bugün

sözlük yazarlarının okuyunca kendilerini gördükleri dörtlükler/beyitlerdir.

mesela bu dörtlük tam beni anlatır:

Çağırırım gani deyi
Gel ağlatma beni deyi
Kimi görsem seni deyi
Yüzüne sakar ağlarım
(bkz: odamda)
şimdi saat sensizliğin ertesi
yıldız dolmuş gökyüzü ay-aydın
avutulmuş çocuklar çoktan sustu
bir ben kaldım tenhasında gecenin
avutulmamış bir ben…

şimdi gözlerime ağlamayı öğrettim
ki bu yaşlar
utangaç boynunun kolyesi olsun
bu da benden sana
ayrılığın hediyesi olsun

soytarılık etmeden güldürebilmek seni
ekmek çalmadan doyurabilmek
ve haksızlık etmeden doğan güneşe
bütün aydınlıkları içine süzebilmek gibi
mülteci isteklerim oldu ara sıra biliyorsun..
şimdi iyi niyetlerimi
bir bir yargılayıp asıyorum
bu son olsun be..bu son olsun!
bu da benim sana
ayrılırken mazeretim olsun!

şimdi saat yokluğunun belası
sensiz gelen sabaha günaydın!
işi-gücü olanlar çoktan gitti
bir ben kaldım voltasında sensizliğin
hiç uyumamış bir ben…

şimdi dişlerimi sıkıp
dudaklarıma kanamayı öğrettim
ki bu kızıl damlalar
körpe yanağında bir veda busesi olsun
bu da benden sana
heba edilmiş bir aşkın
son nefesi olsun…

kafamı duvara vurmadan
tanıyabilmek seni
beyninin içindekileri anlayabilmek
ve yitirmeden yüzündeki anlık tebessümü
bütün saatleri öylece durdurabilmek için
çıldırasıya paraladım kendimi
lanet olsun!
artık sigarayı üç pakete çıkardım günde
olsun gözüm be! ne olacaksa olsun!
bu da benim sana
ayrılırken şikayetim olsun
Öyle günler gördüm ki, aydın gökler kararıp
Bahtım bir bulut gibi üstüme çöker oldu,
Her gözümü yumunca tanıdık yüzler görüp,
Hayaller alev alev beynimi yakar oldu.
Ümitsizlik, gariplik dört tarafımı sarıp
Yüzüm sırıtsa bile, içim yaş döker oldu.

Her sabah ilk ışıklar gözlerimi oyardı,
Uyanan taş duvarlar iniltimi duyardı.

Öyle günler gördüm ki, duvarlar gelir dile,
Gözümde canlanırdı eşkiya masalları.
Varlığımı sarardı, hain bir isteyişle
Görmediğim yumuşak bir düşmanın elleri
Kafada çelik gibi fikirler dursa bile
Kalplerin eksik olmaz böyle zayıf halleri:

Bazen kendi kendimin elinden kurtulurdum,
Kalbimi bir çamurda çırpınırken bulurdum.

Öyle günler gördüm ki, dost dediğim insanlar
Ben yanına varınca dudağını kıvırdı.
Bir zamanlar yanımda ağız açmayanlar
Sırtımı sıvazladı, bana öğüt savurdu.
Silahsız gördüğüne saldıran kahramanlar
En alçak tekmelerle beni yere devirdi.

Ruhum bir heykel gibi düşüp parçalanırdı.
Bu sesleri duyanlar gülüyorum sanırdı.

Öyle günler gördüm ki, tabanca sakağımda
Tasarladım aydınlık dünyayı bırakmayı
Gönlüm acıklı buldu, en ateşli çağımda
Sönük bir yıldız gibi boşluklara akmayı
Tabancanın namlusu ısındı yanağımda,
Parmağım istemedi tetiğini çekmeyi

Bir sonbahar yağmuru gibi içim ağlardı
Bir şeyler fakat beni yaşamağa bağlardı.

