bugün

Vallahi ben insanlıktan ümidimi kestim. itiraf mıdır bilmiyorum ama. Daha doğrusu insan görünüp insan olamayanlardan tamamen kestim.
Şöyle iyi insanız, böyle daşşaklıyız, şu kadar yardım ediyoruz, mükemmeliz diyen her insanın içi bomboş onu gördüm.

Daha önce buraya da yazmıştım burs arıyorum, maddi sıkıntılarım var belli sebeplerden ötürü de çalışamıyorum diye. Eksik olmasın birisi yardımcı oldu. Koşulsuz şartsız hem de ya. Sormadı, sorgulamadı, güvendi çünkü. Lan insan zor durumda olmasa ele muhtaç gibi davranır mı zaten? Omurgasızlık bi kere.

Bulunduğum ile bağlı bir derneğin başkanlarından, bir partinin de üyesi bir adam var. Twitter hesabını gördüm şunları yaptık şöyle yardımcı olduk, ihtiyaç sahipleri de ulaşsın demiş. Adama instagram'dan bi şekilde ulaşmayı başardım. Mesaj attım durumumu paylaştım detaylarıyla.
Ben mesaj attığımı bile unutmuşum uzun bir süre sonra da cevap verdi.
Numaranı yazar mısın halledelim demiş. Yazdım mesajı gördü, bekliyorum ne arayan var ne soran. Tekrar mesaj attım bu sefer de görüldü attı siklemedi bile.

Abicim mal varlığın şuyun buyun her şeyin olabilir çok güzel. Senin o attığın görüldü, olumlu bi şey söyledikten sonra olumsuz bi şey diyecek olsan bile cevap vermemen var ya, işte o benim umudumu sikip atıyor ya.
Ne bileyim insanlık zor değil bence. Hele ki imkanın varsa bir insanın hayatına ufacık dokunuş yapabilmek hiç zor değil.
Keşke biraz daha insan olabilseniz.
bu da bir itiraf sayılır. olmayan sihrine değil tutamadığım gerçekliğine.

https://www.youtube.com/watch?v=HirFutbbIWg
söylenecek çok şeyim var. belki de o yüzden buraya geldim. beni hiç bilmeyen insanların olduğu yerde içimi dökmek bana iyi gelecek gibi sanki. bilmem belki de fazla iyi niyetliyimdir kim bilir?

her ne olursa olsun insanın içindekileri dökmesi kendisini rahatlatır. bunu ister bir kağıda yazıp gerçekleştirirsiniz isterseniz bir arkadaşınıza uzun uzun sözünüz kesilmeden anlatarak yaparsınız isterseniz de sözlük gibi yerlerde yazarak yaparsınız. her halükarda insana kendisini iyi hissettiren bir eylemdir iç dökmek.

efendim benim itirafım şu an için pek yazabileceğim şeyler değil. çok şey var anlatmak istediğim. o yazma şevkini kendimde bulursam çok teferruatlı itiraflarım olacak burada. umarım beni yargılamaz, hakkımda fena şeyler düşünmezsiniz. hayırlısı diyorum.
anladım ki; hayatında birinin olmaması değil, birinin hayatında olamamakmış yalnızlık.
sözlükle ilgili. şu ana kadar sözlükten sadece bir kıza yürüdüm. öyle nick6 sına falan geyiğine yazdığım kişiler anlaşılmasın, pmden yürümüştüm. bu itiraf da kalsın burda.
ben artık bu kadınlardan sıkıldım. hep derler ya kadınlar duygusaldır, erkekler umursamazdır diye. hayır efendim, hayır, ben duygusal kadına rastlamadım.

uzun zamandır ortam kızlarından dolayı dilim yanmıştı. en sonunda kendime hanım hanımcık bir kız bulmaya karar verdim. uzun ilişki yaşamak istiyordum artık. uzaktan gördüm, beğendim ve görüşmeye başladık. ilk etapta her şey çok iyiydi ama bir sorun vardı. biz buluştuk, 1. haftanın sonunda yenilebilecek bütün bokları yemiş ve sevgili olmuştuk.

