bugün

Doga rutkay, mesut yar, nukhet duru ve reha muhtar aslinda nedir ve neye yarar merak ediyorum.
hala dünyada iyi insanların olduğunu düşünecek kadar aptalım.
şimdi buraya derinlerde kalmış, sevilmeyeceğini tahmin ettiğim ve bu nedenle pek kimseyle paylaşmadığım düşüncelerimi yazacağım. muhtemelen uzun olacağı için pek okuyan olmaz zaten diye düşünüp rahatlattım kendimi çünkü iç dökme ihtiyacım ağır bastı.

yazarken bu şarkıyı dinleyeceğim sadece, eksik kalmasın paylaşayım onu da: https://www.youtube.com/watch?v=vGJTaP6anOU

- hayatta her şeyin bencillik üzerine kurulu olduğuna inanıyorum. şimdi şöyle;(bu noktalı virgülü de kafama göre kullanıyorum ama neyse) hepimizin sevdiği insanlar var, mutluluğunu görünce mutlu olduğumuz, hiç düşünmeden yardım eli uzatacağımız, acılarına üzüldüğümüz, özlediğimiz vs. ama bu insanları sevme nedenimiz birlikte güzel vakit geçirmemiz, yanlarındayken mutlu hissetmemiz, bize kendimizi önemli biri gibi hissettirmeleri. yani esas neden onların çok iyi çok güzel insanlar olması değil. empati yapmak, hoşgörülü olmak diyorlar ya; bana bunlar bile bencilliğin kanıtı gibi geliyor. her şeyi o kadar ben merkezli düşünüyoruz ki başkası adına anca kendimizi onun yerine koyunca doğru varsayımlar yapabiliyoruz. ve o kadar benciliz ki farklı olanlar için hoş görmek diye bir şey uydurmuşuz, hani aslında hoş değilmiş de biz öyle görelim ayıp olmasın gibi. bi de ''iyi insan olma'' çabası var. yani zaten akıl sağlığı yerinde olan kimse kendini kötü kalpli görmüyor aslında, öyleyim diyen bile zamanında içten içe kötülük yapmaya mecbur bırakılmış hissediyor kendisini. neyse, ama genel olarak insanlara iyi yaklaşmaya çalışırız, gülümseriz, fikir vermeye çabalarız. bu bile sanki bize kendimizi sevdirme çabası. yani tamam, kendimizden nefret ederek yaşayamayız zaten. ama her şeyin sonu egoya çıkıyor gibime geliyor ve bu durum üzücü. bence kimse bir şeylere sadece iyi olduğu için yönelmiyor, ve bu yüzden kimse kimseyi tam anlamıyla tanımamalı, yoksa üzülür.

- ben yıllarca para=mutluluk olduğunu düşünen biriydim, çünkü her yerde öyle yansıtılıyordu. aslında kendinde hiç kusur bulmayıp her şeyi başkalarına yükleyen biri gibi olmak istemiyorum ama hiçbir fikrin kendi başına oluşabileceğine de inanmıyorum. bi şeyler okuyoruz, görüyoruz, dinliyoruz ve öyle şekilleniyor. tabi bunların seçimi bi noktada bizim elimizde. ama seçtiğimiz(ki bazıları tesadüfen bazıları mecburen seçiliyor) şeylerden ne derece etkileneceğimiz bence önceki deneyimlerimize bağlı. hatta o yüzden yaş ilerledikçe etkilenme oranı azalıyor gibime geliyor. küçük bi çocuğu bi fikrin kölesi yapmak kolaydır çünkü zaten bi şeyleri öğrenme ve deneme isteği vardır ve nereden başladığı önemli değildir. ama büyüdükçe ve bi şeylere şahit oldukça insanın içindeki heyecan azalıyor, bendeki de ileride azalacak diye korkmuyor değilim. ama yine de yaş küçüldükçe mutluluk artmıyor. çünkü sadece bi şeyler tüketince mutlu olunur algısı her yerde. şu sözlüğe girerken bile reklamla karşılaşmıyor muyuz? yani hem mutsuz hem saplantılı olmak kolay bi hale geliyor. zaten herkes her yerde görüyor ünlülere aşık olan, diziyi veya maçı kaçırınca krize giren, mağazaların indirim tarihlerini ezbere bilen insanları. bunun sebebinin aptallık olduğunu düşünmüyorum. dayatılan mutsuzluğu önlemek için tutunacak bi dal aranıyor gibi bence. tabi kimse çok fakirim diye düşünüp üzülmez ciddi bir sorun içinde olmadıkça, ama hep daha lüksünü daha güzel tatilleri daha lezzetli yemekleri hayal eder. bilinçaltında belki de farkında bile olmadığı bi sıkıntı. neyse ki ben kurtuldum gibi çünkü mutluluğun anlık bi şey olduğunu düşünüyorum artık, umarım yeni saplantılara doğru yol almıyorumdur.