Ey bir tane sevgilim, ben bugün yaşıyorsam
Sanma ki hayat tatlı, insanlar hoş olmuştur,
Dağ başında bir kaya gibiyim şöyle dursam
Etrafım eskisinden daha bomboş olmuştur
Yalnız sana borçluyum bugün dünyada varsam:
Seni her andığımda gözlerim yaş olmuştur

Yaşlar ki bir ırmaktır, dertleri sürür gider,
Gözyaşları içinde seneler yürür gider.

Yok olmak isteğiyle kalbim attığı zaman,
Bana: Yaşa der gibi gülen senin yüzündü.
Dizlerim bir batakta yorgun yattığı zaman
Bacaklarıma kuvvet veren senin hızındı.
Yaşaran gözlerimde, güneş battığı zaman
Sıcak bir yuva gibi tüten senin dizindi.

Sen aklıma gelince her şey gülümserdi.
Ağaçlar şarkı söyler, rüzgar tatlı eserdi.

Ey sevgilim, bilirsin benim ne çektiğimi:
Garip başımın derdi bir yürek taşıyorum.
Anlarsın niçin uzak yerlere baktığımı:
içinde yaşanmaz bir dünyada yaşıyorum.
Görünce gülme sakın çırpınıp aktığımı:
Ilık ve aydınlık bir denize koşuyorum.

Sen benim sevgilimsin, sevsen de, sevmesen de,
Aradığım yerlere benzeyiş buldum sende.
(bkz: hasretinden prangalar eskittim).
Derde gama yatkın yüreğime acı;
Bu tutsak cana, garip gönlüme acı;
Bağışla meyhaneye giden ayağımı,
Kızıl kadehi tutan elime acı.
Orhan veli'nin bütün şiirleri.
Hayatımın ve içinde bulunduğum durumun özetidir.

Evim der ki, “Beni bırakma, çünkü burada senin geçmişin yaşıyor.”
Yolum der ki, “Gel ve beni izle, çünkü ben senin geleceğinim.”

Ve ben hem eve, hem de yola derim ki,
“Benim ne geçmişim, ne de geleceğim var. Eğer kalırsam, kalışımda bir ayrılış vardır; gidersem, ayrılışımda bir kalış.”

Yalnızca sevgi ve ölüm her şeyi değiştirebilir.

Halil Cibran
sen benim sarhoşluğumsun...
ne ayıldım, ne ayılabilirim,
ne ayılmak isterim.
başım ağır, dizlerim parçalanmış
üstüm başım çamur içinde
yanıp-sönen ışığına düşe kalka giderim.
Umutlarım vardı benim
Gidecektin.çocuk kalacaktım
Gelmeyecektin.büyüyecektim
Ve adam olacaktım yokluğunda..
Saçma sapan sözler yazacaktım arkandan
Methiyeler düzecektim gözlerine
Sen biLmeyecektin ben sevecektim seni..
Büyüyecekti hasretin dağ oLacaktı
Ve yokluğunla ben aynı bedende
SEN olacaktık
Evet senin suretine benzemeyecekti belki duruşumuz
Ama senden habersiz SEN olcaktık işte
NasıL deme sakın !
Cevabını bilmediğim sorular sorma bana !
Hatta sen hiç konuşma Duyarsam sesini öLürüm belki..
Sözlerim var bilmen gereken
DinLe biraz Sonra ben susarım zaten..
Veda deyip deyip duruyorum günlerdir
Ama aldırmamalısın sözlerime
Çok yeminler yuttum ben..
Mesela çok kez vazgeçtim gözlerinden ..
Çünkü AŞKın tarifiydin senBen bilmezdim ki
AŞk NEYDi ?SEN neydi?
Seni sevmek neydi ?
Zor günler geçirdim varlığınla yok olurken
Sanmaki senden sebepti can çekişlerim
Hayır hayır esmer güzeLi
Senden değiL AŞKtan korktum ben ..
Ama kaçmak yakışmazdı serde sevda varsa
Ateşe atlamak vardı yanmak vardı hatta ateşin kendisi olmak vardı
DayanıLır mıydı dersin ..deme !
Aşktan yoksunluğunu bilmesin kimse..
Evet ateş oldum yandım,küL ettim kendimi dağıldım
Benken sen oLdum
Seninle birleşip biz olamazken..
Aslına bakarsan pişman da olmadım sensizlikten
Dedim ya ;Gidecektin çocuk kalacaktım
Gelmeyecektin büyüyecektim
Ve adam olacaktım yokluğunda ..
Sözler yazacaktım sana
Şair oLacaktım
Sen bilmezken seni anlatacaktım mısraLarda..
Ve bunların adı UMUT olacaktı..
NasıL olacaktı deme..
Adın aşk ama Aşktan yoksunluğunu bilmesin kimse ..

