bugün

" Ahmedinejad, adamım! F. Farjad’ı affet!
Hamas, El-Fetih ile artık birleş!
Maradona, Arjantin’in yakasını bırak!
Lakotalar, hala neyi bekliyorsunuz!
Hu Jintao, Türkistan’dan uzak dur!
Hüsnü, sen daha gebermedin mi?
Netenyahu, iki dakika delikanlı ol!
Kadirov, aşağılık kukla ordan defol!
Chavez, coni cuntasına dikkat et!
Uzaylılar, siz de gelecekseniz gelin artık lan! "
Bütün pencerelerde bekleyen benim,
ve
ve
o çalmayan bütün telefonlarda
aylardır konuşan da.

Kabul.
Bir kez yolda karşılaşalım
onunla da avunacağım.
Adımı sesince duymaktan vazgeçtim,
sesini duysam, susacağım.
Yel esiyor ama
değirmen dönmüyor.
Kuraklık bu,
adın ekmeğe dönüşmüyor. turgut uyar.
ben sana mecburum atilla ilhan
epi topu bir şiir var o da can yücelin sevgi duvarı.
Sezai karakoç - Mona Rozadır.
Bağlanmayacaksın ....
Zindandan mehmede mektup .
Özdemir Asaf-Lavinya'dır.
albino ruhum şimdi çok kızgın,
şimdi ılgın ılgın,
yarın kırgın kırgın,
bir o kadar mahcup ve mazlum, dönerim mürekkep yalnızlığıma.

şimdi bir kaldırım olsam,
çamura bulansam,
bir hilkat garibesine dönsem; yüzüne bakılmayacak,
yine de bakar mıydın, tenezzül edip basar mıydın
yaşam yüzüme?

yarınlarıma ölüm olsan,
bütün güzelliklerden münezzeh,
kötü bestelenmiş bir beste olsam,
hayat verir miydin dudaklarınla,
yaşamı üfler miydin gözlerimden içeri.

artık içimde bir sen var benden öte.
şimdi ben ne olsam , sana dair,
körpe zihninde belirmem bilirim,
ki bu ölümün can yoldaşıdır,
ki bu sağanak bir yağmurdur,
ıslatmaz,
değmez,
kesmez,
dokunmaz.

şimdi sen kime gitsen
ben ölürüm, o yaşlanmaz.
Biliyor musun az az yaşıyorsun içimde
Oysaki seninle güzel olmak var
Örneğin rakı içiyoruz, içimize bir karanfil düşüyor gibi
Bir ağaç işliyor tıkır tıkır yanımızda
Midemdi aklımdı şu kadarcık kalıyor.
Sen o karanfile eğilimlisin, alıp sana veriyorum işte
Sen de bir başkasına veriyorsun daha güzel
O başkası yok mu bir yanındakine veriyor
Derken karanfil elden ele.
Görüyorsun ya bir sevdayı büyütüyoruz seninle
Sana değiniyorum, sana ısınıyorum, bu o değil
Bak nasıl, beyaza keser gibisine yedi renk
Birleşiyoruz sessizce.
Bir veda hazırladım ikimize..
Evet sevgilim, hala ikimiziz ayrılırken bile..
Binde bir ihtimal gibi sevdim seni.
Gözlerinden kendimi aşağı bıraktığımda artık çok geçti!
Gözlerin, içine bir sürü aşk park etmişti.
Sen yeşil ışık yakarken tüm kadınlara,
Ben kötü sollama sonucu tam solumdan vurdum kendimi.
Kaza gibi sevmiştim seni.

Dilim di’li geçmiş zamana asılı kalmıştı sanki;
Sen gidiyorum dediğinde.
Şimdiki zamanın ölme halindeydim..
Zaman seni benden aldı diye,
Bir elime geçirebilseydim
Yelkovanı idam edip, akrebi kendi ellerimle zehirleyecektim!

Bu şiir sana yazıldı sevgilim.
Biraz ellerimi bıraktım sana, biraz saçımı;
Biraz neşter kokuyor bu şiir,
Biraz da aşırı dozda acı.
Tam adet dönemine denk geldi gidişin, kan kusuyor kelimelerim.
Bu şiire pul gerekmez;
Gidişini görüp inansınlar diye, gözlerimi yapıştırdım sevgilim.