- şiir sevmiyorum. yani nefret ediyorum değil ama, 3-4 tane sevdiğim şair var, gerisi bomboş geliyor. birçoğunun konusu aşk ve ben bunun 2 kişilik bir duygu olduğunu düşündüğüm için başkalarına ilan etmeyi gereksiz buluyorum. hele ki bunların paylaşılmasını, başkalarının cümlelerinin başka bir insan için kullanılmasını algılayamıyorum. ille kafiyeli olmasına gerek var mı ki, içten ve o an kurulan bi cümle yeterli ve daha değerli değil mi? aşk haricinde duyar amacıyla yazılmış şiirler de biraz zorlama geliyor açıkçası. insanların dikkatini çekmek veya onlara bi şeyleri sevdirmek istiyorsak bunu müzikal bir dilin kulağa hoş gelmesine gerek duymadan, onlara inandığımız gerçekleri dürüstçe anlatarak yapmalıyız, yoksa etkisi kısa ömürlü olur. şairler sanat yapmıyor demek istemiyorum, yaptıkları şeyin zor olduğunu ve takdiri hak ettiklerini biliyorum. ama ben herkesin gördüğü o büyük anlamı göremiyorum, bunu söylesem ilgi çekme çabası olarak algılanacağından söylemiyorum da normalde. mesela müzik dinlerken de sözler umrumda bile olmuyor açıkçası, notaların hissettirdikleri daha değerli çünkü daha sınırsız ve ne düşüneceğim benim elimde. sözler o müziğe eşlik etmek için bi araç sadece. tabi çok aptalca sözler varsa müzikten de soğuyorum o ayrı bir durum. (şu paragraf hayatımın itirafı oldu, okuyan varsa benden nefret etti. sağlık olsun.)

- film izlerken ya da kitap okurken ileride onları unutacağım için üzülüyorum. çok etkilememiş olanları dışında bi süre sonra aklımda kalan tek şey güzel ya da kötü olduğu oluyor. gerçi birçok kişinin unuttuğunu biliyorum, bu benden tiksineceğiniz bi özellik değil. ama bazen her şeyi unutuyorsam bu bana ne katacak duygusu yaşıyorum. içten içe beynime kalıcı bi şeylerin girdiğini de tahmin ediyorum aslında. ama keşke elle tutulur somut şeyler olsaydı ve içimdeki anlamsız huzursuzluğu önleseydi. her şeyde fayda arayan garip bi insana dönüşmekten korkuyorum. (şimdi tiksinebilirsiniz)

daha aklımda başka şeyler de var ama yoruldum, bi de maalesef daldan dala atladığım için hepten uzayacak. iyi geceler.
Dilberaya benziyorum.*
Proje yetistirmeye calismaktan dolayi Son bir haftadir muhtesem yoruluyorum. Yoruldugum her gun daha mutlu oluyorum garip bir sekilde. Olay orgusu baglandikca, fikirleri hikayeye ilistirdikce hem heyecanlaniyorum hem sabirsizlaniyorum. Galiba akademi sonunda istedigim kivamda beni avucuna almaya basladi.
kaç gündür leş gibiydim, duş aldım az önce, şimdi mis gibiyim. saçımı kurutup giyindim. banyoda artan sıvı ihtiyacımı, eve gelirken aldığım redbull'dan karşılıyorum, serin serin
Dedemin artık ölmesini istiyorum. Hiç kimse tüm ailesini, anılarını unuttuğu için terk edildiğini zannedip kendi evladının evinde yalnız öleceği korkusuyla şu saatte bağırarak ağlamamalı. Ona her baktıkça önümüzdeki 70-80 yıl içinde ötenazi yasallaşır mı acaba diye düşünmeden edemiyorum. Bana sınırlarımı hatırlatıyor.
-Blog actim bir anlik hevesle. Yok yapamiyorum.. Gelmiyor aklima bir sey.. Yazamiyorum..