Tamamlanmamış çok sözüm var sana dair
Sonunu bitiremediğim bir şiir gibisin
Kelimelerim çıplak kalıyor aklıma geldiğinde
Ve kahrolsun ki hiç bir harf giydiremiyor sözlerimi
Yettiremediğimden içime seni Sürekli tekrarlıyorum kendimi
Yani elden düşme umutlar ikinci el sevdalar taşıyorum yüreğimde
Böylesi daha zor bilesin !
Dilenci gibi yaşamak,avuç açmak her mutluluğa
Nasiplenmeyi beklemek tanımadığın kapılarda
BaşkaLarının elbiselerini giyip dolaşmak sokakta
Ne kadar zorsa o kadar zor işte hayatı ikinci el yaşamak..
Bazıları ikinci bahar da diyor buna
Ama ben onlardan değilim
Sen varken kışın ortasında bile baharı yaşarım ben Yoksanda yaşarım...
Fakat sarılıp başka bedenlere olmayışına bahar demek
Mevsimlere utanç AşKa hakaret demek ..!


Saat 3’ü vurdu Gece karanlık !
Yokluğunu bekliyorum kapımı çalsın diye
Çalsın ki uyuyayım artık
Çığlık çığlığa seni arıyayayım rüyalarımda
Sen yine gelme senLi kabuslar bile yeter inan.
NasıL yani ? deme..
Cevabını bilmediğim sorular sorma bana ..
Hatta sen hiç konuşma
Duyarsam sesini ölürüm belki.


Yine aynı şey oluyor şimdi,sözlerin sonu gelmiyor
Sen öyle bir şeysin ki sonuna nokta konmuyor..
Şiirler yazıyorum sana sevmediğini bile bile
Yeminler savuruyorum bu son diye diye
Ama aldırmamalısın sözlerime,
Çünkü çok yeminler yuttum ben..
-Ki sen yaşarken imkansız bu sevdaya oruç tutmak
Anlar mısın bilmem
Ama aşk demek gayya kuyusunda müebbet demek ..

Biliyorum bir ben değilim böyle yanan
Gecenin ayazında yine yokluğundur bana kalan..
istemek mi varlığını ?Haşa !!
Haddim değildir gözlerine yüz sürmek
Ama Bir kez olsun benim yüreğimle bak aynada kendine
Ve gör artık;
Bir beladır gözlerin..!
Ve anla artık;
Aşkın tarifidir suretin..!
hissi kabl el mekan.

şairleri de zorlamamak lazım.

o şirinde ben varım falan. adam derse ki ne alaka filan.

mekanımız ulu

şiir yazalım

buluşalım dağ'ın doruklarında.

hasretime saat tut
zaman durur sözlük,
beklerim seni sahilde.
Gidersen yıkılır bu kent, kuşlar da gider
Bir nehir gibi susarım yüzünün deltasında
Yanlış adresteydik, kimsesizdik belki
Sarışın bir şaşkınlık olurdu bütün ışıklar
Biz mi yalnızdık, durmadan yağmur yağardı
Üşür müydük nar çiçekleri ürperirken

ahmet telli
...bir şarkı ne zaman güzel değildir
sonu olduğu zaman
sonu yoktur çünkü güzel şarkıların"..

