bugün

Bir ay önce kardeşimle şehrin sokaklarında yürürken, burada kal rüya dedi. Gerçekten ömrünün sonuna kadar burada mı yaşayacaksın diye sordum. Evet, sen gitmek mi istiyorsun dedi, evet dedim.

Önümüzdeki hafta gidiyorum işte, biraz pişmanım, sadece hafta sonları gelebilirim artık bu şehre. Söylediğimiz her şeye dikkat etmemiz gerekiyormuş, bazıları gerçekleşiyormuş, bunu bir kez daha anladım.
Bitti mi şimdi, umut yok mu?
görsel
gözlerine baktığım, gülümsediğim herkes kalbimi kırıp beni incitme hırsıyla besliyor kendini. O kadar şaşıyorum ki. Kötü olduklarını düşünmek istemiyorum belki de yanlış yerlere koymuşumdur, bilemiyorum. Ama ne yöne dönsem kendimi harap olmuş şekilde buluyorum.
insanlar bazen sustuklarıyla konuşuyorlar. Ama bunu konuşanlar anlayamıyor.
"Sevmediğin bir işte de başarısız olabiliyorsun, yani, bari sevdiğin şeyi yap."

Böyle bir aydınlamayı ne kadar genç yaşta yaşarsak kendimizi o kadar mutlu kılma şansı elde edebiliyoruz.
Bir şeyler için ne kadar çok gecikirseniz bir o kadar da -doğru orantılı olarak- zarar görürsünüz.
Yemekte yine eğlence olsun diye Müge Anlı izliyordum.
Kubilay'ın ö*dürme skilleri beni şoka soktu. Adamın s*kini koparmak nedir kardeşim.
görsel
Kaç saattir bekliyorum ve açım. Aç olduğum için sinirli. Bilgilendirme bitmiştir, teşekkürler.
neyi bekliyorsun kardeş?
görsel
Aklımın duraklarında çok zaman harcadım, gözünde değersiz olduğum votka sevdalısı bir kadın için. Umursanmadım ve anladım ki aldatıldım.

Aylar evvel bana yaşattığı acıya mı yanayım, kalbimde açtığı koca boşluğa mı bilmiyorum.

Sebepsiz gölgeler üzerime düşmüş gibi.
Silik düşünceleri uzaklaşmış buralardan..

neyse yorgunluğum yapışmışken üzerime kelimelerle boğulmamın bir anlamı yok.
Yorgunum.
Senin yapıldığın meşenin palamudunu zikerim mk pinokyosu seni.
Kemikten var olduğunu sandığınız kalbiniz gün sonunda kaynamayıp kırıldığıyla kalabilir.

Bu yüzden Elinizden gelen şey kalbinizi onarmak değil onarma aşamasına gelmesine gerek kalmadan onu korumak olsun.
sana ev olmuşluğum var. her şeyi unut, ama bunu unutma..öyle
fakire şükretmesini öğretmişler, zenginin düzeni bozulmasın diye.
Aklımın şeytanlığa çalışmıyor oluşu... Çok üzücü...

Söyleceklerim bu kadar ehueh.
Kabulleneceksiniz, dayanamadığınız ne varsa. Gerekirse içiniz acıyacak, kalbiniz sökülecek ama gün sonunda kabulleneceksiniz.

Hayat böyle işler.
Bir kabullemeyle biter ve yeniden bir başka kabullenmeyle başlar.
Kendimi bundan sonra sadece öğrenmeye ve kendime bir şeyler katmaya verdim. Önceden de bu böyleydi ama başka şeylerin zihnimi bulandırması beni yıprattı. Artık sadece okuyup, öğrenip farklı hedefler koyup bunlarım peşinden gideceğim. Duygusal şeylerin beni bir kalıba koyup, sindirmesine müsade etmeyeceğim.
Olmuyorsa olmuyor artık olmazların değil olması daha fayda sağlar şeyler için ümit edeceğim.
Söylemleri ve davranışlarıyla beni sorumlulukları olan bir ilişkiye yöneltip, ilişki için çizmeye çalıştığı sınırları önce kendi ihlal eden ve bunu normalleştirmeye çalışan insanları affedemiyorum! Böyle davranan insanların öz saygıdan yoksun ve dolayısıyla beş para etmez tipler olduğunu düşünüyorum. Rahmetli Neşet Ertaş’ın da dediği gibi; “Kendi kendisinden utanmayan, yeryüzünde hiç kimseden utanmaz.”
Ağlıyordu Reis, Reis ağlıyordu. Olmaz diyordu, olmaz! Olamaz! Yükselmen yok hükmündedir, kime sordun da yükseldin eey enflasyon, diyordu. Eeyy, diyordu; sen kimsin ya, diyerek devam ediyordu: Senin belini kıracağım, diyordu. Sana gol atacağım, diye de ekliyor, milleti de kekliyordu. Biiizz gol atmasını iyi biliriz, eski topçuyum, diyordu. Dağ ağlıyor, taş ağlıyor, kurt-kuş, börtü-böcük, çoluk-çocuk, salam-sucuk, yiğit-gıcık, kuru-vıcık, sürmeli-mocuk, parka-gocuk... hepsi, hepsi içini çeke çeke, hıçkıra hıçkıra ağlıyordu. Bu arada Reis de ağlamaya devam ediyordu. Ağlıyordu Reis, Reis ağlıyordu. NOT: Nihat Hatipoğlu Hoca'nın "Ağlayan Sabri'leri üzmeyin, ağlatmayın!" konuşmasından alınmıştır :-).
”Kalmışım ara yerde tozdayım dumandayım, kirli bir mekândayım iğrenç bir zamandayım.” demiş Sadri Alışık. Abi be: Senin "iğrenç" dediğin zamanlardaki bir yaşayışımız olsaydı keşke. Aileden yana sıkıntı çekmesek de çevrede insan adam, delikanlı yürek bulmak; Topkapı Sarayı'nda Kaşıkçı Elması'nı eline almak kadar imkansız, neredeyse. Kadim dostun Ayhan ışık ölünce, onun eşi Gülşen Hanım'la yedi yıl konuşmamışsın. Sırf arkadaşının "yasını yeterince tutmadı" diye. Dostluk bu değil de nedir? Nirvanasın...
(#46060352)

" hayırlı olsun da ama sen hiç haber vermedin..."

Tabiki haber vermedim. Böyle yapmak daha çok hoşuma gitti çünkü.
Göğsümün ortası acayip kaşınıyor gençler. görünürde bir pürüz ya da sivilce falan da yok. Birkaç gündür böyle. Soğuk merhem sürmek işe yara mı diye düşündüm ama yara yok bir şey yok ne merhemi süreceğim.