-son gun calistigim finali gecmisim. Son 8 ay icindeki en iyi haber.(bi oncekide finalden gelen haberdi.)

-bir sey dinlemeden yatamiyorum. Gecen dinlemeden yatayim dedim. 5 ye yattim. Bu siralarda favorim kaybedenler kulubu eski kayitlari.

-ygs de iyi puan yaptigim takdirde okulu birakiyorum. Bu da onceki maddenin ne kadar iyi haber oldugunu gosteriyor.(!)

-5 gundur evden cikmadim.

-psikolojiye felsefeye baya ilgiliyim ama gidip bunlarla pek de alakasi olmayan bir bolumu sectim.

-ulkenin durumundan mutsuzum. Rte nin sesini duymamak icin birkac aydir tv izlemedim.

Birtakim itiraflardir.
iyileşmeyecek hiçbir yara yok. Bazen bazı yaralarımızı biz ellerimizle büyütüyoruz. Eskileri okuyarak, eskileri düşünerek, eskilere anlamlar yükleyerek ve bazen o anda düşünülmeden söylenmiş saçma sapan şeylere güzel anlamlar yükleyerek. Birisinin bir fotoğrafta yanındaki samimi kadının sadece arkadaşı olduğunu siz daha fotoğrafı görmeden söylemesi size güzel geliyor. Bir anlam içerdiğinden değil, böyle bir şey sadece söylendiği ama o kişi tarafından söylendiği için bile güzeldir. Tabii Zaman geçtikçe böyle olmadığı anlaşılıyor. Zaman garip bir şey. Keşke hiç sevemesek, güvenemesek falan. O zaman güvende mi olurduk?
Burada adına başlık açılmış bir doçentin kızıyım, annem de gazeteci ve tek çocuklarıyım. Babam hayatta tanıyabileceğiniz en iki yüzlü insandır, öğrencilerinin onu sevmesini başka bir açıklaması olamaz. Kendisi, öğrencilerinden biriyle evlenmişti bir de cocuklari oldugu icin, hala ogrenci olan benden ekonomik destegini cekti yetmezmis gibi gorusmeyi de kesti.
Annem barış gazetecilerinden, haliyle issiz tutuklanma talebi de muhtemel.
Bense bir yandan finallerle ugrasip bir yandan dunyanin en boktan islerinden birinde her gun soguktan titreyerek calisiyor ve patrondan montla calistigim icin bolca azar isitiyorum. Bir bucuk ay oncesine kadar evsizdim de ustelik,ev bulunca da dogalgazi actiramamak uzerinde yatacak her hangi bir esya ya da yorganin dahi olmamasi da cabasi.
Simdi ikinci el de olsa bir yatagim var ama annem artik bu ulkede degil. Sevdigim adam yanimda belki ama bazen kendimi cok caresiz ve kimsesiz hissediyorum.
Ben bu haldeyken, annem kendisi gibi birkac kadinla bir evde yasamaya calisiyor,babam da muhtemelen kira odemedigi sicak evinde yari yasindaki karisina sarilip uyuyordur.
insan sanırım ergenlikten çıkar çıkmaz anlıyor hayat geçiyor. bir gün boş boş otururken aklıma düştü ailem şimdi yanımda, hayatı adeta sabit zannediyordum. hep yanımda olacaklar gibi onlara ayırmadığım vakti değersiz şeylere ayırıyorum.