edip cansever.
"dün sabaha karşı kendimle konuştum
ben hep kendime çıkan bir yokuştum
yokuşun başında bir düşman vardı
onu vurmaya gittim kendimle vuruştum"

(bkz: özdemir asaf)
Uzunca zamandır görmeyeli seni
bir başka kadın, bir hoş olmuşsun
kollarıma alıp sarmayalı seni
beyaz peynir gibiydin kaşar olmuşsun.
Özel bir anısı vardır derinlerde.

http://www.youtube.com/watch?v=aolA9xyn_VM
kadına, kıza, sevgiliye, yavukluya laf söz eden klavye delikanlılarını gördüğümde akla gelen şiirdir.

Kimi der ki kadın
Uzun kış gecelerinde yatmak içindir.
Kimi der ki kadın
Yeşil bir harman yerinde
Dokuz zilli köçek gibi oynatmak içindir.
Kimi der ki ayalimdir,
Boynumda taşıdığım vebalimdir.
Kimi der ki hamur yoğuran.
Kimi der ki çocuk doğuran.
Ne o, ne bu, ne döşek, ne köçek, ne ayal, ne vebal.
O benim kollarım, bacaklarım, başımdır.
Yavrum, annem, karım, kızkardeşim,
Hayat arkadaşımdır.

Nazım Hikmeet Ran
"işim gücüm budur benim,
Gökyüzünü boyarım her sabah,
Hepiniz uykudayken.
Uyanır bakarsınız ki mavi.

Deniz yırtılır kimi zaman,
Bilmezsiniz kim diker;
Ben dikerim.

Dalga geçerim kimi zaman da,
O da benim vazifem;
Bir baş düşünürüm başımda,
Bir mide düşünürüm midemde,
Bir ayak düşünürüm ayağımda,
Ne haltedeceğimi bilemem." Orhan Veli
Çok şey öğrendim geçen üç yıl boyunca
Alt katında uyumayı bir ranzanın
Üst katında çocukluğum...
Kağıttan gemiler yaptım kalbimden
Ki hiçbiri karşıya ulaşmazdı.
Aşk diyorsunuz, 
limanı olanın aşkı olmaz ki bayım!

Allah’la samimi oldum geçen üç yıl boyunca
Havı dökülmüş yerlerine yüzümün
Büyük bir aşk yamadım
Hayır
Yüzüme nur inmedi, yüzüm nura indi bayım
Gözyaşlarım bitse tesbih tanelerim vardı
Tesbih tanelerim bitse göz yaşlarım...
Saydım, insanın doksan dokuz tane yalnızlığı vardı.
Aşk diyorsunuz ya
Ben istemenin allahını bilirim bayım

Çok şey öğrendim geçen üç yıl boyunca
Balkona yorgun çamaşırlar asmayı
Ki uçlarından çile damlardı.
Güneşte nane kurutmayı
Ben acılarımın başını
evcimen telaşlarla okşadım bayım.
Bir pardösüm bile oldu içinde kaybolduğum.
insan kaybolmayı ister mi? 
Ben işte istedim bayım.
Uzaklara gittim
Uzaklar sana gelmez, sen uzaklara gidersin
Uzaklar seni ister, bak uzaklar da aşktan anlar bayım

Süt içtim acım hafiflesin diye
Çikolata yedim bir köşeye çekilip
Zehrimi alsın diye
Sizin hiç bilmediğiniz, bilmeyeceğiniz
ilahiler öğrendim.
Siz zehir nedir bilmezsiniz
Zehir aşkı bilir oysa bayım!

Ben işte miraç gecelerinde
Bir peygamberin kanatlarında teselli aradım, 
Birlikte yere inebileceğim bir dost aradım, 
Uyuyan ve acılı yüzünde kardeşimin
Bir şiir aradım.
Geçen üç yıl boyunca
Yüzü dövmeli kadınların yüzünde yüzümü aradım.
Ülkem olmayan ülkemi
Kayboluşumu aradım.
Bulmak o kadar kolay olmasa gerek diye düşünmüştüm.
Bir ters bir yüz kazaklar ördüm
Haroşa bir hayat bırakmak için.
Bırakmak o kadar kolay olmasa gerek diye düşünmüştüm.