Tanrı soracak sana, neden bırakıp gittin?
iyi ezberle!
Sevmiyordum diyeceksin.
Tanrı bana soracak, niye bu kadar sevdin?
Duyma söyleyeceklerimi, unut gitsin!
O’nu avuç içlerimde bile saklayabilirdim, kimse görmesin diye..
Bir cami avlusunda bulmuştum O’nu.
Ben büyütmüştüm!
Öyle çok sahiplenmiştim ki,
Sonra O başka kadınlarda aradı gerçek ailesini.
Üzülmüştüm!
Anladım ki ben O’nu gözümde fazla büyütmüştüm!

Sonra Tanrı yaz kızım diyecek!
Adamın gözlerini çözün, kadının ellerini.
Sevgilim artık her cami avlusuna yetim aşklar bırakacaksın!
Merak etme
Ben de bir sürü piç yalnızlıklar doğuracağım.



Küçük iskender
ilk kez yurdumdan uzakta yaşadım bu duyguyu
Bebeklerin ulusu yok
Başlarını tutuşları aynı
Bakarken gözlerinde aynı merak
Ağlarken aynı seslerin tonu


Bebekler çiçeği insanlığımızın
Güllerin en hası, en goncası
Sarışın bir ışık parçası kimi
Kimi kapkara üzüm tanesi

Babalar çıkarmayın onları akıldan
Analar koruyun bebeklerinizi
Susturun susturun söyletmeyin
Savaştan yıkımdan söz ederse biri

Bırakalım sevdayla büyüsünler
Serpilip gelişsinler fidan gibi
Senin benim hiç kimsenin değil
Bütün bir yeryüzünündür onlar
Bütün insanlığın gözbebeği

ilk kez yurdumdan uzakta yaşadım bu duyguyu
Bebeklerin ulusu yok
Bebekler, çiçeği insanlığımızın
Ve geleceğimizin biricik umudu...
Beklenen

Ne hasta bekler sabahı,
Ne taze ölüyü mezar.
Ne de şeytan, bir günahı,
Seni beklediğim kadar.

Geçti istemem gelmeni,
Yokluğunda buldum seni;
Bırak vehmimde gölgeni
Gelme, artık neye yarar?

*Necip Fazıl Kısakürek
*
Şehir\konstantinos kavafis

"dedin, "bir başka ülkeye, bir başka denize gideceğim.bundan daha iyi bir başka kent bulunur elbet.yazgıdır yakama yapışır neye kalkışsam;ve yüreğim gömülü bir ceset sanki.aklım daha nice kalacak bu ülkede.nereye çevirsem gözlerimi, nereye baksam hayatımın kara yıkıntıları çıkıyor karşıma,yıllarımı kıydığım boşa harcadığım."yeni ülkeler bulamayacaksın, başka denizler bulamayacaksın.

bu kent peşini bırakmayacak. aynı sokaklarda dolaşacaksın. aynı mahallede yaşayacaksın;aynı evlerde kır düşecek saçlarına.bu kenttir gidip gideceğin yer. bir başkasını umma,bir gemi yok, bir yol yok sana.değil mi ki hayatını kıydın burada.bu küçük köşede, ona kıydın demektir bütün dünyada.

diyorsun ki, bir başka ülkeye,bir başka denize gitmek istiyorum ;bundan daha güzel bir başka kent vardır kuşkusuz,ama kötü yazgım peşimi bırakmaz ne yapsam,ve kalbim gömülü bir ceset sanki burada.ruhum daha ne kadar katlanacak bu çoraklığa nereye çevirsem yüzümü, nereye baksam hayatımın kara yıkıntıları çıkıyor karşıma bunca yıllarımı boşa tükettiğim şu ülkede..?

