bugün

güzel ve yolunda giden bir ilişkim de olsa, sürekli terkedileceğimi ya da aldatıldığımı düşünerek, hayatı kendime ve sevdiceğime zehir ederim.

Çünkü yürüyen olan bir aşağılık kompleksi olmak bunu gerektirir.
Ülkenin anasını ağlatıyorlar ve ülkenin yarısı buna hipnotize edilmiş gibi uyuyor görmezden geliyor. Küfürbaz haydo gibi kapının arkasına geçip sövesim geliyor ama orası bile dinleniyordur kesin.
insan aynaya bakmaktan korkar mı ?

Kendimi görmekten korkuyorum. kendi alışkanlıklarım, kendi korkularım, kendi heyecanlarım, kendi yapabileceklerimden korkuyorum.

Yaşamaktan, hayatta olmaktan korkuyorum.

cok korkuyorum sözlük. varlığımdan korkuyorum.
aşık olmadan evlenmiştim. bedelini ödedim.
Anneme babam da kalacam deyip başka bir şehre gidip gezmistim. Affet anne.
sağ elimin işaret parmağının üst ekleminde son 2 haftadır ara ara cozutan bir ağrı var. o kadar anlam veremiyorum ki inanamazsınız.
15 aydır çalıştığım iş yerinden yeni geçiş yaptığım departmanın müdürünün egoları yüzünden kovuldum. Departman geçişi sırasında bana vaad ettiği işlerin dışında iş vermekle beraber, vaad ettiği işleri de vermedi. yani konuştuğumuzun çok dışında işlerle muhatap oldum. bir yerden sonra hakkımı savunma yoluna gidince kovdular. önüne gelirse he de modunda biriyseniz özel sektör tam size göre.
Lise 2'deyim, tabi o zamanlar; Anadolu Lisesi, meslek lisesi, fen lisesi ve düz lise ayrımı var. Malum hiçbir başarısı olmayan, tembel ve serseriler meslek lisesine ve düz liselere gidiyorlar.

Ben de Anadolu lisesine gidiyorum. Liseler arası futbol turnuvası düzenleniyor. Kuralar çekildi, bizim grupta bizim okul, bir diğer Anadolu Lisesi ve iki tane de düz lise çıktı.

ilk maçımızı Anadolu Lisesi ile yaptık ve kazandık. Bir sonraki maçımızı ise bir diğer düz lise ile yaptık ve kaybettik. Bu lise görece biraz daha elitti.
Neyse son maçımızı diğer düz lise ile yapıcaz. Kazanırsak grubtan çıkıyoruz. Bu lise de en belalı liselerden birisi.

Son maçımıza hazırlanıyoruz. Ders çıkışlarında okulda kalıp bir saat kadar idman yapıyoruz. Yeneceğimize dair hiç ümidimiz yok çünkü heriflerin nasıl top oynadığını biliyoruz.
Beden hocamız da bize gaz veriyor ; merak etmeyin oğlum siz onları yenersiniz, gözünüzde büyütmeyin filan diyor.
Tabi bunu söylerken kendisi de inanmıyor.

Maç günü geldi ; şehrin stadına çıktık tabi, on bire on bir oynicaz.
Sahaya bi çıktık, şöyle yanımdaki rakiplere bir baktım, hepsi izbandut gibi iri yarı, sakallı, esmer herifler.
Haftasonları mobilet ile kız meslek lisesi önünde kız kovalayan, ara sokaklarda motorsiklet bağıttıran herifler bunlar.
Herifler lise2'ye gidiyor ama babam gibi sakal traşı oluyor.
Sanırsın ; zimbabwe'den, Papua yeni gine'den herifleri getirtmişler de turnuvada oynasınlar diye liseye kaydetmişler.
Öyle adamlara karşı oynicaz işte. Bunlar çocuk olamaz, bunlar bildiğin adamdı mk.
Zaten bizim takım rakipleri görünce sıçtık dedik. Bari fazla fark yemeseydik derdine düştük.