kız sürekli "ya çok hızlı gidiyoruz" diyordu. ulan ikinci buluşma da benimle sevişmeye çalışan oydu, 4. buluşmada evime gelen, daha sonra ona ayrı yatak hazırlamama rağmen beni yanına çağıran oydu. ama sürekli dilinde "ya çok hızlı gidiyoruz" lafı vardı.

bu dışarıda hanım hanımcık duran, utangaç hareketler yapan, elini tuttuğumda ağzıyla yüzüyle şirinlik yapan, dışarıdan "ne kadar da tatlış bir kız, tam evlenilesi" olarak görülen kız, baş başa kalınca godzillaya dönüyordu. hayır sadece seks olarak bakmayalım olaya, bir anda küfürlü konuşmaya, erkek fatma olmaya başlıyordu.

"bu senin ilk sevişmen mi?"

ulan ne desem ki? değil ama işte iyi değilim, uzun zamandır yaşamıyorum bir şey. "değil" dedim.

"kaçıncı?"

huaaaydaaaa. "o kadar kötü müydü?" dedim.

"yok lan normaldi..." lan mı? canın sağ olsun.

biraz sustuk. Yatakta çıplak bir şekilde sarılıyoruz. bu atmosferi ne bozabilir?

"sence ben kaç kişiyle yatmışımdır?" huaaydaaa x2

ben ne biliyim amk? ayrıca bana ne? erkeğe sorulur mu lan böyle bir soru?

"5?"

"daha fazla."

sustum. daha fazla sormak istemedim çünkü moralimi bozmuştu. elbette bakire birini aramıyordum. istediği kadar insanla ilişki yaşamış olabilir ama bunu bana neden anlatıyordu?

ertesi gün aradı halimi hatırımı sormaya. biraz telefonda konuştuk. ertesi gün sabah beni aradı. öğlen de ben onu aradım. her şey iyi gibiydi.

sonra ne oldu? beni ekmeye başladı. son 2 gündür beni ekiyor. neredeyse her gün görüşüyorduk. bahane bile sunmuyor. "arkadaşlarımla alışverişe çıkmam lazım" dedi ya la. alışveriş...

hızlı başladı ve hızlı bitecek bu ilişki. daha o kadar yaşanmışlık olmamış olsa da üzülüyorum. kendime uygun birini bulma maceram sürekli saçma şekillerde duvara toslamamla bitiyor ve bu beni artık yıldırmaya başladı. en sonunda "sikerler böyle işi, hayatımdan kadın kavramını çıkartıyorum, mastürbasyon go on!" diyeceğim.

akşam tekrar bir aramayı düşünüyorum, "aramızda bir sorun mu var? neden iki gündür beni ekiyorsun?" diye. belki bu şekilde onu aramam ilişkiyi bitirecek ama 1 hafta sonra biteceğine şimdi bitsin...
Sana uzak kentlerden birinde zamanın bir yerinde seni ve senli günleri anımsattı akşam güneşi...

Onca zamanın üstünde eskimeyen bir düşüncesin şimdi

insan hergün anımsar mı aynı gözleri

SENi SEViYORDUM ve senin haberin yoktu

Saçlarını izliyordum uzaktan, kulağının arkasına düşüşü ve burnun, herkesten başkaydı işte...

Güldüğün zaman yukarıya bakardın;

Yukarı kalkan başın ve gülen gözlerin vardı...

Ne güzeldiler sen bilmiyordun...

BEN SENi SEViYORDUM...

Kalbime sığmıyordu aklımdan geçenler

Duvarlara, vitrin camlarına, kaldırımlara çarpıyordu

Geri dönüyordu, çoğalarak

Senin sesini duyduğum masalarda erteliyordum herşeyi, herseyi erteleyişim oluyordun

Kalp ağrısı oluyordun,

Birlikte soluduğumuz sokak isimleri oluyordun,

Mevsimler değişiyor ve büyüyorduk,

Dönemeçler geçiyor, köprüler göze alıyorduk ve bazen tekin olmayan suların üzerinden atlıyorduk

Cesurduk...

Ufuk çizgisi maviydi, gün batımı hep turuncu ve kırmızıydı bütün karanfiller...