yeni bir ülke bulamazsın, arama;bulamayacaksın başka denizler de;nereye gitsen bu kent ardından gelecek senin,aynı sokaklarda dolaşıp duracaksın yine,aynı hep aynı mahallede yaşlanacaksın,aynı hep aynı evlerde ağaracak saçları nive dönüp bu kente geleceksin sonunda;yanılma sakın, bir başka şey umma,seni bekleyen bir gemi yok, bir çıkar yolun yok...ömrünü nasıl tükettiysen burada, bu köşecikte öyle kıydın demektir ona, bütün yeryüzünde."
özdemir asaf a ait bütün şiirler.
çevrende herkes şaşırsa,
bunu da senden bilse,
sen aklı başında kalabilirsen eğer,
herkes senden kuşku duyarken hem kuşkuya yer bırakır,
hem kendine güvenirsen eğer,
bekleyebilirsen usanmadan,
yalanla karşılık vermezsen yalana,
kendini evliya sanmadan
kin tutmayabilirsen kin tutana.
düşlere kapılmadan düş kurabilir,
yolunu saptırmadan düşünebilirsen eğer,
ne kazandım diye sevinir, ne yıkıldım diye yerinir,
ikisine de vermeyebilirsen değer,
söylediğin gerçeği eğip büken düzenbaz,
kandırabilir diye safları, dert edinmezsen,
ömür verdiğin işler bozulsa da yılmaz,
koyulabilirsen işe yeniden.
döküp ortaya varını yoğunu,
bir yazı turada yitirsen bile,
yitirdiklerini dolamaksızın dile
baştan tutabilirsen yolunu.
yüreğine, sinirine dayan diyecek
direncinden başka şeyin kalmasa da,
herkesin bırakıp gittiği noktada,
sen dayanabilirsen tek.
herkesle düşüp kalkar, erdemli kalabilirsen,
unutmayabilirsen halkı, krallarla gezerken,
dost da düşman da incitemezse seni,
ne küçümser, ne büyültürsen çevreni
her saatin her dakikasına
emeğini katarsan hakçasına
her şeyi ile dünya önüne serilir,
üstelik oğlum, adam oldun demektir…

rudyard kipling - adam olmak
BiRiSi
Bir şey var aramızda
Senin bakışından belli
Benim yanan yüzümden
Dalıveriyoruz arada bir
ikimiz de aynı şeyi düşünüyoruz belki
Gülüşerek başlıyoruz söze
Bir şey var aramızda
Onu buldukça kaybediyoruz isteyerek
Fakat ne kadar saklasak nafile
Bir şey var aramızda
Senin gözlerinde ışıldıyor
Benim dilimin ucunda…

Nahit ulvi akgün
ataol behramoglu yasadıklarımdan ogrendıgım bırsey var'dır
necip fazil kisakürek - sakarya türküsü.

insan bu, su misali, kıvrım kıvrım akar ya;
Bir yanda akan benim, öbür yanda Sakarya.

Su iner yokuşlardan, hep basamak basamak;
Benimse alın yazım, yokuşlarda susamak.

Her şey akar, su, tarih, yıldız, insan ve fikir;
Oluklar çift; birinden nur akar; birinden kir.

Akışta demetlenmiş, büyük, küçük, kâinat;
Şu çıkan buluta bak, bu inen suya inat!

Fakat Sakarya başka, yokuş mu çıkıyor ne,
Kurşundan bir yük binmiş, köpükten gövdesine;

Çatlıyor, yırtınıyor yokuşu sökmek için.
Hey Sakarya, kim demiş suya vurulmaz perçin?
Rabbim isterse, sular büklüm büklüm burulur,
Sırtına Sakaryanın, Türk tarihi vurulur.

Eyvah, eyvah, Sakaryam, sana mı düştü bu yük?
Bu davaa hor, bu dava öksüz, bu dava büyük! ..

Ne ağır imtihandır, başındaki, Sakarya!
Binbir başlı kartalı nasıl taşır kanarya?

insandır sanıyordum mukaddes yüke hamal.
Hamallık ki, sonunda, ne rütbe var, ne de mal,

Yalnız acı bir lokma, zehirle pişmiş aştan;
Ve ayrılık, anneden, vatandan, arkadaştan.

Şimdi dövün Sakarya, dövünmek vakti bu ân;
Kehkeşanlara kaçmış eski güneşleri an!

Hani Yunus Emre ki, kıyında geziyordu;
Hani ardına çil çil kubbeler serpen ordu?

Nerede kardeşlerin, cömert Nil, yeşil Tuna;
Giden şanlı akıncı, ne gün döner yurduna?

Mermerlerin nabzında hâlâ çarpar mı tekbir?
Bulur mu deli rüzgâr o sedayı: Allah bir!

Bütün bunlar sendedir, bu girift bilmeceler;
Sakarya, kandillere katran döktü geceler.

Vicdan azabına eş, kayna kayna Sakarya,
Öz yurdunda garipsin, öz vatanında parya!

insan üç beş damla kan, ırmak üç beş damla su;
Bir hayata çattık ki, hayata kurmuş pusu.

