bugün

milli eğitim bakanı'na mektup yazmış olan, bizim bilmediğimiz o vicdan dilini konuşan devrimci, insan, güzel adam.

http://jiyan.us/?p=2993 adresinden ilgili mektup okunabilmekte.
cuma akşamlarını iple çekmeme neden olan, dünya tatlısı, gerçek bir aydın, yaşamış, görmüş ve yaşadıklarını tatlı dille anlatan güzel insan, yüce şahsiyet.
16 ekim 2010 tarihiyle, 'merhaba ama kime?' isimli köşe yazısıyla, radikal gazetesinde yazmaya başlayacak olan, değerli insan.

'Bu köşede, selamı alınan, merhabası verilen insanların arzuhalini okuyacaksınız.
Herkese selamun aleyküm, sadece insan kadri bilenlere merhaba!'

yazının tümü:
http://www.radikal.com.tr...10.2010&CategoryID=98
birgün'den ayrıldıktan sonra uzun zaman taraf ya da radikal'de yazacağını düşündüğüm, en sonunda da radikal'deki ilk yazısıyla selamını can-ı yürekten alıp başıma koyduğum güzel adam.
mesai saatinde ölmek yasak

http://www.radikal.com.tr/Default.aspx?aType=RadikalYazar&ArticleID=1025234&Yazar=SIRRI%20S%DCREYYA%20%D6NDER&Date=24.10.2010&CategoryID=97

Kendi dağlarından indirilenler

http://www.radikal.com.tr/Default.aspx?aType=RadikalHaberDetay&Date=25.10.2010&ArticleID=1025411

başlıklı köşe yazılarında, gözlemleri ve yorumları ile insanın içini acıtan bir yazı kaleme almıştır.
radikal gazetesi köşe yazarı.
keliminenin tam anlamıyla bir "modern zaman dervişi".
"bilgi, görgü, kültür ve samimiyet bir insanda bu kadar mı güzel durur, bu nasıl bir asalettir yarabbi" demişimdir onu sohbetine her denk gelişimde ve satırlarını her okuduğumda.
türkiyeli sosyalist aydın nasıl olunur? işte bu "vicdani ve akli melekenin" en vücut bulmuş halidir sırrı süreyya önder...
iyi ki varsın sırrı abi!
öyle bir yazı yazmıştır ki bugün, dertlerimizi dökmüş, saçmış ortalığa.
http://www.radikal.com.tr...10.2010&CategoryID=97
mağdurdan yana olan ender köşe yazarlarındandır.
anadolu denince nasıl samimiyet geliyorsa akla ilk, samimiyet denince akla gelen ilk isimdir. garib guraba edebiyatı yapmadan garibanlığını bilmiş, fikriyle ilmiyle bize yeniden anadoluyu sevdirmiş konuştukça dinlenesi yönetmen.
beynelmilel in kendisine ait olduğunu bilmediğim halde, geçmiş zamanda tv de zap yaparken ülke tv (haber7) de meksika sınırında bir kaç saniye dinlemek düşüncesiyle açıp o günden sonra nerede görsem son sözüne kadar dinlediğim, hak verdiğim hazret.. sağı, solu yok bu işin arkadaş,, davasından önce adama bakmak lazım.. onun gibi 20-30 tane olsun, parti olsun eminim ki memleketin yarısı sosyalist olur..
adamdır. radikalde yazıyor şuanda çok da güzel tespitleri var.
''kafa dengi''
radikal'de takibimizi sürdürdüğümüz güzel abimiz.
belki biraz geç olacak ama şuan bildiğim kadarıyla yayından kalkan tv net'deki klark programında menteş'e konuk olmuşluğu vardır. güzel program olmuş. hazır youtube'da açılmış bak.*
cuma akşamları saat 20:45 te, kanal 24 te kafa dengi programında döktürmektedir. selahattin yusuf'a rağmen izlemekte fayda var.
istanbul kitap fuarı' nda, ayrıntı yayınları' nın düzenlediği "sol ve din" konulu söyleşiye katılmış yönetmen. söyleşiye katılmadım ama haberde insanın boğazını düğüm düğüm düğümleyen aforizması, insanı yüreği kanarken düşündürecek cinsten; ""kerbela islam' ın yoksul elinden alınıp zenginin insafına terk edildiği yerdir" .