Maç başladı, adamlar yardır yardır oynuyorlar. iri cüsseleri ile ikili mücadeleleri kazanıyorlar, yanlarında sinek gibi kalıyorum amk.
Bizim hoca da iyice maçın havasına girmiş, saha kenarından el kol hareketleri ile taktik veriyor.
"hadi oğlum, alırsınız siz bu maçı, koş koş, seri seri beyler..."

Biz de sahada ezilmeme mücadelesi veriyoruz tabi bu esnada. Neyse herifler 4-1 aldı maçı.
Yorgun argın soyunma odasına gittik. Hoca da bizi teselli ediyor;
"üzülmeyin oğlum, onlar sizi zaten yenerdi."

Bu da böyle bir lise anımdır.
Oğlum harbi üşenmiyor musunuz uzun uzun yazmaya, bari yarıda bırakın da okuyan olursa heyecanı olur.
Sözlükte 3 4 yıldır varım bu başlığa bir iki kere tıklamışımdır. Bu da girdiğim ilk entry. Niye bilmiyorum bu başlık çok saçma ve samimiyetsiz geliyor.
https://www.youtube.com/watch?v=Hk3752Umuq0
içimde sessiz çığlıklar mevcut hiç kimsenin asla duyamayacağı.
her haziran sonunda olduğu gibi bu haziran sonunda da meylettim yine çocukluğumu yakmaya. "ne çocuklukmuş yaka yaka bitiremedin." dediğinizi duyar gibiyim. evet, yaka yaka bitiremedim çocukluğumu. çünkü ben kimi seversem, kimi kendime yakın hissedersem onun yanında yeniden çocuklaşıyorum. yeniden çocukluğumdaki şarkılar çalıyor etrafta. yani yakılacak çocukluğuma yeni yeni anlar ekleniyor. zamanda maddi bir yolculuk yapamasam da ruhen muhteşem bir yolculuk başlıyor bende. muhtemel kaybedişlerimden bi haberken elbette. zaten insanoğlu, gitmeye meyledip gözünü kapının dışına dikmişken kimi tutabilir ki ? işte ben de bunu bilerek yaşıyorum tüm arkadaşlıklarımı, tüm ilişkilerimi, tüm muhabbetlerimi... herkesin gideceğini bilerek, ama ne zaman gideceğini kestiremeden...kimseler bir yere gitmeyecekmiş gibi. her gidişte bir enkaz kalıyor da hiçbir şekilde ölmüyor insan. yeniden doğuyor, iyileşiyor ve yeni bir hikaye yazılmaya başlıyor. 9.28'lik bir depreme kadar... sonra yine bir enkazın altında kalıp, oradan kurtulup iyileşiyor insan. ama ölmüyor. annesi ölünce bile ölmüyor insan, o an yaşamın hiçbir amacı kalmamışken bile... birileri kalkıp gidince neden ölsün? neyse sözlük, haziran'ın ilk gününü yaklaşık bir saat evvel devirdik. hatırlatın da haziran sonlarına doğru yakalım çocukluğumuzu bir kere daha.
Seni çok özlüyorum bebeğim benim. Muhabbetini, sevgini, eğlenceni, bana verdiğin yaşama sevincini. Her şeyini. Bana döneceğin günü iple çekiyorum.
Rüyamda bir tane eşeğim varmış. Böyle güzel bir eşekti. Kıllarını filan tarıyordum. Yemini, suyunu veriyordum, ilgileniyordum.
Ama eşek ipini kopararak kaçıyordu, kaçtığı zaman da yakalayıp geri getiriyordum ve bağlıyordum.
Sonra eşek ağlıyordu, kendi kendini öldürmeye çalışıyordu.
Ben depresyona girmiş olduğunu düşündüm. Onun halini gördükçe üzülüyordum. Ne güzel ona iyi bakıyorduk, suyunu yemini veriyorduk, ama o gitmek istiyordu.

Ben de herhalde şımardığı için böyle kaçmaya çalışıyor, intihar etmeye çalışıyor filan diye düşündüm, korkutmak istedim bunu. Boğazına bıçağı dayadım, kaçarsan seni keserim dedim. Bu da ağladı, kes hadi kes dedi.

