bugün

ooo (bkz: haşmetmeab) olmuşuz.
akepe bitmiş.
Siktiğimin üniversitesi sonunda bitti 9 seneden sonra
Elveda okul merhaba tus.
Der ya Akif; 'gitme ey yolcu beraber oturup ağlaşalım, elemim bir yüreğin kârı değil, paylaşalım' işte bu sebeple benim de elemimi paylaşacağım yolcum siz olun bu gece.
Hababam sınıfı'nda mahmut hoca'nın velilere verdiği ve hala hepimizi ilk defa duymuşcasına etkileyen o ayar var ya hani. '... bir çocuk eline çanta verilmekle, cebine üç beş kuruş harçlık koymakla eğitilmez. Daha doğrusu anne babanın görevi burada bitmez...'
Bir hayatı paylaşmayı düşündüğünüz (en azından hayatının bir bölümünde) insana karşı da sadece özel günlerinde yanında olarak 'görevinizi' tamamladığınızı mı sanıyorsunuz? Sizin 'özel' sandığınız gün değil de sıradan bir günde size daha çok ihtiyacı olmadığını nereden biliyorsunuz? Sevgi bu kadar ucuz bir şey mi ki 'ben yanındayım' diyebilmeyi bile 'özel' ya da 'sıkıntılı' zamanlarda bir lütuf gibi bahşediyorsunuz?
Siz sevmeyin arkadaş... 'O gün yanındaydım' diyebilmek, bunu başa kakmak için, yıllar öncesinden koz biriktirmek için ne kendinizi ne de karşınızdakini yormayın.
Siz çiçek sevin, güzel kokusu için, ağacı sevin meyvesi için, köpek sevin sizi koruması için.
Ama siz insan sevmeyin arkadaş...
nerden başlasam bilmiyorum uzun süredir buralarda ağlamıyordum. vakti geldi de geçiyor. her seyi yaptım büyük kücük ayırt etmedim biraz olsun yeter dedim. çocukların başını oksadım, çicekler diktim, gezdim gördüm, insanlar tanıdım, yeni işler denedim, hayatımı değistirdim, hobiler edindim, yeni bir dil öğrendim, müzikler keşfettim, salıncakta salladım, çimlerde kitaplar okudum, yağmurlarda yürüdüm, rüzgara karşı durdum, yavru kedileri köpekleri sevdim, insan bile sevdim. içimdeki sızıyı atamadım. hep ayaklarım tasa takıldı, çiceklerim soldu, kedim öldü, hayatımdaki insanlar değisti tanıyamaz oldum. kurdugum hayaller yerle bir oldu. neye biraz heves etsem kursağımda kaldı. kimin hayatına biraz dokunsam mahvettim. elimi attığım her sey kurudu. daha fazlasını yazmaya içim dayanmadı.
Yarin gidin oyunuzu kullanin istanbulda yasayanlar baska istanbul yok amk.
Az önce Bi hamamböceği operasyonu geçirdik. Allahım galiba bu hayvanları ömrüm boyunca sevemeyeceğim.
sonunda pazartesi geldi. sanırım şu sıralar bugünü iple çeken tek kişi benim.
Bazı baharlar bugün geldiğine göre benim baharımda yakında gelsin diye daha da ümitlenebilirim.
tırnak içinde söylenilen senin yerinde olsam şöyle yapardım cümlesinin kurulmasına ayar oluyorum nedense. bence bu cümle bir anlamda, bir insanın böyle mutlu olduğuna karışılması anlamına geliyor. hayır tamam belki önermesinde, fikrinde haklıdır ama, senin yerinde olsam dediği kişinin mutlu olmadığını nerden biliyor, onu anlamıyorum.
kötü iktidar yüzünden bütün ülke siyasetçi olduk ülkeyi kurtarmaya çalışıyoruz..
walla bıktım yeminle..
biraz da üretimde bilimde sanatta çoşalım yahu..
herkes uzaya giderken biz hala "şu oruç bozar mı.. bu günah mı" soruları soruyoruz..
çocuk tacizleri kadın tecavüzleri de havada uçuşuyor..
avrupa'nın en obez ülkesiyiz..
halkın kitap okuma ve spor yapma oranı da yerlerde..
dünyanın en cahil en tombalak ülkesi olma yolunda hızla ilerliyoruz..

(bkz: yeter ulan)
yalan söylediğini söyleyen birisi yalancı mıdır yoksa dürüst müdür ?
Dizi izliyorum.
görsel
görsel
Gel biraz teletabi olalım;

“Sarılalım sıkı sıkı”
kısa vadede çok unutkanım. yine bir şeyi unuttum. neyi unuttuğumu bilmiyorum ama.
satılık ada buldum, hemde türkiye'de. hayalimdeki ıssız adamda yaşayabilirim. küçük bir problem var, para yok ama detaylara takılmamak gerek.
https://www.sahibinden.co...tilik-ada-179496571/detay
Bu aralar hiç enerjim yok. Çok keyifsizim. Canım hiç bir şey yapmak istemiyor. Elimi kaldıracak takatim bile yok. Yaptığım işlere yoğunlaşamıyorum ve hemen sıkılıyorum.
işin garibi bunlar için bir nedenim de yok.
şu sıralar aslında hiç bir şey de yolunda gitmiyor....
Yetti gari.
Az önce gelin ve damattan habersizce bir düğüne davet edildim. Söyleyeceklerim bu kadar.
Şehirdeki bir parkın bankında oturmuş sigara içiyorum, yapayalnız. Hayattaki yalnızlığımın temsili gibi bir kare... insanlar gelip geçiyor; kimisi telefonda hararetle bir şeyler anlatıyor, kimisi sevgilisine sarılarak yürüyor ve sıcak bir istanbul gecesinin tadını çıkarıyor, kimisi çocuklarını mutlu etmenin peşinde. Binlerce insan, binlerce hikâye... Benim hikâyemin örgüsüyse, dediğim gibi, yalnızlık taşlarıyla döşeli. Ben seçmedim bu kalabalıklar içindeki yalnız hayatı, ama ben yaşıyorum işte. Bir şekilde...
Çoğu zaman şu asırda tek başıma sıkışıp kaldığımı düşünüyorum.
istanbul karaköy'de batan güneşin benim şu an bilmem kaç km uzakta olduğum yerde batan güneşin aynısı olduğuna bir türlü kendimi ikna edemiyorum. Tahayyül edemiyorum resmen. Her gün batımında öylece anlamaya çalışıyorum, teoride mantıklı ama pratikte hiçbir karşılığı yokmuş gibi geliyor. Bu ucube hissi nasıl bertaraf edebilirim enter.
italyanca konuşsaydım sever miydin beni?
ingilizce Almanca falan olmuştur tabi de
Eminim hiç italyanca bilen sevgilin olmamıştır.
Ben şimdi kursa gitsem,sen beklesen.
Beklemesen bile çok ileri gitmesen.
Ufak tefek yakınlaşmaların olabilir ama ileri gitme olmaz mı?
Neyse işte ben kursa gitsem.
iki seneye sökerim sanıyorum, malum kafam kalın biraz.
Sonra gelsem yanına.
Calvino'yu Dante'yi v.s kendi dilinden okusam.
Gözüne girermiyim o zaman?
italyanca konuşmayı öğrenirsem sever misin beni?