Kimi gün öylesine yalnızdım
Derdimi annemin fotoğrafına anlattım.
Annem
Ki beyaz bir kadındır
Ölüsünü şiirle yıkadım.
Bir gölgeyi sevmek ne demektir bilmezsiniz siz bayım
Öldüğü gece terliklerindeki izleri okşadım.
Çok şey öğrendim geçen üç yıl boyunca
Acının ortasında acısız olmayı, 
Kalbim ucu kararmış bir tahta kaşık gibiydi bayım.
Kendimin ucunu kenar mahallelere taşıdım.
Aşk diyorsunuz ya, 
işte orda durun bayım
Islak unutulmuş bir taş bezi gibi kalakaldım
Kendimin ucunda
Öyle ıslak, 
Öyle kötü kokan, 
Yırtık ve perişan.

Siz aşkı ne bilirsiniz bayım
Aşkı aşk bilir yalnız!

Didem Madak
Bir yer var biliyorum. Orada her şeyi söylemek mümkün epeyce yaklaşmışım duyuyorum anlatamıyorum.
Çömeldim, bakıyorum toprağa.
Otlara bakıyorum, böceklere bakıyorum.
Mavi mavi çiçek açmış dallara bakıyorum,
Sen bahar toprağı gibisin sevgilim
sana bakıyorum

Sırtüstü uzandım görüyorum gökyüzünü,
Ağacın dallarını görüyorum.
Sen, bahar mevsiminde gökyüzü gibisin sevgilim
seni görüyorum

Gece kırda ateş yaktım, ateşe dokunuyorum
Suya dokunuyorum,
Kumaşa dokunuyorum,
Gümüşe dokunuyorum,
Sen yıldızların altında yakılan ateş gibisin sevgilim
sana dokunuyorum

insanların içindeyim seviyorum insanları
Hareketi seviyorum
Düşünceyi seviyorum
Kavgamı seviyorum
Sen kavgamın içinde bir insansın sevgilim,
SENi SEViYORUM.

Nazım hikmet
Ben
senden önce ölmek isterim.
Gidenin arkasından gelen
gideni bulacak mı zannediyorsun?
Ben zannetmiyorum bunu.
iyisi mi, beni yaktırırsın,
odanda ocağın üstüne korsun
içinde bir kavanozun.
Kavanoz camdan olsun,
şeffaf, beyaz camdan olsun
ki içinde beni görebilesin...
Fedakârlığımı anlıyorsun :
vazgeçtim toprak olmaktan,
vazgeçtim çiçek olmaktan
senin yanında kalabilmek için.
Ve toz oluyorum
yaşıyorum yanında senin.
Sonra, sen de ölünce
kavanozuma gelirsin.
Ve orda beraber yaşarız
külümün içinde külün,
ta ki bir savruk gelin
yahut vefasız bir torun
bizi ordan atana kadar...
Ama biz
o zamana kadar
o kadar
karışacağız
ki birbirimize,
atıldığımız çöplükte bile zerrelerimiz
yan yana düşecek.
Toprağa beraber dalacağız.
Ve bir gün yabani bir çiçek
bu toprak parçasından nemlenip filizlenirse
sapında muhakkak
iki çiçek açacak :
biri sen
biri de ben.
Ben
daha ölümü düşünmüyorum.
Ben daha bir çocuk doğuracağım.
Hayat taşıyor içimden.
Kaynıyor kanım.
Yaşayacağım, ama çok, pek çok,
ama sen de beraber.
Ama ölüm de korkutmuyor beni.
Yalnız pek sevimsiz buluyorum
bizim cenaze şeklini.
Ben ölünceye kadar da
bu düzelir herhalde.
Hapisten çıkmak ihtimalin var mı bu günlerde?
içimden bir şey :
belki diyor.


18 Şubat 1945
Piraye Nâzım Hikmet