ya ben aileme neredeyse sevgimi göstermeyen biriyim. çok kötü bu sözlük çok kötü. hayattaki (bütün sorunlara rağmen) en değerli kişisine arkamı dönüyorum neredeyse.
düşünüyorum onlar olmasa ben ne yaparım....
harry potter okuyanlar bilirler, harry 7. kitapta çapulcu haritasına bakarak sevdiklerinin o anda nerede olduklarını, ne yaptıklarını, ne düşündüklerini tahmin eder.
bazen, (!) çoğu zaman, bende watsap son görünmelerinden veya facebook mesajlaşma geçmişinden en son ne yaptığını merak ediyorum etrafımdaki sevdiklerimin. çok düşmanım yok. en sevmediğim insan için bile yapıyorum bunu. yurt dışında okuyan arkadaşlarıma, gün içinde aileme ve aslında herkese.
metrobüs tabii benim gibilere hep refakat ettiği için, ortaköy macfitin oraya da bir göz gezdiriyorum benimki ne yapıyor diye görmek amacıyla; belki benimle hiç bağı olmayan fakat benim onlara bağlı olduğum insanlara metrolarda metrobüslerde çarparım umuduyla yürüyorum yer altındaki poğaça kokulu yollarda.
belki de birine çarparım ve hayatım değişir kim bilir?
kim bilmiş ki?
gerçekten
kim ki?
Gece gece bi sey rica ettim tersledi embesil. Bi daha yazani siksinler.
Ha ayrica gecen sene kotu zManlar gecirirken bir bir giden insanlar sanki hic bi bok olmams gibi iyi olunca geri donuyolar. Gecen sene cok caresiz oldugum zamanlar oldu. Kimler vardi kimler yoktu cok iyi hatirliyorum. Simdi donunce neden selamimi almiyosun oluyo. Ulan oluyodum be siktirip giderken umrunda degildi ama?
bir kadının peşinden 6 ay koştum sözlük, eşek gibi anırttı beni.
sonuç, hüsran.

neymiş efendim, hayalinin peşinden gidecekmişsin, bırakmıcakmışsın, yok sen vazgeçersen başkası kazanırmış. mış mış da muş muş mk. koca koca yazarlar, düşünürler harbiden atıp tutuyor bazen.

denedim, herzaman çalışmıyor gençler, olacaksa olur, olmayacaksa siksen olmaz unutmayın bunu.
ilacı bıraktım, içmiyorum.
bu kendi kendime alabileceğim bir karar değil elbette ama kalbimi yoruyor ve aslında çok iyi biri olan doktorumun da yüzünü görmek istemiyorum.
Lise donemlerim serdar ortac hayranı olarak geçti. Defterlerim bile varşarkılarına resimlerine özel.

Trt de 30 dakika da serdar ortaç a denk gelince aklima geldi. Ben adam olmam, Karagözüm, bilsem ki, geceler uzun, mutsuzsun falan. Bunları dinledikçe hala bitiyorum. O gunlere gidiyorum hemde.
2013 yılında o kadar mal davranışlarda bulunmuşum ki,sözlükte yaptığım saçmalıklar karşısında bir iki oğlan kişisi Kezban demiş, ben olsam bende kendime Kezban derdim. Neyse ama hala deveci alpayı sevmem.
seni kaybetmekten çok korkuyorum.
Yeni aşka yelken açmalıyım. Bir adımı gerçekleştirdim.
aslında sekizinci nesil bir yazardım. eski kullanıcı adımla giriş yapamıyormuşum. yeni ismimle yeniden buralardayım.
önyargıları yıkayım derken çok kez rezil oldum.
Bazen hiç başlamaması, bir gün bitmesinden iyidir.
insan özlüyor,ne olursa olsun geriye dönük paylaştığın onca şeye bakınca herşeyi paylaştığın insan oluyor çünkü. Ve sen o gidince kavgaları bile arar oluyosun çünkü kavgalar bile bitiyor güzel şeyler başlıyor.
Hayatımın enteresan bi döneminden geçiyorum. Bi anda öyle bi yıkılıyorum ki konuşmaya bile ne halim ne hevesim kalıyor. Tam kendimi toparlıyorum tam aldığım nefes zehir olmaktan çıkıyor anında yeniden bi şey oluyor. Pat ben yine yıkılıyorum yine hastlanmalar ağlamalar zırlamalar. Bu döngü uzun zamandır böyle. Az önce farkettim ben yine toparlanmaya yine adam akıllı uyuyabilmeye başladım. Ve yine korkuyorum. Sanki yine bi şey olacak ve hayatıma sıçacak.