Geldi ölümlü yalan, gitti ölümsüz gerçek;
Siz, hayat süren leşler, sizi kim diriltecek?

Kafdağını assalar, belki çeker de bir kıl!
Bu ifritten sualin, kılını çekmez akıl!

Sakarya, saf çocuğu, masum Anadolunun,
Divanesi ikimiz kaldık Allah yolunun!
Sen ve ben, gözyaşiyle ıslanmış hamurdanız;
Rengimize baksınlar, kandan ve çamurdanız!
Akrebin kıskacında yoğurmuş bizi kader;
Aldırma, böyle gelmiş, bu dünya böyle gider!
Bana kefendir yatak, sana tabuttur havuz;
Sen kıvrıl, ben gideyim, Son Peygamber Kılavuz!

Yol onun, varlık onun, gerisi hep angarya;
Yüzüstü çok süründün, ayağa kalk, Sakarya!

-Lisedeyken edebiyat hocam ezberletmisti hala aklimda.
sevdiğim ikinci kadınsın sen,
ilkini sevmeye mecburdum.
çok iyiliği oldu bana,
ve hayatımda hiçbir mecburiyeti onun kadar sevmedim,
sevdiğim ikinci kadınsın sen!
ilkinin yerini alman mümkün değil,
o öğretti bana sevmeyi,
o öğretmese sevemezdim seni bile,
inan o tuttuğu için ellerimden,
yürümeyi öğrendim, koşabildim sana.
onun gözlerine benzediği için gözlerin,
alamadım gözlerimi senden,
sana aşığım, seni seviyorum.
sevdiğim ikinci kadınsın sen!
hayatım boyunca omuzumda taşıyorum onu,
ve sen her sabahımdasın,
kıskanma
alfabede bile senin adının baş harfi ondan sonra gelir,
kalbim şimdi senin,
onun kadar sev beni kafi
o doğurdu, sen öldürme!

ceyhun yılmaz - sevdiğim ikinci kadınsın sen.
“Ben sana hep üşüyordum,
Çünkü kıştım.
Nakıştım, bakıştım.
inkar etmiyorum da bunu,
Seni sevmek gibi büyük işlere kalkıştım.
Ve lütfen inkar etme;
Sana en çok ben yakıştım.”

Özdemir Asaf
ceyhun yilmaz - sevdiğim ikinci kadinsin sen.
bana malum kişi tarafından yazılmış her şiir. uzun zamandır yazılmıyor.
herşey sende gizli.

yerin seni çektiği kadar ağırsın,
kanatların çırpındığı kadar hafif..
kalbinin attığı kadar canlısın,
gözlerinin uzağı gördüğü kadar genç…
sevdiklerin kadar iyisin,
nefret ettiklerin kadar kötü..
ne renk olursa olsun kaşın gözün,
karşındakinin gördüğüdür rengin..
yaşadıklarını kar sayma:
yaşadığın kadar yakınsın sonuna;

ne kadar yaşarsan yaşa,
sevdiğin kadardır ömrün..
gülebildiğin kadar mutlusun,
üzülme bil ki ağladığın kadar güleceksin.
sakın bitti sanma her şeyi,

sevdiğin kadar sevileceksin.
güneşin doğuşundadır doğanın sana verdiği değer,
ve karşındakine değer verdiğin kadar insansın.
bir gün yalan söyleyeceksen eğer,
bırak karşındaki sana güvendiği kadar inansın.
ay ışığındadır sevgiliye duyulan hasret,
ve sevgiline hasret kaldığın kadar ona yakınsın.
unutma yağmurun yağdığı kadar ıslaksın,
güneşin seni ısıttığı kadar sıcak.
kendini yalnız hissetiğin kadar yalnızsın,
ve güçlü hissettiğin kadar güçlü.
kendini güzel hissettiğin kadar güzelsin..

işte budur hayat!
işte budur yaşamak, bunu hatırladığın kadar yaşarsın,
bunu unuttuğunda aldığın her nefes kadar üşürsün.
ve karşındakini unuttuğun kadar çabuk unutulursun.
çiçek sulandığı kadar güzeldir,
kuşlar ötebildiği kadar sevimli,
bebek ağladığı kadar bebektir,
ve herşeyi öğrendiğin kadar bilirsin bunu da öğren,
sevdiğin kadar sevilirsin…

can yücel
Hüseyin Nihâl Atsız, Geri Gelen Mektup.
daha yazılmamış olan şiirdir...