Az önce uyandım ya, canım sıkıldı. Üzüldüm eşeğe şimdi. Nerden rüyama girdiyse. Oysa çok iyi bakıyordum rüyamda ona. Ama mutsuzdu, zorla tutuyormuşum gibi.
Bazı kişilerin yaptığı hatalara karşı ateşle bilenip iki katını yaptım. Öyle bir anlattılar ya da içlerinde kurguladılar ki hiçbir şey yapmamış gibi onlar iyi oldu ben ise kötü.
sabah sabah kötüyüm sözlük. işimden de özel hayatımdan da hiç keyif almıyorum. işten istifa etmek istiyorum, edemiyorum. çok çok uzaklara gitmek kimselere haber vermemek istiyorum ama onu da beceremiyorum. bildiğim tek şey hiç mutlu olmamam. insanları mutlu etmeye çalışarak yıprakmaktan usandım. herkesin derdini çözmeye çalışıyorsun ama kimse sana neyin var diye sormuyor. bok gibi hissediyorsun kendini.
çok iyi adamsın diyorlar ama o kadar işte. var mı sıkıntın diye sormuyorlar. 2 sene önceye kadar her şeyden keyif alan adamdım, şimdi hiçbir şey tat vermiyor. eski dostlarımdan sıkıldım, çalışma arkadaslarımdan sıkıldım. yeni insanlar tanımak, yeni bir hayata başlamak istiyorum.

hareketli şarkılar dinlemek ve dinlerken keyif almak istiyorum artık.
ağlamak,haykırmak istiyorum sözlük. yaşadıklarım artık o kadar ağır gelmeye başladı ki kaldıramıyorum artık eski tadım tuzum da kalmadı. her şey değişti hayatımda alt üst oldu ağır bir depresyon süreci geçirdim ve sözlüğe de ara vermek zorunda kaldım. ağlamak istiyorum ama olmuyor,böyle bir kenarda bağırıyorum ama ağlayamıyorum yetti artık.

bu gidişat hiç iyi değil bakalım sonum nasıl olacak.
efendim bundan 5 sene kadar önce o zamanlar lise son sınıftayken bir sevgilim vardı. ellerini tuttuğumda titreyecek kadar seviyordum. bu o zamanlar gözde olan twitterde takılıyordu ve 200 kadar takipçisi vardı. bu zatı şahane twitterde takılıyor diye bende twitter açtım ve onu takip ettim. toplam hiç unutmuyorum 3 takipçim vardı. benimle dalga geçmişti 3 takipçin var diye. itiraz etmiyorum komik bir şeydi. velhasılkelam beni terk etti ve ayrıldık. aradan 1 yıl geçti ve benim twitterde 25 bin takipçim vardı ve onun hala 200.

benim hayatım hep bu olaydaki gibi sevgili yazar. hep biri gelir ve beni kendisinin daha iyi olduğu bir yola iter ve ben her zaman beni yola itenden daha iyi olurum o yolda. biraz fazla hırslı, azimli ve kazanmayı seven bir insanım.

not: takipçi hilesi kullanmadım.
Sana teşekkür ederim böylesine iyi bir arkadaş olduğun için.
istemediğim bir zamanda, hiç olmaması gereken bir anda gözyaşımın boşlanmasından nefret ediyorum.
akşamleyin ing kursunda hayvanlarla ilgili bir soru çözüyorduk. hoca soruya örnek olarak beni ve hayvanlarla aramdaki ilişkiyi verdi. dedi ki “mesela zeita insanlardan uzaklaşıp hayvanlarla yakın olmaya başladı çünkü zarar görmedi onlardan aksine daha çok mutlu oldu.”

bir yandan haklı derken diğer yandan o kadar mı belli be dedim içimden.
Hayata tamamen iyilik penceresinden bakmadım hiçbir zaman. insanların karanlık yanları da var diye düşündüm. Ki böylesi daha güvenli bile geldi bana. Öbür türlüsü vıcık vıcık bir romantizme dönüşüyor. insan öfkeli ve uzak da olabilmeli kimi zaman.
Bundan bir yıl evvel; yine böyle evde boş boş oturup, sıkıcı hayatımı anlamlandırma çabalarına girdiğim vakitlerden bir vakit, instagram üzerinden bir takip isteği aldım.
Tanımadığım birisi. Kabul ettim, mesajla hemen kendisinin olduğu bir görüntüyü yolladı ve "bu benim" dedi.

