bugün

Tünelin sonunda ışık var mı?
boğuluyorum yavaş yavaş...
yalnızlık ve dünya işlerinin arasında ufak mutluluk kırıntıları arayan biri haline geldim. belki de olgunlaşmaktır bu. bazı sorunlar asla çözülmüyor...
iki haftadır sürekli en ufak bir şeyde ağlamak istiyorum, içim sıkılıyor daralıyorum bunalıyorum tarifsiz bir duygu.
mum gibiyim, kendimden gidiyor.
Gecenin şu saatinde zaten aşırı yavaş olan yurt interneti daha da yavaşlıyor. Neden biliyor musunuz? 5000 tane abaza gecenin bu saatlerinde yorganaltında porno izliyor. Bizim gibi makale okumaya çalışan, araştırma yapan insanlar ise bu sayfa yüklenemedi hatası ile cebelleşiyor.
kötü bile olsa bir şeyler netleşince devam etmek aşırı kolay oluyor. netliğin gözünü seveyim. belirsizlik çıldırtır, belirsizlik şerefsizdir.
Yeminle sap geldim sap öleceğim.
belki de en güzeli her şeyin soru işareti olarak kalmasıydı.
söylesem tesiri yok, sussam gönül razı değil.
doğru söyle pompada mıydın?
nedense yan yana çalıştığım insanda benim 5 yıl önce ki halimi görüyorum. böyle atarlı giderli hemen sinirlenen lafın bitmesini dinlemeden anlamadan yardıran bir tiple çalışıyorum. iş hayatım nedense bu tipte insanlarla geçti garip. daha da kötüsü benden 5 yaş büyük. nasıl zapt etsem bilmiyorum. zaten beni de 5 sene önce zapt eden yoktu anasını satayım. zamanla akıllanacaktır. öyle umuyorum tabi ki de.
beklemekten yoruldum sözlük.Üstelik doğru dürüst neyi beklediğimi de bilmiyorum.Belirsizlik daha da yoruyor insanı.Son iki yıldır hayatımda hiç bir şey iyi gitmedi.güçlü görünmek için mutsuzluğumu gizlemeye çalışıyorum ama insan kendini kandıramıyor.Akşam olunca yastığa başımı koyduğumda kendimi her geçen gün daha da güçsüz hissediyorum.Geçecek deyip uykuya dalıyorum.
alayınızın toprakta izini bulamıyacaklar namıssız bu ne hava.
ne söylesem yalan...
ne söylesem inan...

bu garip hayat, sadece bana garip gelmiyordur eminim... varoluşu sorgulayan herkesin aklında ki o boşluktayım...
sadece çalışmak ve para kazanmak için yaratılmışız gibi, köyünden dışarı hiç çıkmamış o mehmet ağanın işlenmiş toprağı gibiyim anbean..

"Cogito, ergo sum" (düşünüyorum o halde varım) derken descaertes, paradan haberi yoktu, olsaydı eğer cümle aynen böyle olurdu; '' param var o halde bende varım ''

günümüzde, saygı istiyorsanız paranız olacak, dinlenmek istiyorsanız paranız olacak, insanların bu adaletine de çok karşıyım... nedir bizi bu gösterişe iten, ve bu dayanılmaz iki yüzlülüğümüz.

en hümanisti bile iki yüzlüdür, türcüdür... köpek ya da bir kuş can verince üzülüyoruz kahroluyoruz, ama bir hamam böceğine üzülmüyoruz, hatta biz öldürüyoruz. çünkü türcüyüz. hayvan değil sevimli hayvan seviyoruz.

neyse daha çok yazılacak şey var ama, patron ters ters bakıyor camekan odasından... sonra söylerim istediklerimi...
Moreller bozuk.
Şu soğuk kış gününde insan sıcacık ailesini çok özlüyor be sözlük.

Şimdi eve gitsem soba yanıyor. Üstünde bir tencere olur. Babam haberleri izliyor. Annem de mutfakta salata yapıyor. Dünyanın en huzurlu anlarından birisi değil mi ya.
Bir yere giderken, bir iş yaparken, araba kullanırken, arkadaşlarla buluşmaya giderken kısacası ileriye doğru giderken kendimi, daha umutlu, daha mutlu, daha keyifli hissederdim.
Sonra sanki yönümü olduğu gibi tersine, yani eksiye çevirmişler gibi her adımım da daha umutsuz, daha mutsuz hissediyorum.
Hiç keyfim yok sözlük.
Doğru söze ne denir...
görsel
unutmaya çalıştığım bir şey yok... bir şeyleri aşmış olmanın insana bırak'tığı o yerdeyim; her şeye kayıtsız ve kayıp.
Kafamın içinde fadimenin düğünü var, çeyreklik takan takana.
hakunaaa mıtata.
kime neyi anlatıyoruz!
ne zaman bıraktık samimiyeti elden? ilk ne zaman koşmaya başladık bir et parçasının peşinden? ne zaman körelttik duyguları da dışavurumcu estetik kaygıları düşünür olduk? sahi ne zaman unuttuk ilk elma şekeri yediğimiz anı? nerde unuttuk çocukluğumuzu?
büyümek istedik hep, büyüdükte. hem de öyle bi büyüdük ki hayallerimiz de büyüdü sandık. daha büyük ev, daha pahalı araba, daha kazançlı iş daha daha daha daha. sonu olmayan "daha" lar tüketti bizi. oysa yeterdi ufakken salak bir eşya kolisi ev yapmaya. daha büyüğünü aramadık hiç kolinin. salak bir çubuk tel bile yetiyordu araba yapmaya ekstrasını istemedik.
o zamanlar küslükler bile samimiydi be abicim. gıcık kaptığına küs ol derdin. bir resmiyeti sözleşmesi vardı. şimdi ki gibi işimiz düşer deyip yüzüne gülüp arkasına konuşmazdık. "küs olma" özgürlüğümüz vardı.
ne zaman ki hırslar sardı tüm her yerimizi, ne zaman ki "daha" lar işgal etti beynimizi sanırım o zaman büyüdük.

"daha"larınız az olsun.
Hadi Dinleyelim diyorum, dalga geçiyor sanırım.
pezevenge bak hele okumadan enryi eksiliyor.yapmayın evladım. muhakeme yeteneginizi kullanın. saksı değil ya az işe yarasın.
edit:muhameke yeteneksizliğini sikeyim.