söyleşi hakkında kabaca fikir verebilecek link; http://www.birgun.net/cultures_index.php?news_code=1289152443&day=07&month=11&year=2010 . bu muhabbet insanının
maraş katliamı ile ilgili bir film çekecek yönetmen. filmi nasıl olur bilemiyorum ama yapılan zulmü göstermesi açısından merakla izleyeceğim film. yıllardır bu konu hep karanlık kaldı, bu acıdan bu katliamdan bahsettiğiniz zaman ortamda bulunan insanların çoğu bilmiyordum ben böyle bir şeyi ya da bilenlerde kötü olay, üzücü tarzı şeyler söyleyip üzerinde durmakta itinayla kaçındılar. çünkü bu ülkede farklı olmak yeterince sıkıntılı bir durumken bir de farklı olanlara yapılan zulmü, haksızlığı anlatmak iyice karşılığı olmayan bir tutuma dönüşüyor. insanlar farklılıkları hoş karşılayamıyor, dinle arası pek iyi olmayan bir sunni bile alevi kelimesini duyunca bir acayipleşiyor. bu bahsettiğim işin psikolojik kısmı, maraş ta ise insanlık adına çok somut suçlar işlendi, birileri gelip alevileri katletti. bugün umarım sırrı süreyya önder neyin ne olduğunu açık açık anlatır filminde, türkiyenin böyle filmlere ve bu konuları bu acıları anlatacak yönetmenlere ihtiyacı var. sırrı süreyya umarım ne şiş yansın ne kebab cılık yapmaz ve insan sıfatı altındaki psikopat zihniyetleri filminde açıkça gösterir, evet bazıları kendilerini normal sayıp, anormal gördüklerini katledebiliyor türkiye de artık bu normallerin kimler olduğu nasıl bir zihniyete sahip oldukları iyice aydınlatılmalı. nasıl olur da birileri gelip kendilerine uymayanları anormal addedip onları katleder ve kimse sesini çıkarmaz işte bunların anlatılmasını bekliyorum sırrı süreyya önder in yeni filminde. çok şey istiyorum gibi gelebilir ama bu işler yani türkiyenin katilleriyle hesaplaşması o kadar gecikti ve ihmal edildiki şimdi anlatmaya kalkınca bissürü birikmişlik var allah kolaylık versin sırrı süreyya ya, çok fazla emek harcaması gerekecek. umarım filmini çeker ve bizlere de emeğine sağlık demek düşer.
bütün dünyada ilim insanları üniversitede yetişirken bizim ülkemizde cezaevlerinde yetişir sözünü söyleyen ve lice'de ceylan önkol diye bir genç kızımız paramparça oldu ve anası eteğine topladı parçalarını diyip ardından ortaya çıkarmadai isteksizlikten dolayı iktidara mehmet akif şiiriyle seslenmiştir.
ve izzeti olan hiçbir babaceylan'ın katilleri bulunmadan kızını sevemez haram olsun diyecek kadar da mert bir adamdır
ertuğrul özkük'ün kendisi hakkında söylediği "gücü olsaydı süreyya kardeş de bizi linç ederdi" sözlerine bugünkü yazısıyla özkök'e Curzio Malaparte adlı gazetecinin hayatından bir anıyla tokat gibi cevap vermiştir.
--spoiler--
Curzio Malaparte
Sayın Özkök, size, aslen italyan olan bir gazeteciden bahsetmek istiyorum. Gazetecinin adı Curzio Malaparte.
Gençliğinde faşist partiye üye olmuş fakat insanlığı ağır basınca yazıları sansürlenmiş, ev hapsine alınmış, sürgün edilmiştir. 1941de Rus cephesinin açılmasıyla birlikte, inşallah oralarda ölür umuduyla, teğmen rütbesi ve savaş muhabirliği göreviyle bölgeye gönderilmiştir. Ancak yazılarının yarattığı rahatsızlık, Hitlerin kulağına kadar gitmiş ve Ukraynada tutuklanmıştır. Malaparte, yazdıklarını gizlice italyaya sokarak savaşın korkunçluğu üzerine tarih boyunca yazılmış en iyi eserleri bizlere miras bırakmıştır.
Ülkemizde Kuzey Yayınlarından çıkan Kaputt adlı anlatısının bir bölümünü kısaltarak aşağıya alıyorum
1941 yılı sonbaharında Ukraynada Poltawa yakınındaydım. Bölgede partizanlar kaynaşıyordu. Bir gün, bir Alman subayı topçu konvoyunun başında bir köye girdi. Köyde tek bir canlı yoktu, evler çoktan terk edilmiş gibi görünüyordu...
Atların nal sesleri hemen hemen uzaklaşmış, ovanın çamuru içinde boğulmuştu ki birden bir kurşun vızladı Halt! diye bağırdı subay. Kafile yine durdu, kuyruktaki batarya yine köy üzerine ateşe başladı...
Cam gözler masumun
kalbini göremez
Subay yüksek sesle saymaya başladı: Dört, beş, altı. Bir tek tüfeğin ateşi bu. Köyde sadece bir kişi var. O anda bir gölge, elleri havada koşarak kara duman bulutundan sıyrıldı, askerler partizanı yakaladılar, iterek subayın önüne getirdiler. Subay eğerinin üstünden eğilip partizana baktı: "Ein kind" (Bir çocuk) dedi alçak sesle. En fazla on yaşında bir çocuktu bu. Zayıftı, acınacak haldeydi. Elbisesi paramparça, yüzü kapkaraydı. Saçları kavrulmuş, elleri yanmıştı. Ein kind!
Bir ara subay, çocuğun önünde durup, uzun uzun ve sessizce yüzüne baktı ve sıkıntı dolu bir sesle:
Dinle! dedi. Sana kötülük etmek istemiyorum. Benim işim bacak kadar çocuklarla savaşmak
değil. Lieber gott! Savaşı ben icat etmedim ki?
Bir süre sustu, sonra insana garip gelen bir yumuşaklıkla sordu:
Bak, benim bir gözüm camdır. Asıl gözümün hangisi olduğu kolay anlaşılmaz. Hemen, hiç düşünmeden hangi gözümün cam olduğunu söyleyebilirsen serbest bırakırım seni.
Çocuk hiç tereddüt etmedi:

- Sol göz, dedi.

- Nasıl bildin?

- Çünkü ikisinden, soldaki daha insan gibi bakıyor.

--spoiler--
hani derler ya, "hakaretin hası incelik ister" diye; bundan incesi ne alâ!
yüzyıllardır milyonlarca insanın cesedine, tecavüzüne, köleliğine sebep olmuş bir ortaçağ öğretisinin günümüz goygoycusu.

ağzına marksizmi almadan önce ''humanizm'' nedir öğrenmesi gereken, evliya kovalayıcısı. cennet bezirganı.

tarih boyunca islamiyet isimli öğretinin döktüğü her kanda, yavuz sultan selim kadar, yezid kadar, muhammed kadar, sivas'taki gözü dönmüş kalabalık kadar, bayram namazından çıkmış on sekiz yaşında yeni yetme kadar payı vardır. dahil olmak, destek olmaktır.
ertuğrul özkök adlı faşiste verdiği bugunkü karşılık okunası olan yazar.
bugünkü yazısında 'yaygın bir yanlışın en kristalize olmuş hali' olan kişiye sağlam bir ayar vermiştir.
"Henüz Beynelmilel filmine bir yapımcı bulamamışken özüm
de dizilerde yazarlık yaparak..." kendisinin de bir zamanlar dizi senaristliği yaptığını anlatan; senaristleri "onurları ve hünerleriyle gayet ağır koşullarda çalışan kalem emekçileri" olarak tanımlamıştır bugünkü yazısında.

ama esas bomba şurda; kendisi yapımcıya, habire yazdıklarını geri çevirdiği için uyuz olmuştur sonradan öğrenir ki, meğerse yazdıklarını yapımcı okumuyormuş. gerisi kendi ağzından;
"klişe mazeretlerle geri gönderirmiş. Bu gerçeği duyunca çok öfkelenmiştim. Senaryoyu çöpe atıp, sıfırdan yeni bir şey yazmaya başladım. Sanayici ailenin oğluyla, törecan oğlan ezeli hasımlardı. ikisini karşı karşıya getirdim. Ve aksiyon kısmına
'... ikisinin de nemli dudakları şehvetle aralandı...'
diye yazarak dizide yer alan herkesi birbirleriyle seviştirdim. Senaryo Lut kavmine rahmet okutacak bir kıvama gelmişti.
Adama verdim, 'Götür yapımcıya ver' dedim. Kendimce şık bir istifa mektubu yazmıştım. Ben ofiste kızgın volta atarken telefonum çaldı. Arayan yapımcıydı. 'Güzel olmuş eline sağlık' diyerek sete maille göndermemi istedi..."

ve ekliyor:

"Tecavüz bir devlet politikasıdır.
'Esmer, sarışın fark etmez...' diye başlayan tekerlemelerle eğitim yapan bir milletiz biz. Sevişme fiilini bir cezalandırma aracı gibi görüp onun bunun anasına bacısına uygulama hasretiyle inleyen tribünlerimiz var."

sonuç:

"Bütün bunları pas geçerek senaristlere laf sokuşturan parlamenterde, aha bu yapımcıya sürtecek kadar akıl yoktur."
samimi ve içten bir insan ses tonuyla güven veriyor tebessüm edişiylede içten ve samimi...
Radikal gtazetesini okuma sebebim....Bana vicdanın resmini çizebilir misin? diye sorsalar bu adamı çizerdim....