Ben SENi SEViYORDUM sen bilmiyordun...

Sevinçlerim oluyordun arasıra sen hiç bilmiyordun

Sonra herhangi biri oldun, bütün sevinçlerim bittikten sonra

Yağmurlar yağdı, serin haziran akşamları

Derken bir gün uzaktan gördüm seni...

Saçların bana inat başın herseye meydan okuyarak işte yine aynı

Kalbimi acıttı her zamanki gibi...

Değiştik sanıyordum ve sen yine bilmiyordun

Şimdi bunları anlatsa sana birileri kim bilir yada boşver bilme en iyisi...
Bazı şeyleri akıl ve mantığa uydurma veya bir kalıba oturtma çabasında olup olmadığımızı tam anlayamıyorum. Belki de her şey göründüğü gibidir, kim bilir?
bir süredir doğuş oto maslak'ta, beleşe yemek yiyorum. olay şu şekilde gelişti;

aracım için servis randevusu aldıktan sonra, randevu günü danışmanımla görüştüm. görüşme esnasında "yemek yedin mi abi?" diye sorunca, "yemedim ama buradan çıktıktan sonra yiyeceğim" cevabını verdim. bırakmadı sağ olsun, hemen bir kağıt hazırladı ve kaşe/imza atarak, yemekhanenin yerini tarif etti. elimdeki kağıtla gittim yemekhaneye, bir güzel doyurdum karnımı. akvaryumdaki balıkları da izledim, beyaz yakalı ablaların popolarını da.

aradan birkaç gün geçtikten sonra, cüzdanın içine atıp da unuttuğum o kağıdı gördüm. üzerinde tarih olmaması yüzümü gülümsetti. içimde bir yerde gizlenen mezarcı kişiliğim; "bence bu bir fırsat!" dedi. şimdi ne zaman yolum maslak'a düşse, doğuş oto'da bir güzel karnımı doyurup, işime, gücüme öyle devam ediyorum. ticket'ı ise, akşam evde karnımı doyurmak için kullanıyorum. ibnelik, puştluk kanımızda var.
ömrümüzün en iyi, en verimli yıllarını ota boka cv yollayıp iş arayarak, ağzından burnundan ego fışkıran şirket patronlarıyla, müdürlerle muhatap olarak, robottan farksız insan kaynakları çalışanlarıyla garip garip muhabbetlere girerek geçirmek inanılmaz keyifliymiş. hepsinin en en en derin duygularımla anasını avradını sikeyim.
ilgi istiyorum diye çığlık atacam ergenken bile böyle ilgiye ihtiyaç duymamıştım. elimi kolumu ayağımı atacam sağa sola artık niye bu hale geldim anlamadım sözlük.
Sürekli kendimle çelişiyorum. Bir karakterim olmadığını işime geldiğince davrandığını düşünüyorum bu aralar. itiraf etmem gereken başka bir şey ise masum rolünü her zaman çok iyi oynadığım. Muhtemelen bütün gerçekleriyle insanlar beni tanısa kimse kalmaz etrafımda. iç dünyam ve dışarıdaki numaracı ben hiç aynı değil.