Cesur ve beklenmedik hareketi bende birtakım şüpheler uyandırmış olacak ki; biraz soğuklukla cevap verdim.
"iyi de bana ne, neden attın bunu?"

Elbette böyle bir cevap vermiş olmamda ; ağzından salyalar akan abazan görüntüsü vermemek de etkendi.

Gel zaman git zaman muhabbetimiz daha da ilerliyor, daha samimi hale geliyorduk. Numaramı verdim, kendisi beni gece yarıları gizli numaradan arıyor, çoğu zaman ben anlatıyordum, o ise dinliyordu.
Kendisi hakkında bilhassa da duyguları hakkında konuşmayı pek sevmezdi. Söylemek isteyip de bir türlü söyleyemedikleri dilinin ucundaymış hissiyatı uyandırırdı bende.

Kendisi kocaeli'nde tıp okuyan, istanbullu, 170 boyunda, sarışın, güzel olduğu kadar da tatlı bir kızdı. Geçmişteki yanlış ilişkilerinden yıpranmış olduğunu anlıyordum.
Ben muhabbeti bir telefon arkadaşlığından çok daha öteye taşımaya çalışırken, kendisi bunu istemiyordu.
Belki de ikimizde yalnız zamanlarımızda, birbirini dinleyen iki yabancıdan başka bir şey değildik ve asla daha fazlası da olamayacaktık.

Yine böyle uzun gece yarısı sohbetlerinden birinde, durdu ve bana şu soruyu sordu ;

"ben senin neyinim"... Düşündüm, sen benim neyimdim sahi, biz neydik.
Aklıma Attila ilhan'ın şu şiiri geldi. Kısa bir sessizlikten sonra ona bu şiiri okudum ;

"Sen benim hiçbir şeyimsin
Yazdıklarımdan çok daha az
Hiç kimse misin bilmem ki nesin
Lüzumundan fazla beyaz
Sen benim hiçbir şeyimsin
Varlığın yokluğun anlaşılmaz

Galiba eski liman üzerindesin
Nasıl karanlığıma bir yıldız olmak
Dudaklarınla cama çizdiğin
En fazla sonbahar otellerinde
Üniversiteli bir kız uykusu bulmak
Yalnızlığı öldüresiye çirkin
Sabaha karşı öldüresiye korkak
Kulağı çabucak telefon zillerinde

Sen benim hiçbir şeyimsin
Hiçbir sevişmek yaşamışlığım
Henüz boş bir roman sahifesinde
Hiç kimse misin bilmem ki nesin
Ne çok çığlıkların silemediği
Zaten yok bir tren penceresinde

Sen benim hiçbir şeyimsin
Yabancı bir şarkı gibi yarım
Yağmurlu bir ağaç gibi ıslak
Hiç kimse misin bilmem ki nesin
Uykumun arasında çağırdığım
Çocukluk sesimle ağlayarak

Sen benim hiçbir şeyimsin"

Kısa bir sessizlikten sonra, benim her şeyim olmanı istiyorum dedim.
O sustu, ben sustum.
Yine ağlamaya başlamıştı eski günlerdeki gibi...

Neden ağladığını söylemez, ağladıkça sesi daha bir hüzünlenirdi.

işte böyle gel gitli bir ilişkiden yeterince yıpranmış ve üzülmüştüm.
Asla beraber olamayacağımıza kanaat getirmiştim, iki tarafında böyle acı çekmesine, yıpranmasına gerek yok diye düşündüm.

instagram hesabımı kapattım, hattımı değiştirdim ve elveda diyerek gittim. Gideceğimi söylediğim zamanki sesinin telaşını, hüznünü hala duyuyorum.
içten içe "gitme" diye haykırışını...

işte senden bana bir adın kaldı geriye, bir de o eskitemediğim güzel yüzün...

Yaren

"Eskitiyorum eskitiyorum kalıyor ne kadar güzel olduğun."

Edit: https://youtu.be/Zlwe-mzDbVc
bu dünyada tek başına bir erkek, bir hiçtir. gördükçe dramatik örneklerini, daha rahat anlıyorsun dostum.