ya "koca göt" lakabının takıldığı günlerdi.

edit : hakikaten ne garip. niye koca göt diyorduk anlamadım. çok da büyük değil.*
insanların daha temiz ve saf olduğu günlerdi. değişen ve gelişen teknolojiyle birlikte insanlar menfi yönde kendilerini geliştirdiler ne yazık ki.
Paso ferrari nin altı yere sürter geyiği yapardık biz o zamanlar, peey...
1991...hidrolik direksiyonun lüks olduğı günler.
dijital göstergeye sahip bir arabayı ilk gördüğüm senelerdir.
-kaç basıyor lan bu?
-ne bileyim olm gösterge yok.
-nasıl yok lan!?
yerli arabamız diye yutturmuşlardı bize, "yaptık ulan sonunda başardık" diye sanki babamın fabrikasında yapılmış gibi kasıla kasıla yürürdüm yolda, teheyt be, ne günlermiş, o arabaya dahi binebilme umudumun olmadığı günlermiş o zaman.
mazda 323'e hasta olunan günlerdir.

görsel
bir nevi, tekrar yaşadığımız günlerdir. bu sefer tempraya değil başka arabalara. düşünürüm her zaman. altımdaki araba 2000 model ama bir zamanlar bu arabaya deli olanlar da vardı. hasiktir lan şuna bak diyenler ... veya garajda yatan 93 model bi w124 kasa mercedes. o zamanlar sıfır almıştı babam iflas etmeden önce. mercedes piyasada yoktu pek en azından eskişehir'de. görenlerin bir daha dönüp baktığını hatırlıyorum. ama şimdi eski havası kalmadı. gerçi hala w124'ün hastaları var ama...

neyse diyeceğim o ki, sürekli görüp durduğumuz bir mercedes cls 350 var eskişehir caddelerinde. dönüp bir daha bakıyoruz. bunu bir zamanlar bmw 2000 modele yapanları da gördük. şimdi züğürtlerin ellerine düşmüş o dönüp baktığımız araba. kim bilir mercedes cls 350'de 15 yıl sonra bugünün dar paçalı, uzaya kadar uzanan dikik saçları olan gençlerin altında olacak... belki...
asfalt yolda aracın içine ses girmezdi. camlar otomatikti. şasi yağmur damlası diye birşey, hidrolik direksiyonlu, göstergesinede bakınca uzay gemisi gibi gelirdi.
çocukken direksiyon başına geçer hayali yolculuklar yapardık temprayla.

babam öyle diyor diyede bir reklamı vardı.

http://www.youtube.com/watch?v=tFSdtimy44E