Ve bu aralar bilerek isteyerek yanlış olan ne varsa ona koşuyorum. En kötüsü de en ufak bir vicdan azabı bile duymuyorum artık. Oysa eskiden yaptığım her kötü şey günlerce beni yer bitirirdi.
Burayı sevmedim sevdiğim yerse artık çok uzak. ne bu eksiler adam biraz daha mı vurun desin. bazıları insanı çileden çıkarabilecek kadar yobaz. seri eksiciler güruhuna ithafen...
insanım ama keşke taş olsaydım, hissine kapıldığım çok gün var.
Bakla yemeğinin içine limon suyu sıktım. Çünkü tarifinde vardı.
Çok zor bir çocuğum var. Yani gün içerisinde dinlendiğim tek vakitler uyuduğum 1-2 saat. Çok yoruluyorum çok bunalıyorum.
iyi gibi davranmaya çalışıyorum ama değilim. Galiba şu lohusa depresyonu denen şeyi ben daha yeni yaşıyorum. Saçlarımı koparıyorum. bunu zamanında çok yaptığım için kafamda bir yerde saç yok. Şimdi yine başladım engel olamıyorum kendime. Dalıp gidiyorum kendime geldiğimde kucağımda bir tomar saç oluyo. Zaten seyrekti saçlarım iyice azaldı.
iyiyim etkilenmedim ben eski benim derken aslında nasıl birisi olduğumu unuttum. Aylardır kendime vakit ayıramıyorum en basit bi kuaföre bile gidemiyorum.
Şimdi diş çıkarma zamanları ve hayatımın gerçekten en zor dönemlerini geçiriyorum. Sinirlenmemem lazım ama harap olmuş durumdayım. Kimseye hiçbir şeye tahammülüm kalmadı. Şimdi uyudu ama biraz sonra ağlama krizine girmiş bir şekilde uyanacak biliyorum. Dün gece dayanamadım ben de onla bir ağladım bütün gece.
Çok yorgun hissediyorum sözlük.
geçen iki yılda hayatıma bir sürü insan aldım. çünkü ilişkileri derinleştirmek konusunda çekimser kalan ve çok zorlanan biriyim. bunu kırmak istedim.

şu an geldiğim noktada kim varsa yeniden çıkardım hayatımdan. bize iyi geldiğini düşündüğümüz sosyal etkileşimlerin neredeyse hepsi külfet. ayağınıza taş bağlayıp denize atlamak gibi.

toksik arkadaşlıklarımdan kurtulmanın tarifsiz hazzını yaşıyorum.

ben niye böyle insana alerjik bir canlıyım ulan..
artık lütfen sevdiklerinize ya da sizi sevenlere zarar vermeyin. ya da zararın, şu kırgınlığın bir sınırı olsun artık. kırın, üzün ama insanın kalbindeki evine zarar vermeyin en azından.

uyutmayacak, insanın aklına geldiğinde dünyasını durduracağı acılar yaşatmayın.

ve en önemlisi de, bu türlerdeki acısını kırgınlığını en az bir kere sizinle hafifletebilmiş olan insanı
öylece bırakıp gitmeyin.

gerçekten dünyanın değil şeytanın değil başka hiçbir şeyin değil bu sizin suçunuz.
ve dayanamayan benim.
neden.
Okulun restoranında görevliyken biten ayran sürahilerini depodaki büyük çelik yemek kovalarından yemek kepçesi ile dolduruyorduk. Ben ise sürahiyi daldırıp dolduruyordum.
-bir s.ke yaramayan bir işte çalışıp kazandığım para ile ihtiyacım olmayan şeyler almaya başladım. Yani fiyat etiketlerine bakarken baz aldığım nokta o ürün için kaç saat çalıştığım oluyor. Vaktimi satıyorum, ölçüt bu. 6 lira mı? Tamam alıyorum buyrun size 1 saatim. Vakit gerçekten nakitmiş.

-her geçen yaş ile anne babanızın söylediklerinin haklı çıkma oranı artıyor. Bu bir doğru orantı.

- yeni bir terapi yöntemi buldum, yakılan her sigaramı olumsuz bir düşüncenin buharlaşıp yok olması metaforuna yoruyorum. Etkili olmuyor. Bazıları birkaç paketimi yedi. Denemeye devam.

- neyse zaten hiç halim yok.
Burada böyle duygusal yazınca düşecek umuduyla uzun uzun yazanlara da acıyorum. ititafım da budur.
gece gece birden duygusallaştım, tam şuraya gelip meramımı anlatacaktım ki "duygusal yazıp düşürmeye çalışıyorsunuz" entrysini gördüm ve vazgeçtim.

amklarım küstürdünüz işte, mutlu musunuz? ühühühü.
Eslantta golem dönerken swifti biten mage gibiyim.
Hic keyfim yok. 10 gun oldu. Mutsuzum cok mutsuzum daha da mutsuzum. Yeter artik guzel bi seyler olsun istiyorum. Eskiye doneyim.. kurtulayim. Bagirmak istiyorum. Kosmak. Tepine tepine aglamak istiyorum. icimdeki kotu karanlik benden cikip gitsin.. yeter..
Kocamı öldürdüm.